Konu Başlıkları: Laiklik Ve Örtünme
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Mart 2009, 02:13   Mesaj No:1

Verda_Naz

Medineweb Sadık Üyesi
Verda_Naz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Verda_Naz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 176
Üyelik T.: 15 Eylül 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 612
Konular: 248
Beğenildi:11
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Laiklik Ve Örtünme

Laiklik Ve Örtünme

Ülkemiz lâik bir devlettir. Lâiklik, dinle devletin birbirine karışmaması, kişilerin inançlarında hür olmaları, diledikleri gibi yaşamalarının, anayasa tarafından garantiye alınmasıdır.

Bu tip bir laikliğin hüküm sürdüğü bir devlette, esasen hiç bir yetkilinin müslüman kadının örtüsüne uzanmaya hak ve selahiyeti yoktur.

Laiklik gereği, devlet görevlilerinin dinsel kurallarla uğraşmaları, hele hele kendilerini o dinin ilahı mesabesine getirerek, helalleri haram, haramları helal kılmaları, dinin'in gereği ile amel eden bir kişiye müdahale etmeleri kesinlikle yasaktır.

Fakat ne yazık ki laiklik tarifindeki bu fonksiyonu sadece idareciler arzuladıklarında üstlenmekte, sıra müslüman fertlerin haklarını korumaya geldiğinde her türlü zulüm ve haraketlere alet edilmektedir.

Mesela bir devlet müessesesinde veya okulda örtülü bir kadına müdahale eden kişi, makamı ne olusa olsun salt kanunlar nazarında suçludur. Normal şartlar altında takibata uğraması ve cezalandırılması gerekir. Fakat icraat bunun tam aksine cereyan eder. Laiklik basit bir çarptırmayla bir anda himaye etmesi gereken değerlerin katili durumuna geçer.

Bu durum beşeri kanunların devasız illetidir, ilahi kannunlarda hakların korunması esası sabitken, beşeri kanunlarda tüm parlaklık ve çekiciliklerine rağmen yalnızca idarecilerin menfaatlarının korunması sözkonusudur.

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, aslında başörtüsünü açtırmaya zorlayan kişinin, karşısındakinin inancına müdahale ettiği için cezalandırılması gerekirken hakim zihniyetin yorumu devreye girmekte, hiçbir savunma hakkı verilmeyen müslüman suçlu duruma düşürülmekte, devlet kapısından kovulmaktadır.

Eşarp esasında başta duran basit bir örtüdür.

insan, örtünün bu sade görünümüne baktığında bu kişilerin onun varlığından dolayı neden bu kadar telaşeye düştüklerine şaşıyor. Sanki bu bir başörtüsü değil nükleer başlıkmışcasına!...

Eşarp toplumsal fonksiyonunun yanında simgesel bir değere sahiptir.

O, kendisini başında taşıyan kişinin müslümanlığına şahadet etmektedir.

Müslüman, Allah'a teslim olan, O'ndan başkasına kulluğu katiyetle reddeden kişidir.

İslâm kendisini din olarak kabullenen kişiye, Allah'tan başkasının önünde eğilmeyen bir irade, hakimiyetten başka bir şık kabul etmeyen kesin bir şeriat, şahadetten üstün bir mükafat tanımayan imanlı bir ruh bahşeder.

Esasında bunların başörtüsünden telâşa kapılmalarının yegane sebebi onun simgesi olduğu bu tavizsiz imandır.

Yoksa tarihin hiç bir çağında kitlelerin basit bir bez parçası yüzünden kıyasıya mücadeleye giriştikleri görümemiştir.

Başörtüsünün ardındaki güçlü iman potansiyelinden haberdar olan beşeri sistemler, muhataplarını, kendi temel ilkelerinden olan laikliğin bağışladığı haklardan mahrum ederek kendi içlerinde tutarsızlığa düşme pahasına bile olsa örtüden uzaklaştırmaya çalışmışlardır.

Görüldüğü gibi mesele, kanun adamlarının kanundan taviz vermemesi, bir azınlığın kaçamak araması şeklinde olmayıp, çoğunluğun, kanunların verdiği sıradan haklara razı olmalarına rağmen hakim azınlık kitlenin çeşitli dolaplar döndürerek, yazılı kanunların verdiği bu hakları almaya çalışmalarından ibarettir.

Örtüsünü açmaya zorlanan bir kadın aslında büyük bir imtihanla karşı karşıyadır. Ona teklif edilen şey örtüsünü çıkarması değil, Allah'ın kanunları ile beşeri kanunlar arasında bir seçim yapmasıdır. O, fiiliyle ya şahadetini tekrarlayacak ya da çağdaş fravunlardan birisini ilah tanıyacaktır, örtü onun Allah'a olan imanının ifadesidir. Soyunukluk ise beşer kanunlarına ittibasının.

Meselenin bu olduğu anlaşıldığında, hiçbir müslüman kadın tereddüde düşmeden kararım verir. Burada ne işten atılmanın ne okuldan uzaklaştırılmanın bir tesiri ne de bizim ısrarlarımızın herhangi bir fonksiyonu vardır.

Müslüman kadını, müslüman kadınıdır. Hiç şüphesiz, imanı ona ne yapacağını fısıldayacaktır.

İş, kanunlar nazarında başörtüsünün statüsünü tayin etmekse bu apaçıktır. Kanunlar açısından başörtüsü suç olmayıp bizzat anayasanın himayesindeki bir haktır.

Yok muhatabımız, maskesini çıkarmış ve kanun benim -iki dudağım arasından çıkandır diyorsa -ki vakıa odur- karşılıklı olarak oynadığımız saklambaç sona ermiş demektir.

İş, yol ayırımı noktasına gelmiştir. Herkes, yolunu çizecek, inancının gereğini yapmak için her türlü mücadeleyi göz önüne alacaktır. Tarih işte bu mücadelenin hikayeleriyle doludur.

Bundan kısa bir süre önce evimizle, okulumuz arasında bir kız meslek lisesi vardı. Okulun kapısına geçen vakıalar pek gözümden kaçmazdı.

Devlet adamlarının, devlet adamlığından çıkıp din ıslahatçısı olmaya zorlandıkları son zamanlardaydı.

Bir gün yine oradan geçerken gözüme, okulun kapısına doğru yaklaşan örtülü kızlar takıldı. Örtüleriyle şirin, imanlarıyla asil kızlar. Benim bacılarım!...

Neden sonra kapıya vardılar.

Eller yavaş yavaş başlara uzandı. O işlemeli güzelim eşarplar sıyrılıp alındı.

Kalbimde derin bir sızı hissettim. Beynim ani bir darbeyle vurulmuşcasına sarsıldı.

Eşarplarıyla derin bir asaletin timsali olan bu hanım kızlar, benim bacılarım, bir anda bambaşka birileri olmuşlardı.

Onlar çantalarına hapsettikleri eşarplarıyla, izbandut bekçinin önünden geçerek kaybolup gittiler.

Geriye benim kalbimdeki sızı kaldı.

Bu korkunç vakıa her iki açıdan da müthiş bir faciaydı.

Daha önce açık veya kapalı bir çok kadınlar görmüştüm. Her birinin gözümde ayrı bir değeri vardı.

Vakıa eşarbın belli bir iman olgunluğuna delalet etmesiydi. İmansa ruhta yer edinirdi. Onun belli bir an için o ruhtan çıkarılması asla mümkün değildi.

Oradaki kızlar başlarını açmakla Allah'ın ahkamını reddediyor, çağdaş ilahlara boyun eğmeyi kabulleniyorlardı. Ardından çıkarken eşarplarını örtüyor ve geriye imanlarını kazandıklarını zannediyorlardı.

Aman Allah'ım, iman bu kadar basit bir şey miydi?

Öte yandan bu kızların devlet kapısına girerken eşarplarını çıkartıp, onun kontrolünden kurtuldukları anda ona dönmeleri değişik bir olguyu gündeme getiriyordu.

İradelere ikna yoluyla kabul ettirilemeyen aciz fikirlerin zorba güçlerle kabul ettirilmeye çalışılmasını...

Şu bir evrensel gerçektir ki; hangi idare iradeleri zor kullanarak polisiye kuvvetleriyle fikirlerini kabul etmeye zorluyorsa bu, onun acizliğinin, yıkılışının yakınlığının işaretidir.

Sonra, onun gözetimi altndayken kendine yapılan itaati görerek sevinmesi de oldukça gülünçtür. Bu sınırlı itaat sonraki açık protestoyla beraber düşünüldüğünde, lehde zannedilen ortamın aleyhte olduğunu açıkça ortaya kor.

Bacımın eşarbını kendisine hedef olarak görenlere son olarak şunu demek isterim. Şayet siz devletin kanunlarına ve insan haklarına samimiyetle inanıyorsanız bacımın örtüsüne saygılı olun. Yok inanmıyor da bu devletin kanunlarını kendinize alet, geçmiş kurucularını menfaatlarınıza maske yapmak istiyorsanız şunu iyice bilin ki:

Cüz'i menfaatlarınızı idame için fıtratıyla tezata düşürdüğünüz insanlığın uyanışı yakındır.

Dönün, fıtratınıza uyun ve günahlarınızdan tövbe edin!...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Verda_Naz 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Kur'an'daki Toplum Ahlâkı Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2353 11 Nisan 2009 00:08
Kur'an'daki İdeal Eş Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2299 11 Nisan 2009 00:06
Mü'mine İffetli Ve Onurludur Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2244 10 Nisan 2009 23:57
Mü'mine Boş Şeylerle Uğraşmaz Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2240 10 Nisan 2009 23:54
Mü'mine Cesaretlidir Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2024 10 Nisan 2009 23:52