|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KalbinNûru,Açılış Tarihi: 20 Temmuz 2007 (16:29), Konuya Son Cevap : 28 Eylül 2022 (09:17). Konuya 15 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Nisan 2008, 19:06 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 176 Üyelik T.:
15 Eylül 2007 | Adab-ı Muaşeret ADAB Ahlak,terbiye ve nezaket kuralları. Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilimum hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlak demektir. Edeb, insanı ayıplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir. Ayet ve Hadisler Işığında Adab-ı Muaşeretten Örnekler *** Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak. Allah iyi huylu güler yüzlü kimseyi sever. *** Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak. "Müslüman diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir." *** Kötülüğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak. Allah katında sıddîkların mertebelerine erişmek için zulmedeni affetmek, irtibatı kesenle irtibat kurmak esirgeyene esirgemeden vermek gerekir. *** Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek. Müslümanın müslümanla üç günden fazla dargın durrnası helal değildir. *** Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak. Yalan söylemenin caiz olduğu yerlerden biri, dargınların barışmalarını sağlamak için söylenen yalandır. Bu da sadaka vermek kadar hayırlı bir iştir. *** İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak. Başkasının kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Başkasının kusurunu örten bir müslümanın kusurunu da Allah örter ve onu affeder. *** Dostlar birbirlerini arkalarından müdafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri düzeltmelidirler. Kardeşine yardımda bulunana Allah da yardım eder. *** İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak. Bu sözlerin konuşulduğu yerleri terketmek. *** Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuşmak. Cahille ilmî konuşma yapılamayacağı gibi, alimle de cahille konuşulduğu gibi konuşulmaz. İnsanlara akıllarına göre hitap edilmelidir. *** Büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet, özellikle aile arasındaki fertlere iyi muamele etmek İslam'ın esaslarındandır. Allah ana babaya saygısızlık bir tarafa "öf" demeyi dahi yasaklamıştır. Başkasına merhamet etmeyene merhamet olunmaz. *** Herkes hakkında hayır dilemek ve, yardımda bulunmak müslüman kardeşliğinin bir özelliğidir. Ancak bu yardımlaşma kötülükte değil, iyilikte olmalıdır. Mümin kendisi için arzu ettiği güzel şeyleri Müslüman kardeşi için de arzu etmelidir. Kendini kötülüklerden koruduğu gibi etrafındakileri de korumaya çalışmalıdır. *** Selam, müslümanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında önemli bir araçtır. Selam vermek sünnet, almak ise farzdır. Peygamberimiz (s.a.s.) selamı yaymamızı, tanısak da tanımasak da her müslümana selam vermemiz gerektiğini bununla da imanımız olgunluğa erdiği için Cennet'e gireceğimizi müjdelemiştir. Bu nedenle gençler ihtiyarlara, binek üzerinde olanlar yürüyenlere, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere, bir kişi çok kişiye selam vermelidir. Selama daha güzel bir şekil de karşılık vermek gerekir. "es-Selamu aleykum" diyene "ve aleykumu'sselam ve rahmetullahi ve berekatuhu" denmelidir. Verilen selamı alma durumunda olmayana selam vermek mekruhtur. Yemek yiyene, namaz kılana, Kur'an okuyana, hutbe dinleyene selam verilmemelidir. Kafirlere selam verilmez. Açıktan açığa Allah'ın emrini çiğneyen ve bu halinde ısrarlı olana da selam verilmez. Topluma verilen selama bir kişi karşılık verirse, diğerlerinin selam alma sorumluluğu kalkar. Selam getiren birinden selamı almak, mektupta yazılı selama ya mektupla ya da o anda sözle karşılık vermek gerekir. Eve girerken ev halkına selam verildiği gibi ayrılırken de selam vererek ayrılmak faziletli bir iştir. Boş bir yere girilirken de "es selamu aleyna ve ala ibadillahi's-Salihîn" diyerek selam verilir. Selam, müminin mümine yaptığı hayırlı bir duadır. "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun." Manasına gelen selamlaşmanın yerini basit kelimeler tutmaz. *** Karşılaşan iki müslüman birbirlerinin ellerini tutarak müsafaha eder. Peygamber'e (s.a.s.) salavat okur, hal hatır sorarlar. Bu durumda olan kişiler henüz birbirlerinden ayrılmadan Allah onlara mağfiret eder. *** Aksırana karşı hayır dua etmek. Aksıran kişi "elhamdülillah"der, yanındaki müslüman "yerhamükellah" yani "Allah sana merhamet etsin " diye dua eder, aksıran kişi de "yehdîna ve yehdîkumullah " yani Allah bizi de sizleri de hidayete daim kılsın" diye karşı duada bulunur. Buna "teşmît" denir. *** Müslüman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir. Yaşlı ve bilgili kimselerden üstte oturmamalı, kendine söz düşmedikçe konuşmamalı, söylenilen faydalı şeyleri dinlemelidir. Sonradan gelenlere yer vermeli, birbirlerine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmalıdır. Meclisten ayrılırken arkadaşlarından izin alarak ve selam vererek ayrılmalıdır. Bu kural cemiyet ve cemaat muaşeretindendir. *** Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeşlerini, büyüklerini ve yakın akrabalarım ziyaret etmeli, onların gönüllerini hoş etmeye çalışmalıdır. Ancak ziyaretin, çok uzun ve usandırıcı olmamasına özen göstermelidir. Ziyarete gelenlere imkan nisbetinde ikram etmelidir. Allah'a ve ahirete inanan, misafirine izzet ve ikramda bulunmalıdır. *** Müslüman, din kardeşinin davetine icabet eder, ziyaretinde bulunur. Böylece aralarında muhabbet artmış olur. Peygamber (s.a.s.), "Sizden birinizi kardeşi düğün yemeğine veya benzer bir ziyafete davet edince icabet etsin." buyurmuştur. Ancak bu tür yerlerde Allah'ın yasakladığı içki ve benzeri şeyler bulunuyorsa oraya gitmemelidir. Kötülükleri engelleyeceğine kanaat getirirse, gidebilir. Merasimler külfetten ve gösterişten uzak olmalıdır. *** Müslümanlar, din kardeşleri yanlarına geldiklerinde, hürmet olsun diye ayağa kalkabilirler.Alim zatların ellerini öpmek caizdir. Ancak dünyalık bir menfaat elde etmek için el öpmek, boyun bükmek, hele hele dalkavukluk yapmak asla doğru değildir. Büyüklerin huzurunda yerlere kadar eğilmek ve yeri öpmek haramdır. *** Müslümanlıkta komşuluğun büyük ehemmiyeti vardır. Komşu haklarına son derece riayet etmeli, onlara zarar verecek her türlü hareketlerden kaçınmalıdır. Kötülüklerinden, komşusu emin olmayan kimse gerçek mümin olamaz. *** Hastaları ziyarette bulunmak, onların afiyetlerine dua etmek dinî bir görevdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde: "Beş şey vardır ki, kardeşine karşı müslümana vazife olur. Bunlar da, verilen selamı iade, aksırana hayır dua, davete icabet, hastayı ziyaret ve cenazeleri mezara kadar takip etmektir." buyurmuştur. Müslümanlar, vefat eden din kardeşlerinin cenazelerini kabirlerine kadar üzüntülü ve düşünceli götürür kabre defnederler, haklarında rahmetle duada bulunurlar. İmkan buldukça müslümanın cenaze namazını da kılmalıdır. Kabirlerini ziyaret ederek haklarında hayır duada bulunmak bir vefa borcudur. Ancak kabir ziyaretleri İslamî ölçüler içerisinde olmalı, aşırı ta'zim hareketlerinden sakınmalıdır. Kabir ziyareti insana ölümü ve geleceğini hatırlatır, uyanmaya vesile olur. *** Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir. Cahiliye devrinde evlere hücum edilircesine girilirdi. Ziyaretçi eve girer ve girdikten sonra da 'girdim' diye seslenirdi. Çok defa, ev sahibinin ailesiyle onları başkasının görmesi doğru olmayan halde, kadın veya erkeğin avret yerlerinin açık olduğu olurdu. Bu hal, üzüntü verip gönülleri yaraladığı gibi evleri emniyet ve huzurdan yoksun bırakırdı. Ayrıca gözler tahrik edici yerlere takıldığı zaman nefisleri bu şekilde fitneye sürüklerdi. İşte bu sebepten dolayı Allah müslümanları yüksek bir adab-ı muaşeretle terbiye etmiştir. Evlere girmeden izin isteme adabı ve ev halkına güven verip onlardan kuşkuyu gidermek için girmezden evvel selam verme adabını getirmiştir. "Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz. Herhalde bunun, sizin için daha iyi olduğunu düşünüp anlarsınız." "Eğer orda kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Bu sizin için daha iyidir..." (en-Nur, 24/27-28). Aynı şekilde erginlik çağına erişmemiş çocuklarla hizmetçilerin başkalarının odalarına girerken izin almaları yolunda eğitilmeleriyle bunların girmesinin ancak hangi vakitlerde olabileceği de belirtilmiştir: "...Sizden henüz erginlik çağma erişmemiş çocuklar üç vakitte sizden izin istesinler. Sabah namazından önce, öğlenden sonra elbisenizi çıkarıp yatacağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar, sizin üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bunun dışında ne size ne de onlara bir günah yoktur, " (en-Nur, 24/58). İşte böylece İslam, gerek başkaları için gerek ev halkı için çiğnenmesi asla doğru olmayan özel bir dokunulmazlık koymuştur. İslam'da devletin temeli aile olduğundan, insanlar evlerinde yabancı kimselerin anî baskınlarına maruz bırakılmaz. Ancak ev sahiplerinden izin isteyip, onların müsaadesi alındıktan sonra girilebilir. *** Müslümanın davranışları yumuşak ve yavaş olmalıdır. Bu muaşeret kuralı için Kur'an-ı Kerim'de tavsiye ve emir buyrulan açık ve anlaşılır şu ayet ne güzeldir: "İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez. Yürüyüşünde mutedil ol, sesini de kıs. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir. (Lokman, 31/18-19). *** Müslüman doğru sözlü olmalıdır. Kur'an-ı Kerim, Müminlerin doğru ve dikkatli konuşmasını, söyleyecekleri sözü ölçülü ve bu sözün nereye varacağını düşünerek söylemelerini emretmekte ve onları salih amele yol açan güzel söz söylemeye yönlendirmektedir. Çünkü Allah, doğruların, doğru sözlülerin yardımcısıdır. Doğru sözlülerin hareketlerini hatadan korumayı, işlerini düzeltip yoluna koymayı kendilerine bir mükafat olarak vadetmiştir. Bu güzel davranışı yerine getiren müminin hatalarını Allah'u Teala'nın bağışlaması ne engin bir rahmettir. İnsanoğlunu da ancak Allah'ın bu bağış ve rahmeti kurtarabilir: "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasülüne itaat ederse büyük bir başarıya erişmiş olur. " (el-Ahzab, 33/71) *** Müslüman israf etmemelidir. İsraf, herhangi bir şeyi gereğinden fazla kullanmak demektir. "...Yeyin, için fakat israf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez." (el-A'raf, 7/31) buyurulmaktadır. Yine "...Allah, israfçı ve yalancı kişiyi hidayete erdirmez. " (el-Mü'min, 40/28) düsturu yer almaktadır. En'am Süresi 141. ayeti de yine bu hükmü beyan etmek-tedir: "..israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez." İnsan iyilik yaparken de israf yapmamalıdır, "..onlar infak ettikleri zaman bile israf etmezler." (el-Furkan, 25/67) Ayrıca kusurları bağışlamak her işi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işlerinde doğruluktan ayrılmayıp dirayet ve akıl dairesi içinde yürütmek, büyüklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkın itimadını ve güvenini kazanmak, her işte aşırı gitmemek, münasip kişilerle güzel bir surette görüşüp konuşmak, kendisine emanet edilen sırlara ve eşyaya hainlik etmemek, zulümden uzaklaşarak insafla hareket etmek, insanlara karşı mütevazî olmak, sözünde durarak ahdine vefa göstermek, ihtiyaç sahiplerine karşı cömertçe davranmak, insanlar hakkında daima iyi zan beslemek, lüzumsuz ve kalb kırıcı sözlerden sakınmak, her yaptığı işi hakkaniyet ölçüleri içinde yapmak, kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes değerleri korumak, daima hayır ve iyilik yolunu tutmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, vaktini boşa geçirmeden çalışmak, korkaklığı terkederek yiğit ve cesur olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, şehevî duygularına hakim olmak her türlü bela ve musîbetlere sabretmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak, herkesin mertebesini bilip hakkında ona göre muamele etmek, kanaat sahibi olmak, şaka ve nüktelerinde bile ahlak dışı olmamak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, içi başka dışı başka olmamak, insanlığa ve inançlarına uygun olan her şeyi yapmak, bu işi yapmadan evvel o işin ehli ile istişare'de bulunmak, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak gibi güzel meziyetler insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur. Bunlara riayet etmek İslam'ın ortaya koyduğu muaşeret adabındandır. |
07 Mayıs 2009, 17:49 | Mesaj No:12 |
RE: Adab-ı Muaşeret
Ahlak,terbiye ve nezaket kuralları. Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilimum hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlak demektir. Edeb, insanı ayıplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir.
| |
14 Eylül 2012, 14:24 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Adab-ı Muaşeret
Güzel ahlakın simgesi Nezaket hiçbir insan kendisine kaba saba davranılmasından, bağırılıp çağrılmasından hoşlanmaz; böyle davrananlardan uzak durur. Nazik davranan insanı herkes sever, sayar ve o şekilde karşılık verir. Aynı zamanda nezaket, kişiyi müspet sonuca da götürür. Kaba saba davranışlar muhatabın yanlışında ısrarcı olmasına sebep olabilir. Nezaket, güzel ahlakın göstergesidir Geçen gün metrobüsteyim. Genç bir yolcu kulağında kulaklığıyla müzik dinliyor. Müziğin sesini sonuna kadar açmış, etrafa cızırtı halinde rahatsız edici bir ses yayılıyor. Yolculardan birisi artık dayanamıyor: - Hop kardeşim kıssana şunun sesini, bu ne ya sabah sabah! - Bana mı dedin birader! - Evet sana dedim n'olacak? Uzun etme de kıs şunun sesini! - Rahatsız oluyorsan taksiyle bin kardeşim! Bu şekilde uzayıp giden kaba ve seviyesiz bir tartışma. Şikayet eden yolcu elbette haklı. Orası bir toplu taşım aracı. Herkes etrafındaki insanı rahatsız etmemek için alabildiğine hassas olmalı. Ancak uyaran kişinin tavrı da yanlış. Hiçbir insan kendisine kaba saba davranılmasından, bağırılıp çağrılmasından hoşlanmaz; hatta böyle davrananlardan uzak durur. Nazik davranan insanı herkes sever, sayar ve o şekilde karşılık verir. Aynı zamanda nezaket, kişiyi müspet sonuca da götürür. Kaba saba davranışlar muhatabın yanlışında ısrarcı olmasına sebep olabilir. NEZAKET KURALLARINA DİKKAT! İnsanoğlu birbiriyle ve çevresiyle olan münasebetlerinde nazik olursa, hayat güzelleşir, ahenk ve nizam içinde devam eder. Bunun tam aksi bir toplumda ilişkiler bozuk, insanların birbirine davranışı kaba saba olursa, başka bir huzursuzluk kaynağı aramaya gerek kalmaz. Bu kabalık ve özensizlik onlara yeter. Allah Resulü'nün hayatına baktığımız zaman onun bu konuda çok hassas olduğunu, nezaket kurallarına dikkat edilmesi konusunda zaman zaman sahabesini uyardığını görüyoruz. Aslında nezaket insana değer vermenin en önemli göstergelerinden biridir. İnsanları rahatsız etmemek, adap ve nezaket kurallarının en önemli noktasıdır. Tıpkı camide ön saflara geçmek için birinin omzuna çarpmak gibi. Sahabeden Hz. Abdullah b. Büsr anlatıyor: "Cuma günü Mescid-i Nebevî'deydim. Allah Resûlü hutbe okurken biri insanların omzuna basarak ilerliyordu. Onu görünce: - Olduğun yere otur, insanları rahatsız ediyorsun, buyurdu." (Ebû Dâvûd, 1118) Bağırıp çağırarak yüksek sesle konuşmak nezaket dışı bir hareket olduğu gibi başkalarının yanında fısıltıyla konuşmak da adap ve nezaket kurallarına aykırı bir durumdur. Bu sebeple Efendimiz, "Üç kişi olduğunuzda ikiniz, üçüncü kişi olmadan fısıltıyla konuşmasın. Çünkü bu konuşma onu rahatsız eder" (Buhârî, İstizân, 45) buyurur. Bir başka nezaket ihlali ise, insandan etrafa yayılan ve hoş olmayan kokulardır. Sahabeden Hz. Câbir b. Abdullah anlatıyor: "Allah Resûlü bizi soğan sarımsak yemekten men etmişti. Bir süre buna riayet ettik. Lakin daha sonra yeme ihtiyacı duyduk. Mescid-i Nebevî'ye gidince etrafı koku sardı. Cemaate seslenen Allah Resûlü (s.a.s.): - Kötü kokulu yiyecekleri yiyen kişiler mescidimize yaklaşmasınlar. İyi bilin ki, insanların rahatsız olduğu kokudan melekler de rahatsız olurlar, buyurdu." (Müslim, 564) BEN DE SENİ SEVİYORUM! Kalpleri birbirine yaklaştıracak nezaket kurallarından biri de, kardeşine sevdiğini söylemektir. Bunun için Allah Resûlü (s.a.s.) "Bir kişi birini sevdiğinde, ona kendisini sevdiğini bildirsin" buyurur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 122) Enes b. Mâlik anlatıyor: "Bir kişi Allah Resûlü (s.a.s.) ile otururken yanlarına biri geldi. Sahabi gelen kimseyi göstererek: - Ya Resûlallah! Ben onu seviyorum, dedi. Allah Resûlü (s.a.s.): - Bunu ona söyledin mi? diye sordu. "Hayır" cevabını verince Allah Resûlü (s.a.s.): - O zaman gidip kendisine onu sevdiğini söyle, buyurdu. Tavsiyeye uyan sahabi, arkadaşının yanına varıp kendisini sevdiğini bildirdi. Arkadaşı: - Ben de seni seviyorum, diye cevap verdi." (Ebû Dâvûd, Edeb 122) Rabbimiz bizi sevsin, sevdirsin ve sevindirsin. SÖZÜN ÖZÜ 1. Nazik davranan insanı herkes sever, sayar. 2. Nezaket kurallarına uymada hassasiyet gösterilmeli. 3. Sevdiğimiz insanlara onları sevdiğimizi söyleyebilmeliyiz. bugün
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
14 Eylül 2012, 15:04 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | Cevap: Adab-ı Muaşeret
SÖZÜN ÖZÜ 1. Nazik davranan insanı herkes sever, sayar. 2. Nezaket kurallarına uymada hassasiyet gösterilmeli. 3. Sevdiğimiz insanlara onları sevdiğimizi söyleyebilmeliyiz. |
04 Mayıs 2014, 01:26 | Mesaj No:15 | |
Durumu: Medine No : 22593 Üyelik T.:
07 Aralık 2012 | Cevap: Âdâb-ı Muâşeret Alıntı:
bi an bu zamanın ''müslüman'' kadınlarını düşündüm...uzgnuzgn paylaşımlar için Allah razı olsun adabı muaşeretten günümüzde uygulamayı unuttuğumuz şeyler var.. hani hep illa edeb diyoruz ya!....
__________________ Allah’ım! Senden; Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allah’ım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli kıl! | |
28 Eylül 2022, 09:17 | Mesaj No:16 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
AKRABAYI VE ARKADAŞI ZİYARET Fâsık olan, günah işlememize sebep olacak akrabayı ziyaret gerekmez. Fakat salih olan akrabayı ziyaret gerekir. Salih arkadaşları ziyaret de çok sevabtır. Ziyaret yalnız Allah rızası için olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Hak teâlâ, buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki: - Böyle nereye gidiyorsun? - Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum. - Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun? - Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum. - Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiç bir karşılık beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânin sevgisine mazhar oldun.) [Hakim] Bir din kardeşini ziyaret edene bir melek, "Ne mutlu sana, Cennete girmiş oldun" der. Şu rivayetler bunu desteklemektedir: (Allah için ziyaret eden kula, Cennette hoşlanacağı mükâfatlar verilecektir") [Bezzar] (Hiç bir kul yoktur ki, din kardeşini Allah için ziyaret etsin de, bir melek, "Ne iyi ettin, Cennet sana helal olsun" demesin. Allahü teâlâ da buyurur ki: "Kulum beni ziyarete geldi. Bana da onu ağırlamak düşer.) [Ebu Yala] (Din kardeşini ziyaret eden, dönene kadar, rahmet içindedir.) [Taberânî] (Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, birbirini Allah için ziyaret eden, Allah için sevip yardım edenler için hazırlanmıştır.) [Taberânî] (Bir mümini ziyaret için evinden çıkana, 70 bin melek, "Ey Rabbimiz; senin rızan için ziyarete giden şu kuluna rahmet et" diye duâ eder.) [E.Nuaym] (Bir müslüman, müslüman kardeşini ziyaret edince, 70 bin melek "Ey Rabbimiz, senin rızan içinziyarete giden şu kuluna rahmet et" diye duâ eder.) [E.Nuaym] (Bir müslüman, müslüman kardeşini ziyaret edince, 70 bin melek "Ey Rabbimiz, senin rızan için ziyaret eden bu kulundan razı ol" diye duâ ederler.) [Taberânî] (Din kardeşini, sırf Allah rızası için ziyaret eden cennettedir.) [Taberânî] (Din kardeşini ziyaret edene Cennette bir derece verilir.) [Ey Oğ. İlm] (Ziyaretçinize ikram edin!) [Haraiti] (Mümin kardeşini ziyaret edip müsafeha eden, ellerini ayırmadan her ikisinden Hak teâlâ razı olur. Ağaçtan yaprak dökülür gibi, günahları dökülür.) [Ey Oğ.İlm] (Ziyareti aralıklı yap ki muhabbeti artırasın!) [Bezzar] Hikmet ehli diyor ki: (Ziyareti terk etme, seni unuturlar. Pek sık da gitme senden bıkarlar.) (Arşın etrafında nurdan kürsülerde, nur gibi parlayan insanlara Peygamberler ve şehidler gıpta ederler. Bunlar, Allah için birbirini seven, Allah için buluşan, Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.) [Nesâî] (Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine gidene, ardından bir melek, "Ne güzel iş yapıyorsun, Cenneti hak ettin" der.) [Tirmizî] Arşiv
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
Konuyu Toplam 15 Kişi okuyor. (0 Üye ve 15 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
OKULLARDA “ADABI MUAŞERET” OKUTULMALIDIR ! | Nebevi Sevda | Adap-Edep-Ahlak | 6 | 28 Eylül 2022 09:25 |
İslâmda Muaşeret (Güzel Geçinme) Adâbı | enderhafızım | Adap-Edep-Ahlak | 0 | 13 Mart 2013 20:13 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|