hastalık ve şifa
Hastalandığımda bana şifâ veren Allah’tır." Şuara Suresi 80.
De ki: Kur’ân, inananlar için hidâyet ve şifâdır" Fussilet Suresi 44.
Hastalarınızı tedavi ediniz.Zira hiç bir hastalık yoktur ki,
Allah teala o hastalığın ilaç ve devasını yaratmamış olsun."
Hadis-i Şerif
İnsanın hastalandığında şifâ için sebeplere müracaat etmesi,
bu çerçevede doktora gitmesi,doktorun tavsiyelerine uyması,verdiği ilâçları kullanması,
hastalığın hikmetlerini kavrayarak sabretmesi ve şifâyı yalnız Allah’tan beklemesi;
sağlıklı günlerinde ise sıhhat ve âfiyetini gözetmesi ve sıhhatini bozmamaya dikkat göstermesi
hiç şüphesiz şifâ için önemli birer fiilî duâ niteliği taşır.
Şifâ için olsun, devâ için olsun, derde derman için olsun, duâyı fiilî olarak yapmak,
bununla berâber kavlî duâyı da ihmal etmemek gerekir.
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bir insana teveccüh buyurdu mu,
o insanın maddî-mânevî ne hastalığı varsa şifâ bulur, ne derdi varsa kaybolur giderdi.
Onun yönelişi şifâ demekti, nazarı şifâ demekti, sözleri şifâ demekti, ilgisi şifâ demekti, gülümseyişi şifâ demekti.
Onun getirdiği Kur’ân da şifâ hükmündedir.
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebû Katâde’nin genç kalması için şöyle duâ lütfetti: “
Efleha’llahü vecheke Allahümme bârik lehû fî şa’rihî ve beşerihî”
(Allah yüzünün güzelliğini arttırsın.
Allah’ım saçını ve vücudunu kendisi için mübârek kıl.)
Ebû Katâde (ra) bu duânın bereketiyle yetmiş yaşında vefât ettiği zaman
on beş yaşında bir genç gibi gösteriyordu.