Nasih Ve Mensuh
NASİH VE MENSUH
Nesh: Lügat manası: İzale[280], bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen şeyin yerine başka birinin konulması veya konulmaması, nakletme[281], kaldırma, hükümsüz kılma, istinsah etme, değiştirme, tahvil etme[282]dir. Nesehe fiilinin mastarıdır. Nesh kelimesinin bu manalardan hangisinde hakikat, hangilerinde mecaz olduğu konusu ihtilaflıdır. Bazı ilim adamları “izale ve iptal etme” manasında hakikat, diğerlerinde mecaz olduğunu söylemektedirler.[283] Şer’i manası: Bir nassın hükmünün ya yerine bir nass gelerek veya hiçbir nass gelmediği halde belli bir zaman sonra kaldırılmasıdır. Bu önceki farzla amel etme müddetini, bu farzla amelin ne zaman bittiğini ve sonrakiyle amelin ne zaman başladığını belirtir. Onun ne zaman biteceği Allah katında bilinir, fakat biz onun hükmünün sürekli olacağını düşünürüz. Onu nesheden ayet gelince onun hükmünün bittiğini anlarız. Bu da bizim ilmimizde bir değişmedir. Fakat Allah katında bir değişme yoktur.[284] Mukaddes bir metnin ilgası manasında da kullanılır.[285] Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldırılan delile nasih, hükmü kaldırılan delile de mensuh denilir.[286]
Keza günlük konuşmalarımızda da, güneş gölgeyi izale etti, ihtiyarlık gençliği giderdi, asırlar ve zamanlar birbirlerini neshetti gibi lafızları kullanmaktayız. Ruhların bir bedenden diğerine intikaline inananların kullandığı tenasuh kelimesi de, intikal manasını ifade etmektedir. Bir kitabı istinsah etmek te nakilden başka bir şey değildir. İşte nesh kelimesi, şu yukarıda verdiğimiz manalardan her biri yerinde kullanılabilir. Bazıları, onun bu çeşitli manalarda kullanılışının mecazi olduğunu söylemişlerdir.[287]
Neshin Bölümleri:
Alimlerden bir kısmı neshi üç bölüme ayırır.
1) Neshin Kur’an’daki şer’i manalarından birincisi Arapçadan alınan şeklidir. “Güneş gölgeyi neshetti”, yani onu sildi ve kaldırdı, yayılarak onun yerini aldı. Bu mana Kur’an’da ya lafzını ve hükmünü silmesi ve onun yerine geçmesi şeklinde -Buna örnek olarak “Beş emzirme ayetini” gösterebiliriz- ya da lafzını değil de sadece hükmünü kaldırması şeklinde kullanılır.
2) Arapçadan alındığı şekliyle “Rüzgar izleri neshetti”. -Bunu silip götürdüğünde yağmur için de kullanabiliriz.- Bu silme kaldırma bakımından güneşin gölgeyi neshetmesi gibidir. Fakat yerine geçmek bakımından aynısı değildir. Çünkü rüzgar genellikle sildiği şeyin yerine geçmez. Bu mana ya lafzını silip hükmünü bırakma şeklinde -Recm ayeti gibi- ya da her ikisinin de kaldırılması şeklinde Kur’an’da da kullanılır.
3) Arapçadan alındığı şekliyle “Kitabı neshettim”, yani lafız ve hece harfleriyle beraber aktardım. Mekki lakabıyla bilinen Ebu Muhammed, en-Nasih ve’l-Mensuh isimli kitabında “Bu şeklin Kur’an’da bulunması doğru olmaz.” demiş ve Kur’an’da bunun mümkün olduğunu söyleyen Cafer Ahmed İbn Nehhas’a karşı çıkmıştır. Buna neshedenin, nesholunanla aynı lafızda olmayıp başka bir lafızla gelmesini delil göstermiştir. Kitabu’l-İcaz kitabının yazarı da İbn Nehhas’ı destekleyerek şöyle der: “Ebu Cafer’in dediğinin Kur’an’da kullanıldığı doğrudur.” Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Biz sizin yaptıklarınızı neshetmekteyiz.” (Casiye: 45/29) Yani yazmaktayız.
“O katımızda bulunan ana kitaptadır.” (Zuhruf: 43/4) Vahiyle Rasulullah’a indirilen, kitapların anası olan Levh-i Mahfuz’da bulunanın aynısıdır.
“O, korunan kitaptadır ve ona temiz olandan başkası dokunamaz.” (Vakıa: 56/79)
“O, dilediğini siler ve bırakır. Kitabın anası O’nun katındadır.” (Ra’d: 13/39)
Bu, zikredilen manadaki neshin Allah’ın kitabında caiz olacağına dair kuvvetli bir delildir.
Bu açıklamaya göre Kur’an Levh-i Mahfuz’da lafız ve hece harfleriyle taşınmak suretiyle neshedilmiştir-aktarılmıştır. Arap dilinde herşeyin anası demek aslı demektir. Mekki’nin bu şekildeki neshin caiz olmadığına dair gösterdiği delil Kur’an-ı Kerim’in Levh-i Mahfuz’dan mushaflara aktarılmasına zıt değildir. İcaz kitabının yazarının Mekki’nin söylediklerini reddetmek, İbn Nehhas’ı desteklemek için verdiği cevapta şüphe vardır. Çünkü bu, üzerinde ittifak edilen bir meseledir. Neshin bu şekline göre Kur’an’ın tamamı neshedilmiştir. Çünkü o, Levh-i Mahfuz’dan nakledilmiştir. Ya da Mekki’nin itiraz ettiği Kur’an’ın Levh-i Mahfuz’dan nakledilmesi değildir. Çünkü Mekki bunu inkara kalkacak kadar cahil değildir. En iyisi Mekki’nin “Kur’an’da bu şekilde nesh caiz değildir.” sözünden kastının, Kur’an’ın Ruhu’l-Emin’le rasullerin efendisinin kalbine indirilmesinden sonra Kur’an’da bu şekilde neshin caiz olmayacağı şeklinde anlaşılmasıdır. Son zikredilen manadaki nesh, yani Rasulullah’ın vefatından sonra Kur’an’ın kelime ve harfleriyle nesh kesin olarak reddedilmiştir. Mekki’nin sözünden kastedilen bu ise isabetlidir. Fakat İbn Nehhas’ın itiraz etmesi “İcaz” kitabının yazarının Mekki’nin sözünü geçen şekilde yorumlamasından dolayı isabetli değildir. O zaman gerçekte bir ihtilaf yotur.[288]