02 Şubat 2009, 23:37
|
Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 127 Üyelik T.:
10 Eylül 2007 Arkadaşları:4 Cinsiyet: Memleket:ankara Yaş:32 Mesaj:
1.805 Konular:
527 Beğenildi:30 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
| Cvp: 13.haftanın konugu Nur öncelikle kaliteli ve bir o kadar da zor sorularınız için teşekkür ederim.. 1- İnsan özgürdür.ben insanı bedeni ve yaşadığı toplum arasına sıkışmış bir varlık olarak görmüyorum.elbet tenlerimizin, üyesi olduğumuz toplumun kararlarımız üzerinde etkileri var.ama bedenimizdeki hazlar, toplumun bizlere dayattığı düşünceler, tabular olmasa imtihan manasız kalır.iş ki o şartlar altında imtihandan başarıyla geçmek...tüm şartların fevkalade olduğu, hiç bir pürüzün rastlanmadığı bir ortamda imtihan gerçekleşebilir mi?? şöyle düşünelim: bir öğretmen öğrencilerini sınav yaparken sınıfı terkeder, veya onlar sınav olurken hiç bir kurala dikkat etmez, kitaplar, notlar kopyalar havada uçuşursa o sınav sınav olmaz.o halde bizleri sürekli yoldan çıkarmaya niyetli bedenimizin bir takım arzuları, toplumun doğru veya yanlış, bizlere etki etmesi olmadan da imtihan olmaz.ayrıca alacağımız notu öğretmenimizin önceden tahmin etmesi de bu imtihana bir helal getirmez. bir de beden ister yemek yeriz, toplum ister inanaırız ifadesi insana otonom varlıklar gözüyle bakmak olur.insanın iradesini , ihtiyaçlarını, özgürlüğünü, sorumluluğunu hiçe sayarsak aklını nereye yerleştireceğiz?hem akıllı hem de bedeninin ve çevresinin dayatmalarına gelen bir varlık özgür olabilir mi?elbette olamaz.insanın yemesi içmesi, bedeni ihtiyaçsa , bir dine bağlanması da onun ruhsal , sosyal bir ihtiyacıdır. insan bir toplumun içine doğmayıp , kimsenin olmadığı bir yerde de dünyaya gelseydi mutlaka inanacak bir şeyler bulurdu.o yüzden din toplumun dayatması değil, bizzat insanın ihtiyacıdır. 2-ilahiyatçı olmam hasebiyle kelama değinmeden edemeyeceğim: imam maturidi bilgi kaynaklarını 3 e ayırmıştır: 1- akıl 2- 5 duyu organı 3- haberi sadık sorunuza bu yoldan haraketle cevap vermek istiyorum.bahsettiğiniz sopanın suya girmiş kısmının eğik/ kırık gibi olduğunu görmemiz duyu organlarımızın yani gözümüzün bilgisidir.bizim sopanın sağlam olduğunu bilmemizde aklımızın bilgisidir.duyu organları verilen örnekteki gibi bizleri yanıltmaya müsaittir.ve tek başına doğru bilgi kaynağı olmaya yetmez.sopanın kırık olmadığını aklen biliyoruz.peki akıl her zaman doğru bilgi kaynağı mıdır? bu konu görecelidir.kelamcılara göre de akıl tek başına bilgi kaynağı olamaz.mutlaka onun haberle desteklenmesi , akıl bilgisinin mutlak bir yaratıcının bizlere bildirdiği haberle tastik edilmesi gerekir.bu da vahiydir.o halde gerçek , yegane bilgi kaynağı nedir?bu olsa olsa bizim o sopanın kırık olmadığının aklen farkına varmak ve bunu bir haberle desteklemek olmalıdır. yoksa septiklerin, pozitivistlerin , rasyonalistlerin içine düştüğü çıkmazdan kurtulamayız.çünkü hepsi bir noktada takılıyorlar.mutlak bilgi sahibi bir varlığı, ki, bu da Allah tır, kabul etmeden bilginin imkanını ispatlamak çok zor bir iştir.sonuç olarak bilginin imkanı mümkündür. kendimi kelam ve felsefe imtihanında gibi hissettim.umarım sorularınızı cevaplandırabilmişimdir.
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! |
| |