KUR’ ANA SORU SORUN
Geçenlerde bir doktor arkadaşımı ziyaret için gittiğimde, ziyaretimden ne kadar memnun kaldığını belirtmek için sözel ikramlarda bulundu iltifatlarıyla. Elbette tavrından dolayı hissettiğim hoşnutluğumu dile dökmek maksadı ile bilahare karşılıklı ikramlarda bulunduk, Allah rızasını gözeterek gerçekleşen bir dost ziyaretinde.
Bu durum birazda gidiş maksadımla alakalı bir tutum olsa gerek muhabbetin akışı tamamen memnuniyet bildirir bir ortam halinde gerçekleşmiş oldu. Mesela, borç istemek için gidilen bir dost ziyaretinde aynı memnuniyetin gösterileceğini zannetmiyorum, ümit etsemde.
Nasıl bir dosta, bir arkadaşa hatta anne ve babaya, eğitmene, hatibe yaklaşım tarzları farklı ise Kur’ana da yaklaşım tarzımızda bir değişiklik yapsak diye teori geliştirirsek Kur’an memnuniyetini nasıl bildirir acaba?
Kur’anada yaklaşmak bir usul ister, tarz ister en önemlisi adap ve ahlak ister. Rahma’nın bildirdiği gibi “O Kur’an ki küfredenlerin küfrünü, iman edenlerin imanını artırır.” O halde gelin Kur’ ana farklı bir şekilde yaklaşıp imanımızı arttıralım ve bu tarzımızı halen ilim öğrenmenin en cazip ve en makul yöntemi olan soru sormakla realize edelim.
Nasıl olsa Rabbim bize delilleri apaçık sunuyor ki; Kehf Suresi 54. ayet; “Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığını, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.”
Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: “Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız”
Sorumlu tutulacağımız Kur’ana soralım; Ey mübarek sen nesin? Diye bir soru soralım ve hemen başlayalım cevabını araştırmaya.
Hiç zorluk çekmeden ilk sorumuzun cevabını ilk sayfada buluyoruz. “Zalikel Kitebu” Bir kitapmış Kur’an cevabından sonra ikinci sorumuzu soralım ve sırayla devam edelim;
Nasıl bir kitap?
Kendisinde hiç şüphe bulunmayan bir kitap.
Kimler için ey mübarek?
Muttakiler için.
Peki ya kimdir muttakiler, özellikleri nelerdir?
O muttakiler ki; gaibe iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Kendilerine indirilene ve kendilerinden önce idirilene de iman ederler.”
Ne kadar güzel aktarıyor mübarek Kur’ an, ve biz yaşamakla yükümlü olduğumuz hesaba çekilmek ile hükmolunduğumuz Allah’ ın kelamına yaklaşırken bir doktorun hastasını muayene ederken giyindiği eldivenleri takarak Kur’ ana yaklaşıyoruz.(tabirimi mazur görün)
Bal güzeldir. Elbetteki balı anmakta güzeldir, fakat balı yüzlerce kez ansak bile bir kez tatmış olamayız. Şişenin içinde bulunan balı tatmak için şişeyi yalamak ne kadar mantıksız ise Kur´anı anlamadan okumak ve maksadın dışında anlam yüklemek te ilk olarak Allah’ ın (c.c.) yaşam tarzı olsun diye gönderdiği yüce mesaja hakarettir, sonra Kur’ana hakarettir maksadın dışında gerçekleşmiş bir ziyaret eda edildiği için. Son olarak ta Peygamber (s.a.v.) Kur’anı anladığı gibi anlamayıp yaşadığı gibi yaşamayıp yeni bir din tarzı oluşturulduğu için Peygambere (s.a.v.) hakarettir.
Madem aradığımız herşeyi bulabiliyorsak mübarek Kur’anda başka söze ne hacet; İsra suresi 89. ayet; “Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.”
Enam suresi 104. ayet; “Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.”
Artık bunun üzerine söz olmasa gerek diye düşünüyorum. Lütfen buyurun Kur’ ana soru sorun ve cevabını Bil hassa kendiniz Kur’ andan arayın.
Şairin buyurduğu gibi;
Yare açık yare, yare açmaya yare ne hacet
Feryadım duyulur aşikare, dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare, hare küsmeye ne hacet
Dil avare dudak bi care, parelenmeye ne hacet