Allah nasıl anlatılmalı?
Vehbi Vakkasoğlu
Çocuklarımıza her güzel şeyi, sevgiyle anlatmalıyız. Her doğru şeyi doğru açıklamalıyız. Her iyi şeyi güzelce benimsetmeliyiz.
Öncelikle O'nu, herkesten ve her şeyden çok daha güzel anlamalı ve anlatmalıyız.
Hatta, anlamak ve anlatmak yetmez; bu muhteşem güzelliği yaşamalıyız.
Onunla olmalıyız.
Onunla dolmalıyız.
Onsuz zamanımız, ondan uzak anımız geçmemeli. Bir gönül sultanının dediği gibi, "O'nu hatırlamaktan utanmalıyız.” O hatırlanmamalıdır. Çünkü her hatırlama, bir unutmadan sonra gelir. Öyleyse, O'nu unuttuğumuzu gösteren hatırlamayı kendimize yakıştırmamalıyız.
O unutulur mu?
O'nu unutmak, herşeyi unutmaktır.
O'nu unutmak, kendimizi unutmaktır.
O'nu unutmak, kendimizi nefsimizin eline bırakmaktır. O nefis ki, daima kötülükten, yanlıştan ve aykırı olandan yanadır.
Oysa ki, nefsi Yaratan, onunla bizi deniyor, imtihan ediyor. Bu dünya imtihanı ile, iyiliğin kaynağı olan Rabbimiz'e bağlılık derecemiz ölçülüyor. Bakalım ve görelim ki, kötülük odağı olan nefis ve şeytan mı, yoksa iyilik kaynağı Yüce Yaratıcı mı dostumuz?
O'nu unutan, insani özellik ve güzelliklerinin bütününü unutur. Çünkü O, unutulunca, insan güzelliğini, ahlakını, erdemini taşıyamaz. Çünkü bütün insani güzelliklerin kaynağı, Yüce Yaratıcı'dır. Yaratıcı unutulursa, ondan gelen bütün güzellikler de unutulur. Allah'ı unutan, kendi iç dünyasında, Şeytan’ın müdahalesi için açık ve savunmasız bir alan meydana getirmiş olur.
* * *
İnsanın kalbi, bir aşk kaynağına bağlanmayı ister. Böyle bir bağlantıyı içtenlikle kuramayan, doyumsuz kalır. Kalbimizin açlığını, başka hiçbir tatmin şekli doyuramaz. Kalbini aç bırakan, başka duygularıyla dünyayı yutsa tok olmaz. Kazandığı bütün maddi varlık ve zenginlik, tam tersine ihtiyacını artırır. Adeta, susayanın deniz suyu içmesi gibi, sürekli içinin yangını çoğalır.
“Peki kalbi doyuran, tatmin eden nedir ?”
“Sonsuz sıfatlarıyla kainatı kavrayıp kuşatan Yüceler Yücesi' ne inanmak ve aşkla bağlanmak...”