Islam aleminin en büyük hatası
İslam aleminin en büyük hatasına değinmek istiyorum.. Bu hata, ayetleri açıklamada takip edilen metotla ilgilidir. Yüce Allah Kur’an’ın yine Kur’an tarafından açıklandığını bildirmiştir. İşte Kur’an’ı açıklama metodu budur. Bu metot ayetlerde ayrıntılı olarak anlatılmış .Şimdi bu metodun özeti olan 1-2 ayeti okuyalım.
Hud 1: Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra hakîm olan ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır
Muhkem ayet zaten açık ve anlaşılır ayet değil midir ? Böyle olmasına rağmen
Allah teala, açıklamayı bizzat kendisi yapacağını bildirmiştir. Allah, ayetleri açıklamayı kimseye bırakmamıştır. Cenab-ı Hak açıklamayı neden kendi üzerine almış? Cevabı ayetin devamında veriliyor.
Hud 2:
Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. Ben de sizin için, Allah tarafından bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. DİKKAT ! AYETİN ANLAMINA VE VERDİĞİ MESAJA DİKKAT !
Çünkü herhangi bir kişi Allah adına açıklama yaparsa, insanlar o kişinin sözlerini Allah’ın sözü gibi sayabilirler. O zaman o kişi Allah’ın yerine konmuş olur. Ona itaat da Allah’tan başkasına kul olmak olur. ( Maalesef günümüzde bunun çok örneklerine tanık oluyoruz. )
Kur’an’ı yine Kur’an açıklar peygamberimiz de bu açıklamaları bize anlatır ve örnek olur. Yani Kur’an’ı peygamberimiz bile açıklamaz. Allah’ın açıklamalarını bize anlatır. Bunu bir yerde söyleyince bir kişi itiraz etti ve peygamberimizin Kur’an’ı açıklama yetkisi olduğunu söyleyerek şu ayeti okudu. Nahl 44: Sana da bu zikri indirdik ki insanlara ne indirildiğini beyan edesin.
Gelenekte bu ayetteki “beyan edesin” kelimesi “açıklayasın” olarak anlaşılmış. Ama Kur’an’ı Kur’an’la anlama metoduna göre hareket edilseydi böyle anlaşılmazdı. Çünkü Allah teala bu kelimeyi başka bir ayette kullanarak bu kelimenin anlamını vermiştir. Al-i İmran 187: Onu insanlar için beyan edeceksiniz, gizlemeyeceksiniz….
Yani beyan etmek; gizlememek, ifşa etmek, açığa çıkarmak, göstermek, ortaya koymak anlamına geliyor. Hatta Türkçemiz de bile bu anlamda kullanılır. Mal beyanı (bildirimi) deriz. Yani Allah ne indirmişse onu göstereceksiniz, gizlemeyeceksiniz demektir. Beyan kelimesi açıklamala anlamına gelse dahi
O zaman peygamberimizin bize gösterdiği, kendi açıklamaları değil Kur’an’daki açıklamalardır. Peygamberimizin bize kuranı açıklaması Allahın açıklamasının bir yansımasıdır: Çünkü Allah açıklamayı kendisinin yapacağını çeşitli ayetlerde açıkça bildirmiştir. Peygamberimizin örnekliği bize sünnet olarak geliyor. Ama o sünnetlerin hepsi Kur’an’daki geçen hükümlerdir.
Peki Kur’an’daki açıklamalara nasıl ulaşılır. Şöyle ki: Kur’an-ı Kerim, mesani (ikili) sistem üzere inmiştir. Yani bir ayeti açıklayan başka bir ayet mutlaka vardır. Bu açıklamalar ayetler arası benzerliklerden yola çıkılarak yapılır. Buna teşabuh denir. Böyle benzeşen ayetlere de müteşabih ayetler denir. Ayetler arası bu teşabühten ayrıntı açıklamalara ulaşılır.
Alimin işi Kur’an’ı açıklamaya çalışmak değildir. Alimlerin işi, Allah tealanın açıklamalarını Kur’an’dan bulup ortaya çıkarmaktır. Yani dağın içerisindeki madeni bulmak gibi bir şey. O madeni bulanlar madeni oraya koymuş değillerdir. Onlar sadece madeni bulurlar.
Kur’an’da ki bu bilgilere ulaşmaya hikmet denir. Yüce Alllah, peygamberlere kitabı ve hikmeti verdiğini söylüyor. Aynı şekilde bize de kitap ve hikmeti indirdiğini söylüyor.
Bakara 231:
Size indirdiği kitap ve hikmetle size öğüt veriyor.
Arapça bilenler kolayca görürler ki ayette “[color]bihi” diyor, “bihima”[/color] demiyor. Yani bunun anlamı şu: Kitap ve hikmetten bahsettikten sonra bu ikisine atıfta bulunurken “o ikisi” demiyor da “o” diyor. Yani kitap ve hikmet birbirinden ayrı şeyler değildir. Bunlardan kitap; Kur’an-ı Kerim’dir. Hikmet de; Kur’an’daki bilgilerdir.
Peygamberlere Allah’ın kitapta yaptığı açıklamalarını bulma gücü verilmiştir. Peygamberimizin hadisleri ve uygulamaları Kur’an-ı Kerim’deki hikmetlerdir. Bu metoda uyan insanlar da hikmete ulaşabilir. Nitekim sahabeler döneminde bunun örneği çoktur.
Kur’an-ı Kerim’deki bu mükemmel yöntem terk edilince Allah’ın “ben açıklarım” dediği Kur’an’ı, tarihte insanlar açıklamaya kalkmışlardır. Bir ayetten yola çıkarak ayetin konusuyla alakası olmayan hükümler verilmiştir. Kur’an’dan bir ayetten yola çıkarak hüküm verilmez. Çünkü sistem bozulmuş olur. Allah, Kur’an’ın ikili olarak indirildiğini bildiriyor. Doğru bilgilere ancak ayetler arası ilişkiler göz önünde tutulduğunda ulaşılabilir. [color]Kur’an’daki ayetler arası ilişkilerden yola çıkarak doğru bilgilere ulaşmaya hikmet dendiğini söylemiştik.
Hikmeti elde etmeyi çorba yapmaya benzetebiliriz. Çorba yapan kişi biraz yağ, biraz tuz, biraz su biraz un vs.. kullanır. Bunları doğru ve dengeli kullanırsa ancak lezzetli bir çorba ortaya çıkabilir. Ama çorbayı sadece sudan yapmaya kalkarsa veya diğer malzemeleri ihmal ederse bu çorba olmaz. İşte tarihte böyle yapılmış. Sadece bir ayet alınmış, ayetler arası ilişkiler göz ardı edilmiş ve bir hüküm ortaya konmaya çalışılmış. Bu ortaya konan hüküm de haliyle eksik olacağı için eksiklikler çeşitli şekillerde kapatılmaya çalışılmış. Halbuki Allah bir ayeti diğeriyle, onu da başka ayetlerle açıklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de ikili sistem vardır. Bu sistemle inebildiğin kadar ayrıntıya inebilirsin. İşte o ikili sisteme uyulmadığı için her konuda olduğu gibi burada da hatalar ortaya çıkmıştır.