Çanakkale Savaşı 18 Mart
Çanakkale Savaşı
Çanakkale savaşı, doğu ile batının, hilal ile haçın, iki medeniyetin, iki inancın hesaplaşmasıdır. Batı, son haçlı seferlerinden beri ilk defadır ki bu kadar yoğun bir şekilde doğuya yönelmiştir. Güçlü, mağrur ve kibirlidir. Özellikle teknolojisine ve silah gücüne güvenmektedir. Kendi medeniyetlerinin İslam medeniyetinden daha üstün olduğunu sanmaktadır. Değil mi ki zenginler, gelişmişler, ilerlemişler, üstün gelecek olan onlardı. İtalyan eski başbakanı Berlusconi, ırakın ABD tarafından işgali sırasında; "bizim medeniyetimiz onların medeniyetini yener" derken aynı mağrur ağızla konuşuyordu. Büyük laf etmişti. Çanakkale de ki askerlerimiz büyük laf etmeyi bilmiyorlardı. Ama imanlarının batının tüm materyalist değerlerinden daha büyük olduğunu biliyorlardı. Batının zenginliği, askeri üstünlüğü, kocaman topları, kan kusan savaş gemileri kahramanlarımızın gözünü korkutmamıştı. İman dolu göğüslerini batının teknolojisine siper etmişlerdi. Batı karşısında asla kompleks içerisinde değillerdi.
Bu savaş, silahla iman gücünün çarpışmasıdır. Birisinin en büyük kozu askeri gücü diğerinin en büyük gücü ve sığınağı iman kalesidir. Mehmetçik, gök ekinler gibi biçilmek pahasına makus tarihimizi yenmek ve bize biçilen kefeni yırtmak için bedenini feda etmiştir. Mehmet Akif " Türk askeri ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından onun göğsündeki kat kat iman alınacak gibi bir kale değildir" derken bu hakikate dikkat çekmektedir.
Cihad şuuru ve şehadet özlemi
Osmanlı da bir sır var: Askerinin gözünde korku yok, tüm imkânsızlıklara rağmen şikayet etmiyor. On beş yaşında ki henüz sakalı bitmemiş, bıyığı terlememiş gençler gözlerini kırpmadan ölüme gidiyorlar. Aileler ciğerparelerini gidenin gelmediği cephelere kına yakarak gönderiyor. Yöneticiler, tıbbiye ve harbiye gibi okulların öğrencilerini dahi cepheye sürecek kadar kara… Bu sır nedir? Böylesine devleti ve milleti ile yaşlısı ve genci ile okumuşu ve cahili ile zengini ve fakiri ile aynı hedefe kilitlenmiş devlet- toplum var mıdır? Osmanlıda ki sır nedir… Bu sır İslamiyettir… Bu sır cihat şuurunda ve şehadet özleminde gizlidir.
İtilaf devletleri komutanlarından Alan Moorehead da aşılmaz mehmetçik savunması için " Bir sır var orada" diyor. Hamilton ise sırrı bulmuş gibidir "Türkleri Cenabı Allah'larından ayırmak için bilmem ki ne yapmalı?" diye hayıflanıyor. Toprak haber götürmesin ey Hamilton bugün Türkleri Cenabı Allah larından kendi ellerimizle ayırıyoruz.
Çanakkale de cihat edilmiştir. Çünkü müslümanların halifesi cihad-ı ekber - büyük cihat ilan etmiştir. Cihatta Allahın dinini yeryüzünden silmek isteyenlere karşı mücadele edilir. Siz Allahın dinine yardım edersiniz Allah ta size yardım eder. Allahu Teala, Kuranı Kerimde: "Ey iman edenler, siz Allahın dinine yardım ederseniz O da düşmanlarınıza karşı size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar." (Muhammed suresi / 7) buyurmaktadır. Başka bir ayette ise:"Allah size yardım ederse artık sizi yenecek yoktur. Sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size yardım edebilecek kimdir. Müminler ancak Allaha güvenip dayanmalıdır." (Al-i İmran / 160) diye müslümanların dikkatini cihada çekmektedir.
Osmanlı Devletinde İslami hassasiyet en üst düzeydedir. Devlet başkanı aynı zamanda dünya Müslümanlarının halifesidir. Toplum dindardır, devleti ve milleti ile İslami değerlere sıkı sıkıya bağlıdır. Bundan dolayı ilan edilen cihat fetvasına uymak için adeta birbirleriyle yarışmışlardır. Osmanlı toplumu böyle durumlarda daima işini, gücünü, tahsilini, eşini, ailesini terk ederek canla başla cihada koşmuştur.
Nitekim on beş yaşından yetmiş yaşına kadar eli silah tutabilen herkes cepheye gitmek için kuyruklar oluşturmuştur. Bu kadar genç ve öğrenci neslinin cepheye gitmesi ve çoğunun şehit olması o günden başlayıp cumhuriyet döneminde de devam eden aydın, din adamı ve ilim adamı yokluğunun yaşanmasına sebep olacaktır.
Gençliğimiz uğruna savaşılacak değerleri bilmiyor
Günümüz Türkiyesinin irtica saydığı inanç değerleri o günün Türkiyesinin mukaddes değerleridir. Çanakkale de şehadet şerbetini içen gül yüzlü yiğitlerin, sağcılık ya da solculuk için hayatlarını feda ettiğini söyleyebilir misiniz? Ya da milliyetçilik, ırkçılık, çağdaşlık veya batıcılık için mi savaşmışlardır. Kapitalizmin materyalist değerleri ya da sosyalizmin inançsız manifestosu için de savaşmamışlardır. Onlar âlemlerin Rabbi olan Yüce Allahın uğrunda savaşmayı emrettiği değerler için savaşmışlardır. Uğruna mücadele ederken ölenlerin şehit, kalanların gazi olduğu mukaddes değerler için savaşmışlardır. Bu mücadelenin Kuran da ki adı cihattır. Üzülerek ifade edelim ki günümüz gençliği bu değerlerden yoksun ve habersiz büyüyor. Cihat nedir? Şehit Kimdir? Uğrunda ölünecek değerler var mıdır? Hiçbiri bilinmiyor. Hal böyle olunca bize "Allah bu millete savaş vermesin" diye dua etmek düşüyor.
Çanakkale geçildi
Çanakkalede şehid düşen askerlerimiz sadece bir toprak parçası için mücadele etmemişlerdir. Aynı zamanda inancımızı, medeniyetimizi, kültürümüzü, ahlakımızı, bizi biz yapan , bizi farklı kılan değerlerimizi müdafa etmek için canlarını vermişlerdir.Batılılar 1915 de Çanakkaleyi geçmiş olsalardı bize ait bu değerlerin yerine kendi medeniyet değerlerini yerleştireceklerdi. Ancak şüheda buna izin vermedi.
Devam eden yıllarda ise savaş bile yapmadan hatta biz farkında bile olmadan, Çanakkale geçildi.Bugün öz vatanımızda, bizi biz yapan değerler, İslami değerler yerine batıdan alınan değerlerin geçer akçe olması, batı medeniyeti karşısında yenildiğimizin göstergesidir. Saygıdeğer okuyucularım;söylemek bize çok zor geliyor ama Çanakkale geçildi…
Şehitler aramızdalar
Sahabe anlatıyor: Benim üzgün olduğumu gören Rasulullah sordu: "Seni üzen nedir?" "Babam Uhud da şehit düştü" dedim."Bizler yetim kaldık, ona üzülüyorum." O zaman bana dedi ki : "Allahın babana hazırladığı nimeti sana haber vereyim. Allah aradaki perdeleri kaldırarak babanla yüz yüze konuştu. Ey kulum dile benden ne dilersen" dedi. Babam da; "Ey Rabbim, beni dirilt yeniden dünyaya gönder, senin yolunda ikinci kez şehit olayım" diye karşılık verdi. Allahu Teala; "ben ölenlerin bir daha geri dönmeyeceği hükmünü koydum " dedi ve şehidini sevindirmek için şu ayeti indirdi:
"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz hayır onlar diridirler. Rableri katında rızıklandırılıyorlar" (Al-i İmran / 169)