Kürt sorunu karşısında müslümanlar ne kadar tarafsız/Mevlüt Hönül
Tarihsel açıdan bakacak olursak .Kürt’ler Hz Ömer döneminde Müslümanlığı savaşsız kabul etmiş bir kavimdir.Toplum olarak İSLAM bayraktarlığı altında Sünni bir yapıyı benimsemişlerdir.Malazgirt savaşında Sultan Alparslan’ın saflarında yer aldıkları ve beraber mücadele ettikleri aşinadır,Şimdi birileri Kürtler bu vatana ne yaptılar sorusunu soruyor?
KÜRTLER ve TÜRKLER Kurtuluş savaşında Çanakkale’de cephelerde,İSLAM sancağının dalgalanması için mücadele etmiş bir Kavimdir.Bu savaşlarda gayeleri Allah rızası olan ve EMPERYALİST Tağuti güçlere karşı tek yürek olarak kurtuluş mücadelesini boş yere vermediler ve kurtardıkları vatan topraklarında daha sonradan Irki olarak,TÜRK ulusçuluğu gölgesinde kendi kavimleri inkar edilip asimile edilsin diye yapmadılar.MUHAMMED ümmeti olduklarının bilinci ile yaptılar.
Lakin bu sorun başladığın da kendilerine VAHYİ örnek alan Müslümanlar kendi üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları ne kadar yerine getirdiler bunu sorgulamamız gerekir,Müslümanlar bu konuda işi EMPERYALİST fikir sahiplerine bırakması Sosyalist bir yapının Kürt’lerin hakkını savunma adına onlara yem olmalarına sebep olmuşlardır.Denize düşen yılan sarılır misali.MÜSLÜMAN’LAR kendi ırki yapılarını kıramadıklarında çoğu zaman bu sorunun EMPERYALİST fikir sahiplerinin gölgesinde şekillendiğini fark ettikleri vakit iş zaten onların himayesine girmiş idi.
Şimdi MÜSLÜMAN’LAR olarak şu ayeti kerimenin emri gereği nasıl yaklaşmamız gerektiği hususuna değinelim:
Müminlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever. (Hucurat 9)
Ayeti kerimede belirtilen Müminlerden iki grubun çatışmasında bizlere düşen görev IRKİ veyahut nefsani değilde Adil Şahidler olarak İki kesimin arasında SULHU sağlamaktır.Onlar ALLAH’ın hükümlerine dönünceye kadar mücadele emri gereği tarafsız bir şekilde,ZULMEDEN’den yana değilde MAZLUMDAN yana olarak zalimin zulmüne karşı mücadele etmeliyiz,bunu yaparken Hakkı gözetenler olarak bana göre tepedeki iki kesimde HALK’ların temsilcisi olamaz çünkü onlar MENFAAT’LERİ için mücadele vermektedirler.
Bizler MÜSLÜMAN’LAR olarak Zulmedilen kim olursa olsun,ister Filistin,ister doğu Türkistan,ister ırak olsun,ister Ülkemiz olsun bunlara karşı kesinlikle nefsani ve Irki bir yaklaşım ile değilde Ümmet olarak bakabilmeliyiz.
Peygamber efendimiz bu hususta,Müminlere iman eden iki gurubun birbirleriyle savaşmaları halinde onları Allah’ın hükmüne davet etmelerini ve onlara adaletli davranmalarını emretmiştir. Şayet her ikisi de Allahın kitabındaki hükme boyun eğmeye karşı çıkacak olursa işte o, azgın bir guruptur. Müminlerin emirinin, Allahın hükmüne boyun eğdirinceye kadar onlarla cihat etmesi ve onlarla savaşması gerekir.Ayeti kerime emri gereği ne kadar VAHYİ ve PEYGAMBER efendimizi örneklik aldığımız ve ona uyduğumuzu sorgulamak zorundayız.MÜSLÜMAN’LARIN dahi bu konuda ırki yapılarına yıkamadıkları ve yıkamadıkları gibi ırki yaklaşımları sebebi ile Söylemleri dahi kirli olabiliyor.
Sakın kimse kalkıp bizlere IRKÇILIK yapıyorlar demesinler örnekliğimiz ÇİNDE yapılan Zulümlere karşı Malazgirt gibi Sosyalist bir kesimin hakimiyeti altında olan yerde görevimizi MUHAMMED ümmeti bilinci ile yerine getirebildik IRKÇI veyahut FAŞİZAN bir yaklaşımımız olsa idi farz edelim diyebilirdik ki bizene onlar TÜRK bize ne oluyor işte bunu dese idik o zaman FAŞİST bir yaklaşım sergilemiş olurduk Ama ŞAHİDLİK bilinci ile MAZLUM nerde ise yanında olduğumuzu her yerde her şartta haykırabiliyoruz bunu MÜSLÜMAN’ın diyen herkesin de yapabilmesi lazım ki SULH oluşabilsin Artık ANA’LAR BABA’LAR feryat yakmasın ÇOCUKLAR yetim kalmasın bu Müslümanlığa yakışan bir tavırdır bunu sergilemeyenler FAŞİST’lerin ta kendileridirler.
MEVLÜT HÖNÜL
MALAZGİRT
03/09/2009