KALP KIRIKLIĞI
Sert kabuklu meyvelerin kırılmasını kolaylaştıran bir yeri olur. Cevizin de bu sebepten sivri olmayan tarafında saklanmış bir deliği vardır. Oraya bıçağın ucunu saplayıp çevirdiğinizde ceviz ikiye ayrılır ve bu manzara karşınıza çıkar. Deliğin sonu cevizin tam ortasıdır. Bakınız ki orada da bir kalp var.
Bu deliğe özel bir isim verilmiş mi bilmiyorum. Araştırmadım ama sabahın 7'sinde yaşadığım aydınlanma google'dan daha etkileyici geldi bana.
Ben bu oyuğa kalp kırıklığı diyeceğim.
Bence kalp kırılması da böyle bir şey. En zayıf yerinden bir bıçak saplanıyor ve çat. Kabuğundan tek parça hâlinde çıkman artık imkânsız.
Bıçağı buradan saplamak ancak cevizi iyi tanıyan birinin marifeti olabilir. Bilmeyenler hep taşla vurur. Bu her ne kadar daha acı verici gibi görünse de öyle değil. Bir yabancı cevizi taşla kırmaya kalktığında çok sert vurmazsa, ceviz kabuğundan bütün hâlinde bile çıkabilir. Ki taşla kıranların amacı, çoğunlukla cevizi kabuğundan parçalamadan çıkartmaktır. Onlar cevizin zayıf noktasından bağımsız, bilinmesi gereken esas bilgiye sahiptirler: Bütün hâlinde kalabilmesi için cevize sert vurmaması gerektiğini bilirler. Aksi hâlde kabuklar ve cevizler paramparça olup birbirine karışabilir.
Bazen bir yabancı seni çok iyi tanıyan birinden daha çok koruyabilir. Ama bıçak saplayanın elinden tek parça kurtulma şansın yok.
Kalbini kime emanet ettinse bil ki elinde bir bıçak var. Kırabilir, içini oyabilir. Merhametliyse ve istediği sensen, tüm ihtimâlleri düşünüp taşı seçer. Kalbine ulaşmak için zayıf noktandan vurup, ikiye bölmez. Bütün benliğinle kalmanı ister.
Biri eline bir bıçak verdi diye onu kullanmak zorunda değilsin. Taşı doğru kullanmak da yine senin elinde.
Taş, bıçak, ceviz.
Biri gelir kabuğunu kırar. Benliğin çıkar ortaya.
Biri gelir kabuğundan çıkarır. Parçalanırsın.
Biri durmadan kaçar. Kabuğundan çıkmazsa her şey yolunda zanneder.
Ama her cevizin içine bir gün bir kurt düşer.
Yavaş yavaş tüketir. O zaman kurtul kurtulabilirsen.
ELİF ÇELİK