|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KalbinNûru,Açılış Tarihi: 20 Temmuz 2007 (16:29), Konuya Son Cevap : 28 Eylül 2022 (09:17). Konuya 15 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Temmuz 2007, 16:29 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Âdâb-ı Muâşeret Âdâb-ı Muâşeret =Faziletin Başı Utanma Duygusudur= "De ki: Rabbim ancak hayasızlıkları, onların açığını, gizlisini, günahı, haksız yere tecavüzü, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmanızı, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır." (7 Araf, 33) "Hayanın hepsi hayırdır." (Keş'ul Hafa, 1/369) Dünya ve ahiret saadetine kavuşmak isteyen kişi edep ve haya sahibi olmalıdır. Edep ve hayası olmayan bir kimseden hayır beklemek mümkün değildir. "Haya ile iman birbirini tamamlar, biri gidince diğeri de gider." (Hakim> Çirkin ve ahlLiksız bir manzara ile karşılaştığında utanan, başını öne eğen ve yüzü kızaran bir insan utanma duygusu taşıyan (haya sahibi) kimsedir. Çünkü insanlık şerefiyle bağdaşmayan bu ınanzaradan kalbi sıkıntı duymuş, duyguları incinmiş, vicdanı rahatsız olınuştur. Haya sahibi bir insanı, kötü bir işten caydırmak için, ona "Utanmıyor musun?" demek yeterlidir. Büyüklerimiz "İnsandan utanmayan Allah'tan da utanmaz." demişlerdir. Utanma duygusu taşıyan bir kimse, sadece insanların gördüğü yerde değil, insanların görmediği yerde de kötülükten kaçınan kimsedir. Böyle kimselerin ruh sağlıkları yerinde. vicdanları rahattır. Onları daima güleryüzlü. mütevazi ve güvenilir insanlar olarak görürsünüz. Haya sahibi bir insanda hile, yalan, sahtekarlık, hırsızlık, kovtıculuk, rüşvet, km, iftira gibi kötültikler olmaz, insan haya perdesini yitirince de yaptığının hesabından korkmaz, fakir-fukaranın malını talan etler, mtısibetzede ve mustazafların göz yaşlarından yüreği sızlanmaz. Haya, kalbi bozan günahlara karşı bir engeldir. Haya, insanın iman kuvvetini ve edep miktarını belirler. Haya, hayrın direği, karıştığı her iyiliğin temel unsurudur. Bütıla göz yuman haya sahibi olamaz. Haya sahibi, hakk'a cephe açmış olanlarla düşüp kalkmaz. Müslüman dilini, batıla dalmaktan ve konuşmaktan; gözünü avret yerlerine şehvetle bakmaktan; kulağını başkasınin sırlarını dinlemekten ve insanların ayıp yerlerini ortaya çıkarmaktan korumalıdır. İslamsız haya ve faziletsiz bir insan, kendi şahsiyetini silmiş, şerefini yıkmış ve kötü arzularının esiri olmuştur. Rabb'imiz bizleri haya ve faziletten mahrum etmesin. |
Konu Sahibi KalbinNûru 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
kim yaptığını Allâh için yapıyor. | Soru Cevap Arşivi | NUR | 3 | 2314 | 14 Ekim 2008 23:21 |
GÜL | Şiirler ve Şairler | Ağlama_Karanfil | 10 | 5194 | 27 Eylül 2008 23:58 |
mübârek gecelerde yazılan mesajlar | Dua Bölümü | TÜRKcan | 1 | 2237 | 27 Eylül 2008 00:54 |
ben geldim :) | Şiirler ve Şairler | KalbinNûru | 10 | 6900 | 25 Ocak 2008 23:17 |
Kötülükten Alıkoyan Namaz | Namaz-Abdest-Teyemmüm | kebuter | 2 | 2732 | 22 Ocak 2008 21:59 |
20 Temmuz 2007, 16:31 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: Âdâb-ı Muâşeret
=SELAMLAŞMA ADABI= Allah (c.c.): Bir selamla selamlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile selamı alın, yahut aynıyla karşılayın. Şüphesiz ki Allah. her şeyin hakkını gerektiği gibi arayandır, buyurur. (Nisa, 86) Selam: Ayıp ve fenalıklardan uzak ve hayatın uzun olması anlamında duadır. En güzel selamlaşmak: Esselamü aleyküm denilince, ve aleykümüs selamü verahmetüllah şeklinde, veya: - Esselamü aleyküm verahmetüllah denilince - Ve aleykümüsselamü ve rahmetüllahi veberakatüh, şeklinde selama karşılık vermektir; Selamlaşmada adab: 1- Mü'minlerin bulunduğu yere girildiğinde ve oradan ayrıldığına selam vermek. Peygamberimiz (s.a.v.): "Sizden biriniz meclise geldiği zaman selam verdiği gibi, ayrılırken de selam versin. Çünkü birinci selam sonrakinden daha faziletli değildir." buyurur. (Tirmizi, es-Sünen). 2- Gayri müslümlerle karşılaşıldığında. önce onların selam vermesini bekleyerek, selamlarından sonra "ve aleyke" demek, 3- Müslümanların olduğu bir yerde tanıyıp tanımamaya bakmadan herkese selam vermek, 4- Selamlaşmada: küçük olanın büyüğe, az olan grubun çok olanlara. yürüyenin oturana, binit üzerinde bulunanın yaya olana selam verme adabına riayet etmek, 5- Fesat çıkarmayacaksa, akraba kadınlarla da selamlaşmak. 6- Verilen selama cevap vermek vaciptir. Topluluk içerisinden birinin cevap vermesiyle diğerlerinin üzerinden selam alma farziyyeti sakıt olur; 7- Selama hemen cevap vermek. Mümkün olduğunca cevabımızı verene duyurmak, 8- Selam verirken ve alırken sesimizi çok yükseltmemek ve kısmamak. 9- Selam verirken ve alırken sesimizi hürmet ifade edecek şekilde ayarlamak. 10- Selamı duymazlıktan gelmemek (saygısızlık ifade eder). SELAMIN VERİLİP ALINMAYACAĞI YERLER: 1- Tuvalette ve hamamda verilip alınmaz, 2- Günaha sebep olan veya günahla meşgul olduğu halde selam verilmez alınmaz. 3- Kur'an okuyana, hadis rivayet edene, vaaz edene, ezan okuyana, kamet getirene ve namaz kılanlara selam verilmez, 4- Fitneye sebep olacağı endişesi ile, genç ve yabancı kadınlara selam verilmez. Onların selamına sesli cevap verilmez. |
20 Temmuz 2007, 16:34 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: Âdâb-ı Muâşeret
=CAMI ADABI= Peygamber Efendimiz (s.a.v.), cãmilerde nasıl davranılması gerektiğini öğretmiştir. Çünkü ilk cãmi, dinin diğer ilkleri gibi Onun (s.a.) tarafından yapılmıştır. O (s.a.v.), A1lah'ı zikretmek için mescid veya cãmilerde oturanlardan Allah Teãlã'nın memnun olduğunu belirtmiştir. Allâh'ın Evi olarak adlandırılan cãmiler hakkında Peygamberimiz (s.a.v.) Mescidleri kirletmek asla doğru değildir. Mescidler, Allah'ı zikretmek, namaz kılmak ve Kur'ãn okumak içln yapılmıştır. Yine Hz. Peygamber, mescide gelen diğer müslümanları rahatsız etmemek için sarımsak gibi kokulu şeyleri yiyip gelinmemesini istemiştir. Peygamber Efendimiz mescidlerde gürültü yapılmasını da yasaklamıştır. Kaybettiği bir malı soruşturup ilan eden kimseye bulamaz ol demiştir. Çünkü mescidde sükunet hâkim olmalıdır. Orası ibadet yapmak için inşa edilmiş yerlerdir. |
20 Temmuz 2007, 16:36 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: Âdâb-ı Muâşeret
=İLİM ÖĞRENME ADABI= Peygamberimiz (s.a.v.): "Sizin en hayırlınız, öğrenen ve öğreteninizdir." buyurmuştur. Hz. Ali (r.a.): "Bana bir hart öğretenin kölesi olurum, buyurarak ilim öğrenmenin ve öğretmenin önemine işaret etmiştir. İlme karşı adab; nefsi kötü ahlak ve kınanmış vasıflardan temizlemektir. Çünkü ilim, kalbin ibadeti, sırrın namazı ve ruhu Allah'a yaklaştıran bir sıfattır. Cismen ve ahlaken temizlenmek ilme karşı adabı gösterir. Bununla beraber; 1- Öğrenme anne-baba zoruyla olduğu düşünülmemeli. 2- Başarısızlık ilk anda gözü korkutmamalı. 3- Derse hazırlıklı ve istekli girmeli. 4- Öğretmen can kulağıyla dinlenmeli. 5- Anlamadığı yerleri tekrar sormalı. 6- Başarılı arkadaşlarla istişare etmeli. 7- Her zaman ve her şeyde düzenli ve programlı olmalı. 8- Ders çalışmak için rahat edilebilecek bir yer seçilmeli. 9- Devamlı en iyi olmaya çalışılmalı. 10- Dersi tam anlamadan ve bellemeden ötekine geçmemeli. 11- Öğrenilenler hayatta yaşanılabiliyorsa, uygulamalı ve yaşamalı. 1 2- Öğrenmekten soğutacak arkadaşlarla ilişki kesilmeli. 1 3- Öğretenlere karşı saygılı ve mütevazı olunmalı. 14- Özür dileme ve teşekkür etme hassasiyeti gösterilmeli. |
20 Temmuz 2007, 16:41 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: Âdâb-ı Muâşeret
=HITAN (Sünnet Olma)= Hıtan: Kız ve erkeği sünnet etmek anlamına geldiği gibi, sünnet edilen yerlere ad olarak da bilinmektedir. ( 1 ) Örfte ise: Erkek çocukların tenasül organının '"haşefe" denile kısmın üzerini kaplayan ve '"ğulfe" adı verilen deriyi, yedi günlü itibaren bülûğ çağına kadar geçen zaman arasında kestirme işine (hıtan) sünnet ettirme adı verilir. (2) Sünnet olmak, fıtratın başı, İslam'ın şiârı ve şeriatın ünvan müslüman onunla gayr-i müsümden ayırt edilir. Sünnet mü'min, Allah'a has olan kulluğu ikrar, emirlerine imtisal, hüküm saltanatına boyun eğmiş olur. (3) Onsuz İslam eksik, a'mal sandır. Hıtan'ın sıhhı yönden faydaları: Hıtan, sahibini birçok hastalıktan ve ihtilattan koruyan bir sıhhi tedbirdir. Dr.Fritz Kahn, Tenasül Hayatımız adlı eserinde sünnet olmanın faidelerini şu şekilde sıralamıştır: 1- Yağ ifraz eden ğulfenin çıkartılmasıyla, bu rahatsız ifrazâtda ortadan kalkmış olur. 2- Ğulfe sürtünmeleri ve Phimoslerin önüne geçilmiş olur. 3- Tenasül hastalıklarının, bilhassa firenginin bulaşması güçleşir. Çünkü uçtaki hassas deri parçası hastalık mikropları için başlıca teşkil etmektedir. 4- Uzvun ucunda derinin bulunmayışı tenâsülü uyandıran teharrüşleri de ortadan kaldırır ve çocuklarda istimna hevesi azalır. (4) 5- Kanser hastalığının isabetini azaltır. Çünkü, ğulfelerini daraltan kimselerde kanser illeti çok fazla görüldüğü tesbit edilmiştir. Şeriatı, sünnet olmayı emreden topluluklarda ise daha az görülmektedir. 6- Çocuklar ne kadar erken yaşta sünnet ettirilirse, yatağa işemeleri de o nisbette azaltılmış olur. (5) Kaynaklar: 1- Asım Efendi, Kamus, IV/602,G03. 2- Ali Kayıkçı, Kan Pıhtısı, II/14. 3- a.g.e., 114-115. 4- Dr.Fritz Khan, Tenasü! Hayatımız, sh.17. 5- Dr.Sabri Kabani, Cinsi Hayatımız, Bkz.Terbiyetü'I-Evlad, ı/1 1 5. |
20 Temmuz 2007, 16:43 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: Âdâb-ı Muâşeret
=AHLÂK ve ÂDAP= İbn Hacer şöyle der: Edep, söz, fiil ve davranış itibariyle takdir edilen ve övülen şeyleri yapmaktır. Bu, güzel ahlâk sahibi olmak demektir. "Hoş ve güzel karşılanan şeyleri yerine getirmek" veya "büyüklere hürmet etmek, küçüklere yumuşak ve şefkatli davranmak" diyenler olduğu gibi, edep kelimesinin "yemeğe davet" mânâsına gelen "medebe" den alındığı görüşünde olanlar da vardır. (438) Cüneyd'e (r.a.) edebin mahiyeti sorulduğunda, "güzel dostluk ve iyi muamele" cevabını vermiştir. (439) Bu itibarla sosyal ilişkilerde edebin önemi hemen göze çarpmaktadır. Hatta edep, büyük ve küçüğün kimliğini gösteren dış görünümdür. Bundan dolayı da çocuğa edep elbisesini giydirmek ahlâk eğitiminde öncelik sırasını taşır. Şair Salih b. Abdilkuddûs der ki: (440) Çocukluk döneminde eğittiğin kimse Suyunu alan ağaç gibidir. Nihayet görürsün onu taze yapraklanmış Kuruduğunu gördükten sonra onun. Bırakmaz yaşlı huy ve ahlâkını Girinceye kadar şu kara toprağa Cehaletten kurtulduğunda döner yine cehalete Tekrar nükseden kronik hastalık gibi. -------------------------------------------------------------------------------- (438) İbn Hacer, Feüvul-Barî, XIII, 2. (439) Şa'ranî, Tenbihu'l-Muğterrin, s. 41. (440) İbn Abdilberr, Camiu ve Fadlih, I, 86. Çocuk Eğitimi, F: 11 Muhammed Nûr Süveyd |
11 Nisan 2008, 11:19 | Mesaj No:9 |
aDaB - ı MuaŞeReT YÜRÜME ADABI Yolda, çarşıda yürümek bile insanın kişiliği için ölçü olabilir. Kur’ân-ı Kerim’de, büyüklük taslayarak yürüme yasaklanmaktadır: “Yeryüzünde şımarıklık taslayarak yürüme. Çünkü sen ne yeri delebilirsin ve ne de boyca dağlara erebilirsin.”1 “Allah’ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde sükûnetle, vakarla yürürler.”2 “İnsanlardan büyüklük taslayarak yüzünü çevirme, yeryüzünde çalımlı çalımlı yürüme. Şüphesiz ki Allah, her böbürlenen kendini beğenmişi sevmez.”3 Cenâb-ı Hak nasıl yürünmeyeceğini belirtirken, ne şekilde yürümek gerektiğini de ifade etmektedir: “Yürüyüşünde mutedil ol, sesini alçalt…”4 Hz. Lokman’ın oğluna yaptığı tavsiyelerde de bu konuya yer verilmektedir: “Yavrucuğum, böbürlenip çalımlı yürüme. Yolda yürürken, ne çok acele et, ne de ağır davran. Bu ikisi arasında ortalama bir ölçüyle yürü.” Kur’ân-ı Kerim’in en iyi uygulayıcısı, şüphesiz, Peygamber Efendimiz’dir . Ebû Hureyre şöyle anlatır: “Resûlullah , ayağının bütünü ile yere basardı, ayağında boşluk olmazdı. Bütün vücudu ile öne döner ve bütün vücudu ile geri dönerdi. Ne ondan önce, ne de ondan sonra O’nun gibisini (güzellikte) görmedim.”5 Hanımlara da özel bir tavsiye vardır. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Peygamberin (asm) hanımlarına şöyle buyurur: “Evlerinizde (vakar ile) oturun. Evvelki cahiliyet devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere yürüyüşü gibi yürümeyin.”6 Bu emirlerin sadece Allah Resûlünün hanımlarına ait olması düşünülemez. Onlar, mü’minlerin anneleri oldukları halde böyle olmaları istenirse, diğer Müslüman hanımlarından herhalde öncelikle istenir. Grup halinde yürümelerde, bir kişinin önden veya arkadan yürümesi arkadaşları arasında tenkit sebebi olabilir. Devamlı önde yürümeyi gurura yükleyen, arkadan gelmeyi de yakınlarını kontrol eden bir göze bağlayanlar çıkabilir. Bu meselede Peygamberimizin uygulaması ortadadır. Sahabelerin arasında yürür, alçak gönüllülüğünü gösterirdi. Uzun yola çıkacak kişilere de Peygamber Efendimiz , şu tavsiyede bulunur: “Üç kişi yolculuğa çıktıkları vakit içlerinden birini başkan seçsinler.”7 Dinimiz yol hakkına da çok değer vermektedir. Yolların lüzumsuz eşya ve insanlara zarar verecek şeylerden arındırılmasını istemektedir. | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
OKULLARDA “ADABI MUAŞERET” OKUTULMALIDIR ! | Nebevi Sevda | Adap-Edep-Ahlak | 6 | 28 Eylül 2022 09:25 |
İslâmda Muaşeret (Güzel Geçinme) Adâbı | enderhafızım | Adap-Edep-Ahlak | 0 | 13 Mart 2013 20:13 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|