Değer mi, Eder mi, Bedel mi?
Etkilendiginiz bir yazı, söz, yazar, bir ayet, o gün sizi derinden sarsan bir hadis sıklıkla sizin de karşınıza çıkar mı?. Arkadaşınızdan duyabilir, nette karşına çıkar, olay örüntülerini dahi onun üstüne bina edersin. İlk kez duymuşun ama herkes biliyormuşçasına karşına çıkar. Yazıma konu mevzunun başlangıcı böyle birşey...
Bu yazımı aslında üç yıl önce yazdım. Beni çokça düşündüren, içime sinmeyen bir söz okudum ve ben içinde gezinip dururken yakınlarım başta olmak üzere, arkadaşlar, gençler onlarda da duymaya başladım. Ve üç yıl sonra vakti gelmiş diyerek sizlerle paylaşıyorum.
Efendim "
İnsanların işine yaradığın kadar iyisin!" demiş ünsüz biri ve çok sahiplenilmiş. Tam tribal havandaysan çok havalı bir söz ama çokta tehlikeli. İnsanı iyilikten, yardımseverlikten, adalet duygusundan, empatiden, liyakatten hemen uzaklaştıracak bir söz bu...
Yaşananlar penceresinden bakınca "
ne akıllıca bir söz" diyebilirsiniz. Herkes kendinden birşey bulabilir. "
Kimseye yaranamadım, değerimi kimse bilmiyor/cular" kapıda uzun kuyruklar oluşturur.
Örselenmişlik,merhametten maraz doğması bunlar; "
iman ettik demeyle sıkıntı çekmeden, sinanmalardan geçmeden bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz" Ankebut 2-3 ilahi uyarısının ufak dozlu sikintilaridir. Ata yadigaridır, peygamber mirasıdır.. Öyleyse bütün sorunları insanlardan bilmek; değeri de, insanlardan beklemek nankörlüktür.
İyiliği, işini en layıkıyla yaparsın kul memnun etmeye ugraşmazsin. Vicdanın yaptığın işten memnun ve ikna ise diğer unsurları düşünmezsin. Başkasına yaranmak için iyilik asla yapılmaz. Kim böyle bir iyilik yapıyorsa yapmasın. Bu şeytanın önüne oturduğu iyilikten başkası değil. Adı da iyilik değil yalakalık zaten.
İyilik yapalım karşılığını da mutlaka en afilli sözlerle, ödüllerle, iltifatlarla alalım hatta birkaç kere alalım istiyoruz. Övülünce iyilik yerilince kötülük anlıyor kafalar. Yapılan iyiliklerin terazisi, ölçüsü de var elinde. Kendisi belirliyor ederini. "
Sana iyilik yaptım sende bana yap" bu iyilik değil ticarettir. "
Yaptığım iyiliklerin, verdiğim emeklerin karşılığı bu mu?" işte sorunlu iyilik anlayışımız ..
Karşılık görmek için değil, iyi insan,iyi bir kul olmak için bilinçli tercih ettiğimiz bir davranış bu.. Muhsinun/iyilerden olmak
Eliyle yaptığını diliyle, suizanla, kalbiyle nasıl yıkarın belgesidir bu söz. "
Allah rızası için yaptım" sosu da vardır ama önce Allah unutulur, Allah'ın adı anılır ama Allah yoktur. Değer kuldan beklenir.(Allah unutturmasin)
Farkında yada değil düşüyoruz bu tuzağa.
Yarayin efendim önce kendinize...sonra başkalarına yarayin, sarın, iyileştirin. İyilestirdikçe iyileşmenin inanılmaz huzurunu hissedin.
Yararsanız iyileşirsiniz, yaranırsanız yaralanırsınız.
Yarar nedir? Bütün olanakları biri için seferber etmek değildir. Karşılıklı olması en güzelidir ama olsun olmasın insanüstü bir güç, mesai, zaman harcayarak değil tamamen insani sınırlar içinde seviye, ölçü koyarak önce kendimizi, eşimizi, ailemizi, işimizi aksatmadan, ihmal etmeden yaptığımız eylemlerdir. Bütün gücünüzü bir odağa aktarirsaniz yorulursunuz, ferasetten uzaklaşır, doğru değerlendirme yapamazsınız. Ve zarar gören ilk siz olursunuz. Nede olsa değeriniz bilinmemiş o kadar iyilik yapmanıza rağmen...
Ne yapalım peki? Hırsızın hiç mi suçu yok? Elbette ama reçete sundum. Sizler çoğaltabilirsiniz. Seviye, mesafe, zaman ayarı.. Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır. "
İyilik yap denize at, balık bilmezse Halık bilir" Bakara 255 te Uyumaz, unutmaz, hayy, kayyum olan kullarını biran yalnız bırakmayan bir Rabbimiz var. Uyumaz, unutmaz bir rabbimiz varken; sana iyilik yapmayı hasenatlar biriktirmeyi yanlış gösteren; Rabbinin görmediğini, unuttuğunu düşündüren şey ne? Öyle ya Allah hâşâ unuttu, görmüyor demek ümidi kestinki "
ne iyiliği" kafasindasin.
İman ve inkar gibi iyilik ve kötülükte tercih. Bizi sıratı müstakim üzere hidayette tutan ve dalalate sürükleyen tercihler. Tercihleri gözden tekrar geçirmek gerek.
Kişinin değeri kendindendir. Onda bunda değer aranmaz. Öyle birşey değildir. Elimizle, dilimizle tüm benliğimizle iyilik yapmayacaksak Rabbimiz bize neden değer versin? Bu anlayış rabbiyle kulun arasını açar. Değeri de Ederi de rabbisindedir.
Yaptığımız iyilikler, davranışının güzelliği, hasenatlari, salih amelleri değer hanemize yazan Rabbimiz var.
İman eden önce kendini ıslah edecek; amellerini/işlerini doğru, düzgün, yarayışlı, sağlam ve sevap getirici hâle getirecek, kendi zihnindeki ve davranışlarındaki fesadı giderip ıslah edecek; sonra da başkalarının ıslahı için çaba gösterecek. Her iki hedef için yaptığı işler/ameller sâlihâttır.
Daha çok kendine yönelik ıslah diyebileceğimiz "hasenatin" ödülünü bire on der Kuran, dışa dönük barışa, başkalarına yönelik davranışlar olan "salihatın" ederinin ucu açıktır.
Şimdi nasıl bunu görmezden gelir, yaptığı işlere "enayi-aptal, kendini kullandırma, yaranma" gözüyle bakabiliriz.
Unutmayalım biz birinin işini yaptığımızda Rabbimiz kim bilir bizim hangi türlü işlerimizi yoluna koyuyor, biz farketmeden hangi engelleri önümüzden kaldırıyor. Sormaz mı Rabbimiz: "
Ya eyyuhel insanu ma ğarrake bı rabbikel kerim"
Hasenatlarin seyyiatlari giderdiğini, güzel ve sorumlu davranışların bizzat kendisi tarafından mukafatlandirilacagini belirten Rabbimize karşın; kul nazarindan değer beklemek, kendine oradan değersizlik biçmek nankörlüktür.
Ömür kısa..Bu geçiş aleminde yaptığımız herşey, sonsuz ahiret hayatında karşılayacak bizi. Öyleyse hem kendine hem etrafına iyi olmaktan, yaramaktan, İyilik yapmaktan ve biriktirmekten vazgecmeyelim. Şeytanı bu gibi sözlerle iyiliğin önüne oturtmayalim.
İnsanlarla iletişimde araya koyamadığımız mesafenin bedelini salih amellere ödetmeyelim.
Hayatın içinde tecrübe kazanıp, onlardan ders çıkarmak, insan tartmak, tanımak seviye gözetmek feraset işidir. Herkes bu ferasetle yapmaz elbet. Bazıları en safi haliyle iyilikten başka birşey bilmez. Şikayet etmediği müddetçe, sorun yok, bazıları akıllıca yapar, kendini bilir, sonuç odaklı değil hedef odaklıdır. Her ikisininde tesiri yüksektir. Çünkü hal dili konuşur. Lafa bakmaz.. Allah'ın sevdiği, rızası eksenli iyilikler...
İnsanların ne düşündüğünü bırakın. İhsan'ı/ birr'i/ ma'ruf'u Allah için yaptığımızda değerimiz artar.
İnsanın Ederi mi? Değeri mi? Bedeli mi?
Değer/den fazlasıyla Bedel ödediğinde Eder'i vardır. Bedeli ödenen Değerin elbette Ederi/mükafatı vardır.
Öncelikle yaşanmışlıklarla bagajı dolu sizlerin; sonrası başında kavak yelleri gençlerin başucu rehberi olsun Asr suresini hediye ediyorum. Durmak yok yola imanla, sabırla, kendine ve etrafına iyiliklerle, sorumluluk kuşanarak, hakkı tavsiye ederek devam... Bir kere yaptım bitti yok. Hep yoldayız.
Başkalarının işine yaradığın kadar değil Allah'ı memnun ettiğin, rızasını kazandığın kadar iyisin...
Tüm iltifat ve taltifler Allahtandır...
Fi emanillah..