Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Eylül 2010, 12:32   Mesaj No:7

HALUK GÜMÜŞTABAK

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Sayın Zeyneb İslamoğlu, beni yazılarımdan değerlendirip bazı sonuçlar çıkarmış (hadisleri aldığımızda, aptalca almayız) ithamıyla bir bağlantı kurmuşsunuz. Benim yazımda örnek verdiğim, aptalca hadis örnekleri ne yazık ki günümüzde milyonlarca insanın inandığı hadislerdir. Belki aklı başında insanların elbette kabul etmediği hadislerdir. Fakat verdiğim bu aptalca örnekler sayesinde bu güzelim din bugün bu hale düşürülmüştür ne yazık ki. İçimize sokulan mikropları, küçümser konuşarak toplumu sağlıklı hale dönüştüremezsiniz. Onları bilinçli elbirliğiyle temizleyerek kurtulabiliriz.

Gelelim benim için yaptığınız ithamlara;

Benim ana düşüncemin sadece kur’an olduğunu,

Mezhepleri reddettiğimi,

Hadisleri devre dışı bıraktığımı,

İslam âlimlerini görmezden geldiğimi söylüyorsunuz.


Bana karşı isnatta bulunduğunuz asılsız ve mesnetsiz bu sözlerinizi Rabbim e havale ediyorum, hesabın en adaletlisini görecek odur. Bu konuda tartışmam, ama kendimi elbette savunurum. Benim çıkış yolum kur’andır, Çünkü Rabbim böyle söylüyor, bu yolu öneriyor. Sizlere bir rehber ve gönül gözü olsun diye indirdim diyorsa, ona sarılın sizi bana ulaştıracak diyor, Allah yolunu açıyorsa, elbette benim ana kaynağım, merkezim, kıblem KUR’ANDIR.

Mezheplere gelince. Mezhepleri reddettiğim kelimesini hiçbir yazımda kullanmadığım halde bunu bana isnat etmenizin de elbette bir mesuliyeti, sorumluluğu olacaktır Allah katında. Ben mezhepler konusuna her zaman dikkatle yaklaşmış, geçmişte toplumların ihtiyaçları doğrultusunda doğmuş, yeri geldiğinde fayda sağlamış, yeri geldiğinde beşerin yanlış yönlendirmeleri, menfaat çekişmeleri ile toplumu yanlışa yönlendirmiş bir olgu olduğunu, birçok yazımda anlatmaya çalıştım. Zaten günümüzde mezhepler arasında ki aynı konu üzerindeki farklılık bu sözlerimin açık kanıtıdır. Bizler mezhepleri yanlış anlamış, adeta mezhepleri dinleştirmişiz. Mezhepler dini yaşarken insanların ihtiyaçlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Beşeri her olgu iyi olacağı gibi, kötü sonuçları olması kaçınılmazdır.


Hadisleri devre dışı bıraktığım sözlerinize gelince. Benim bu sözlerinizi doğrulayacak bir cümlemi kanıt olarak getirmenizi sizden rica edeceğim. Ben her zaman şunu söyledim. Bizlere sunulan peygamberimizin sözüdür dedikleri rivayetleri sorgusuzca, düşünmeden almanın hem İslam a, hem de peygamberimize büyük saygısızlık olduğunu anlatmaya çalıştım. Değişmeyen ve korunan tek söz RABBİN SÖZÜDÜR. Bunu asla unutmadan baktım hadislere. Hadisler beşeri nakil yoluyla bizlere ulaşan, kişilerin istemeden veya kasti olarak tahrif edilebilecek sözler olduğunu aklımdan çıkarmadan, önüme peygamberimizin sözüdür diye sundukları bilgileri, yine peygamberimizin bizlere önerdiği şekilde KUR’AN İLE DOĞRULUĞUNU ARAŞTIRMA GEREĞİ DUYDUM. Bu öneri Allah ve resulü nünde önerisi olduğuna göre, sizce hepimizin takip etmesi gereken yol bu yol değil midir? Kur’ana uyan onun onayından geçen her söz ve bilgiden faydalanmak, aklın ve mantığın yoludur. Kur’anın onayından geçmeyen bir bilgi ise, bizim onay vereceğimiz bir düşünce asla olamaz. Hiçbir doğru bilgi saf dışı bırakılamaz, doğruluk testinden geçmeyen hiçbir bilgide KUR’ANDAn, insanlıktan ONAY ALAMAZ. Benim tüm yazılarımda anlattığım, yazılarıma serpiştirdiğim ana fikirde bu düşücedir.


Gelelim benim İslam âlimlerini görmezden geldiğimi söylediğiniz sözlerinize. Bu sözlerinizi de Rabbim e havale ediyorum. Çünkü bunu yapanın geri zekâlı olması gerekir. Nasıl olurda Rabbimin övgü ile söz ettiği ilim adamlarını görmezden gelirim? Benim İmamı Azam Ebu Hanife nin İslam anlayışını yansıtan yazımı sanırım okumadınız, okumanızı tavsiye ederim. Bu âlim insanı bizler tanıdığımızı zannediyoruz, ama yakınından bile geçmediğimiz anlaşılıyor. Onun takipçisi olduğumuzu söyleriz ama felsefesini, din ve iman adına görüşlerini bilmediğimiz gibi, o gün söylediklerinin tam tersini yaptığımızın farkında bile değiliz.


Şunu unutmayalım ki bugün elimizde geçmiş yüzyıllarda yaşayan İslam âlim i kişilerin birçok yazıları fikirleri var, sormak isterim acaba bu yazılanlar gerçekten onun düşüncelerimi? Emin olan var mı aramızda, tıpkı kur’an ayetlerinden emin olduğu gibi o devrin âlimlerinin kendi düşünceleri ve sözleri olduğundan emin misiniz elimizdeki yazıların o kişilere kesin ait olduğuna? Yüzlerce yıl içinde tahrifata uğrayabileceğini hiç mi düşünmüyoruz? Dinimizi yozlaştırmak için içimize giren, Yahudilerin küçümsenecek derecede olmadığını bilmeniz gerekir. Önderimiz dediğimiz İmamı Azam hakkında neler söylediler lütfen düşünün. O insan, 17 hadisten fazla bilmez onun fikirleri yetersizdir diyerek, Kur’ana ağırlık verip toplumu kur’an ile uyarak, bu âlim insana birçok iftiralar atmadılar mı o devirde dahi? Din âlimliğini hadis bildiği sayısı kadar değerlendiren, önem verilen geçmiş toplumların günümüze nasıl hadisler nakledebileceği kuşkusunu hiç mi taşımadınız yüreğinizde?


Birçok sapık, yalan, yanlış sözleri hadis diye dine geçiren kişilere, Allahın belası psikopatlar diyorsunuz. Bunlar her zaman olacaktır. Hem de yanı başımız da, ailemizde ama bunun farkında bile olamayacağız. Belki ailemizin içinde, belki kan kardeşimiz çıkacak karşımıza, bu yalan sözlerin doğru olduğunu bile savunacak. Bizler Rabbin ve elçisinin önerdiği KURAN SÜZGECİNİ DEVREYE SOKMADIĞIMIZ TAKDİRDE her zaman yanılacağız, bundan kaçışta olmayacak.

Sizin şu sözleriniz üzerinde çok iyi düşünmenizi öneririm. Bakın bunları yapmanın yanlış olduğunu söylemeniz sizi asla Rahmanın doğru yoluna ulaştırmayacaktır. Din ve iman beşerin tekeline bırakılacak kadar basit bir olay değildir. Zaten buna Rabbim şiddetle karşı çıkar. Velilerin ardına düşmeyin, gerçek veliniz benim diyede uyarır bizleri.

(kuranı herkes anlar ve her zat bir müfessir adayıdır, bizde aklımızla ilmimizle pek ala başarabiliriz" derseniz sizinle aynı düşüncede eksende blokta olmaktan Allaha sığınırım.)

Kendinizden, yakınlarınızdan bahsederken de bu düşünceye onay veren ekip olarak şu sözleri yazmışsınız.
(Ben ve akademik çevrem, ilim adamları ve benimsediğimiz ekol …) den bahsederek sanırım herkes den çok dini sizler daha iyi anladığınızı anlatmaya çalışmışsınız. Çünkü siz kur’anı herkesin anlayamayacağını söylediğinize göre, kur’anı anlayan bir azınlığın var olduğunu söylemekten korkmuyor, hatta buna şiddetle inanıyorsunuz. Sizi tanımıyorum ama siz ve akademik çevrenizin olarak, sanırım kur’anı karşınızdakilerden çok daha iyi anladığınıza inanıyorsunuz.


Yukarıdaki düşünceniz üzerine birkaç sözüm olacak. Allah kur’an ayetlerinin özelliğinden bahsederken onları ikiye ayırır ve kitabın anası olan ayetlere muhkem ayetlerdir der, bunlar dinin temelini teşkil eder. Bu ayetlerin açık anlaşılır ve dini hükümleri olan ayetler olduğunu söyler. Diğerlerine ise müteşabihler diye açıklama yapar. Bu ayetlerin anlamlarını ise bir kendisinin bildiği birde, yeri geldiğinde ilim adamları, âlimlerin bulacağı açıklamasını yapar. Bunları bilmemek bizleri dinden çıkarmaz, zaten bunlar yüzyıllar geçtikçe anlaşılan ortaya çıkan ve anlaşıldıkça imanların şahlandığı, imanlarının da güçlendiği ayetlerdir. Yoksa bu ayetleri herkes anlayamıyorsa, nasıl olur Rabbim anlayamayanları sorumlu tutar, bunu da iyi düşünmeliyiz.
Yüceler yücesi rabbim bu kitap için birçok kez bakın ne diyor?

Kamer 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Kamer 22 Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?


Siz bana kur’anı herkezin anlayamayacağını söylüyorsunuz, ama bakın Yüce Rabbim birde yemin billâh sözleriyle, sizlerin öğüt alması için kolaylaştırdım diyor. Ayetin sonunda da öğüt alan yok mudur diye de uyarıyor. Diğer ayette ise ne yazık ki ayetleri ben anlayamam diyenlere inananlara da, Rabbim fakat düşünen mi var diyor. Demek ki Rabbin verdiği akılla düşünüldüğünde KUR’AN ANLAŞILABİLİYORMUŞ. Elbette herkes aynı derecede anlamayacaktır, fakat ilk müracaat ona yapıldığında çok özel fikir sahibi olacaktır. Bunun önemi de kur’anı anlamaya çalışan bir insanın, aldatılmaktan daha uzak olmasıdır.


Her zat her insan bir müfessirdir. Evet, siz buna şiddetle karşı çıktığınızı esefle görüyorum. Hatırlayınız peygamberimizin vefatından sonra onun görevi hiç kimseye devredilmemişti. Peki neden? ÇÜNKÜ BEN MÜSLÜMANIM DİYEN HERKEZ, KUR’ANI ÇEVRESİNE ANLATMAKLA, TANITMAKLA GÖREVLİYDİ DE ONDAN. Fakat siz bu düşünceye tam tersi olarak, herkezin kur’anı anlayamayacağını Kur’anı anlamayı ve anlatmayı çok azınlık bir kesime görev olarak verirseniz, ne olur biliyor musunuz? Günümüzde olduğu gibi, İSLAMDA RUHBAN SINIFI YOKTUR DER, ONDAN SONRADA TAM TERSİNE KONUŞARAK, KOSKOCA BİR RUHBAN SINIFI KURMUŞ OLURUZ. Ne yazık ki onun acısını çekiyoruz.


Hiçbir insan aynı zekâ yapısına sahip değildir ve her insan bir başka insana muhtaç yaratılmıştır. İnsanlar dışında da aynen böyledir, canlılar, elementler hepsi birbiri ile birleştiğinde bir değer oluşturur. Elektriği düşünün artı ve eksi, bir diğeri olmadan sonuç alamayız. En küçük yapı taşını atomu düşünün, proton ve nötron birlikte bir sonuca ulaşır. Bunu rabbim ayetinde çok güzel anlatır bizlere. İnsanda tek başına bir hiçtir, mutlaka bir değer üretmesi için, diğer bir insana ihtiyacı vardır. Bizler din ve iman adına tek başımıza tümüyle bir değer olmamız asla beklenemez. Birbirimize yardımcı olmalı, bilgi paylaşımında bulunmalıyız, yalnız kendimizi özel bir makama, ayrıcalıklı bir isim altına almadan, ücret karşılığı değil, yalnız RABBİN RIZASINI KAZANMAK ADINA PAYLAŞMALIYIZ BİLGİLERİMİZİ. Günümüzde din adına kurulan holdingleri gördükçe üzülüyor ve Rabbim e sığınıyorum.


Bizler Rabbin yemin ederek kolaylaştırdığı dini, elimizden geldikçe zorlaştırıp onu kendimize koz olarak kullanmakla, asla dine yararlı bir iş yapmış olmayız. Şunu hiç unutmayalım, Rabbim bizlerin takip edeceği yolun şifresini Kur’anda apaçık vermiştir. Bakın şu sözleri söyleyen rabbim, acaba herkezin anlayamayacağı bir kitap gönderip sonrada hesap sorar mı?


Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.

Ne dersiniz bu sözü rabbim söylediyse, bizlerin kur’anı anlaması zor bir kitap yapmamız ve bunu söyleyenlere inanmamız rabbin bu sözlerine ve adalet anlayışına uyuyor mu? Hem kur’anda velilerin ardına düşmeyin diyecek Rabbim, hem de bizleri çok azınlık kur’anı yalnız onların anladığı velilere mahkûm edecek. Bunu nasıl rabbim e isnat ederiz, hiç düşünen var mı?

Size basit bir örnek vermek istiyorum konuyu daha iyi anlamamız için. Öğretmenimiz bizlere sınıf geçme notunu vermek için bir kitap verdi ve dedi ki, sizi bu kitaptan yılın sonunda imtihan yapacağım, bu kitaba çok iyi çalışın. Şimdi sizlere sormak isterim, acaba öğrenciler öğretmene; Hocam bu kitaptan hepimiz aynı derecede anlayamayız, bu adaletli olmaz. Bu durumda hepimiz aynı notu alamayız, farklı notlar alırız der mi? Devam edelim; Hocam bu kitaptan soracağınızı söylüyorsunuz, bu kitabın dışından başka kitaptan da sorular sormayacak mısınız diye bir soru sorar mı? Diyelim ki böyle bir soru sordular, cevabı sizce şöyle olmaz mı: Size bu kitaptan soracağım diyorum çocuklar, beni anlamıyor musunuz? Bakın böyle bir soru karşısında öğretmen kızıyor ve diyor ki size bu kitaptan soracağım diyorum bana inanmıyor musunuz? İşte Rabbim bizlere aynen bunu söylüyor ve diyor ki, hesap günü, sizlere gönderdiğim rehberden Kur’andan hesaba çekeceğim. Peki, bizler Rabbin bu sözü karşısında nelere inanıyoruz? Hayır, yalnız bu kitaptan sorgu olmaz diyorlar ve bizleri ciltlerce dolusu kitaplara yönlendiriyorlar. Sizce bunları yapan ve inanan bizlere, YÜCE RABBİM HESAP GÜNÜ NELER YAPAR HİÇ DÜŞÜNDÜKMÜ? Hiç sanmıyorum düşünmüş olsak böyle sözler söylemezdik. Öğretmenin imtihan edeceği kitap için, herkes aynı notu almaz diyen öğrenci aslında çok haklı. Çünkü okullar ve imtihanlar öğrencilerin çalıştıklarının, yaptıklarının ölçülerini değerlerini tespit ederler. Hepside çalıştıkları, azim gösterdikleri ölçüde bir sonuca ulaşırlar. Kimisi hayatın en üst noktalarına ulaşır, kimisi de en alt noktalarında gezinir durur. Yüce Rabbim bizleri bu Dünyada imtihan ettiğini söylüyor, onun için dersimize çok iyi çalışalım, kimseden kopya çekerek büyük bir makama gelen olmamıştır bu dünyada. Hele Rabbin adaletinde kopyaya zaten yer yoktur. Gelin Rabbin rehberine önce bir müracaat edelim onu anlamaya çalışalım, çaba gösterelim böyle yapanlar için Allah bakın ne diyor.

Nisa 175: Allah'a iman edip O'na (kur’ana) sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf (deryası) içine daldıracak ve onları kendine doğru (giden) bir yola götürecektir.

Yüce Rabbimin adaletine, güzelliğine bakar mısınız? Eğer sizler kur’andan anlayamazsınız diyenlere inanırsak, Yüce Rabbin bu güzelliğinden nasıl faydalanırız? Kitaba sarılanlara, onu anlamaya çalışanlara bakın Rabbim ne yaparım diyor? Rahmet deryasına daldırıp onların bana ulaşmasını sağlarım diyor. Allah Enam 104 ayette bizlere kur’an için ne diyordu?

(Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına.)

Allahın gönül gözlüğünü takan, nasılda rabbin gerçeklerini görmez? Görmek istemeyene sözümüz yok, ama görmek isteyenleri de lütfen engellemeyelim. Rabbim cümlemizi bizlere gönderdiği GÖNÜL GÖZÜ İLE HERŞEYİ GÖREN KULLARINDAN EYLESİN.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Alıntı ile Cevapla