Durumu: Medine No : 11236 Üyelik T.:
19 Aralık 2009 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
338 Konular:
71 Beğenildi:4 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Kelamullahı mahcur eylemek Kelamullahı mahcur eylemek [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Allah kelamı olan Kur’an, indiği gibi mahfuz kalmış, her türlü tahrifattan korunmuş, pak ve temiz bir kitaptır. İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze ve dünya hayatının son anına kadar harfi harfine, harekesi harekesine, bozulma ve değişime uğramadan kalacak tek kaynak, Kur’an’dır.
Kur’an niçin gönderilmiştir? Hiçbir fikri, düşüncesi ve ilmi olmayan dahi bilir ki; Kur’an, okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiştir. Hal böyle iken, belki de en az okunan ve hükümleri tatbik edilen kitap, yine Kur’an’dır.
İşlerimizi, yaşantımızı, siyasetimizi ve dünya görüşümüzü Kur’an’a göre tanzim ediyor muyuz? Kur’an, uyulduğu takdirde Müslümanlara kuvvet ve kudret verir. Onun emir ve yasaklarına uyanlar, izzetli ve onurlu olarak yaşarlar.
Diğer ülkelerde uygulama nasıl bilmiyorum, benim yaşadığım ülkemde insanların Kur’an’a olan yaklaşımı (nefsim de dahil)cahilidir. Kelamullahı evimizin bir rafına, bir köşesine veya güzel bir bez parçasına sarmalayıp duvara çivilemek, sevdiğimiz adetlerimizdendir. Bazı köy evlerinde, duvara asılmış silah, seccade ve Kur’an’ı yan yana görmeniz mümkündür.
Evlerimizin bir köşesine koyduğumuz Kur’an’ın cüzler halindeki bölümlerini arabalarına asanlar, nazar değmesin diye bahçelerine gömenler; cinler, şeytanlar çarpmasın(!) inancı ile üzerlerinde taşıyanlarımız dahi vardır. Yaşlı nineler, dedeler, ne dendiğini ve ne anlatılmak istendiğini anlamadan mukabele yapar, hatim indirirler. Son yıllarda Kur’an’ı güzel okuma yarışmaları da tertip edilmeye başlandı.
Geleneksel anlamda inançlı, namazlı niyazlı, halk partili bir tanıdığım var. Zaman zaman kendisi ile sohbet ederiz. Hasbelkader Kur’an da okuyor. Geçenlerde Kur’an’ın tefsirini okuyup okumadığını sordum. “Tefsir ne demek?” dedi. Türkçe mealini okudun mu? Dedim. “Herkes kafasına göre meal yapıyor, ben de okumamayı daha iyi görüyorum” dedi.
Ahkam ayetlerine, İslâm’ın siyasal konularına değinmek istediğimde, “Ömer bey, hiç o konuları açma. Devletimiz, yönetim şeklimiz gayet iyi ve huzurumuz yerinde. Benim hiç İran’a ve Malezya’ya benzeme niyetim yok” dedi.
Yazıyı okurken halk partiliye gülmeyin, sizlerin veya bizlerin de pek bir farkı yok. Biz aynı topun kumaşlarıyız. Beslendiğimiz havzalar, soluduğumuz hava aynı..
Kıyamet gününde Peygamberin Allah’a şikâyet ettiği zümreden olmaktan korkuyorum.
Furkan suresinin 30. ayetinde mealen şöyle buyurulur:
“Rasulullah diyecek ki: Ey Rabbim! Benim halkım bu Kur’an’ı terk etti.”
Kur’an’ı mahcur eylemek, O'nu bir kenara atmak, hükümlerine uymamak ve terk etmektir.
Halk partiliye bunu söylediğimde, “valla Ömer kardeş, hiç Kur’an yere atılır mı, bizim evin duvarında, hem de en yüksekte asılıdır” diyerek, tepki gösterdi.
Ne bilsin garibim Kur’an-ı Azim'in veya Kur’an-ı Kerim’in ne demek olduğunu. Mahalle imamına sorayım dedim Kur’an-ı Azim'in ne demek olduğunu. O da doyurucu bir şeyler söyleyemedi. Ben de bildiğimi zannediyordum, meğerse benim de bildiklerim eksikmiş. Bir kez daha sahih kaynaklara yönelerek Kur’an-ı Kerim’in ne demek olduğunu öğrendim.
“Büyük, şanlı, asil Kur’an; içinde insanlığın şerefi ve itibarı olan, kemikleşmiş sabiteleri bulunan, insanlığa zikri, adaleti hatırlatan, sürekli ısrarla vurgulayan Kelamullahtır.”
Bu manayı idrak ettikten sonra Mehmed Akif’in şu dizelerini daha iyi anladım:
“Geçip giden varsa İslâm’ın şu çiğnenmiş diyarından.”
“Harap iller, serilmiş hanümanlar, başsız ümmetler, tagallüpler, esaretler, tahakkümler, mezelletler, ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar, ıpıssız aşiyanlar, kimsesiz köyler, çökük damlar, düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar ve de gaza namıyla dindaş öldüren biçare dindaşlar… Göğüsler sızlayıp durmakta, zincirler daralmakta, bunalmış kalmış milyonlarca can gırtlakta…"
İslâm’ın bu garip halini yıllar önce gören şair, terk edilmiş Kur’an’ı, viran olmuş yurtlara, ot basmış evlere ve küflü harmanlara benzetiyor.
Mekke’de nazil olan Kur’an’ı Mısırlılar zannedersem iyi okur. Hattatlarımız da İstanbul’da yazdılar. Bununla da övünürüz. İndi, okundu, yazıldı. Başka? Daha ne olacak canım?
Peki hangi ülkede Kur’an daha iyi anlaşıldı ve hangi ülkede gerçek manada yaşanmakta? İşte o yok. Egemen güçler ona rıza göstermez.
Kusura bakmayın, hükmü anlaşılmayan, emirleri yaşanmayan, kendisi büsbütün terk edilmiş bir kitabın mensupları olarak, Kur’an’a inandığımızı söylemeyin.
Şifa niyetine okuduğumuz, bir ölünün toprağına üfleyip geçtiğimiz, güzel seslerimizle salonları ve camileri inlettiğimiz yaklaşımlar, birer nostaljiden öte bir şey değildir. Önemli olan Kur’an’ın anlaşılması, hükümlerinin yaşanması ve toplumun yaşantısına Allah’ın yasalarının hakim kılınmasıdır. |