Âşk imiş Fuzuli...
Âşkı anlatmaya kalkan âşık değilmiş , âşkı yaşamaktan korkan âşık değilmiş… Âşkı kirleten insan imiş…Âşk devrimizde eksik imiş… Âşk insan döngülerinin dayanabileceği, ayakta durabileceği bir şey değilmiş, kalbi durdurabilirmiş, yapar bunu hani etten, kastan, sinirden vardır ya hani yumruğunuz büyüklüğünde ve sizin içinizde hani, sol göğsünüzle iman tahtanız arasında, içi boş et yığını, kanınızın pompası, nefesinizin sebebi, gönlünüzün yeri…
Hani var ya ses çıkaran organınız, istemsiz çalışan kırmızı kasınız…İçi boş hani, hep ararsınız onu dolduracak birini… Kan dolar bulamazsanız. Bulursanız kanınız dışarı akar, yer açar sevgiliye, gururlanır…Gül bahçeleri, gülşen ve gülzâre…Allah’ı anlatır, bilirsiniz âşkla… İlim mi?
Âşk imiş kalb-i hilmi…
Âşk imiş kalbin ilmi…
Âşk imiş evrenin sebebi…
Ve âşk imiş her ne var âlemde…
Âşık Fuzuli…Âşk olmuşsa, âşk olmuşsa…
Âşık bile fuzuli, maşuk bile fuzuli imiş…
Âşk imiş bu evrenin sırrı, sebebi…
Seher vakitleri âşktanmış, gözyaşı âşktan akarmış ve iki göz, gök yüzünde, aşığın gül yüzünde iki göz, birbirini hiç görmeden ağlar imiş. Âşk imiş hüsn-ü derdleri…
İlim dedikleri bir kıyl ü kâl imiş…
Âşkın olmadığı beden, âşık olmayan ruh Rabbi anlamaz imiş. Leyladan geçmeden Mevlaya varılmaz imiş. Âşk imiş Âşk! Böyle yana yakıla, böyle çığlık çığlığa, böyle kalbi dururcasına, böyle sızarak, böyle… Mecnunu âşık sanan aptal imiş. Mecnun apdal imiş…Bu âşkın sahibi Allah imiş. La ilahe illallah demekmiş, bu âşk ki okumadan bilmek imiş, emirsiz, tutuksuz, yasaksız, sözsüz, bir hiss imiş…
Âşk anlatılır mı?
Âşk hiç yazılır mı?
Yazan fuzuli imiş.
Âşk-ı Sadık, Âşk-ı beden Fuzuli imiş…
Âşk akar imiş, gözden, yürekten, kalpten, yanaktan, âşk imiş denizlerden okyanuslardan çok, âşk imiş evreni Yaradana sebep imiş…Sırr-ı kadim imiş…
Âşk imiş âşk!
Şükrettirirmiş.
Bülbül ölecek, gül solacak, mecnun dolaşacak avare olacak, leyla gelecek de görmeyecek…
Âşık âşkına “sen” demez imiş. Bedende “ben” yok imiş…Âşkta beden “adem” imiş…
Ben ben değilim, sen de ne sen, ben de ne sen!
Hem ben ki benim ve sen ki sen, sen ise ben
Hûtenli güzel! Seninle öyle doluyum
Sen ben mi yahut ikiz miyim bilmeden
“Hûtenli güzel” demiş Mesnevi…Celaleddin Rumî, Fuzuli’yi bilen imiş…Kitabı dinleyen imiş, kitabı âşkı bilen miş…
Âşk bildiren imiş geceleri, âşk imiş gördüren gözleri, âşk imiş evrenin rengi, sesi, nefesi, döngüsü, gerçeği, âşk imiş âşk…
Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Âşk-ı sadık Fuzuli imiş, âşka sadık Fuzuli imiş, mecnunun adı çıkmış ancak, mecnun çölde avare imiş…
Adına tapan hayvan imiş.
Âşk imiş âşk, âşk yakar imiş.
Cehennem âşıkları yakmaz, âşk cehennemi yakar imiş. Âşksız beden nefes alsa da mefta imiş.
Âşıklar ölmez imiş…”Ölen beden, ete kemiğe ağlama” demiş âşk eden…Âşk gözünü açan imiş, Âşık uyumaz imiş…Âşık gözünü âşkla açan imiş, âşkla gören, âşkı gören, âşkı bilen, âşkı yaşayan imiş…
Âşkla yaşayan imiş âşk…
Âşk bir istidad imiş, Fuzuli’de füzun…Gül de kırmızı kan, bülbülde ölüm.
Âşk imiş ölüme en yakın, âşık ölse de kalsa da bir imiş…
Âşkla okunan Kur’an Kur’an imiş, âşkla gören göz mekanı aşan imiş, aşığın sözü zamanı geçer imiş, Âdem bu âşkı bilen imiş… ademin yokluğu, yoğun yoğu âşk imiş…Âşk imiş varın varı…
Âşk bir kapıya varan imiş…Kapıyı vuran kalp imiş, bir kere vurup, bin kere duran imiş…
Âşk imiş ölüm…
“Ölmeden önce ölün” diyen Peygamber imiş, âleme sultan inmiş, Ahmed-i Mahmud-i Mustafa imiş, aleme rahmet imiş…
Âşk imiş Âşk!
Âşk bu devirde yaşar değilmiş…Âşk bedene düşen değilmiş…Âşk tene değen değilmiş. Âşk imiş âşk, geceleri aydınlatan, sabahları doğuran, gündüzleri çalışan, akşamları ölen imiş…Gün batımında batan imiş âşk. Dünyayı satan imiş. Âşk can imiş, canan imiş, candan imiş…Âşktan geçmeyen hayvan imiş…Âşık ölüme gülen imiş…Gül dalda solan imiş…Soluğunda nefes imiş…Bülbül bir kere gülünü gören imiş, Leyla mecnuna tek kelime etmiş, mecnun leylayı çölde duyar imiş…
Âşk imiş Fuzuli!
Âşk-ı Sadık, Âşk-ı Sahip, Âşk-ı Mahluk ,Âşk-a kul Fuzuli imiş…Cenab-ı Âşk’a dua kabul imiş.
Görmeden seven imiş, bedene sığan imiş…Sığdıran imiş…
Âşk imiş divanda yatar imiş…Âşk bu kitaplara sığmaz, kelimeye dökülmez, mecnunun dilinde düşmez imiş…
Âşık Fuzuli imiş…
Mecnunu âşık sanan hayvan imiş…
Âşık Fuzuli imiş…
Leylayı bâşka gören hayvan imiş…
Âşık imiş Fuzuli, Âşk Fuzuli imiş…
Çölde yürüyen ayakları Kays’ın sanan hayvan imiş…
Âşk Mekke’de tavaf imiş, Kabe’yi bulan imiş, âşk bir dua imiş, bire bin kere amin imiş.
Âşk vahdet imiş.İhlas imiş, lütf-ü latif imiş âşk…
Âşk imiş dilin kemiği, dil kemiksiz imiş…
Âşk imiş kalbin sesi, bülbül artık suskun imiş…
Âşk imiş ruhun kolu kanadı, bu devirde kırık imiş…
Âşk imiş iman, âşk imiş İslam…bu devirde bilinmez imiş…
Bilmeyen hayvan imiş…
Âşk imiş, Rabbim âşkla bilinen imiş…
Âşk-ı sadık bu sırra eren imiş…
Âşık ölmez imiş…
Öldü diyen hayvan imiş…Ölen hayvan imiş…
Ete kemiğe bürünen Âşk Yunus imiş…
Yusuf imiş…
Salih imiş…
İbrahim’de İsmail imiş…
Mustafa imiş Âşk….
Âşk…
Âşk yaşatan imiş eri…
Âşık bundan ölmez imiş…
Âşk nefes imiş, ruh imiş, kainata üflenmiş…
Âşk imiş Âşk…
Ahh Min-el Âşk…
Âşk imiş Âşk…
âşk-ı sadık sensin Fuzuli…
Seni savunan “gül” imiş, ölüme “gül”en imiş, âşkını bilen imiş…
Alıntı...