Osmanli Mûsikîsi
GİRİŞ
Osmanlı mûsikîsi Osmanlı saray veya halk müzisyenlerinin askerî dini klâsik ve folklorik türlerde ürettiği ve toplumun her kesiminde kullanılmış bir sanat olup bir ucu Çin'e bir ucu Fas'a kadar uzanan 25 asırlık Türk mûsikîsinin yaklaşık 500 yıllık bir bölümünü teşkil eder. Türk mûsikîsinden —sınırlayıcı amaçla— Osmanlı mûsikîsi olarak bahsedilemeyeceği bu tarifin tabii bir sonucudur (1). Ne var ki Türk tarihinin en büyük devleti dünya tarihinin de en uzun ömürlü devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu Türk ilim sanat ve siyasetinin her dalında zirveye çıkıldığı 600 küsur yıllık bir tarih dilimi olması sebebiyle Osmanlı medeniyetinin ayrılmaz bir parçası —daha doğrusu meyvesi— olan Osmanlı mûsikîsi genel Türk mûsikîsi içindeki mümtaz mevkiinde ayrı bir başlık altında incelenmeğe bihakkın layıktır.
Bu makâle içinde bugün Türk Halk Müziği adı verilen Anadolu folklor mûsikîsinin klâsik Osmanlı mûsikîsinden bazı şekil farklılıkları gösteren güfte beste ve çalgı özelliklerinin incelenmesine girilmeyecektir. Esasen halk mûsikîsi ile 'klâsik' denen mûsikî biri diğerinden çıkmış ve birbirini sürekli etkilemiş farklı çevrede icra edilen aynı mûsikî kültürünün ürünleri olarak aynı ses sistemi ile çok az farklı makam usul ve form (bu terimler için s.b.) yapısına sahiptirler. Geçen yüzyıl ortalarında milliyetçilik hareketlerinin doğmasından sonra insanlık folklorik sanatların taşıdığı sonsuz renkli dinamik cevherin farkına yeni yeni varmaya başlıyordu ('halk bilgisi' anlamındaki folklore kelimesinin İngilizce'de dahi yeni oluşu bunun delilidir). Halk tababetinin bir folklor dalı olarak itibarını hep korumuş olmasına karşılık folklor mûsikîsi ürünleri okumuş şehir ahalisince yüzyıllar boyu 'basit köy türküleri' olarak değerlendirilmişti. Ancak bugün ciddî müzisyenlerin tartışma konusu dahi yapmadıkları gerçek şudur ki ne klâsik Osmanlı mûsikîsi folklor mûsikîsinin 'gelişmiş şekli'dir ne de folklor mûsikîsi klâsik şehir mûsikîsinin 'ilkel şekli'.
Tanzîmat'la gelen doğu-batı kültür çatışmasının sembolü alaturka-alafranga zıtlığı ile teksesli-çoksesli çekişmesi gibi Türk Sanat Müziği - Türk Hafif Müziği bozuk politik terminolojisi de Osmanlı asırlarında hiç mevcuda olmamıştır. Klâsik Osmanlı bestekârlarının türkü koşma semâî destan formundaki 'folklorik' bestelerine karşılık çoğunun bir tarikat bağlantısı olan halk şairleri de tekke edebiyatı ürünlerini ortaya koydukları klâsik dîvanlar yazmışlardı. Ayrıca 'halk müziği sazı - klâsik müzik sazı' diye bugünkü gibi kesin politik bir ayırım söz konuşu değildir. Bu bakımdan burada sadece klâsik Osmanlı mûsikîsi adı verilen tür üzerinde odaklaşacak kendi içinde son derece zengin ve renkli bir dünya olarak geliştirilmiş olan folklor mûsikîsine girmeyeceğiz.