Biz kimiz? 1
biz ile kasdettiğimiz, bir grup, cemaat ya da mezhep değildir. biz ile, 80'li yıllarda kendini aramış ve de kendini İslam'da bulmuş bir kuşağı kasdediyoruz. bu denemenin konusu, bizi biz yapan, bizi diğerlerinden ayıran özelliklerdir. hayat içerisinde savrulan eski kuşaklar hep"biz nerede yanlış yaptık" sorusunu sordu. 80 li yıllarda İslami kitle eylemleri yapacak kadar özgüvene sahip bir kuşak olarak biz nerede yanlış yaptık sorusunu kendimize sormakla haksızlık edeceğimiz kanaatindeyiz. doğru soru şöyle olmalıdır: "biz doğrularımızda ne kadar ısrarlı olabildik?" veya allah için hangi sıkıntılara katlandık, bu uğurda ömrümüzün ne kadarını harcadık? İnsanların hz. yunus gibi mücadele azimlerinin zaman zaman kırılması ve ümitsizliğe kapılması olağan şeydir. fakat bu duyguların süreklilik kazanmasıyla içe kanapış, ya geçmişim özlemiyle ya da geleceğin hayaliyle avunma sonucunu doğurur. yarının bugünden daha güzel olacağını ummak, hoş karşılanabilir. fakat önemli olan bugün yapılması gerekenleri yarına bırakmamaktır.
70'lere doğru bu ülkede tercümelerle beslenen bir öze dönüş hareketi başlamıştı. cumhuriyetin ilk yıllarında dinin her biçiminin yasaklanması müslümanların zihinlerinde önemli boşluklar oluşturuyordu. seyyid kutup, mevdudi gibi müslüman öncülerin kendi toplumlarında yaşadıkları tecrübelerin, İslam'ı yegane üst kimlik olarak belirleme çabalarının, bu tercümeler yoluyla aktarımı önemli bir ieşlevi yerine getiriyordu. yine bu müslüman öncülerin ıslahatcı selefleri İbn teymiyye, cemaleddin efgani, muhammed abduh gibi imamlar da aynı yıllarda gündeme gelmiştir. bu gündeme, genel müslüman kamuoyu vahhabi, mezhepsiz damgası vurarak karşı çıkmıştır. seyyid kutub'a, mevdudi'ye afgani'ye sahip çıkanlar ,gerçekten bu nitelemeleri hakediyor muydu? bu ayrı bir yazının konusudur. fakat vahhabilik, mezhepsizlik suçlamasını yapanlar 80'li yıllarda bu öncülerden yaptıkları tercümelerle rant elde yoluna gidebilmişlerdir. toplumda mevcut yaşam biçimleri seçeneklerinden hiçbirine iltifat etmeyip muhafazakarlığı (atalar dinini) aşmaya çalışan insanlara, tarih boyunca yerli yersiz bir takım ön sıfatlar takılmıştır. 1979 İran İslam devrimi ile birlikte vahhabilik, meshepsizlik artık ön sıfat olmaktan çıkmıştı.dünya istikbarı emperyalist retoriği ile tek cepheli saldırılara başlamıştı. önceleri karalamalar daha sonra yerel ve içeriden tavsifler içeriyorken, artık tehlikenin, islam'ı hayatın tüm alanlarında kurumlaştırmak gayesindeki müslümanlardan geldiği batı sömürgeciliği tarafından farkedilmişti. sosyalist bloğun çöküşü ve İslam devrimi şüphesiz bu kutuplaşmayı kamçılıyordu. bundan sonra yerel ve evrensel sömürgecilik karşısında bir duruş alma gereği hisseden genç fıtratlar, daha global iftiralara muhatap olacaklardı. özgün olmayan bu ifadelendirmelerden bazıları şunlardı:" fanatik", "fundamentalist", "radikal". vb.