EMSALU’L-KUR’AN
EMSALU’L-KUR’AN
Mesel kelimesi lügatta şibih, nazir, delil, hüccet, bir nesnenin sıfatı, halk arasında kabul görüp yayılmış ve meşhur olan sözlerdir –ki bunlara Türkcede atasözleri denir-, bunların irad edilip söylenmesine de “darb-ı mesel” denir, çoğulu ise emsaldir.
Kur’an-ı Kerim’de pek çok meseller vardır. Bunlardan çeşitli yönlerden istifade edilir. Tezkir, va’z, his, zecr, ibret gibi yönlerden gidilerek ahlaki bir netice çıkarmak için insanları tenbih ve teşvik etmektir. Kur’an’daki bu meseller, medih ve zem üzerine olduğu gibi, sevab ve ikab, işin ehemmiyetini yüceltmek veya tahkir etmek, işin tahkiki veya ibtali üzerine olabilir. Beyhaki’nin Ebu Hureyre’den rivayet ettiği bir haberde Rasulullah şöyle buyurdu: “Kur’an beş vecih üzerine nazil oldu: helal, haram, muhkem, müteşabih ve emsal. Helali işleyin, haramdan kaçının, muhkeme tabi olun, müteşabihe inanın ve emsallerden de ibret alın.”[389] İmam Şafii bu ilmi, müctehidin bilmesi lazım gelen Kur’an ilimlerinden biri olarak kabul eder.[390] Zemahşeri de “Kur’an’daki bu emsaller, insanları manaları keşfetmeye yöneltir.” demektedir.[391] Kur’an’daki mesellerin ifadesinden onların gayesi gayet açık olarak anlaşılır:
“İşte misaller, biz onları insanlar düşünsünler diye irad ediyoruz.” (Haşr: 59/21)
“Andolsun biz bu Kur’anda insanlar için nasihat kabul etsinler diye her misalden gösterdik.” (Zümer: 39/27)
“İşte misaller, biz onları insanlar için irad ediyoruz, alim olanlardan başkası onları anlamaz.” (Ankebut: 29/43)
Kur’an-ı Kerim’de ebedi şekillerden biri olan mesel, yani teşbih, mühim bir yer işgal eder. Kur’an’daki bu güzel teşbihler hakkında F. Buhl hakiki temsil ve kinayenin inkişaf etmiş olduğunu ifade eder, demektedir.
Kur’an’daki emsalleri başlıca iki gruba ayırabiliriz. a) Sarih ve zahir olanlar b) Kamin, gizli, remizli ve imalı olanlar ki, herkes bunu idrak edemez. Sarih emsale örnek olarak şu ayeti ele alabiliriz.
“Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeylerde de bunun gibi bir köpük vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir.” (Ra’d: 13/17)
Bu ayet-i kerimede, Hak Teala, hakkı ve hak sahiplerini gökten yağan ve yerde türlü menfaatler sağlayan sulara, batılı ve batıl olanları ise hak üstünde kısa bir müddet içinde yükselmiş olmakla beraber, çabuk kaybolan köpüklere teşbih etmektedir. Hakkın ve batılın birinci teşbihi budur. İkinci teşbih ise, hak, insanlara zinet ve fayda temin eden muhtelif aletler ve kaplar imaline elverişli madenlere, batıl ise, erimiş madenlerin üstündeki kir ve köpüklere benzetilmektedir.[392]
Gizli emsale örnek olarak ta şu ayeti ele alalım:
“Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.” (A’raf: 7/58)
İbn Abbas’a göre bu ayette mü’min ile kafir için bir mesel irad edilmiştir. İyi toprağın mahsulü iyi olduğu gibi, iyi mü’minin de ameli iyidir. Çorak toprağın mahsulü kıt ve kötü olduğu gibi, kafirin de ameli kötüdür.
Es-Suyuti, kamin emsal için şunları nakleder.[393] El-Maverdi der ki, Hasan ibnu’l-Fadl’a soruldu: “Sen arap ve acem mesellerini Kur’an’dan çıkarıyorsun, öyleyse sen “İşlerin en hayırlısı orta olanıdır.” meselini Allah’ın kitabında bulur musun? O da: “Evet, dört yerde.” buyurdu.
1) “O ne pek yaşlı ne de genç ikisi arası dinçliktedir.” (Bakara: 2/68)
2) “Onlar harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; ikisi arasında orta bir yoldur.” ‘Furkan: 25/67)
3) “Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret içinde kalakalırsın.” (İsra: 17/29)
4) “Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında bir yol benimse.” (İsra: 17/110)
Kendisine yine soruldu Allah’ın kitabında “Bir şeyin cahili olan, ona düşman olur.” sözünü bulabilir miyiz? Cevap olarak: “Evet iki yerde.” dedi.
1) “Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar.” (Yunus: 10/39)
2) “Onunla hidayeti kabul etmedikleri için de “bu eski bir yalandır,” diyeceklerdir.” (Ahkaf: 46/11)
Bunun gibi daha pek çok sualler sorulmuş ve bunların Kur’an’daki yerlerinin tayini istenmiştir.
Kamin mesel için en iyi örneklerden biri de “Allah, göklerin ve yerin nurudur.” (Nur: 24/35) ayetidir. Bu ayete bakarak, Allah’ı göklerin ve yerin nuru olarak görmek veya Allah’ı nurla bir tutmak doğru değildir. Çünkü “Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru kılan Allah’adır.” (En’am: 6/1) bu ayette Allah gökleri ve yeri aydınlatan olarak vasıflandırılmaktadır. Bu bakımdan, mesellere hakikat diye bağlanıp kalmamalı, onların ötesindeki hakikatı sezmeye çalışmalıdır.[394] Daha çok tasavvuf ehli bu konulara dalmıştır, fakat malesef bir çoğu aşırılığa gitmiştir.