Dil ile Kalbinin Frekansları Birbirine Uyuyor mu?Emine Kcmn
Bütün inananlar Allah katında münafık damgası yemekten azami korkar. Bildiği, öğrendiği, gördüğü, duyduğu şekliyle imanın "dil ile ikrar kalp ile tastik" kaidesine bağlı kalma çabası gösterir. Bunu mıh gibi aklına kazır.
İddia büyük...İspatı davranış eylem akıl ve kalp uyumu istiyor. İnandık, iman ettik, ölüm var, ahiret var, hesap var der, kimsenin sorgulamasına dahi müsade etmeyecek şekilde sımsıkı bağlı olduğumuzu söyleriz.. Tâki imtihanlara maruz kalıncaya kadar..
Elbette derin, içine çektikçe çeken, cumhurun içinden çıkamadığı kelami bir konu açmayı düşünmüyorum. Biraz manzarasını değiştirmek istiyorum. Bizim manzarayı...
Hedefe söylemlerle eylemlerin, eylemlerle aklın zıtlaştığı, birbirne ters düştüğü yerleri koydum. Eylem ve söylemlere ince ayar biraz...
Dilimizin söylediklerini, kalp ve akıl tasdik etti mi acaba?
Dil ile kalbin frekansları birbirine uyuyor mu?
Hergün, her an, her zorda, her başarıda, her darda sarf ettiğimiz, inandığımızı söylediğimiz çokçası gafil olduğumuz söylem-eylem tezatlığını, izninizle benim/ce, biraz kurcalayacağım. Buyurun inandık deyip, kalbe yediremediğimiz esasları sıralayalım...
1)" Üç günlük dünya herşey fani" Kim ki bir yakınını kaybederde bu sözleri duymaz? Birilerine söylemez? Sorayım o zaman..bir dikili, ağacın, çakılı bir çivin, bir yaraya sürülmüş merhemin, bir güzel sözün var mı? 3 gün dedin biriktirdin, çoğalttın, yığdın. Bunları yaparken yıktın, ezdin. Fani olan için mi kendini bu kadar parçaladın, aileni, sevdiklerini ihmal ettin. 3 gün dedin neden hiç bırakmayacak gibi yapıştın? Peki yapıştığın yere ne kattın? Bir cevabın var mı? Dilin dolandıysa aklın dünyanın kalıcı olduğunu düşünüyor demedi deme.
2) "Ölüm hak..ecel tek, bundan kaçış yok!"
Hiç ölmeyecek gibi hırslar biriktiriyor, hayatı alabildiğine ıskalıyorsun ama...Başına gelen kaza, kayıp, hastalıklara bin türlü sebep, bahane hatta komplolar yazıyorsun ve onlara daha çok sarılıyorsun. Kibirli hallerin, tepeden tepeden konuşmaların aklın ve kalbinin hazırlıksız olduğunun kanıtı. Seni zor duruma düşürüyor bilesin.
3)"Ahirete inandık, hesap vereceğiz" Bu şey değil mi? Hmmm inandım demekle hazır olmanın aynı şey olmadığı yer...
İmtihana maruz kaldığında akıl servis dışı..İman işte tam burda akla, kalbe, vicdana yerleşiyor. İsyan ve iman eşiğinin ne denli birbirine yakın olduğuna, isyana vuran aklını ve kalbini inandırdın mı? "
İyiki ahiret var" deyip birde cilalayalım. Ahirette hep sen alacaklı değilsin. Vereceğin çok hesap var. Başkasının değil bizzat senin/benim hesabım görülecek. Zerre haksızlık yok. Ölümü unutan ahireti de unutuyor. Avuntusu haliyle dünyevi oluyor... En iyimser haliyle 70-80 e varma hayalin var anlıyorum bari hastalıklara düçar olmadan, ölmeden biraz dersine çalış. Aklınla eylemlerini hizaya sok.
4) "Kefenin cebi yok " Mal mülk mü götüreceksin dimi yaa! Peki mülkü asıl, mutlak sahibine patronluk taslamana ne demeli? "O benim!Bu benim! Şu da benim!Kimseye verme/m!" Verdikçe eksilecek korkusuyla herşey senin, alıp götürecek gibi yaşadın. Senin olmayan sana, "öncekilerin mirası" olan yeryüzünü, havasını "senden sonrakiler" görmesin, teneffüs etmesin istiyorsun. Hepsi senin. Ama kefenin cebi yok tabi.
5)"Dünya malı dünyada kalır" alıp götürecek gibi arsızlık, haksızlık neden? Dilin böyle söylerken kalbin dünya malını sırtlanıp götüreceğini sanıyor. Büyük bir yükü kalbine sarmışsın aklını perdelemişsin, develerini ahır yerine kalbine bağlamışsın farkında değilsin!
6) "Hepimiz kardeşiz, din kardeşiyiz, sevelim,sevilelim" diyorsun. Hmm bu şey değil mi? Kendi cemaatin, gurubun, düşüncen, yolun, mezhebin, ırkın, hocan,dilin, partinden, milletinden olmayanı evlat olsa sevmediğin yer...Gerçekler ve gerçekten öyle mi? Sendense zulme bile razısın. Yakın akrabanı, komşunu dahi yardıma/sevmeye layık görmüyorsun. Dilin kardeşiz diyor kalbin sevmiyor, kinleniyor, buğuzediyor. Kalbe yerleşmiş bir sevgi yok malesef !
Kalbin ve aklın ikna olmadığını dilin, kendine ve başkalarına tavsiye olarak veriyor.
Hesap vereceğini söyleyip, buna inanıp hesapsiz ölçüsüz, tartısız yaşıyorsun. Sadece tüketiyor, yok ediyor, kıymet vermiyor, yağmalayarak yaşıyorsun. Kendine layık gördüğünü kimseye layık görmüyor, başkasının hatalarına , dertlerine, yanlışlarına hürmet etmiyor, sınırlarını gözetmiyorsun. En kötüsü ne biliyor musun? Kalben, fikren ve vicdanen çok haklı olduğunu düşünüyorsun.
Sence de bir sorun bir tuhaflık yok mu?
Dilinin söylediklerinden kalbin ve aklın bi haber!
İman ölçer değilim haşa. Vardığımız menzil burasıysa; "Ey Âmenûlar Âminû"
Bugün yarın derken döviz kuru kadar ilgilenmediğimiz hayat-hesap elden gidiyor. Davranışlarımızı, söylemlerimizi iman esasıyla tartalım..İmtihan başa gelince dil aksini iddia etmesin.
"İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıvericeklerini mi sandılar."(Ankebut-2)
Dua ile..
Emine Kcmn
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]