Konu Başlıkları: Sanal Alem Fıkıh Kaideleri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Aralık 2021, 11:05   Mesaj No:2

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.547
Konular: 1328
Beğenildi:12686
Beğendi:9315
Takdirleri:28874
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

16) Bir Müslüman alaya alınamaz, alaya alınmasına yol açılamaz, onuruyla oynanamaz.

Bir Müslümanın alaya alınması, kesin bir şekilde yasaktır. (Hucurât, 11) Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, sanal âlemde de Müslümanların birbirlerini alaya almaları, küçük düşürmeleri, başkalarının alaya almasına yol açacak şekilde yorumlar yapmaları ve Müslümanlara edilen bu türden hakaretlere seslerini çıkarmamaları doğru değildir.

Sanal âlemde ve özellikle de sosyal medyada, kendimizden büyük kimselere saygı ve hürmet ölçülerine riayet etmek en doğrusudur.

17) Bir Müslümanın gıybeti asla edilemez.

“Bir Müslümanı, kendisinin bulunmadığı bir ortamda hoşlanmayacağı şekilde anmak” olarak tanımlanabilecek gıybet, kesin şekilde haramdır. (Hucurât, 12) Herkesin herkes hakkında kolayca yorum yaptığı, özellikle siyasi kavgalarda hiçbir ölçünün tanınmadığı sanal âlem, gıybetin de en çok edildiği teknolojik platform durumundadır. Bilhassa müstear isimlerle açılan hesaplardan yapılan bazı yorumlar, kişiyi gıybetin en şiddetli biçimine cesaretle sürüklemekte, insanlar herhangi bir pişmanlık duymadıkları gibi, sahte isimlerin arkasına gizlendiklerinden dünyevî bir yaptırımla da karşılaşmamaktadırlar.

Oysa, gıybet sadece günlük hayatta değil, hatta belki daha fazla sanal âlemde de haramdır.

Bütün Müslümanları ilgilendiren problemli bir meselenin, ilgilileri muhtemel bir zarara dair bilgilendirmek için konuşulması caizdir. Ancak burada da gıybetin sınırlarına son derece dikkat edilmeli, her bir cümle titizlikle tartılmalıdır.

Müslümanlar olarak, İslâm’ın izzetini koruma görevimiz de bulunduğuna göre, cahil ve art niyetli insanların istismar edeceği hassas dinî mevzuları sanal âlemde uluorta tartışmaya açmak uygun değildir. Özellikle ilim erbabının dikkat etmesi gereken bu ölçünün ihlali, İslâm’ın ve Müslümanların karalanmasına hizmet etmektedir.


18) Bir Müslümana asla iftira edilemez.

Müslümanın gıybeti haram olduğu gibi, iftiraya uğraması da haramdır. Sanal âlemde paylaşımda bulunurken, siyasi ya da dini açıdan farklı bir yerde dursa bile, bir Müslümana iftira edilemez, iftiraya sessiz kalınamaz, iftira edenlere destek olunamaz.

19) Diğer insanlarla ilişkilerde, konuşma ve yazışmalarda da, asgari iletişim kuralları ihlal edilemez.

Bir Müslüman sadece kendi Müslüman kardeşine karşı değil, iletişim içinde bulunduğu bütün insanlara karşı ahlaki değerleri gözetmek ve asgari nezaketi korumak durumundadır. Ancak “Müslümanların birbirlerinin velisi oldukları” (Tevbe, 71) gerçeği dikkate alınarak, bu ölçülerin İslâm toplumu içinde daha hassas uygulanması gerekir. Dışarıya karşı ise, özellikle sıcak savaş ve çatışma durumunda, İslâm’ın izin verdiği noktalarda bazı esneme alanları bırakılabilir. Savaşta yalan söylemenin caiz olması, kâfirlerin hakaretlerine gerektiğinde aynı şekilde cevap verilebilmesi vb. bu duruma örnek olarak verilebilir.

Ama rutin günlük ilişkilerde yalan ve iftira gibi temel suçlar, Müslüman olmayanlara karşı da aynı şekilde suçtur. Bir Müslümanın, dilinin yalan, iftira ve gıybet gibi afetlerden titizlikle sakınması gerekir.

20) Sanal âlemde yapılan gayri İslâmî ve gayriahlaki yorumlara beğeni ve paylaşım yoluyla destek verilemez.

Sanal âlemde yapılan yorum ve paylaşımlara, beğeni ve paylaşım yoluyla destek vermek sorumluluk gerektirir. Eğer söz konusu yorum ve paylaşımlar gayri İslâmî ve gayri ahlâkî ise, ona destek verenler de vebale ortak olurlar.

21) İşlenen bir günah, geçmişte kalmış bile olsa, kamuya açık ortamda övünülerek ve rahat bir üslupla anlatılamaz.

İslâm’da günahların setredilmesi esas olduğundan, tevbesi edilmiş bile olsa, bir günahı herkese açık bir ortamda, hele de övünerek ve pişmanlık duymadan anlatmaktan kaçınmak gerekir. Bu tavır insanları günaha özendireceği gibi, kulun Allah nazarındaki yerini de tehlikeye atar.

22) Hassas dini meseleler ve cahil insanların İslâm’a saldırmak için kullanacağı kritik mevzular, sanal âlemde tartışmaya açılamaz.

Müslümanlar olarak, İslâm’ın izzetini koruma görevimiz de bulunduğuna göre, cahil ve art niyetli insanların istismar edeceği hassas dinî mevzuları sanal âlemde uluorta tartışmaya açmak uygun değildir. Özellikle ilim erbabının dikkat etmesi gereken bu ölçünün ihlali, İslâm’ın ve Müslümanların karalanmasına hizmet etmektedir.

23) Başkalarının kutsallarına sövülemez.

Allah’tan başkalarına kulluk edenlere ve taptıklarına sövmek ve hakaret etmek, kesin bir dille yasaklanmıştır. (En’âm, 108) Gerekçe ise, onların da cahilce Allah’a ve İslâm’a sövecek olmalarıdır. Günümüzde medya ve sosyal medya dilinde İslâm karşıtlarıyla mücadele ederken, onların onuruna dokunacak üsluplar kullanmak, sövmek, hakaret etmek ve diğer üslup problemleri, yalnızca Allah’a ve İslâm’a daha fazla hakarete yol açmaktadır.

İslâm, inkârcılarla sözlü mücadelenin en güzel biçimde (Nahl, 125) vurucu ve etkili bir üslupla (Nisâ, 63) ama onların seviyesine düşülmeden (Furkan, 63) yürütülmesini istemektedir. Fiilî mücadelenin yöntemi, zaten söz değildir.

24) Ayet ve hadisler, siyasî tartışmalarda malzeme haline getirilemez; bağlamlarından koparılan dini naslar, sanal âlemde kavga nesnesine dönüştürülemez.

Ayet ve hadislerin, güncel kavgalarda ve bağlamlarından tamamen kopuk bir şekilde kullanılması, ilk önce Kur’an ve Sünnet’e kötülüktür. Sanal âlemde ayet ve hadislerin gelişigüzel malzeme yapılması yanlış olduğu gibi, kaynağı tespit ve teyit edilemeyen sözlerin ünlü birilerine nispet edilerek paylaşılması da doğru değildir.

25) Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı ortamlarda (yazışma grupları, Twitter ve Facebook sayfaları, forumlar vb.) kalınamaz.

Hem Mekke (En’âm, 68) hem de Medine (Nisâ, 140) döneminde inen ayetlerde, Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiği ve alaya alındığı ortamlarda kesinlikle kalmamaları, Müslümanlara ihtar edilmiştir. O ortamlarda tartışmaya girilmesinin ya da ayetlerin müdafaa edilmesinin emredilmemiş olması dikkat çekicidir. Hatta Nisâ 140’da “Yoksa siz de onlar gibi olursunuz!” denilerek, bizim zihinlerimizdeki ‘tebliğ’ tanımından bambaşka bir çerçeve çizilmektedir. Dolayısıyla, bulunduğumuz ortamda ayetlerle ilgili ileri-geri konuşma başladığında yapılması gereken şey tartışmaya girmek değil, ortamı terk etmektir. Aynı ölçü, televizyonlardaki tartışma programları için de geçerlidir.

Taha Kılınç
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla