Bize Rağmen Yine de Hoş Geldin Ramazan / Mustafa İslamoğlu
Ey Ramazan!
Ey içerisinde “bin aydan daha hayırlı bir geceyi” barındıran ay!
Ey Kur’an’ın doğum ayı, ayların en çok gül kokanı!
Ey vahyin dirilten soluğunu hayata, Muhammed’i müebbet bir muhabbete, varoluşun anlamını Allah’sızlaştıkça anlamsızlaşan çağa, insanın yitirdiği insanlığı, rahmeti, bereketi, atıfeti, hidayeti ve şefkati insana taşıyan ay!
Hoş geldin!
14 asırdır her yıl geldiğin gibi, bin umudu bağrında saklayarak geldin. Hep olduğu gibi, getirdiklerine karşılık bulacağını umarak geldin. Hepsinden öte, hoş bulduklarını daha hoş etmek, nahoş olanları da tekrar hoş etmek için geldin!
Kim bilir, geçmişte ne hoş gelişlerin ve hoş buluşların olmuştu!
Başı dik, alnı açık, eli açık, yüzü ak, yüreği dolu, gözü pek, sözü kavi, özü doğru mü’minlerin karşılamıştı seni.
Sen hoş gelmiş, onları da hoş bulmuştun.
Kur’an ellerinde, dillerinde, gönüllerinde ve dahası hayatlarındaydı. Onlar önce Kur’an’ı öldürüp, sonra doğum ayını kutlamıyorlardı. Her Ramazan’ı, vahiyle yapılan yıllık bir sözleşme biliyorlardı.
Kur’an onların tasavvurlarını, akıllarını ve şahsiyetlerini inşa eden bir özneydi. Onlar ise hayatı, hayatın yıkılan, tahrip edilen, tahrif edilen alanlarını inşa eden birer özne…
Senin hoş bulduğun nesiller, hayatın hangi yatakta akacağını kendileri belirliyorlardı. Başkalarının belirlediği yataklarda çer çöp gibi akmıyorlardı.
Onlar hayatın kölesi değil efendisiydiler…
Onlar, mallarının kölesi değil efendisiydiler…
Onlar, şartların çocuğu değil anasıydılar! Çünkü şartları onlar doğururlardı…
Tarih 1 Ramazan 1422. Ve sen yine geldin, hep olduğun gibi yine hoş geldin. Fakat, biliyorum ki hiç hoş bulmadın, on yıllardır, hatta yüzyıllardır bulmadığın gibi.
Kim bilir bu hoş bulmadığın on yıllarda, yüz yıllarda ne vahim bir halde buldun mü’minlerini? Kim bilir ne acılara, sancılara, yangınlara, kundaklamalara şahit oldun? Ne yaralar ve yaralı yürekler gördün?
Fakat Ey Ramazan, hiç bu günkü gibisini gördün mü?