Durumu: Medine No : 1109 Üyelik T.:
29 Mart 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
285 Konular:
144 Beğenildi:2 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Torunlarının diliyle Dedeleri!. Torunlarının diliyle Dedeleri!. Hazreti Hüseyn buyurur ki :
«Babama, Peygamber Efendimiz evine girdiği zaman ne yapıyordu? diye sordum. Dedi ki :
"Resûlüllah Sallallâhü aleyhi ve sellem kendi evine girmekte -malûmdur- serbestti.
Evine girdiği zaman vaktini üçe böler; bir kısmını Allah'a ibâdete, bir kısmını ailesine, bir kısmını kendisine ayırırdı.
Kendine ayırdığı kısımın da insanlar arasında taksim eder, herkesi ondan faydalandırırdı.
Onlardan hiç bir şeyi esirgemezdi...
Halka ayırdığı bu kısımda usûlü, değerli kimselere daha fazla önemvermek ve herkesle dindeki üstünlük ve değerine göre ilgilenmek idi.
Kiminin, yalnız bir işi, kiminin iki işi kiminin de birçok işleri olurve ona göre onlarla ilgilenir, gerek onlara ve gerekse umûma yararlıolan görüşlerini ihtiyaç ve sorularına göre söylerdi.
"Burada olanlar burada olmayanlara iletsinler. Ve bana işini iletmeyegücü yetmeyen kimselerin işlerini siz iletin. Zira kim, bir emirsahibine ihtiyacını iletmeye gücü yetmeyen kimselerin ihtiyacınıiletirse Cenâb-ı Allah kıyamet günü o kimsenin ayaklarına kuvvet verir"buyurdu.
O'nun yanında bundan başka bir şey konuşulmazdı ve kendisi herhangibirinin yerine bir başkasını kabul etmezdi. Yanına, hayır ve iyilikumarak girerler, bir şey yemeden meclisinden ayrılmazlar, ayrılırken defazilet ve üstünlükte birer örnek, kılavuz olurlardı.»
Hazreti Hüseyn diyor ki :
«Babama, Peygamber Efendimiz evden çıktığı zaman ne yapardı? diye sordum. Dedi ki :
"Resûlüllah Sallallâhü aleyhi ve selem, ağzını lüzumsuz şeylerdenkilitler, halkı kendisine ısındırır ve hiç kimseyi kendindensoğutmazdı.
Her kavmin büyüğüne ikram eder ve onu, onların başında bırakırdı.
Hiç bir kimseye güler yüzlülüğünü esirgemeden ve güzel huyunu bozmadan halktan çekinir ve onların şerrinden sakınırdı.
Ashabından birini görmediği zaman onun nerede olduğunu ve halktan, olan - biten işleri sorardı.
Güzel şeyleri beğenir ve teşvik ederdi.
Kötü şeyleri de yerer ve halkın gözünden düşürmeye çalışırdı.
Halk belki taraf tutar veyahut kendisini aldatırlar diye titizlik gösterdiği için hiç aldanmazdı.
Kendisinde, her duruma uygun bir cevap bulunurdu.
Hak'da hiç tâviz vermez ve haksızlığa değer vermezdi.
Dostları, insanların en iyisiydi.
Kimin halka hizmet ve faydası çoksa onun nazarında insanların endeğerlisi o idi ve halka kimin yardımı çok dokunuyorsa onun nazarındaen büyükleri o idi.»
Hazreti Hüseyn diyor ki:
«Babama Peygamber Efendimizin oturuşlarını da sordum. Dedi ki :
"Resûlüllah Sallallâhü aleyhi ve sellem, zikir yapmadan ne oturur, neayağa kalkardı ve belli yerlerde oturmak alışkanlığında olmadığı gibi,halkı da bundan nehyederdi. Bir toplantıya gittiği zaman nereyi boşbulursa hemen oraya oturur ve herkesin böyle yapmasını emrederdi.
Yanında oturanların her birine nasibini verirdi.
Her biri Peygamber Efendimizin en çok kendini sevdiğini sanırdı.
Bir iş için kendisiyle konuşanlar ayrılmadıkça kendileri ayrılmazdı.
Kendisinden bir şey isteyenlere, ya o şeyi verir veyahut onları tatlı bir dille savardı.
Genişliği ve güzel ahlâkı ile bütün insanları kendine sığındırmış ve onlara baba olmuştu.
Hak'da bütün insanlar O'nun yanında eşitti.
O'nun meclisi İlim, haya, sabır ve emniyyet meclisi idi.
O'nun meclisinde yüksek sesle konuşulmazdı.
Hiç kimsenin şerefiyle oynanmaz ve hiç bir kimsenin ayıbından söz edilmezdi.
Herkes eşitti. Eğer aralarında bir üstünlük farkı varsa o da takva ileydi.
Herkes gönlü alçak ve mütevâzi idi.
Büyüğe saygı, küçüğe şefkat gösterilirdi.
İhtiyaç sahipleri tercih edilir ve yabancılar korunurdu.
Hazreti Hüseyn diyor ki:
«Babama, Peygamber Efendimizin, arkadaşlarına karşı tutumundan da sordum. Dedi ki:
" Resûlüllah Sallallâhü aleyhi ve sellem devamlı olarak güler yüzlü, yumuşak huylu ve alçak gönüllü idi.
Ne kaba, ne katı kalbli, ne bağırıp çağırıcı, ne küfürbaz, ne yerici, ne de şakacı idi.
Hoşlanmadığı şeyleri görmemezlikten gelirdi.
Hiçbir ümîd edenin ümidini kırmaz ve onu mahrum etmezdi.
Kendi nefsi ile ilgili olarak münâkaşa, mübalağa ve lüzumsuz şeyler olmak üzere üç şeyi yapmazdı.
Halk ile ilgili olarak da üç şeyi yapmaz; kimseyi yermez ve ayıplamaz,kimsenin gizli hallerini araştırmaz ve sevabı olmayan şeylerdenkonuşmazdı.
Kendisi konuştuğu zaman, yanında oturanlardan her biri başına kuş konmuş gibi başlarını eğip onu dinlerlerdi.
Kendisi konuşunca onlar susar ve ancak O susunca onlar konuşurdu.
Yanında çekişmezlerdi.
Arkadaşları neden gülüyorlar ise O da ondan gülüyor, neden hayret ediyorlarsa O da ondan hayret ediyordu.
Bir yabancının biçimsiz konuşmalarına ve yersiz sorularına karşı o kadar sabır ederdi ki, ashabının sabrı tükenirdi.
"Bir ihtiyaç sahibini gördüğünüz zaman ona yardımcı olun, diyordu.
Kimsenin sözünü haksız bir şey söylemedikçe kesmezdi.
Ancak, konuşan haksızlığa başlayınca ya onu nehyeder, veyâhutta oradan kalkıp giderdi.»
Hazreti Hüseyn diyor ki:
«Babama, Peygamber Efendimizin susması nasıldı? diye sordum. Dedi ki:
" Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem hılm, ihtiyat, takdir ve tefekkür olmak üzere dört halde susardı.
Takdir hâlinde halkın işine bakarken ve halkın davâlarını dinlerken susardı.
Tefekkür hâlinde de fânî ve ebedî olan şeylerde teemmül ederken susardı.»
Hayatü' Sahabe |