Konu Başlıkları: Kabala Hakkında Ne Biliyoruz ?
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Mayıs 2023, 22:30   Mesaj No:1

BerxwedanRoj

BerxwedanRoj - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:BerxwedanRoj isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 62791
Üyelik T.: 28 Nisan 2023
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ADANA
Yaş:42
Mesaj: 3
Konular: 2
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Question Kabala Hakkında Ne Biliyoruz ?

Kabala Hakkında Ne Biliyoruz ?

Büyük tepki çekebilir bu yazım. Ama içimde kötülük yok ve tamamen ilme dayalı bir yazıdır bu.

Tüm büyüler ana kaynak büyüden çeşitlendirilerek çoğaltılarak eklenerek geliştirilmiştir. Bu ana kaynak HARUT ve MARUT meleklerine vahyedilen büyü ilmi yani bugün adına "şeytani Kabala" denilen vahiydir. Bakara Suresi 102. ayeti gözden geçirdiğimiz zaman, sihir ve büyünün farklı şeyler olarak zikredildiğini ve Harut Marut meleklerine; insanlara, özellikle yahudilere büyü öğretme cezası verildiğini öğreniriz. Sihir büyüyü de tanım olarak barındırsa da büyünün tanımı değildir. Sihir, cinleri kullanarak da gerçekleşirken, büyü özel ilme yani vahye dayanır.

Aşağıdaki açıklama giriş için yeterlidir : (bkz. : [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] )

"Hârût ve Mârût hikâyesinin pek çok varyantı varsa da en meşhuru şöyledir: İdris Peygamberin yaşadığı zamanda bir gün melekler yeryüzünde kan döken, puta tapan kısacası günah işleyen insanlar görüp şaşırmışlar ve Allah’a, ‚Ey Rabbim, senin kulluk için yarattığın ve bize secde ettirdiğin insanoğlu yeryüzünde kan döküyor, puta tapıyor, içki içip zina ediyor. Buna nasıl dayanıyorsun.‛ diye şikâyette bulunmuşlar. Allah da meleklere, ‚Eğer insanoğluna verdiğim nefs ve şehveti size verseydim siz de aynısını yapardınız.‛ demiş. Bunun üzerine melekler kendilerini savunarak asla böyle bir şey yapmayacaklarını söylemişler. Allah da onlara içlerinden en iyi iki meleği seçmelerini ve bunların imtihan için yeryüzüne gönderileceğini bildirmiş. Melekler, içlerinden en güvendiği Hârût ve Mârût ismindeki iki meleği seçmişler. Allah her iki meleğe de insana verdiği nefs ve şehveti vermiş ve onlardan puta tapma, insan öldürme, içki içme ve zina yapma gibi büyük günahlardan uzak kalmalarını istemiştir. Yeryüzüne inen bu iki melek gündüzleri adaletle insanlar arasındaki anlaşmazlıklara hüküm verirler, geceleri de İsm-i Azam duasını okuyarak göğe yükselirmiş. Bir gün Zühre isminde çok güzel bir kadın kocasından boşanmak için bu iki meleğin kapısını çalmış. Zühre’yi gören her iki melek de ona âşık olmuş ve onunla birlikte olmak istemiş. Zühre, kendileriyle birlikte olacağını ama onların ilk olarak kendi taptığı putlara tapması gerektiğini belirtmiş. Hârût ve Mârût’un buna karşı çıkması sonucu Zühre bu sefer de eğer kocasını öldürürlerse onlarla birlikte olacağının sözünü vermiş. Meleklerin buna da karşı çıkması sonucu Zühre son şart olarak şarap içmeyi kendilerine teklif etmiş. Arzuları karşısında çaresiz kalan melekler bu üç şarttan en hafifi olarak şarap içmeyi uygun görmüşler. Fakat şarabı içen melekler kendilerinden geçince Zühre’nin kendilerinden istediği ilk iki isteği de yerine getirmişler yani hem puta tapmışlar hem de kadının kocasını öldürmüşler. Fakat kadın bütün bunlara rağmen yine de onlarla birlikte olmaya yanaşmamış ve onlardan son olarak göğe çıktıkları duayı öğrenmek istemiş. Onlar da kadından bir an önce kâm almak için İsm-i Azam duasını ona öğretmişler. Zühre bu duayı okuyarak hemen göğe yükselmiş. Fakat sema bekçileri olan melekler tarafından onun üçüncü kat gökten yukarı çıkmasına izin verilmemiş. Allah da onu buradaninsanlara ibret olsun diye parlak bir yıldıza dönüştürerek bırakmış. İşte o gün bugündür Zühre veya Venüs yıldızı olan kadın gökte asılı dururmuş. Bütün bu olanlardan sonra melekler tekrar göğe çıkmak istemişler, ama başaramamışlar. Çünkü Allah bu yaptıkları karşısında kendilerini cezalandırmak istemiş. Böylece bu iki meleğe dünya ve ahiret azabından birini tercih etmeleri gerektiği söylenmiş. Dünya azabının fâni, ahiret azabının ise bâki olduğunu bilen Hârût ve Mârût da dünya azabını seçmiş. Bunun üzerine Babil’deki bir kuyuya kıyamete kadar başları aşağı gelecek şekilde asılmışlar. Aşağılarında yer alan suyla aralarında dört parmak aralığında bir uzaklık olduğu için kıyamete kadar bu sudan içemeyecekleri belirtilir. Ayrıca Hârût ve Mârût’la ilgili anlatılan rivayetlerde onların yanlarına gelen insanlara sihir ve büyü öğrettikleri de söylenmektedir. Melekler bu büyü ve sihrin günah olduğunu söylemeden ve bunu gerçekten öğrenmeyi isteyip istemediğini insanlara üç kere sormadan hiç kimseye bir şey öğretmezlermiş."

Doğrulaması Bakara Suresi 102. ayet ile sabit olan yukarıdaki rivayette ve tüm varyantlarında zaman konusu bahs mevzu olursa , tek bir zamandan söz edilir : Hazreti İdris Peygamberin zamanı.

Yani Harut ve Marut melekleri, Hazreti İdris zamanından beri insanlara özellikle adı geçen ayette yer aldığı gibi [yahudilerin meşhur Babil sürgünü vesilesiyle] yahudilere büyü öğretmektedirler.

Hakkında Nesta H. WEBSTER'in , "Bir yahudinin veya karşıtlarının ürünü olmayan bu eser , Kabala'nın incelenmesi için mükemmel , tarafsız bir yapıttır" dediği Paul Vulliaud'un eserinde (La Kabbele Juive) şu bilgi yer almaktadır : "Amerikalı masonluk uzmanı Dr. Mackey tarafından seslendirilen bir teoriye göre Hazreti İdris'in neslinden devredilen Kutsal Kabala'ya ilaveten Kabil'in soyundan gelme Büyücü Kabalası, astroloji ve büyücülükle uğraşan Mezopotamya'nın yıldıza tapıcılarına yani Sabiilere miras kalmıştır."

İslam Ansiklopedisinin İdris maddesinde Allah'ın kendisine otuz sahife verdiği , İdris Peygamberin Kabiloğulları'na peygamber olarak gönderildiği yazar. İki bilgi birleştirildiğinde Kutsal Kabala'nın , Hazreti İdris'e indirilen otuz sahife olduğu ve Büyücü Kabalası'nın da Mezopotamya menşeili olduğu ortaya çıkıyor. Peki Bakara Suresi'ndeki ilgili ayette geçen Babil, Mezopotamya'da değil midir....

Devam edelim. Türkiye Gazetesi yayınlarından biri olan Peygamberler Tarihi Ansiklopedisi'nde Hazreti İdris Aleyhisselam anlatılırken özellikle Hermes adındaki bir kişiden de ayrıca bahsedilir. Bu ansiklopediye göre Hermes, Hazreti İdris'e indirilen suhufları ve ilimleri (buradan Hermes'in Kabiloğullarında yaşayan biri olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü İdris Peygamberin tebliği bu kabileye idi.) çalarak, ilimleri kendine mal etmiş ve böylelikle çağlar boyunca Hazreti İdris ile karıştırılıp aynı kişi zannedilmesine sebep olmuştur. Yine bu ansiklopediye göre Hermes bir büyücüdür. Tüm sonuçlar birleştirildiğinde göreceğiz ki : büyücü Hermes, Kabiloğullarının ferdi olması nedeniyle Büyücü Kabalasına sahip olmalıdır. Yani Hermes Kabalacıdır.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] linkine bir baktığımız zaman ;

"Hermes veya İdris geleneği Babil, Mısır ve Yunan düşüncelerinin temeli olmakla birlikte İslam düşüncesinin de temelini oluşturan yabancı kaynaklardan sayılır. (İslam Düşünce Tarihi Ders Kitabı; BAYRAKDAR, Mehmet; s.8;1999 )" bilgisi, bizi önce Babil sonra Mısır ve Yunan düşüncesinin Kabala kaynaklı olduğunu açıklar.

Çünkü [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] linkine de baksak kaynak tek yer : BABİL. "Orijinleri binlerce yıl öncesine dayanan bu ilim, Adem Peyagmber döneminde gelir ve insanoğluyla ilk tanışması binlerce yıl önce Mezopotamya’da, Babil dönemine denk gelmektedir. Bugün bile sadece çok az bir grup insan bu ilmin ne olduğunu bilmektedir ve binlerce yıldır da gizli bir ilim olarak kalmıştır."

Şimdi Bakara Suresinde Allah ne buyuruyor bakalım : (102. ayet) "Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: 'Biz, yalnızca bir fitneyiz (sizin için bir sınavız veya ayartıcıyız), sakın inkâr etme' demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi." Burada sihir ve ayrıca Harut Marut'a öğretilenler denilerek iki kavramın göze çarpması, Harut Marut İlminin büyü -sihir değil- olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla Hermes, büyüyü yani bugünkü Kabalayı çağlar önce Harut ve Marut'tan öğrenmiştir.

"Okült çalışmalarıyla bilinen Gougenot des Mousseaux, “antik kutsal geleneği aktaran gerçek Kabbala yanında şeytani bir Kabbala daha vardır demektedir.” Buna göre, bugünkü Kabbala bu iki geleneğin, hahamların batıl inançları ve hayal güçleri ile birleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan her anlamda karmaşık bir kitaptır." ([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])

"Gougenot des Mousseaux, Gizli İlimler üzerine en kapsamlı araştırmaları yapmış kişidir." (Nesta H. Webster, Kayıp Semboller , sayfa 26)

İster Babil'den tüm dünyaya yayılsın ister daha sonra Babil'e gelenlerce keşfedilsin, büyü ilminin yani şeytani Kabala'nın merkezi Babil'dir ve Harut ile Marut melekleridir.

Allah yahudilere süre vermiştir. Bu süre zarfında kuduran yahudiler Kabala ilmi ile dünya tarihi ile oynayarak kendi Mesih planlarını sözümona gerçekleştireceklerdir. Tüm cihanda İslam topluluklarının bölük pörçük olmasının bir nedeni işte bu büyüdür.

Tüm ilimler Allah'a aittir.. "Dediler ki: «Seni tesbih ederiz, Senin bize bildirdiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphe yok ki alîm, hakîm olan Sen'sin.»" (Bakara 32)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi BerxwedanRoj 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Kabala Hakkında Ne Biliyoruz ? Serbest Kürsü BerxwedanRoj 3 249 03 Mayıs 2023 22:30
Selamun Aleyküm Taziye-İlan-Selamlaşma Kara Kartal 3 326 28 Nisan 2023 23:40