Ehli Sünnet'i Tekeline Alanlar
İslam tarihini şöyle bir gözden geçirelim;
Gerek efendimiz Muhammed (s.a.v) döneminde, gerekse efendimizden sonraki bilhassa "Emevi/Abbasi saltanatları(!)" dönemlerinde hat safhaya çıkan buhranların, habasetliğin -ki bunlar ağırlıklı mütrefler eliyle bizzat yapılmıştır.- Ve bu yaptıkları zalimliğin, acımasızlığın ne hikmetse hepte İslam eliyle kılıflarını hazırlamışlardır.
Üzücü olan, pekte müsbet olmayan bu nahoş durumların oluşması neticesinde.Ümmet içi tefrikaya sebebiyet veren bu malayani ve fasit(boş) tartışmaların önü alınmaz bir hale getirilerek ümmeti hizipleştiren monarşik bir yapıya bürüyen saltanatçı zihniyetin yaptıklarını meşru gösteren zihniyetin oldukça fazla olmasıdır.
Evet bazı kesimler yaşanan bu olayları sükut ile karşılamış ümmet içi önemli dönemleri (Cemel, Sıffin gibi..)sessiz kalarak geçiştirmiştir.
Bu düşüncenin haklılık payı yoktur demek, olayı akil bir fıtratla değerlendiren alimlere haksızlık yapılmış olur.
İslam tarihi'ni özellikle bazı kesimelerin, akidevi bir sorumlulukmuş gibi lanse ettirmeleri elbette İslami açıdan kabul edilebilir değildir.Bu olayları "tarihe iman ederek değil" ümmetin kanayan yarasını tespit edip tedaviyi uygulamak için dillendirmek gerekir.
Ancak bu süreci taasubça bir zihniyetle değerlendirmek helede bunu ehli sünnet vel cemaat doktrini adının arkasına sığınarak dile getirmek, islam tarihinde önemli bir iz bırakan Hanefi Ekolü'nün sembolleşen ismi Numan bin sabit'in hayatından, yaşayışından tamamen uzak bir duruş sergilemek demektir.
Numan bin Sabit'in bu dik duruşu ve bakış açısı sahih, kararlı bir sünnet anlayışıdır.
Yoksa Ehli sünnet'i tekeline alıp "Saltanat Avukatlığı" yaparak Tarihi Dinleştirip ona inananların değil...!
Olayı mezhep ekolü bazında ele alırsak;
Mezhepler İslam fıkhının doğal bir tezahüdür, ve hiçbir İmamda çıkıp "Toplanın ey ahali, mezhep kuruyorum."dememiştir.
Ne yazık ki, İslam fıkhının temsil yetkisini elinde bulunduran mezhep vakıasına mensub insanların taasupçu ve İslam'ın Nirvanasından uzak matah bir zihniyetle İslamdan fersah fersah uzaklaşması acı bir gerçektir.
Hülasa;
İslam hep saltanatçı zihniyetin nemalandığı ve halkında cehaletinden yararlanarak bu kesimlerce körüklendiği bu mezhep tartışmalarından çok çekmiştir.
İslam ümmetine seslenelim;
Gelin "Mezhepçiliği" bırakıp "Mezhepliliğe" tutunalım.
Çünkü mezhebe tutunmak demek "İslam Hukuku"na tutunmak demektir.
Mezhepçilik ise heva ve heveslere bağlılık demektir.
Mezheplilik rahmet
Mezhepçilik ise zahmettir
Ümmet olarak hep birlikte "Zahmet'i, Rahmete çevirelim inşAllah...
Vesselam...!
31.10.2009