Ardından....(Eyüp Ömer Bal)
KayıpKentlinin kardeşinin güzel bir şiiri mail olarak atmış paylaşmak istedim... ARDINDAN… şimdi gömüyoruz ya bu şarkıyı kenarına bi yerine İstanbul’un… Ben alışık değilim ölümlere Uzun sürmesindi kabul devrim yapacak çocuklar yetiştirmeye yetecek kadar ama bir şiir daha sığmalıydı içine birkaç arkadaşa daha bahsedilmeliydi delice bir “atladım geldim” daha olmalıydı… Taksim akarken insan insan dışımıza Birer bardak çay daha sığmalıydı Yeni bir santur dinlemeliydik şimdi gömüyoruz ya bu şarkıyı kenarına biryerine istanbulun Habil Kabilin kanıyla açtıysa da,bu çığır, Kabul etmiyorum kader olamaz hayır şimdi yansa da içim cayır cayır iftar çadırları bir aç eksik ağırlayacak zahir… ölüm haberi geldiğinde şamil basayevin şair dedi ki “sen bir devsin yükü ağırdır devin” anladım dedim ki kendime “doğrul ve sevin” birgün yiğitler çıkacak kapısından bu evin bitmemeye yeminli değildi ki bu inşaat başlamıştık işte bir ucundan benim notam sazım senin tahtan çivin güneşten daha kopmamış bir dünya kadar temizdim daha yere basmamış bir avuç içiydi ayaklarım birkaç Kızılderili daha tanımalıydık Marco Polo gözükmeden ufuklarda… Çakırcalı Efe’yi okumalıydık ışığında ortadan kaybolmadan gaz lambaları… şimdi gömüyoruz ya bu şarkıyı kenarına biryerine istanbulun sen haliç kalsaydın ben daha fethedilmemiştim bitmemiş bir ağacın meyvesiydim kasımda suya daha düşmemiş cemre ılgar atlardan başka kimsenin su içmediği bir sakin dere… Daha vurulmamış bir Metindim bir Cuma namazı çıkışı Taşım kırmızıya boyanmamıştı sana geldiğimde Söylenmemiş bir marş kalsaydın bir yürüyüşte Ben seni bestelerdim be! şimdi gömüyoruz ya bu şarkıyı kenarına biryerine istanbulun çalsın bırak on dakikalık yolu bir saate çeviren insana kilo aldıran rutin senfonisi şehrin çok büyük konuşuldu,paralar toplandı elleri soğuk suda üşüyen bir anneye mutezili mutluydu geriye yapılan uç yorumlar bir lazca bir Kürtçe bir Türkçe ezgimiz vardı saatlerce süren fikri tartışmalarımız, kızların sıkılıp uyukladığı… Bak doğruymuş meğer putları hiç kimse kırmamış! pılım ve pırtım kalsın toplanıyorum şimdi ben beni bil demiştim yanmadan bakir orman şimdi beni bul içinde kitapların “ömür boyu” demiştim üç tanesinde sana verdiğim Muhammed ikbal İzzetbegoviç Mehmet Akif… Heryerde seni arayan sesim rüyana girerse vurulup düştüğüm resim boğarsa seni bu sodom bu gomore bu leş Saraçhane yegane adresim: U Y A N D İ R E N Ö Z - G Ü R - L E Ş ! ! ! Eyüp Ömer Bal 09 Aralık 2008 Salı 00:50 Mersin Emek Sitesi