Kuranı Kerimdeki duraklama (secavend) harflerinde nasıl okunmalıdır?
Kur’an-ı Kerim’i okurken rastladığınız secavend denilen remz (işaret) harfleri ve ne mânâda kullanıldıklarını faydalanacağınız ümidiyle aşağıya kaydediyorum.
“Cim”: Durmanın caiz olduğuna işaret eder ki böyle yerlerde durmak da geçmek de câizdir. Fakat durmak, daha evlâ(iyi)dır.
“Tı” : Durmanın mutlak olduğuna işaret eder ki –lâzım ve câiz gibi- bir kayıt ile sınırlandırılmamış demektir. Böyle yerlerde, üzeride durulan kelimenin sonrasından okumağa başlanırsa, mânâ güzel olur.
“Mim”: Durmanın lâzım olduğuna işâret eder ki geçilirse mânâ bozulur demektir.
“Ze” : Mücevvez alâmetidir ki geçmek evlâ (iyidir) demektir.
“Sâd”: Murahhas alâmetidir ki nefes daralırsa durulabilir demektir.
“Gâf”: “Gad gile” alâmetidir ki, bazı kurrâ (kıraat alimleri) durmakla beraber, geçmek evlâ demişler.
“Gif”(Gaf ile Fe’nin bitişik yazılışı): Dur mânâsınadır ki durmak evlâdır demektir.
“Kâf”: Kezâlik’ten ibarettir ki kendisinden evvel geçen rumuzun hükmüne işârettir(Yani kendiden önceki secavendde ne yapıldı ise bunda da aynısı tekrar edilir).
“Lâmelif”: Durmamağa işarettir. Fakat nefes daralırsa durulur. Sonra o kelime veya gerisinden tekrar edilerek geçilir. Ayet sonlarındaki “Lamelif” işareti ise, mânânın tamam olmadığına işaret olup durmağa mani değildir. Aynı zamanda, ayet başına da işaret ettiğinden, böyle yerlerde durulması sünnettir, (üzerinde durulan kelimenin) tekrar edilmesine gerek yoktur.
“Ayn”: Bazı ayet sonlarında olup rukü’a işaret eder ki hatm ile teravih namazı kılanlar, buralara gelince rukü’a varırlar.
Bazı yerlerde de (.:_______:.) gibi peşpeşe üç noktalı işaretler vardır ki bunlara vakf-ı muâneka
ve vakf-ı murâkabe denir. Bunların her ikisinde değil de yalnız birisinde durmak lâzımdır. Çünkü her ikisinde de durulursa mânâ tamam olmaz.
Ayet ortalarında bu işaretlerin olmaadığı yerlerde zaten durulmaz. Eğer nefesimiz daralır da durmak icab ederse üzerinde durulan kelimeden veya evvelinden başlayarak okumağa devam edilir.
Kur’an-ı Kerim’de durmanın vacıp(farz) veya haram olduğu bir yer yoktur.Bununla beraber durulması caiz olmayan yerlerde kasten duran bir kimse, -mânâ bozulacağından- âsî ve günahkâr olur ki bunu da hiçbir mü’minin yapacağı tasavvur olunamaz.