Modern Tahrif Hımâr (Başörtüsü)
Kur’an’dan hüküm çıkarmanın veya bir hükmün Kur’an’a ait olduğunu söylemenin olmazsa olmaz şartları vardır. Bunlardan biri Kur’an’ın dili olan Arapça’yı bilmek, bir diğeri Arapça Kur’an metni üzerinde, bizzat Allah’ın belirlediği, ayetlerin ayetleri açıklaması yöntemi ile çalışmak ve bir başkası da bu çalışmayı Arapça ve metot bilgisine sahip bir ekip ile yapmaktır. Bu şartlardan biri veya daha fazlası yerine getirilmediği takdirde çıkarılan hükmün Kur’an’a dayandırılmasının elîm ve vahim sonuçları olacaktır. Günümüzde Kur’an üzerinde çalıştığı düşünülen kişilerin sayılan bu şartların hepsini aynı anda yerine getirmemelerinden kaynaklanan hataları da vahim sonuçlara yol açmakta, vardıkları hükümler Allah’ın indirdiği Kitaba ait olmadığı için ne akıl ne de insan fıtratı tarafından kabul görmemektedir.
Ancak öyle ayetler vardır ki samimi bir mümin böyle bir ayetin, onu tahrif edenlerin söyledikleri anlama asla gelemeyeceğini görebilir. Bunun için başka bir ayete veya metot bilgisine dahi ihtiyaç yoktur. Aklî melekeleri doğru çalışan herkes o ayeti doğru anlayacaktır. Başörtüsü ile ilgili ayet de bunlardan biridir. Akıl ve mantık hiçe sayılmaksızın bu ayeti başka şekilde anlamak ve anlamlandırmak mümkün değildir.
Toplumda kendileri için “Kur’an üzerinde çalışan kişiler” algısı oluşturmuş bazı kişi ve gruplar, ne Arapça’nın ne de Allah’ın belirlediği metodun hiçbir ilkesini gözetmediklerinden ve her konuda sonuna kadar işlettikleri akıllarını, işlerine gelmeyen konularda bir kenara bıraktıklarından, Allah’ın kadının başını örtmesine dair bir emri olmadığı sonucuna varabilmektedirler. Aslında bu kişi ve grupların yaptıkları çalışmaların temelsizliği ve ilkesizliğine bakarak, varmak istedikleri hükmü önceden belirleyip Kur’an’a söyletme gayreti içinde olduklarını görmek zor değildir. Hatta başörtüsü konusu özelinde, bu kişilerin art nityetlerini görebilmek için doğrunun peşinde olan samimi bir akıl, mantık ve biraz dilbilgisi bile yeterlidir.
Allah’ın Dini’nin açık bir hükmü olan kadınların başlarını örtmesi konusunu inkar edip bunu da yine Allah’ın Kitabı’na söyletme gayreti içinde olanların, bu fikirlerinin dayanağını görebileceğimiz az sayıdaki yayının içinde en çok bilineni “Uydurulan Din ve Kur’an’daki Din” adını taşıyan kitaptır. İstanbul Yayınevi adlı yayıncı şirketin çıkardığı kitabı kimin veya kimlerin kaleme aldığı belli değildir. Kitabın kapağında yazar bilgisi olarak Kur’an Araştırmaları Grubu ismi bulunmakta, ancak bu grubun kimlerden oluştuğu hakkında hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. Bu grubun elemanları ile ilgili olarak internet üzerinde bulunan tek bilgi şöyledir: “Bu grup ilahiyat, sosyoloji, felsefe ve mühendislik gibi farklı alanlarda çalışan akademisyenler ve entelektüellerden oluşmaktadır.”[1] Yayınevinin sitesinde yer alan diğer kitapların yazarlarına bakıldığında ise sadece belli birkaç ismin görülmesi dikkat çekicidir.
Sözünü ettiğimiz kitabın 2016 yılında çıkan ellinci baskısı internet üzerinde bulunabilmektedir. Baskı adedinden de ne kadar büyük bir kitleye ulaştığı anlaşılabilir. İnternette başörtüsünün dindeki yeri ile ilgili yapılacak bir araştırmada mutlaka bu kitaba veya ondan yapılan bir alıntıya rastlanmaktadır. Kitabın içeriğinin eleştiriye layık görülmesi ancak ulaştığı kitlenin genişliğinden dolayı makul kabul edilebilir. Yoksa ilmî bakımdan kitaba böyle bir değer atfetmek olanak dışıdır. Zaten kitabın böylesine geniş bir kitleye ulaşmasının sebebi de içerisinde Kur’ânî gerçekleri barındırması değil, bir takım çevrelere kendi duymak istediklerinin söylenmesidir.
Başörtüsünün Kur’an’ın bir hükmü olmadığına dair etkili söylem ürettiği ve gençler arasında hatırı sayılır bir etkisi olduğu gözlenen diğer bir kaynak da Edip Yüksel’dir. Yüksel hazırladığı videoda tezini Lisan’ül Arab adlı Arapça sözlüğün ilgili maddesinden verdiği örneklere dayandırmaktadır.
Bu yazımızda Uydurulan Din ve Kur’an’daki Din adlı kitabın konuyla ilgili bölümünü inceleyecek, buradaki ifadelerin tutarsızlığı, temelsizliği, mantığa ve Arap diline aykırılığı üzerinde duracağız. Ayrıca Edip Yüksel videosunda Lisan’ül Arab’dan okunan örneklerin ayeti tahrife nasıl alet edildiğini gözler önüne sermeye çalışacağız.
“
Uydurulan Din ve Kur’an’daki Din” Kitabıyla Uydurulan Din
Uydurulan Din ve Kur’an’daki Din[2] adlı kitabın 255. sayfasında “
Kur’an’da Saçları Örtmek Geçmiyor” başlığı altında Nur Suresi’nin 31. ayetinin meali verildikten sonra şu ifadeler kullanılmaktadır:
“
Kadınları, kendi zihniyetlerine göre yaşatmak isteyenlerin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki ‘hımar’ kelimesinin temel anlamı ‘örtü’ olup, sözlüklerde ‘örtü’ ve ‘başörtüsü’ anlamları verilmiştir. Önemli olan husus ayette kapatılacak yerin açıkça ‘yaka açığı’ olarak geçmesidir. Ayetin kapatmayla ilgili dikkat çektiği yer saçlar değil, yaka açığı bölgesidir.”
Kitapta hımâr kelimesinin anlamına dair yapılan saptırmaya bir başka ayetten delil getirilmekte ve
şöyle denilmektedir:
“
Abdest almayla ilgili ayette başın sıvazlanması söylenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı “res” ile vurgulanır. Bu ayette kapatılacak bölgeyle ilgili böyle bir “baş” veya “saç” vurgusu yoktur. Yani “hımar”ın saçları örtmesi değil, “yaka dekoltesi”ni örtmesi istenir.”
Şimdi bu iddiaları çeşitli açılardan değerlendirmeye çalışalım: