Efendimizin tevazusu
Peygamber Efendimiz Cenâb-ı Hakk’ın Habîbi ve insanların en şereflisi olmasına rağmen hiçbir kimsenin yapamayacağı kadar tevâzû göstermiş, insanların arasında onlardan biri gibi yaşamıştır. Abbâs (r.a.) şöyle anlatır: Resûlullah Efendimiz’e:
– Yâ Resûlallâh! Kendiniz için bir taht edinip orada otursanız. Görüyorum ki halk sizi rahatsız ediyor, dedim. Allah Resûlü şöyle buyurdu:
“– Hayır! Allah beni içlerinden alıp huzûra kavuşturuncaya kadar aralarında duracağım. Varsın ökçelerime bassınlar, elbisemi çekiştirsinler, kaldırdıkları tozlar beni rahatsız etsin!” (İbn-i Sa’d, II, 193; Heysemî, IX, 21)
Bu engin tevâzûu sebebiyle Peygamber Efendimiz ne kapalı kapılar ardına çekilir, ne perdeler arkasına gizlenir ne de kendisinin önüne hususî olarak yemek taşınırdı. Toprak üzerinde oturur, yerde yemek yer ve; “Ben kulun oturduğu gibi oturur, kulun yediği gibi yerim. Ben ancak bir kulum!” buyururdu. (İbn-i Sa’d, I, 372) Köleler arpa ekmeğine bile dâvet etseler dâvetlerine icâbet eder (Heysemî, IX, 20) ve çocuklara dahî selâm verirdi. (Buhârî, İsti’zân, 15) Şu rivâyet ne kadar dikkat çekicidir: