Müslümanlarda Garibanlık Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL
İslam’ın ilk yıllarını yüklenen sahabeler birer cesaret örneğiydiler. Yaşamlarındaki tüm kararları kendileri aldılar, hatta ölümlerinin kararını bile kendileri verdiler.
İslam öğretisi bir Ömer, bir Hamza, bir Ali yetiştirdi. Bir Bilal, bir Ammar, bir Sümmeye var etti. Bedir kuyusunun başında toplanan şahısların her birinin bir mücadele örneği olduğunu görürsün. Muhammediliğin ilk öğrencilerinde acizlik, zavallılık gibi islama yakışmayan eğilimler göremezsin. Peygamberin her bir öğrencisi hakkını savunma konusunda acze düşmeyi utanç sayacak kadar olgundu.
Bakışlarımızı günümüz Müslümanlarına çeviriyoruz, gördüğümüz tablo sessiz, hakkını savunmaktan aciz, itilip kakılan ve ses çıkarma cesaretini gösteremeyen korku dolu yığınlarla dolu. Günümüz Müslümanlarının bir mücadele yöntemi vardır, dua; o da sessizce ve kuytu köşelerde. Sessiz köşelerde okunulan duaların filli duaya dönüşümünde çok ciddi tedirginlikler yaşandığına şahit oluyoruz.
Yanlış anlaşılmasın biz sokak kabadayılığından söz etmiyoruz. Biz kendini ifade etme cesaretinden söz ediyoruz. Sessizce okunan duaların sesli bir şekilde de okunması gerektiğinden söz ediyoruz. Garibanlığın, zavallılığın; efendi olmakla bir alakası olmadığından söz ediyoruz.
Garibanlık eğilimi Müslümanları başkalarının koltuklarının altına girmeye zorlamaktadır. Garibanlık duygusu öyle can alıcı bir günahtır ki, kendi hakkının savunulmasını bile bir başkasından bekler. Sürekli kendisini savunabilecek bir abi arar ve çoğu zaman da bulamaz. Hasbelkader böyle bir abi bulacak olsa, ağabeynin egemenliğinde kendi benliğini yitirmekten kurtulamaz.
Gariban olmak bir suçtur. Çocuk henüz çocukluk dönemini atlatmadan ona kendini ifade etme özgüveni aşılanmalıdır. Statükonun, yönetimin, toplumun, geleneklerin haşin bakışlarından korkmaması gerektiği anlatılmalıdır. Ta ki, hiçbir Müslüman hakkının bir başkası tarafından alınmasını beklemesin. Çünkü hiç kimse sizin hakkınızı sizin adınıza ve sizden karşılık beklemeden almaya kalkmaz. Ancak siz kendinizi acınası bir zavallılıktan, kendi gayretinizle kurtarabilirsiniz.
Garibanlık duygusu müslümanın hayatından o kadar uzakta olmalı ki; tarlasındaki öküz, kümesindeki tavuk bile bu duygudan eser taşımamalıdır.
Bugün Müslim yada gayri Müslim bir çok yönetimde, müslümanın ciddi haksızlıklara uğradığı halde sustuğunu ve kendi kendine söylendiğini görmekteyiz. Etrafındakilere uğradığı haksızlığı anlatıp, bir ötekinin kalkıp kendisini savunmasını dilenmekteler. Bu utanç verici bir durumdur.
Bununla birlikte Müslüman olduğu halde ezik ruh sahibi kişiliklerin yönetim koltuğuna oturduklarında üstlerine karşı eğik ama astlarına karşı birer zalim olduklarını görmekteyiz. Üstte karşı acizliği astta karşı zalimlikle telafi etmeye çalışma da garibanın yönetim anlayışıdır.
Günümüzde islamın ahkâmları gibi İslami duyguda deforme olmuş durumdadır. Peygamberin cesur islamı; efendilik gibi çeşitli isimler altında, garibanlık gibi bir hak dilenciliğe dönüştürülmüştür.
KARAKÖSE
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
19.04.2010