Irk konusuna genel bir bakış
Önsöz
1983 yılında Erzurum İlahiyatta talebe iken, bir vesile ile Malazgirt'e gitmiştim. Erzurum'a dönerken, otobüste yan yana oturduğumuz zatla sohbete başladık. Diyarbakırlı olduğunu öğrenince kendisine "Bir zamanlar Diyarbakır biraz sıkıntılıydı, inşaallah düzelmiştir." dedim. Bana dikkatle baktı ve "ama biz davamızda haklıydık" dedi. Biraz da şaşırarak, "Davanız neydi?" diye sordum. "Bize 'siz Türksünüz' dediler. Biz de farklı bir millet olduğumuzu isbat için silaha sarıldık" cevabını verdi.
Türkiye'nin batısında Manisa'da doğmuş ve üniversite tahsili için doğuya gitmiş biri olarak ilk defa bu derece açıktan bir ırkçılık görüşüyle karşı karşıya kalmıştım. Muhatabıma, "Bediüzzaman Said Nursî'yi duydun mu?" diye sordum. Duyduğunu söyleyince, "bakın dedim, bu zat Bitlislidir ve bu gün nice insan Onun eserlerinden istifade etmektedir. Öte yandan Peygamber efendimiz ne Türk, ne de Kürttür, ama hepimizin peygamberidir. İslamiyet ırklar ötesi bir davadır, bütün ırkları içine alır, onları kardeş yapar. Türkler ve Kürtler asırlardır aynı vatanı paylaşmış, aynı dine mensup, aynı idealleri taşıyan, aynı yüce değerler için gerekirse can veren iki millettirler."
Baktım, din noktasından konuya yaklaşılınca muhatabım hayli yumuşadı, "haklısınız dedi, biz aslında bir ve beraberiz."
Bu şekilde ortak değerlerde birleşince samimi bir atmosfer oluştu ve yolculuğumuz Erzurum'a kadar hoş bir hava içinde devam etti.
Üniversiteyi bitirince öğretmenliğe müracaat ettim, tayinim Diyarbakır'a çıktı. O güzel beldede 1988- 1992 yılları arasında Merkez İmam - Hatip Lisesinde meslek dersleri öğretmeni olarak dört yıl çalıştım, hatta Diyarbakır'dan evlendim. Ana dili benim dilimden farklı olan bu güzel insanlarla çok güzel günlerimiz geçti.
Bir gün öğrencilerden biriyle sohbet ederken, kendisinde ırkçılık damarı olduğunu görünce şöyle dedim:
"Ben bir Türküm, ama bugün burada sizlere faydalı olmaya çalışıyorum. Yarın yolum Amerika'ya düşse, oradaki insanlara faydalı olmaya çalışırım. İslam gibi evrensel bir dinimiz varken, dinin reddettiği ırkçılık davasına takılıp kalmamak gerekir."
İçinde yaşadığımız şu günlerde ülkemizin bazı etnik problemleri aşamamış olması, her hamiyet sahibi insan gibi beni de elbette üzüyor. Aslında ülkemiz insanı, aşılamayacak çok büyük problemlerle karşı karşıya değil. Az bir gayretle tüm problemleri birlikte aşacağımıza inanıyorum. Bu mütevazi çalışmamızın bazı problemleri aşmamıza yardımcı olacağını ümit ediyorum.
Hep birlikte daha mutlu günlere kavuşmak dileğiyle?
İstanbul - 2008
Doç. Dr. Şadi Eren
Irk Realitesi
İnsana kıymet kazandıran mensup olduğu ırk değil, sahip olduğu faziletlerdir.
İslam dini, ırkları bir realite olarak kabul eder. Cenab-ı Hak Kur'an'da şöyle bildirir:
'Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.
Birbirinizi tanımanız için, sizi milletlere, kabilelere böldük.
Şüphesiz Allah katında en şerefliniz, en takva sahibi olanınızdır.'
(Hucurat, 13)
Ayette bildirilen erkek ve dişiden murat, Hz. Âdem ve Hz. Havva'dır. Bütün insanlar onların torunları durumundadır. Hz. Âdem'in aynı zamanda ilk peygamber olduğu da nazara alınırsa, bütün insanların peygamber torunları olduklarını söyleyebiliriz.
Ayette farklı milletlere ayrılmanın hikmeti, insanların birbirlerini tanımaları olarak nazara veriliyor. Gerçekten de her milletin kendine has bazı özellikleri vardır ve bu özelliklerden hareketle bir insanın hangi millete mensup olduğunu belirlemek mümkündür. Ordu içindeki karacı, havacı gibi değişik kısımlar nasıl kıyafetleriyle ayırt ediliyorsa, milletler de belli özellikleriyle birbirinden ayırt edilmektedirler. Ordu içindeki farklılık bir çatışma vesilesi olmadığı gibi, farklı milletlere mensup olma da çatışma vesilesi yapılmamalıdır.
İnsana kıymet kazandıran mensup olduğu ırk değil, sahip olduğu faziletlerdir. Yoksa hemen her millette hem iyiler, hem de kötüler bulunmaktadır.
Irklar Bir Renkliliktir!
Irklar, insanlık kilimindeki farklı renkler ve desenlerdir.
Yüce Allah, sanatında daima renkliliği esas almıştır. Mesela, renkler yedidir, sesleri gösteren notalar yedidir, tatlar farklı farklıdır?
İnsanlık âleminde farklı ırkların olması da ilahi kader proğramından gelen bir güzelliktir.
Kilimdeki farklı motif ve desenler o kilime farklı bir güzellik katar.
Gök kuşağı tek renk olsaydı, şimdiki kadar güzel olmazdı.
Farklı ırklar ve milletler de dünyamıza farklı güzellikler kazandırmıştır.
Ülkemizde farklı ırkların varlığı, muazzam bir kültür zenginliğini netice vermiştir. Ülkemizin doğusunda batısında, kuzeyinde güneyinde farklı yemekler, farklı müzikler, farklı mimari durumlar' bizleri "büyük millet" yapmaktadır.
Allah'ın Boyası
'Sen Allah'ın boyasına bak!
Daha güzel boya kimin olabilir?? (Bakara, 138)
Yunus Emre, Kur'an'dan aldığı dersle 'Yaratılanı severiz, Yaratan'dan ötürü' der. Ama herkes Yunus Emre kadar olgun olmayabilir. Şöyle bir olay anlatılır:
Bir grup insan hac vazifesini eda ederken, beyaz ırka mensup bir Müslüman, zenci birini görünce biraz yüzünü ekşitir. Zenci, yanındaki arkadaşına yönelir ve şöyle der:
'Bana yüzünü ekşiterek bakan şu Müslüman kardeşime, sor bakalım, boyayı mı beğenmemiş, yoksa boyayanı mı'?
Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın boyası" ifadesi geçer. En güzel boyanın "Allah'ın boyası" olduğu ifade edilir. (Bakara, 138)
Ayetin işari bir manası insanlık âleminde kendini göstermektedir. İnsanlar esas azalarda bir olmakla beraber, ses, sima, renk gibi durumlarda farklı farklıdırlar. Kur'an şöyle bildirir:
"Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için nice ibretler vardır." (Rum, 22)
Irklar Nereden Geldi
Aynı topraktan rengârenk çiçekleri yarattığını gördüğümüz ilahi kudrete, aynı Âdem ve Havva'dan farklı özellikte ırkları yaratmak zor gelmez.
ODTÜ mezunu bir arkadaşımızın dini konularda bazı şüpheleri vardı. Bir gün sohbet esnasında 'hiç zenci arkadaşın oldu mu'? diye sordu. Olmadığını söyledim. Dedi 'benim oldu. Onları biraz yakından tanıdım. Bizden çok farklı insanlar. İster istemez hatırıma şöyle geliyor: Hz. Âdem şayet beyaz bir insan olarak yaratıldıysa bu zenciler nereden geldi? Acaba onlar için başka bir Âdem mi var'?
Dedim: 'Sadece renk ve bazı özelliklerinin farklı olmasından onlara başka Âdem Baba aramamız gerekmez. Mesela, bir otomobil fabrikası farklı modeller üretir ve bunlara farklı renkler verir. Sadece model ve renk farklılığından dolayı onlar için farklı fabrikalar aramayız. Onun gibi, Allahu Teala Hz. Âdem ve Havva'yı bütün ırkları netice verecek özellikte yaratmış, zamanla da ırkları meydana getirmiştir. Aynı topraktan rengârenk çiçekleri yarattığını gördüğümüz ilahi kudrete, aynı Âdem ve Havva'dan farklı özellikte ırkları yaratmak zor gelmez.?
Kur'an-ı Kerim, insanın çamurdan bir hülasadan yaratıldığını söyler. (Mü'minun, 12) Rivayete göre, Cenab-ı Hak Hz. Cebraile yeryüzündeki değişik özellikteki topraklardan getirmesini ister. Hz. Cebrail beyaz, siyah, kırmızı gibi değişik özellikteki topraklardan getirir. Cenab-ı Hak, kudret eliyle bunları yoğurur, Hz. Âdemin heykelini yapar ve ardından Ona ruh üfler. Böylece ilk insan yaratılmış olur.
Öyle anlaşılıyor ki, Hz. Âdem'in ve Hz. Havva'nın genetik yapısında bütün ırkların karakterleri vardı. Bu karakterler zaman içerisinde ırkların ortaya çıkmasına vesile oldu. Böylece farklı coğrafyalarda farklı ırk ve kabileler zuhur etti.
72 Millet
İnsanlık âleminde farklı ırkların olması ilâhi bir tercihtir
Babil, ilkçağda Eski Mezopotamya'da kurulan Sümer Devletinin en büyük ve en ünlü şehridir Bağdat'a 88 km mesafede bulunan bu şehrin harabeleri günümüze kadar gelmiştir Kur'an'da Bakara suresi 102 ayette bu şehirden bahis vardır
Babil, en eski medeniyet merkezlerinden biridir, buradaki asma bahçeleri, dünyanın en meşhur yedi harikasından biridir
Babil'e şöhret kazandıran şeylerden biri de buradaki kuledir Babil kulesi, Tevrat'ın nakline göre, Hz Nuh'un oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yapılmıştır Yaptıklarıyla mağrur olan bu insanların dilleri, taraf-ı ilahiden değiştirilmiş, birbiriyle anlaşamaz olmuşlar, daha sonra dünyanın her tarafına dağılmışlardır İşte, bu olaya "tebelbül-ü akvam" veya "teşaub-u akvam" adı verilir
Irkçılık tarzındaki menfi milliyetçilikte benzeri bir felaket kendini gösterir: O zaman hiçbir ırk ve millet, diğer ırk ve millete saygı göstermez, dilini anlamaz, birbiriyle geçinemez
Irkçılık Nedir?
'Irkçılığa çağıran bizden değildir, ırkçılık için savaşan bizden değildir, ırkçılık üzere ölen bizden değildir' Hz Muhammed (sav)
"Irkçılığa çağıran bizden değildir, ırkçılık için savaşan bizden değildir, ırkçılık üzere ölen bizden değildir" (Müslim, İmare, 57)
Problemlerimizin çözümü, Kur'anda ve Peygamber Efendimizin hadislerinde yer almaktadır Bunları bilmeyenler, mesela ırkçılık konusunda "acaba kendi milletimi sevmem ırkçılık sayılır mı?" şeklinde tereddütlerde kalabilirler Hâlbuki böyle bir sorunun cevabı, saadet asrında yaşanan şu olayla verilmektedir:
Sahabeden biri, "Ya Rasulallah, kişinin kavmini, milletini sevmesi, ırkçılık sayılır mı?" diye sorar Peygamber Efendimiz şöyle cevap verir:
"Hayır, sayılmaz Lâkin ırkçılık, kişinin kendi kavmine zulümde yardımcı olmasıdır" (İbnu Mâce, Fiten, 7)
Kişi, sırf "kendi kavmindendir" diye bazılarına ayrımcılık yapsa, haksız olduklarını bile bile onları savunsa zulme yardım etmiş olur Hâlbuki değil zulüm işlemek, zulme razı olmak bile uygun görülmemiştir Zira "küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür"
'Üstün Irk' Teorisi
'Üstün ırk' yok, 'faziletli insanlar' vardır ve bu faziletli insanlar her ırktan çıkabilir
Irkçılığı esas alan kimseler kendi ırklarını en üstün ırk olarak görürler Mesela, Yahudiler kendilerini "seçilmiş bir ırk" kabul ederler Onların kabulüne göre "en üstün ırk Yahudi ırkıdır, diğer milletler onlara hizmet etmek için yaratılmıştır"
İslâm tarihinde bazı Emevi hükümdarlarının 'Arap Irkçılığı' yaptıklarını görürüz Bunlar Arapları 'kavm-i necip' yani 'asil millet', diğer İslâm milletlerini ise 'memâlik' yani köle olarak görmüşlerdir Bu sığ anlayış diğer insanları küstürmüş, devletleri ancak 85 yıl sürebilmiştir
Namık Kemal'in şu ifadeleri, böyle fikirlere adeta bir cevap gibidir:
"Yüksel ki yerin bu yer değildir,
Dünyaya geliş hüner değildir
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Ne sin iledir, ne sal iledir, ne cah iledir
Ne mal iledir, beyim ululuk, kemâl iledir"
Yani, insanın kıymeti ne yaşına, ne makamına, ne malına bakmaz Onun kıymeti onun sahip olduğu kemâle göredir Kimde iman, güzel ahlak, salih amel gibi değerler varsa, o kimse kıymetli olur
Irklar Karışmış!
'Irk' peşinde koşmak, boşa vakit kaybetmek, hatta kan kaybetmektir
Gerek ülkemizde, gerekse dünyanın başka coğrafyalarında zaman zaman "saf kan ırkçılığı" yapanlar çıkabilmektedir Dünyanın bazı kesimlerinde bunu iddia etmek mümkün olsa bile, Türkiye coğrafyasında bunu ortaya koyabilmek mümkün değildir Çünkü bu mübarek vatanın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra, hemen her taraftan göç ile buraya gelip yerleşenler olmuştur
Yakın zamanlarda bile Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya gibi yerlerden bu ülkeye gelip yerleşenler olduğu, şimdiki nesillerin bile gördüğü bir realitedir
Bu durumda, "saf kan bir ırk", Türkiye için söz konusu olamaz Özellikle Türkler ve Kürtler yüzyıllardır çapraz evlilikler yoluyla birbirleriyle kaynaşmışlar, et ve kemik gibi ayrılmaz hale gelmişlerdir
"Daha müreffeh bir Türkiye" için gayret sarfetmek gerekirken, Türkçülük veya Kürtçülük adıyla bazı teşebbüslerde bulunmak boşuna zaman kaybetmek, hatta kan kaybetmektir
Irkçılık Damarı
Irkçılık, bir fanatikliktir
Irkçı insan, insaf ve adaleti kaybeder
İnsan, yaratılışı gereği kendi akrabalarına daha bir yakınlık duyar Mensup olduğu milleti diğer milletlerden daha fazla sevmesi de bu yakınlığın bir görüntüsüdür Aslında buraya kadar bir problem söz konusu değildir Ama bazıları kendi kabile ve milletini sevme duygusunu, başka kabile ve milletlere düşman olmak şekline getirirse, problemler işte o zaman başlar Birinci hâl gayet normaldir, ama ikinci hâl fanatikliktir, zararlıdır
Benzeri bir durumu particilik ve futbolda görürüz Bir insanın benimsemiş olduğu partiyi veya taraftar olduğu takımı desteklemesi gayet normaldir Ama bu, "benim partimden olanlar iyi diğerleri kötü, benim takımımdan olanlar dost, diğerleri düşman" şekline gelirse, çok ciddi problemleri de beraberinde getirir
İnsan, insaflı olmalıdır Kendi milletinden olanların bazan haksız olabileceğini kabul etmeli, "bizden olanlar daima haklıdır" gibi genellemelerden kaçınmalıdır
Önce İnsanlık
Farklı ırklara mensup olabiliriz
Ama her şeyden önce hepimiz birer insanız
İnsanı insan olarak görmek ve değerlendirmek yerine, nedense bazıları ırk ve milliyeti öne alırlar ve ona göre değerlendirirler
Tanıdığım değerli bir profesöre, ırkçılık yönü ağır basan birisi, şöyle bir soru sorar:
"İki ayrı ırktan iki insan denizde boğulmak üzere olsa, bunlardan biri senin ırkından, diğeri başka bir ırktan, ikisi de Müslüman, ikisi de benzer özellikler taşıyor, önce bunlardan hangisini kurtarırsın?"
Profesör şu cevabı verir:
"Kur'a çekerim, kime çıkarsa onu kurtarırım!"
Herkesin 'insanlık milletimdir, yeryüzü vatanım' demesini beklemek gerekmez Elbette herkesin mensup olduğu bir millet ve vatan vardır Ama bu mensubiyet, diğerlerini inkâra yol açmamalıdır
Irkçılığın Bittiği Nokta
Kabir sualleri arasında 'hangi ırktansın'? sorusu yok!
Bir insan şu dünya hayatında general rütbesini elde edebilir Ama vefat ettiğinde cenazesi "er kişi niyetine" diye kılınır Çünkü artık ölümle beraber rütbeler, makamlar sona erer, herkes ameliyle baş başa kalır
İnsanlar şu dünya hayatında akrabalık bağlarından, aynı millete mensup olmak gibi durumlardan da yararlanabilirler Ama bu yararlanma belli bir zamana kadardır Kur'an buna şöyle dikkat çeker:
"Sûr'a üflendiği zaman aralarında artık ne nesep kalır, ne de birbirlerinin hallerini sorarlar" (Mü'minun, 101)
Yani kıyamet koptuğunda, herkes kendi derdine düşer, başkasının halini düşünmeye, sormaya sıra gelmez O gün, salih amel dışında bir şey insana fayda vermez Hatta peygamber oğlu veya peygamber kızı olmak da insanı kurtarmaz