ŞÜPHELİ ZAHMET/ FATİH TEZCAN
Midem bulanıyordu...
Var bir şey dedim ama dur bakalım, hayırlısı...
Sonra çalan telefonu açtığımda "Bu adam İstanbul`da broşür dağıttırıyor Mustafa İslamoğlu hakkında " dedi bir kardeşim...
Şüpheli Zahmet idi bu...
İçeriği anlattı, şaşırdım...
Normalde insana eleştirdiği hususların cevabları verilir, o da anlar ve susar sanırdım...
Ya da cevablar muhatabı tatmin etmeyebilirdi…Ama öyle ya, herkesi tatmin de zaten mümkün değildi…
O zaman da eleştiri ve fikir sahibi mutmain olmamış bir biçimde devam eder sanıyordum…
Yok... Öyle olmuyordu...
Burası Türkiye ya!... Burada bilinenin başka türlüsü oluyordu...
Eleştirisine aldığı ilmi cevabları yeterli görmeyen kişiler, bu eleştirilerinin yanına hiçbir ahlaki kaideyi gözetmeyen iftiralarını ekleyip, sadece “Müslümanların Kardeşliği” veya “İslami Vahdet” gibi kavramların meftunlarını üzmekle kalmayan aynı zamanda mesailerini bu hedefleri yıkmaya vakfetmiş İslam düşmanı odakları da sevindiren faaliyetlere girişiyorlardı…
Dedik ya, burası Türkiyeydi ve burada hemen hiçbirşey olması gerektiği gibi olmuyordu…
Mesela birilerinin "ehli sünnet-vel cemaat`in kalesi, kurtarılmış bölgesi" dediği yer, aslında Kemalist derin devletin, Fener Rum Patrikhanesi etrafındaki Rumlar’ın gözünü korkutmak ve bu azınlık yerleşimini engellemek için tasarladığı özel bir projesi olabiliyordu...(1)
Bu teoriyi bana esas hatırlatan şey ise Mustafa İslamoğlu, Hayrettin Karaman, Muhammed Esed gibi üst seviyede dikkat ve hürmetle takip edilecek alimlere, aklının yellediği gibi saldıran adamın arkasındaki Allah yazısının yanı başına kondurulmuş olan Türk Bayrağı olmuştu...
Neyse…
Peki ne diyordu bu zat...
Mesela...
1."Muhammed Esed...Yahudi ajanı olma ihtimali var..."
Muhammed Esed 27 yaşında müslüman oldu ...Ondan önce yahudidir ...(2)
Buna vurgu yaparak “din hortumcuları”nın hortumlarını kesmeye ve dini yalnızca Allah`a has kılmaya müstenid bir hayat yaşamaya çalışmış İslam alimine "ajan=münafık" kisvesi giydirmeye çalışıyor...
Ve bunu sırf Muhammed Esed (rahmetullahi aleyh) tasavvufa yakın durmadığı, sıcak bakmadığı için deniyor!
Buna yeltenmeyi vesveseleyen o anlaşılamaz mantık silsilesinin, sık sık yaptığı "sahabe sevgisi ve sadakatinin önemi" vurgusuna Abdullah bin Selam`ın ve diğer müslüman olan yahudilerin dahil olup olmadığı merak konusudur...
Akıl yürütmek boşunadır zira muhtemelen gelecek cevab "ama o Esed gibi düşünmüyordu, yazmıyordu" olacaktır.
Zaten mezkur zat, sahabenin tamamının her konuda aynı düşündüğü, aynı konuştuğu, aynı yaşadığı gibi bir yanılgı içindedir...
Hatta sahabenin tamamını aynı derece sevmenin dahi bu kafanın itikad anlayışı içinde yeri yoktur!
Misalen,
Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali (r.a.e )sıralamasına eğer bir şerhiniz varsa...
Örneğin, bir şekilde siz Hazreti Ali`yi daha üstün görüyor, seviyorsanız bu adamın gözlerimle seyrettiğim kulaklarımla işittiğim lafına göre "CEHENNEMLİKSİNİZ!"...
"Sıralamaya isyan edin,öyle değil" diyecek durumda olmamakla beraber,
Hazreti Muhammed (sav)`dan sonra halife olanların sıralarına bir sebeple şerh düşebilen insanın itikadının bozulduğuna, boynundan İslam ipini çıkardığına ve cehennemde yanacağına, sonra çıkarılıp cennete sokulabileceğine dair aleni fetva veren zatın gündemimizi işgal etmiş olmasından dolayı müteessirim.
Mesela benim için çoğu sahabe, gerek kazandığı gaybi imtihanın büyüklüğü gerekse Resulullah`a olan desteği itibariyle pek tabi günümüz insanından üstün olabilir.
Ama bu nasıl olur da o müslüman sahabe ile çağdaşım olan müslüman insanın arasında ahlaklı ve adaletli bir kıyas yapmama engel olabilir!...
Muhammed Esed gibi bir alim, bu kafayla aynı çağda yaşama şanssızlığına uğradı diye (!) nasıl olur da gıyabında yahudi ajanı olmakla itham edilebilir!...
Aynısını desene Abdullah bin Selam`a?...
Olmuyor mu?...
Bitmedi!