FESAT KAVRAMI
Fesat’, sözlükte bozulma, kokuşma ve orta yoldan ayrılma demektir. Bir şeyin faydalı olmaktan çıkıp zararlı olmaya başlaması fesattır.
Aynı kökten gelen ‘ifsat’, bozma, kokuşturma, geçersiz duruma getirme anlamına gelir. Müfsit, bozan, bozgunculuk yapan, ifsat eden demektir.
Fesadın karşıtı sulh ve salahtır. Sulh veya salah, iyi olma, düzelme, iyiliğe aracı olma anlamlarına gelir. Bunun çoğulu maslahattır. Maslahat, iyi olan halleri, düzelmeyi ve faydalı olan şeyi ifade etmektedir.
Fesat, kavram olarak Kur’an-ı Kerim’de; yeryüzünde fitne uyandırıp, insanların durumunu ve yaşama yollarını doğruluktan saptırıp, din ve dünyaya ait çıkarlarını zedelemek anlamında kullanılmıştır.
Evrenin Düzeninde Fesat
İnsanlardan bir kısmı kendi görüş ve arzularına uyarlar. Allah’tan (c.c.) gelen kuralları ve ölçüleri tanımazlar. Böyle kimseler isteklerine kavuşmak, arzularını gerçekleştirmek için her yola baş vururlar. İnsanların hak ve özgürlüklerine saldırırlar. İşte yeryüzünde fesat bunların yüzünden çıkmaktadır.
Kendi nefsini ilâh haline getiren insanlar fesada sebep olurlar. Halbuki yerlerde ve göklerde tek bir ilâh vardır ki O da Allah’tır. O Allah (c.c.) yeryüzüne ve gökyüzüne bir düzen koymuştur. İnsan toplulukları da düzen içinde, fesattan uzak yaşasınlar diye peygamberler ve onlarla beraber din göndermiştir. Yani ilâhî kurallar sistemi göndermiştir. Bu ilâhi kurallar, insanlar arasında ve toplumda düzeni sağlar ve fesadı önler.
“Eğer o ikisinde (göklerde ve yerde) Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, mutlaka fesada uğrarlardı (Bozulur ve kargaşa olurdu).” (1)
Yeryüzünde fesada sebep olan münafıklar ve inkarcılar korkak ve aç gözlüdürler. Bu yüzden birbirlerine her konuda yardım ederler. Özellikle fesat çıkarma işinde birbirlerinin yardımcısıdırlar. Yeryüzünün huzurunu bozan bu fesatçılara karşı ıslah edicilerin, yani müslümanların da daha fazla işbirliği yapmaları gerekir. Kur’an bunu açıkça emrediyor: “Kâfir olanlar bile birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmezseniz) yeryüzünde bir fitne ve bir büyük fesat olur.” (2)
(1) Enbiya sûresi, 21722.
(2) Enfal sûresi, 8/73.
Fesat olan Eylemler Nelerdir?
Fesat olan eylemleri üç grupta toplamak mümkündür:
1. İLÂHÎ HAKLARI İHLÂL ETMEK
Alemlerin Rabbi olan Allah’ı (c.c.) inkar etmek, O’nun birliğini kabul etmemek, ya da insanları O’nun yolundan alıkoymak fesatlıktır ve büyük azabı gerektirir.(Nahl sûresi, 16/88.) Hz. Salih (a.s.), kendi halkına insanları Allah’ın (c.c.) yolundan alıkoymamalarını söylüyor ve böyle bir eylemin fesat olduğunu, fesatçıların sonunun da iyi olmayacağı uyarısında bulunuyordu. (A’raf sûresi, 7/85-87.)
Allah’ın (c.c.) peygamberler aracılığı ile gönderdiği dini yalanlamak, ona karşı gelmek bir çeşit fesattır. Böyle bir fesada düşenler de zalimlerdir. (Yunus sûresi, 10/39-42.)
Kur’an, bütün peygamberlerin getirip tebliğ ettiği dine ve onların kurmaya çalıştıkları huzur ve mutluluk düzenine karşı çıkanlara müfsitler, yaptıkları bu bozgunculuk işlerine de fesat demektedir. Bu şekilde fesat çıkaran bütün topluluklar tarih boyunca hep hüsran oldular. Bu bozgunculuk onlara yarar getirmedi. Nitekim Hz. Şuayb (a.s.) kendisine karşı gelen kavmini ‘müfsitlerden olmayın’ diye uyarmıştı. Ancak Medyen halkı O’nu yalanladı. Bu yüzden de cezaya çarptırıldılar. (Ankebût sûresi, 29/36-37.)
Firavun ve kavminin ileri gelenlerinin Hz. Musa’yı (a.s.) dinlememeleri, kurdukları zulüm düzeni, gönderilen âyetlere karşı haksızlık etmeleri ve kibirlenmeleri de fesattan başka bir şey değildi. (A’raf sûresi, 7/103.)
Peygamberlerin görevi inançta ve sosyal düzende yerleri ve hedefleri sapmış, bozulmuş, yanlışa dönüşmüş her şeyi yerli yerine koymak, insanı ve onun yaşadığı hayatı ıslah etmektir. Ancak onların bütün bu çabalarına rağmen, her dönemde insanlardan bir grup kendilerine karşı gelmişler ve onları engellemeye çalışmışlardır. Böyle kimseler kargaşa ortamını, düzensizliğin, sömürü ve tahakküm düzeninin devam etmesini isterler. Bu da fesattır. (İslâm’ın Temel Kavramları. H. K. ECE.)
2. İNSANLARIN HAKLARINI İHLÂL ETMEK
Fesadın en yaygın olarak işlendiği alan insanlara ait haklara tecavüzdür. Bu fesadın en önemlisi de insanın yaşama hakkına yapılan haksız saldırıdır. Kur’an, bir kimsenin haksız yere başkasını öldürmesini ‘bütün insanları öldürmüş’ gibi saymaktadır. (Maide sûresi, 5/32.) İslâm ceza hukukunda, en ağır cezalardan birisi başkasını haksız yere öldürene verilmektedir.
Fesat; iyilik, güzellik, doğruluk ve adalet ilkeleri esas alınarak oluşturulan ya da oluşturulmaya çalışılan bir sosyal düzene karşı çıkmayı simgeleyen bir kavramdır. Adalet ve huzur düzenine aykırı bütün kötülükler fesattır. Bu bağlamda hırsızlık, ölçü ve tartıda hile yapmak, kamu düzenini bozmak, ticari ve iktisadi hayatı mahvetmek, hak ve adalet sınırlarını aşarak azmak, bozgunculuk yapmak, ya da buna sebep olmak, insanları zayıflatmak için gruplara bölmek, zalim yöneticilerin hükmetme arzusu, iktidar tutkunluğu, her türlü aşırılığa sapmak insanların haklarına zarar veren fesat türlerindendir.
3. AHLÂK AÇISINDAN FESAT OLAN DAVRANIŞLAR
İslâm’ın koyduğu bazı ahlâk kurallarını çiğnemek de Kur’an tarafından fesat olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, büyü yaparak kötülüğe sebep olmak, akrabalık bağlarını koparmak, yalan söylemek, müminlerin birbirlerine yardım etmemeleri, Hz. Lût (a.s.) kavminin çirkin davranışları, mal ve servet biriktirerek onunla övünmek ve insanlara hükmetmeye kalkışmak gibi davranışlar birer fesattır.
Kısaca can, mal, nesil, din ve akıl güvenliğini tehlikeye sokan her şey fesat, bunu yapan müfsit, bu zararlı işlere mefsedet denir.
Fesadın Sonuçları nelerdir?
Şüphesiz ki insanlar, hayır veya şer olsun bütün yaptıklarının karşılığını alırlar. Yeryüzünde çeşitli şekillerde fesat çıkarıp ilâhî düzeni, kişilerin ve toplumların ahlâklarını, ürünlerini ve nesillerini bozan, onların haklarına tecavüz edip zulme sebep olan ve saadet halini kargaşaya ve mutsuzluğa çeviren bütün müfsitler cezalarını bulurlar.
Kur’an, Allah’ın (c.c.) fesat eylemlerini ve bunları yapanları bildiğini, onların yaptıklarından haberdar olduğunu, dolayısıyla onlara hak ettiklerini mutlaka vereceğini bildiriyor. (Âl-i İmran sûresi, 3/63.)
Allah (c.c.) fesat çıkaranlara, ahdini bozanlara ve birleştirilmesini istediği bağları koparanlara lanet ediyor ve yurdun kötüsünü (Cehennemi) onlar için hazırladığını haber veriyor. (Ra’d sûresi, 13/25.)
İnsanların yaptıkları fiiller yüzünden hem karada, hem de denizde fesat çıkar. Bununla toplumların huzuru kaçar, haklar ihlal edilir ve hatta tabiatın dengesi bozulur. Bu fesada sebep olanlar, yaptıklarının karşılığının bir kısmını dünyada tadarlar. Bazen bir belaya uğrarlar, bazen helak edilirler. Tarihte bunun pek çok örnekleri vardır. (Rûm sûresi, 30/41-42.)
Örneğin, Hz. Şuayb (a.s.)’i dinlemeyen ve fesat işlerden vazgeçmeyen Medyen halkı, kendilerini, Allah’a (c.c.) kulluk edin, yeryüzünde fesat çıkarmayın, diye uyaran Hz. Salih (a.s.)’e karşı kibirlenen ve alaya alan Semûd kavmi, kendilerini iffetli olmaya davet eden Hz Lût’u (a.s.) dinlemeyen ahlâksız topluluk çeşitli cezalara çarptırıldılar.
Allah’ın (c.c.) âyetlerini inkar eden ve davetlerinden yüz çevirip, fesada teşebbüs edenler için ahirette azap üstüne azap verilir. (Nahl sûresi, 16/88.)
Mü’minler, öncelikli olarak ıslah olmak ve fesat işlerden uzak durmak zorundadırlar. Sonra da birbirlerine destek olarak fitne ve onun bir benzeri olan fesada karşı mücadele vermelidirler. Onlar, fesada ve fitneye yol açacak davranışlara fırsat vermezler. Fesatçılara karşı direnirler, onların ifsatlarını kolaylıkla yapmaları için meydanı boş bırakmazlar. Müslümanlar bu görevi yerine getirmedikleri zaman yeryüzünde fesat giderek yaygınlaşır. (Enfal sûresi, 8/73.)
Müslümanlar, fitne ve fesadı önlemek üzere müfsitlerin (bozguncuların) peşlerinden gitmezler, onlara ve onların sistemlerine, fikirlerine, eylemlerine hiçbir şekilde destek olmazlar. Onlar akıllı insanların yaptığı gibi yaparlar. Fesat zihniyetini iyi tanırlar ve onunla mücadele ederler. (Ra’d sûresi, 13/22.)
Alıntı