Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07 Mart 2009, 10:18   Mesaj No:5

KuM TaNeSi

Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 885
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Sünnet ve Cemaat Kavramı Prof. Nâsır b. Abdülkerîm

Sonuç

Bu araştırmanın sonunda değerli okuyucuya aşağıdaki hususları hatırlatmak arzusundayım:
Birinci Husus: “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat kavramı”nın aydınlığa kavuşturulması çağımızda oldukça önemli ve zorunlu bir iştir. Çünkü ehl-i sünnete müntesib olmak iddiaları bu çağda çokça görülmektedir. Bu iddia sahibleri çoğunlukla ehl-i sünnet akidesini, inanç esaslarını bilmediği gibi, sünnet gereğince de amel etmez. Hatta itikadi meselelerde yahut onların bir bölümünde ehl-i sünnete muhalefet eden kimseler dahi, kendilerini ehl-i sünnete nisbet etmektedirler. Acelece kaleme aldığım bu araştırma maksadı gerçekleştirmeye elverişli değildir. Bu, ilim talibi kimselerle araştırmacıların da katkıda bulunmaya çağırdığım bir konudur. Hatta değerli ilim adamlarımızın ve hocalarımızın da bu katkılarını yapmaları gerekir. Böylelikle bu konu hakettiği şekilde araştırılsın, layık olduğu itina ve açıklamalara kavuşsun.
İkinci Husus: Dâvet bayrağını taşıyan, İslâm sancağını yükselten çağdaş İslâmi dâvet ve hareketleri yüce Allah İslâma ve müslümanlara bir dereceye kadar faydalı kılmıştır. Şu kadar var ki kanaatimce bunların çoğunluğu hala sünnet sancağını -selef nezdinde ilim, amel, yaşayış ve yöntem olduğu şekliyle- yükseltebilmiş değillerdir. Şu anlamda ki, bu çağdaş dâvetlerin çoğunluğu usulde ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebine dayanmamaktadır. Bunlar açık ve net bir şekilde selef-i salihin yöntemini kendilerine yöntem olarak almamışlardır. Şu kadar var ki, bu hareketler arasında selefin mezhebini bilen ve onun gereğince amel eden fertler de bulunabilmektedir. Fakat ilmi ve ameli yöntemler hala bunun ilerisine gidememiştir. Ben bu münasebetle ilim taliblerine ve davetçilerine -ki onlar öğüt almaya en layık kimselerdirler- bu meseleye hakkını vermeleri gerektiğini hatırlıyorum. Çünkü bu mesele mana ve kapsamı itibariyle kelimenin tam anlamıyla usul noktasında selef mezhebinin ana dayanağıdır.
Üçüncü Husus: Bütün müslümanlara şunu hatırlatıyorum ki: Sünnete selef-i salihin yöntemine dönmedikçe bid’at, hevâ ve sonradan uydurma şeylerden kurtulmadıkça aziz olmaları, muzaffer olmaları, yükselmeleri mümkün değildir. Sözkonusu bid’at hevâ ve sonradan uydurma şeyler müslümanların bir çoğunun kalblerini ve amellerini karartmıştır. Hala sufî tarikatler, bid’at fırka ve kesimler ile eski ve yeni sapık bütün yönelişler, bunlara sıkı sıkıya sarılmaktadır.
Son olarak; yüce Allah’tan kendim için ve bütün müslümanlar için tevfikini, İslâma zafer nasib etmesini, sapmış olan müslümanları hakka ve dosdoğru yola iletmesini niyaz ederim.
Allah’ın salât ve selamı, bereketleri Rasûlümüz, o güvenilir yüce Peygamber Muhammed’e, bütün aile halkına ve ashabına olsun...


--------------------------------------------------------------------------------
[1] Hadis müttefeku’n-aleyh’dir. (Buharî ve Müslim tarafından rivayet edilmiştir.) Bk. Buharî, Menakıb, 27; Fethu’l-Barî, IV, 623; Müslim, İmare, Hadis 1920-1921.
[2] Tirmizî rivayet etmiş olup: Bu hasen, sahih bir hadistir demiştir. V, 25, İman, Babu mâ câe fiftiraki hâzihi’l-ümme.
[3] Ahmed, Müsned, IV, 102; İbn Ebi Âsım, I, 7-8; Hâkim, el-Müstedrek, I, 128; el-Elbanî, Zilalu’l-Cenne adlı eserinde sahih olduğunu belirtmiştir.
[4] Bu bir yerde bulunanları, oranın gizli köşe bucaklarını, başkalarının kolay kolay bilemedikleri yerlerini, bir işle uğraşanların o iş ve mesleğin inceliklerini, püf noktalarını daha iyi bileceklerini anlatmak üzere söylenmiş bir darb-ı mesel (atasözü)dir. (Çeviren)
[5] Bk. el-Kamusu’l-Muhit, IV, 238-239; Lisanu’l-Arab, XIII, 220-225, Muhtaru’s-Sıhah, 317.
[6] İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, XIII, 235, “Senene” maddesinde böylece kaydetmiş olup, Müslim, Zekat, 1017’de şu lafızla rivayet etmiştir: “Kim İslamda güzel bir sünnet ortaya koyarsa (senne) ona onun da ecri, ondan sonra da onunla amel edenlerin ecri hiçbirisinin ecirlerinden bir şey eksiltilmeksizin verilecektir. Kim de İslamda kötü bir sünnet ortaya koyarsa (senne)...”
[7] Lisanu’l-Arab, XIII, 225.
[8] Lisanu’l-Arab, XIII, 223; el-Kamusu’l-Muhit, IV, 238.
[9] Lisanu’l-Arab, XIII, 224.
[10] Lisanu’l-Arab, XIII, 220.
[11] Lisanu’l-Arab, XIII, 221.
[12] Lisanu’l-Arab, XIII, 225.
[13] Bk. İbn Kesir, Tefsir, I, 411, en-Nisa, 4/26. âyetin tefsiri; eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, I, 452 aynı âyetin tefsiri.
[14] Ayrıca bk. eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, bu âyetin tefsiri.
[15] Ayrıca bk. eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, bu âyetin tefsiri.
[16] Bk. İbn Kesir, Tefsir, III, 49, el-İsra, 17/77. âyetin tefsiri.
[17] İbn Kesir, Tefsir, I, 475 ve I, 162; Ayrıca bk. eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, V, 225, bu âyetin tefsiri; İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetâvâ, III, 363.
[18] Hikmetin sünnet diye açıklandığına dair seleften gelen rivayetler için bk. el-Lâlekaî, Şerhu Usuli İtikadi Ehli’s-Sünneti ve’l-Cemaati, I, 71. Tahkik: Dr. Ahmed Sa’d Hamdan; ve İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetâvâ, III, 366.
[19] Muvatta’, 899, Kader, I, Hadis: 3. 2/A el-Hakim, el-Müstedrek, I, 93, el-Elbanî, Sahihu’l-Camii’s-Sağir, III, 39’da sahih olduğunu belirtmiştir.
[20] el-Hakim, el-Müstedrek, I, 93, el-Elbani, Sahihu’l-Camii’s-Sağir, III, 39’da sahih olduğunu belirtmiştir.
[21] el-Hakim, el-Müstedrek, I, 93, el-Elbani, Sahihu’l-Camii’s-Sağir, III, 39’da sahih olduğunu belirtmiştir.
[22] Darimî, Sünen, s. 57.
[23] Buharî, Fiten 13; Fethu’l-Barî, XIII, 38, İ’tisam, 2; Fethu’l-Barî, XIII, 249; Müslim, İman 64, Hadis: 143, I, 136.
[24] Bk. İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, III, 366.
[25] İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 38.
[26] Darımî, I, 46.
[27] Darımî, I, 59.
[28] Buharî, İ’tisam Bab: el-İktidâu bi Süneni Rasûlillah (s.a); Fethu’l-Barî, XIII, 248.
[29] Darımî, I, 144; İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 128.
[30] Darımî, I, 60.
[31] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 128; İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, III, 366.
[32] el-Muvafakat, IV, 3.
[33] Lisanu’l-Arab, XIII, 225. Ayrıca bk. İbnu’l-Esir, en-Nihâye, II, 409-410.
[34] Buharî, Nikâh, Bab: et-Terğibu fi’n-Nikah, Hadis: 5063; Fethu’l-Bâri, IX, 104; Ahmed, Müsned, II, 158; İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 31, Hadis: 62; el-Elbanî ilgili notunda şöyle demektedir: “İsnadı sahihtir. Bütün ravileri Müslim’in şartına göre sika (güvenilir) ravilerdir.”
[35] İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 39, Bab: 16, Hadis: 54, el-Elbanî hadis ile ilgili notunda şöyle demektedir: “İsnadı sahihtir. Ravileri sika (güvenilir) ravilerdir.” Buna yakın bir rivayeti Ebu Davud, Luzumü’s-Sünne, Hadis: 4607; Tirmizî, İlim 16, Hadis: 2678; Ahmed, el-Müsned, IV, 126; el-Beyhakî, el-İ’tikad, s. 131.
[36] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 120.
[37] Ebu Nuaym, el-Hilye, I, 352-353; el-Lâlekaî, I, 54, no: 10. Muhakkık bu ifadeyi İbnu’l-Mübarek, ez-Zühd, II, 21-22’ye de atfetmektedir.
[38] İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 38.
[39] Darimî, I, 45; İbn Vaddâh, el-Bid’a, s. 38.
[40] İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 66.
[41] Bk. el-Lâlekaî, I, 69 ve ilgili not.
[42] Darimî, I, 145.
[43] Camiu’l-Ulûmi ve’l-Hikem, 230.
[44] Mecmûu’l-Fetâvâ, IV, 436.
[45] Mecmuu’l-Fetava, III, 378.
[46] el-Cerhu ve’t-Ta’dil, I, 118 -Mukaddime-; el-Lâlekâî, I, 63.
[47] İbn Ebi Âsım, es-Sünne 24, I, 16’da rivayet etmiş olup, el-Elbanî sahih olduğunu söylemiştir.
[48] Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir. Bk. Buharî -Fethu’l-Barî ile birlikte-, XIII, 249; Müslim, II, 592.
[49] Müslim, 15, Hadis: 1017, IV, 2059-2060.
Bazı bid’atçiler bu gibi hadislere sarılarak bu hadislerin kendilerinin “güzel” diye nitelendirdikleri bid’atleri onayladığını iddia ederler. Mevlid ve benzeri bid’atler gibi. Ancak bu hadis, bu gibi bid’atlerin meşruluğunu ortaya koyan bir delil olarak gösterilemez. Çünkü Peygamber -sallallahu âleyhi vesellem- sonradan ortaya konulan şeyleri ve bid’atleri yasaklamış, bunların kayıtsız ve şartsız olarak sapıklık olduğunu açıklamıştır. Diğer taraftan bu hadis Peygamber -sallallahu âleyhi vesellem- hayatta iken ashabın içtihadları ile ortaya koymuş oldukları birtakım amelleri nitelendirmek ve o amelleri kabul ettiğini ifade etmek için vârid olmuşlardır. Dolayısıyla bunlar onun bir teşrîi olmaktadır. Bundan sonra da ashab bid’atlere karşı, sonradan uydurulan şeylere karşı savaşa soyunmuşlar, buna dair sözler söylemişler ve bid’atlerden sakındırmışlardır.
[50] Ahmed, el-Müsned, V, 246.
[51] Buharî, İ’tisam, 14, Fethu’l-Barî, XIII, 300; Müslim, Hadis:2669.
[52] İbnu’l-Esir, en-Nihaye, II, 409.
[53] Ahmed, el-Müsned, IV, 105. Suyutî, el-Camiu’s-Sağir’de bu hadisin hasen olduğuna işaret etmiştir. Bk. el-Camiu’s-Sağir, II, 480, no:7790; İbn Hacer, el-Feth, XIII, 253’te hasen olduğunu belirtmiştir. el-Elbanî ise zayıf olduğunu belirtmektedir: Daifu’l-Camii’s-Sağir, V, 78. Hadis: 4985. Ancak bu hadis Hassan b. Atiyye -Allah’ın rahmeti üzerine olsun-den sahih bir senetle rivayet edilmiştir. Mişkatu’l-Mesabih, I, 66, ilgili not; Ayrıca bk. Darımî, I, 45. Şerhu’l-Lâlekâî, I, 93; İbn Vaddah, el-Bid’a, 37.
[54] Malik, Muvatta, I, 278.
[55] el-Lâlekâî, Şerhu Usul-i İtikad-i Ehl-i Sünnet-i ve’l-Cemaaa, I, 123, Tahkik: Dr. Ahmed Sâd Hamdân; İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 121; İbn Hacer, Fethu’l-Barî, XIII, 289’da Beyhakî’ye nisbet etmiştir.
[56] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 122.
[57] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 126.
[58] Darimî, I, 66; el-Beğavî, Şerhu’s-Sünne, I, 216.
[59] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 123.
[60] İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 29. Hadis no: 54. el-Elbânî hadis hakkında şöyle demektedir: Senedi sahihtir, ravileri sikadır. Hadisi ayrıca İbn Mace, Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmiş olup, Tirmizi: Hasen, sahihtir demiştir.
[61] Müslim, no: 867.
[62] İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 19, Hadis: 31. el-Elbânî hadis hakkında şöyle demektedir: İsnadı sahihtir, ravilerinin hepsi sikadır. Ayrıca Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace, Ahmed ve Hakim de bu hadisi rivayet etmiştir.
[63] Buhari, Müslim ve başkaları Åişe (r.anha)’dan rivayet etmişlerdir. Bk. Fethu’l-Bâri, V, 54; Müslim, Hadis no: 1718, III, 1344.
[64] Darimî, I, 72; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, I, 208; Ayrıca Hakim, el-Müstedrek’te rivayet etmiş olup, Buharî ve Müslim’in şartına göre sahihtir demiştir. ez-Zehebî de ona muvafakat etmiştir. el-Müstedrek, I, 103.
[65] Darimî, I, 69.
[66] İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 38.
[67] Darimî, I, 69; İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 133.
[68] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 143.
[69] İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 36.
[70] Bk. ed-Darimî, I, 45; İbn Vaddah, el-Bid’a, s. 37-38.
[71] İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 153.
[72] el-Beğavî, Şerhu’s-Sünne, I, 217.
[73] İbn Ebi Hatim, ec-Cerhu ve’t-Tadil, I, 183; el-Lalekaî, I, 62, no: 38.
[74] Tirmizi, Sünen, Kitabu’l-İlel, V, 739.
[75] el-Lâlekâî, I, 67.
[76] el-Lâlekâî, I, 67.
[77] el-Lâlekâî, I, 67.
[78] Bk. Fethu’l-Barî, XIII, 245.
[79] eş-Şevkânî, İrşadu’l-Fuhûl, s. 33.
[80] Ahmed, el-Müsned, I, 191.
[81] Ahmed, el-Müsned, I, 195.
[82] Darimî, I, 145.
[83] Bununla az önce sözünü ettiğimiz şekilde usule (itikadî hükümlere) ve farzlara işaret etmektedir.
[84] eş-Şevkânî, İrşadu’l-Fuhûl, s. 31.
[85] Darimî, I, 136.
[86] Darimî, I, 49.
[87] İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 122.
[88] İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 128; el-Lalekaî, Şerhu Usuli’l-İtikad, I, 71.
[89] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 133.
[90] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 133.
[91] Bu ifadede birtakım fırka, yöneliş ve cemaatlerin sünnet ve cemaat dışında kendisini nisbet ettikleri birtakım esas, yöntem, şiâr ve isimler almalarının yanlışlıklarına işaret edilmektedir.
[92] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 137.
[93] el-Bağavî, Şerhu’s-Sünne, I, 209.
[94] el-Lâlekâî, I, 94 no: 94; Muhakkik bunu İbnu’l-Mubarek, ez-Zühd, I, 281’e de atfetmektedir; Ayrıca Darimî, Sünen, I, 45.
[95] Lisanu’l-Arab, s-n-n maddesi, XIII, 226.
[96] “Ehl-i sünnet” tabirinin hakka sıkı sıkıya yapışan, hevâ ve ayrılıktan uzak kalan kimseler hakkında kullanılması birinci asırda fırkaların ortaya çıktığından beri başlamıştır. Bazılarının ehl-i sünnet terimi sonraki asırlarda ortaya çıkmıştır şeklindeki iddiaları gerçeği olmayan bir iddiadır. Çünkü Müslim’in, Sahih’inde İbn Sîrîn’den (vefatı: 110 h.) şöyle dediği sabittir: “... O vakit ehl-i sünnete bakar ve onların hadisleri alınır.” (Bk. Müslim, I, 15)
[97] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 123.
[98] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 122.
[99] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 120.
[100] eş-Şerhu ve’l-İbane, s. 121.
[101] İbn Şevzeb’in sözü bu çalışmada daha önce “e şıkkı”nda zikredilmiş bulunmaktadır. Oraya bakılabilir.
[102] Kitabu’s-Sünne, II, 645-647.
[103] Camiu’l-Ulum-i ve’l-Hikem, s. 230.
[104] Bk. Lisanu’l-Arab, “cemea” maddesi, VIII, 53-57; el-Mûcemu’l-Vasît, “cemea” maddesi, I, 135-136; Muhtaru’s-Sıhâh, “cemea” maddesi, 110-111.
[105] Bk. Lisanu’l-Arab, “cemea” maddesi, VIII, 53-57; el-Mûcemu’l-Vasît, “cemea” maddesi, I, 135-136; Muhtaru’s-Sıhâh, “cemea” maddesi, 110-111.
[106] Bk. Lisanu’l-Arab, “cemea” maddesi, VIII, 53-57; el-Mûcemu’l-Vasît, “cemea” maddesi, I, 135-136; Muhtaru’s-Sıhâh, “cemea” maddesi, 110-111.
[107] Bk. Lisanu’l-Arab, “cemea” maddesi, VIII, 53-57; el-Mûcemu’l-Vasît, “cemea” maddesi, I, 135-136; Muhtaru’s-Sıhâh, “cemea” maddesi, 110-111.
[108] Lisanu’l-Arab, el-Mûcemu’l-Vasît, Muhtaru’s-Sıhâh, aynı yerler.
[109] el-Mûcemu’l-Vasît, I, 136.
[110] İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetâvâ, III, 157.
[111] el-İ’tisâm, II, 262.
[112] el-Lâlekâî, Şerhu Usûli’l-İtikad, I, 106; Muhakkik senedi hasendir demiştir. Hadisi ayrıca İbn Ebi Asım, es-Sünne, 801 no’da rivayet etmiştir. el-Elbanî zayıf olduğunu belirtmiştir. es-Sünne, I, 39-40.
[113] “es-Sevadu’l-Âzam: En büyük kalabalık” kavramı ayrılıkların ortaya çıkmasından sonra ayrılığı belirten hadis ile tahsis edilmiş ve tefsir edilmiştir. Yani en büyük kalabalık ehl-i sünnet ve’l-cemaattir. Diğer fırkaların çokluğu muteber değildir, çünkü onlar helâk olmuşlardır. Asıl itibar hak üzere olanlaradır. Bu da kurtulan fırka “fırka-i nâciye”dır. İşte nasları bir arada mütalâa ve te’lif etmenin gerektirdiği anlama şekli budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
[114] Bu Ebu Davud’un, Sünen’inde Şerhu’s-Sünne bahsinde 4597 no’lu hadis, V, 5-6’daki lafzıdır. Ayrıca Ahmed, el-Müsned, IV, 102; İbn Mace, no: 3992-3993, II, 1322; İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 32-33, (63-64-65 no’lu rivayetler.) el-Elbânî hadis ile ilgili notunda şunları söylemektedir: “Hadis kesinlikle sahihtir. Çünkü Enes’ten gelmiş başka altı yolu daha vardır ve ashab-ı kiram’dan bir topluluktan gelmiş tanıkları da bulunmaktadır.” es-Sünne, I, 42.
[115] el-Lâlekâî, Şerh-u Usuli İ’tikadi Ehli’s- Sünneti ve’l-Cemaa, I, 109.
[116] el-Beğavî, Şerhu’s-Sünne, I, 216.
[117] Takribu’t-Tehzib, II, 212.
[118] Fethu’l-Bâri, XIII, 216.
[119] Fethu’l-Bâri, XIII, 316.
[120] Fethu’l-Bâri, XIII- 37 (317?)
[121] Ahmed, el-Müsned, IV, 278-375; İbn Ebi Âsım, Şerhu Usuli İtikadi Ehli’s Sünne, no: 93, I, 44; el-Elbanî hadisi tahrici hakkında: “Senedi hasendir, ravileri sikadır (güvenilir kimselerdir)” demiştir.
[122] Tirmizî, Fiten, no: 2165. Tirmizî dedi ki: Bu hasen, sahih ve bu cihetten garib bir hadistir; Hakim, el-Müstedrek, I, 114’te zikretmiş olup, hadis Buharî ve Müslim’in şartına göre sahihtir demiştir. ez-Zehebî de et-Telhis’de onun bu kanaatine muvafakat etmiştir. Ayrıca bk. Ahmed, el-Müsned, I, 18-26.
[123] eş-Şatıbî, el-İ’tisam, II, 261.
[124] el-Lâlekâî, I, 108; Şatıbî, el-İ’tisam, II, 261.
[125] Buharî, Fedailu’s-Sahabe Menakibu Ali; Fethu’l-Bâri, VII, 71-73.
[126] Fethu’l-Bâri, VII, 73.
[127] Mecmuu’l-Fetava, III, 157.
[128] Ebû Şâme, el-Bâis, s. 19.
[129] Hadis Buhari ve Müslim tarafından rivayet edilmiştir. Bk. Buhari, Fiten, Babu Keyfe’l-Emru izâ lem tekun Cemaa, hadis: 7084; Fethu’l-Bâri, XIII, 35. Müslim, Hadis: 1847.
[130] Hadisi İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 40’ta rivayet etmiş olup, el-Elbanî sahih olduğunu belirtmiştir.
[131] Tirmizi, Sünen, Fiten 7, Hadis no: 2166, Tirmizî: Bu hasen, garib bir hadistir demiştir. IV, 466.
[132] Buharî, Fiten 2, Hadis: 7054, Fethu’l-Bâri, XIII, 5; Müslim, 1849.
[133] Buharî, Diyat 6, Hadis: 2878, Fethu’l-Bâri, XII, 201; Müslim, Hadis: 1676.
[134] İbn Hacer’in hadise dair açıklaması için bk. Fethu’l-Bâri, XII, 201-202.
[135] İbn Ebi Âsım, es-Sünne, Hadis no: 94, I, 45. el-Elbanî isnadının sahih olduğunu belirtmiştir.
[136] Bununla Peygamber (s.a)’ın Huzeyfe (r.a)’a: “Müslümanların cemaatine ve imamlarına bağlı kalırsın.” buyruğunu kastetmektedir.
[137] Fethu’l-Bâri, XIII, 37.
[138] Burada “maruf” ile şer’î anlamını yani münkerin zıttı olan maruf’u kastediyorum.
[139] Fethu’l-Bâri, XIII, 216.
[140] İbn Mace, Et’ıme 17, Hadis no: 3287, II, 1093-1094. Hadis hasendir, hasen olduğunu el-Elbanî, Sahihu’l-Camiu’s-Sağir, IV, 168’de belirtmektedir.
[141] Ebû Davud, Cihad, Babun fi’n-Nidâi inde’n-Nefîr, Hadis no: 2560, III, 55-56.
[142] Ezan 35; Fethu’l-Bâri, II, 142.
[143] Müslim, Mesâcid, Babu Fadli Salâti’l-İşâi ve’s-Subhi fi Cemaa, Hadis no: 656, I, 454.
[144] Müslim, Mesacid, Babu Fadli Salâti’l-Cemaa, Hadis no: 650, I, 450.
[145] Müslim, Mesacid, Babu Salâti’l-Cemaati min Süneni’l-Hüdâ, Hadis no: 654, I, 453.
[146] Burada “es-Sevadu’l-Âzam (en büyük kalabalık)” tabiri ile kastedilenin mevlid bid’ati gibi çoğunluğun uygulamasını, bid’atlerinin meşruiyetine delil gösteren bid’atçi taifelerin bir çoğunun ileri sürdükleri gibi, mutlak olarak sayısal çokluğun kastedilmediğine bir işaret vardır.
[147] el-İ’tisam, II, 260.
[148] Bk. el-İ’tisam, II, 261.
[149] Bk. el-İ’tisam, II, 261.
[150] el-İ’tisam’da da ifade bu şekildedir.
[151] Bu husus Tirmizi’nin, İbn Ömer’den, Fiten, Babu Mâcâe fi Luzumi’l-Cemaa, IV, 466, Hadis no: 2167’de geçmiş bulunmaktadır. Ahmed, el-Müsned, V, 145; Hakim, el-Müstedrek, I, 115; Darimî, I, 145’de buna dair bir şahid (destekleyici tanık) da bulunmaktadır. Suyutî, el-Camiu’s-Sağir, I, 278’de Hasen olduğunu belirtmiştir.
[152] el-İ’tisam, II, 261.
[153] el-İ’tisam, II, 261.
[154] el-İ’tisam, II, 262.
[155] el-İ’tisam, II, 262.
[156] Bk. el-İ’tisam, II, 263.
[157] Bununla, Hakim, el-Müstedrek, I, 128-129; Tirmizî, İman, Babu İftiraki Hâzihi’l-Ümme, Hadis: 2641, V, 25-26’da zikrettiği ve ayrıca: “Ümmetim yetmişüç millete (fırkaya) ayrılacaktır. Biri müstesnâ hepsi ateşte olacaklardır. Bunlar kimlerdir ey Allah’ın Rasûlü deyince, bugün benim ve ashabımın üzerinde gittiği yoldur”lafızlarını da ihtiva eden hadisi kastetmektedir.
[158] el-İ’tisam, II, 263.
[159] el-İ’tisam, II, 263.
[160] el-İ’tisam, II, 263.
[161] el-İ’tisam, II, 264.
[162] el-İ’tisam, II, 264.
[163] Burada zikredilen hadislerin kaynakları daha önceden gösterilmişti.
[164] Burada işaret edilen hadislerin kaynağı daha önceden gösterilmişti.
[165] Dinden çıkmak mahiyetinde olan irtidad, dinin kat’i bir hükmünün inkârı gibi birtakım hususlar cemaatin dışına çıkmak olduğu gibi, itikadi bakımdan küfrü gerektiren bir iş yapmayan isyancıların çıkışı gibi, bundan daha alt mertebede olan çıkışlar da cemaatin dışına çıkmak olarak değerlendirilir.
[166] Bk. İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetava, III, 157.
[167] Müslim, İman, 55, Hadis no: 145, I, 130.
[168] el-Elbanî, Sahihu’s-Camii’s-Sağir’de sahih olduğunu söylemiştir. I, 12, no: 3816.
[169] Bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, XIII, 393, Tirmizî, IV, 504-505. Bk. Silsiletu’l-Ahadîsi’s-Sahiha, 270. hadise dair not, III, 136-137.
[170] Şeyh Abdullah el-⁄uneyman, Şerhu Kitabi’t-Tevhid min Sahihi’l-Buhari, II, 238.
[171] Hadisin kaynağı daha önceden gösterilmişti.
[172] Bk. İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetava, III, 358.
[173] Hadisin kaynağı daha önceden gösterilmişti.
[174] Bk. Fethu’l-Bâri XIII, 295; eş-Şeyh Abdullah el-Ğuneyman, Şerhu Kitabi’t-Tevhid, II, 240.
[175] İbn Batta, eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 120.
[176] Darimî, I, 49.
[177] eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 133.
[178] el-İbâne, I, 206.
[179] eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 133; el-İbâne, I, 205.
[180] el-Lâlekâî, Şerh-u Usul-i İtikad-i Ehl-i Sünne, I, 60, rivayet no: 30.
[181] el-Lâlekâî, I, 65.
[182] eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 137.
[183] eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 137.
[184] Tertibu’l-Medarik, I, 72.
[185] Medaricu’s-Sâlikîn, III, 174.
[186] es-Suyutî, ed-Durru’l-Mensul, II, 63; el-Lalekaî, I, 62; Ayrıca bak Dr. Ahmed Sâd Hamdan, et-Tehmiş.
[187] eş-Şerhu ve’l-İbâne, 137.
[188] eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 153.
[189] el-Lâlekâî, I, 60, 65.
[190] el-Lâlekâî, I, 60, 65.
[191] Bk. İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetava, III, 368-369.
[192] Darimî, I, 72. Bk. Muhammed Abdu’l-Hadi el-Mısrî’nin derleyip, hazırladığı Ehlu’s-Sünne ve’l-cemaa.
[193] el-Lâlekâî, Şerhu İtikad-i Ehli’s-Sünne, I, 64.
[194] el-Lâlekâî, Şerhu İtikad-i Ehli’s-Sünne, I, 64.
[195] İbn Vaddah senedi ile el-Bid’a, s. 39’da rivayet etmiştir.
[196] el-Hatib, Şerefu Ashabi’l-Hadis, 28-29; İbn Adiy, el-Kâmil, I, 152-153 ve III, 902; el-Alaî, Buğyetu’l-Mutelemmis, s. 34-35’te sahih olduğunu belirterek. Bk. Dr. Salih es-Suhaymî, Ulu’l-Ebsar’ın notları, s. 64.
[197] Müslim, Mukaddime, Babu ennel isnade mine’d-din, I, 15; Tirmizî, Kitabu’l-İlel, V, 740.
[198] Ebu Nuaym, el-Hilye, III, 9; el-Lâlekâî, I, 60, rivayet no: 29.
[199] el-Lâlekâî, I, 61, rivayet no: 35.
[200] el-Lâlekâî, I, 66, rivayet no: 56.
[201] el-Lalekaî, I, 67, rivayet no: 62.
[202] el-Lalekaî, I, 67, rivayet no: 60.
[203] Bu sözleriyle ehl-i sünnete haşviye diyerek ayıplayan kelam ehline işaret etmektedir. Mecmûu’l-Fetava, IV, 29.
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla