İnşa'ALLAH...
Günlük hayatımızda tekrarla söylediğimiz ama tevhide olan nisbetini nâdir düşündüğümüz kelamdan biridir “inşâ Allah”. Yapacağımız veya yapmak istediğimiz işlerin hâtimesi, belki noktası,belkide mükemmilidir. Kadere imanın en asgari ve en âzâmi seviyesi ve hayatını O’na teslim edişinin kavli noktada ikrarı bu kelimeyi tezkir etmekle vukû bulur.
Halk arasında âmiyâne olarak çeşitli şekillerde telaffuz edilir. Îşallah, îşalla, inşallah, işşallah gibi. Ve aynı zamanda ezhanlarda bıraktığı mana li’l esef bir işin yapılma ihtimalinin ne kadar az olduğudur. Bizim ülkemizde biri size bir iş için söz verdiğinde inşa Allah diyorsa bilirsiniz ki yapmama ihtimali yüksektir. Ne yazık ki yapamayacağımız ya da yapmakta geç kalacağımız işlerin sığınma noktası olmuştur. Halbuki âyetle sabitlenmiş. Ve Resulullah’a isti’mâli farz kılınmış kelamdır.
** وَلاَ تَقْولَنّ لِشَيْءٍ إِنّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَداً * إِلاّ أَن يَشَآءَ اللّهُ وَاذْكُر رّبّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَىَ أَن يَهْدِيَنِ رَبّي لأقْرَبَ مِنْ هَـَذَا رَشَداً
Kehf Sûresi:23/24 (Ey Habibim!) sakın hiçbir şey için,Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşâ Allah demedikçe):”Ben bunu yarın kesinlikle yapacak olanım” deme!(Bunu) unuttuğun zaman ise, Rabbini an ve:”Umarım ki Rabbim,bundan (bu kıssadan peygamberliğime delil olan) daha yakın bir yola (daha nice delillere) beni eriştirir” de! Bu âyetin nüzul sebebi ise : Resul-i Ekrem (asm)’a Ashab-ı Kehf ve Hızır (as) ile Zülkarneyn (as) hakkında suâl olundu. O ise, vahiy ile kendisine bildirileceği umuduyla bir gün sonra onlara cevap vereceğini söyledi. “inşa Allah” demediği için Peygamber Efendimiz (asm)’ın şahsında bütün ümmetine fiilî bir ders olmak üzere,ertesi gün vahiy gelmedi.Daha sonra Cenâb-ı Hakk bu süre ile o suâllerin cevaplarını indirdi. (Kurtubî) İbn Kesir’in tefsirinde bu süre 15 gün olarak zikredilmiştir.
Şimdi buradaki inşa Allah kelamının cümle olarak yapısına gelirsek;
ان شاء الله
ان : harf şartiyye
شاء : fiil mazi
الله : lafz’ul celâle, fâil ‘dir.
Arapça kurallarıyla baktığımızda burada bir şart cümlesi görürüz. Eğer Allah isterse… kezâ ve kezâ gibi. Yani bunu misallendirmek istersek; Allah isterse ,dilerse bu sınavı kazanırsın, ya da bu işte başarılı olursun.
Burada basit bir nahiv kuralı ile tevhidi mana cem’ edilmiştir. Yani yaptığın her iş her amel her arzu onun iradesine ve kudretine bağlıdır. Kul kendine düşen vazifeyi yaptıktan sonra ve o vazifeyi yaparkenki necatı kudreti mutlak olan Zâttan bekler. İşlerin hitâmında nokta-i istinadı da Cenab-ı Hakk’adır. Bunu da “inşa Allah” ile ifade eder.
Aynı zamanda Allah’ın kulunu Onun meşietinin, iradesinin karşısında edebe davetidir. Çünkü Allâmu’l Guyûb olan Allah ne olduğunu ve ne olacağını ve ne olmayacağını ve neyin, nasıl uygun olduğunu bilir. Bu kelime ile insan her anında O’nun huzurunda olduğunu ve varlığının O’na aidiyetini ta’rif etmiş olur.
İman iz’ân, İslâm ise iltizam olduğuna göre her daim tevhide olan şuurumuzla “inşa Allah”ı vird-i ekber etmemiz imanın tezahürüdür ve bu işlerin neticesinde Kadir-i Zülcelâl’e istinadı iltizam etmemiz (bir şeyi üzerine gerekli kılmak) ise İslâm’ın tezahürüdür. Yani müslüman olarak mültezim vasfını giymemizdir.
Bütün bu tevhidi teslimiyetin her mertebedeki ve makamdaki lisanî iktizası “inşa Allah” kelamıdır.
Mü’min’i mü’min yapan kelamın manasını kaybetmemek duâsıyla!