ALİ ŞERİATİ HAKKINDA YUTKUNDUKLARIM
Fikir, biçimle değerlenir; eski bir fikre yeni bir biçim vermek sanattır. ( Anatole France )
Bir bütün insanlığa vaz edilmiş ancak şark toplumlarında çağrısına cevap bulabilmiş İslam dininin devrimci yapısı kendini “Atalar kültü” nü hiçbir hoşgörüye, toleransa mahal vermeden yok etmekle ortaya koymuştur. Bu bağlamda tevhid, özelde Arap aklının pagan geleneğini genelde tüm insanlığın kendine vaz edilmiş ilahi dinleri pagan kültürüyle harmanlamasına meydan okuyan, geleneği tümden reddeden bir duruş sergilemiştir.
İslam dini de diğer tüm dinler ve ideolojiler gibi ilk müntesiblerinden sonra vahiy metinleri tahrif olmasa da tevil yoluyla anlam kaymalarına, tanımlamada tahrifata, uygulamada “öz” ün kaybedilmesi ile aslı statik, furuatı çatışma ve kaos içinde olan bir dine dönüşmüştür.
Asırlar boyunca gerçekler ve hikayeler arasında kalıp gerçeklerden yana tavır alan hikayelerin çelişkilerinden haber veren anarşist kişilikler çıkmıştır. Birbirleriyle anlaşamasalar bile temelde sancıları ortak olan bu insanlar insanlığa özgür düşünceyi, aklederek iman etmeyi, aşkla itaat etmeyi farklı dillerde, farklı meşreplerde ifade etmişlerdir.
Bunlardan birisi de hiç kuşkusuz Ali Şeriatidir. Burada Ali Şeriati hakkında ortaya koyacağımız düşünceler bir fan club edasında olmayacaktır. İyi bir sosyologtur ya da değildir. İslam ilimlerinde nakıstır ya da hüccettir. İyi bir yazardır ya da değildir. Sözleri elfaz-ı küfürdür ya da şatahattır. Hepsi olabilir ya da hiçbiri değil.
Burada Ali Şeriati’nin algılanış biçimi ve bu biçimin hastalıklı hali üzerinde duracağız. Ali Şeriati üzerinde tepinen anlayış geleneğin oluşturduğu anlayıştır. Gelenek yazarımızın külli değerlendirmesini yapmaz, parçacıklar üzerinde kendince yanlış gördüğü ya da yanlış algıladığı ifadeleri mesnet edinerek yazarı küfürle itham eder. Hiç kuşkusuz bunların başında “Allah bir janustur.” sözü gelmektedir. Akledebilen, muhakeme yeteneğini yitirmemiş, birazcık da vicdan sahibi bir insan muhatabının uzun anlatımları içerisinde bir cümleyi cımbızlamaz hüsnü zanla araştırmaya gider. Bu geleneksel yapı kendilerinin saltanatına dokunmayan tarihi birçok kişiliği (Beyazıd, Hallaç, Debbağ, Cili vb.) teville hüsnü zanla bunlar da yeterli kalmazsa ki öyle ifadeler var ki tevili bile imkansız, bu durumlarda “Hükmü Allah’a kalmıştır.” ifadesiyle tolerans dairesinde değerlendirir. Oysa Ali Şeriati’nin “Allah bir janustur.” sözü mutlak bir hakikati anlatır. O hakikat de şudur; kendisi uzman bir dinler tarihçisi olan Ali Şeriati’nin Yahudilikteki merhametsiz Tanrı, Hristiyanlıktaki adaletsiz Tanrı inancına karşılık İslam dininin anlattığı adaletli + merhametli Tanrı anlayışını ifade etmeye yönelik bir örnektir.
Yazarın tekfir edilmesine sebep olan bir diğer ifade ise “Osman’ın halifeliği hakkında yazdıklarıdır.” Eğer bu ifadeyle Ali Şeriati tekfir edilecekse içlerinde cennetle müjdelenmiş çoğunluğu peygamberin yoldaşı olan sahabenin tekfir edilmemesi için bir sebep olamaz. İşte yine aynı geleneksel çelişki Ali Şeriati’yi bu sözleriyle mahkum ederken Osman dönemi yaşayan sahabeleri “İçtihat etmişlerdir.” ifadesi ile meşru zemine oturtmaktadır.
Geleneksel yapının en hastalıklı kalemlerinden birisinin sahibi olduğu yayınevinden çıkan kitaplar incelenirse (El İbriz) bu adamın acınası çelişkili hali rahatlıkla anlaşılabilir. Aynı şahsın altıncı filoyu protesto eden anti-emperyalist gençlere karşı “Bugün cihat günüdür, vurun gari. Ölürsek şehit, kalırsak gaziyiz.” diyerek çevresine topladığı gençlerle Allahu Ekber nidaları eşliğinde saldırgan bir eylem yapması (olayların neden ve sonuç ilişkilerine bakarak kimin dümen suyunda kime karşı dinin kullanıldığı anlaşılabilir) kendisini de tekfir edilecek bir konuma soktuğu görülebilir.
Ali Şeriati’yi sevmemek başka bir şeydir. Üzerinde insafsızca, ikiyüzlüce, nifak çıkarmak başka şeydir. Ali Şeriat’inin statükonun temellerini sarsması bunun sonucu olarakta din saltanatlarının yıkılmaya yüz tuttuğunu gören Gale-Yegulu mollalarının çığlıkları bizim gibileri sadece tebessüm ettirmektedir.
Konu üzerinde epey kalem oynatılabilir, çokça nutuk irad edilebilir ancak kısa zaman diliminde akıldan ele yansıyanlar bunlardan ibaretti.
Ahmet Turan Esin