16 Mart 2010, 18:25
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 11236 Üyelik T.:
19 Aralık 2009 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
338 Konular:
71 Beğenildi:4 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Akıllı anneler medyadan daha güçlüdür Akıllı anneler medyadan daha güçlüdür Medyanın aileye ve çocuklara verdiği zararları anlatmaya çalışıyorum. Yazılarımda bahsettiklerimden konferanslarımda da bahsediyorum. Bazı anne babalar haklı olarak şu soruları soruyorlar.
Nasıl kurtaracağız biz çocuklarımızı?
Kolay mı sanıyorsunuz çocuklarla baş etmeyi?
Medyanın gücü ve etkisiyle baş edilir mi?
Hep sorunları yazıyorsunuz ama çözümden bahsetmiyorsunuz!
Çözümden bahsetmiyorsunuz beklentisi içinde olan veliler için bu yazımda bazı önerilerde bulunacağım. Ancak şunu da belirtmek isterim. “Yediklerinizden zehirleniyorsunuz!” diyen bir doktora “Ne yiyelim o zaman?” diye sormadan önce, kendinizi ve çocuklarınızı zehirleyen gıdalardan uzaklaşmanız gerektiğini söylemeye gerek yok.
Zehir akan musluktan su içmeye devam ettiğiniz sürece zehrin etkisinden kurtulamazsınız.
“Ne yapmalı? Nasıl başlamalı?” sorularını soranlar için dört maddelik tavsiye de bulunayım öncelikle.
1) Çocuklarınızı elektronik eşyaların esaretinden, zararlarından kurtarmak istiyorsanız buna önce kendinizi kurtarmakla başlamalısınız.
2) İnsan yetiştirmenin bir sanat olduğunu unutmamalısınız. Annenizden gördüğünüz yöntemle değil, çocuğunuzun yetişme döneminin şartlarıyla çocuk yetiştirmek zorundasınız.
3) Çocuğunuzun yaşına uygun “çocuk eğitimi” kitapları okumaya başlamalısınız. Çocukluk dönemi, okul çağı, ergenlik dönemi vs.
4) Beyninizi bilgiyle beslemeye başlayınca aklınızın daha iyi çalışmaya başladığını göreceksiniz. Beyne giren bilgi düşünce motorunu harekete geçirir. Düşünmek, çözüm üretmenin tek yoludur. Okumaya başlamak, arabanın deposuna benzin koymaya benzer.
* * * * * *
İletişim köprülerinin yıkıldığı evlerde yetişen çocukların, anne baba dahil herkesle problemli olmaya başladığını, İstanbul’da eroin komasına giren çocukların anne ve babalarının çocuklarının eroin kullanmaya başladığını, komaya girdiği gün öğrendiğini, iletişim köprülerini yeniden kurmadan sorunlarımızı halletmenin ne kadar zor olduğunu anlattığım konferansımda bir anne bana çok akıllıca bir yöntem öğretti. Aslında bu yazı yazmama sebep olan, o akıllı annenin, akıllıca yöntemidir.
Konferanslarım esnasında soru cevap bölümünü genelde sona bırakırım. Konferansın sorularla bölünmesini pek istemem. Ancak bu anne, iyi ki de sözümü kesip bana bunu anlattı. Hiçbir yerde duymadığım, hiç aklıma gelmeyen bir yöntem uygulamış anne.
“Hocam bizim evde akşam yemeğinden sonra eşim haberleri izleyince elektrikler kesildi numarası yapıyoruz!” dedi anne. Önce anlamadım ne demek istediğini. Anne uyguladığı yöntemi anlatınca ben çok beğendim. Bakalım siz beğenecek misiniz?
“Çocuklardan biri ilköğretime gidiyor diğeri henüz okula başlamadı. Çocukların ders çalışma saati geldiğinde ben eşime işaret ediyorum. Eşim kenarda beklettiği ışıklandırmayı hazırlıyor. Ben gidip elektrik şalterini indiriyorum. Eşim aydınlatma altında kitap okurken, oğlumda onun yanında ödevlerini yapıyor. Bende mum ışığında kızıma hikayeler okuyorum.”
Anne hikayelerle çocuğunun kişiliğini ilmik ilmik örüyor. Düşünsenize mum ışığında çocuklar ne yapar? Hemen annesinin dizinin dibine uzanır. Anne hem evladının saçlarını okşar, hem de hikayelerle çocuğunun karakterini nakış nakış örer.
Akıllı anne diye buna derim ben!
İletişim çağında yaşadığımız bir gerçek. İletişim araçlarının gücünü de hepimiz biliyoruz. Hiçbir güç akıllı bir anneden daha güçlü olamaz, olmamalı.
Maalesef çocuklar dünyanın öteki ucuna bir tıkla ulaşabiliyorlar da, yan odada haber ve maç izleyen babalarına, mutfakta dizi izleyen annelerine ulaşamıyorlar.
* * * * * *
Birkaç akıllıca yöntem daha vereyim. Ancak vereceğim örnek için önce şu haberi okumalısınız. Prof. Dr. Karatay, “koka kola içince vücudunuzda neler olduğunun farkında mısınız?” diyerek aşağıdaki açıklamayı yaptı:
İlk 10 dakikada: Kanınıza hemen 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal günlük dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan ‘fosforik asiddir’.
İlk 20 dakikada: Kan şekeriniz aşırı şekilde yükselir. Bunun sonucu pankreasınızda aşırı derecede insülin salgılanır ve kan şekerinin fazlası karaciğerde yağ olarak depolanmaya başlar.
40 dakika içinde: Kafeinin tamamı dolaşıma girmiş olur. Kan basıncı yükselir, karaciğerden daha fazla şeker yapılarak kana geçer ve kan şekeri tekrar yükselir.
45 dakika içinde: Beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk hissi başlar (eroinin etkisine benzer bir etki meydana gelir.)
60 dakika içinde: Ani açlık hissi oluşur.
Kolaya ve tatlılara saldırısınız.
Bu kısır döngü devam ettiği süre karaciğer ve göbek yağlanması artar, vücudun tüm hücrelerinde LEPTİN ve İNSÜLİN DİRENCİ gelişir.
Şişmanlık Hastalığını başlatmıştır ve bütün dejeneratif hastalıkların nedenidir.
Prof. Dr. Karatay’ın açıklaması bilimsel verilerle dolu… Kola’nın zararlarını anlatmak istiyor.
“Tüm dünyada dev bir pazar ve çok büyük reklamlarla desteklenen bir içeceğin etkisinden çocuklarımızı nasıl kurtaralım?” diye düşünebilirsiniz. Daha önce bir yazımda “çocuk kolası” olayını anlatmıştım. O yazıdan kısa bir kesit sunayım;
Televizyon reklamlarından etkilenen çocuk annesinden Coca Cola isteyince, annesi ona hemen “Çocuk kolası” hazırlarmış. “Çocuk colası var mı ki?” diye düşünebilirsiniz. Bende ilk duyduğumda öyle düşündüm. Kızı Coca Cola isteyince annesi ona hemen pekmez suyu hazırlayıp verirmiş. Bildiğimiz pekmez suyu işte…
Coca Cola yerine pekmez suyu içen kız, bugün üniversite öğrencisi. Hala Coca Cola içmiyor. Canı soğuk içecek isteyince pekmez suyu içiyor.
Bu yazımı okuyan okuyucularımdan, iki tane daha, akıllıca yöntem öğrendim. İlki dondurma yememesi gereken hasta çocuğuna karşı anne ve babanın akıllıca yöntemi;
Kardeşim bronşit olduğu zaman doktor dondurmayı yasaklamıştı. Arkadaşlarının elinde dondurma gördükçe dondurma isterdi. Ama annem ve babam bir formül bulmuşlardı: Babam eve bir sürü dondurma külahı alırdı. Annem de çocuklar dondurma alıp da kardeşim dondurma istedikçe muhallebi yapar biraz sıcaklığı gidince külaha koyar ve “biterse evde daha çok var onlarınki sadece çok soğuk ve hemen bitecek” derdi.
İkincisi zararlı kola yerine faydalı süt örneği;
“Çocuk kolası” örneğiniz hoşuma gitti. Geçenlerde yeğenim kola içmekte ısrar edince sizin örneğiniz aklıma geldi. Yeğenimin kola değil, süt içmesi için onu bir şekilde ikna etmeliydim. Kola’nın adını BEYAZ KOLA diye değiştirdim.
“Ben beyaz kola içiyorum, sende içer misin?” diye sordum. O da ne olduğunu bilmeden kabul etti. . Bildiği tadı farklı bir isimde içti. Süt olduğunu bile anlamak istemedi. O kola tadını bekliyordu. Sütü kola niyetine içti. O günden sonra yeğenim beni ne zaman görse, “amca ben her gece beyaz kola içiyorum”
diyor. Yeğenim artık eskiye nazaran daha az kola daha çok süt içiyor.
* * * * *
Karşımızda koskoca medya gücü var. Biz medyanın gücüyle baş emdeyiz diyen annelere son sözlerim;
Medyadan daha güçlü annelere ihtiyacımız yok!
Medyanın zararlarından, önce kendini kurtarmayı becerecek kadar bilinçli annelere ihtiyacımız var.
Medyadan daha güçlü annelere ihtiyacımız yok!
Her akşam evinde evladına okuyacağı, anlatacağı hikayelerle evladının kişiliğini, karakterini ilmik ilmik, nakış nakış örecek kadar sabırlı annelere ihtiyacımız var.
Medyadan daha güçlü annelere ihtiyacımız yok!
Ancak bir ademin bir alem olduğunu bilen, hayırlı bir evlat yetiştirmenin bir ömür medyaya hakaret etmekten daha faydalı olduğu gerçeğini unutmayan akıllı annelere ihtiyacımız var.
Akıllı anneler medyadan daha güçlüdür!Sait ÇAMLICA Eğitimci Yazar.
|
| |