|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi: 15 Temmuz 2009 (10:44), Konuya Son Cevap : 15 Temmuz 2009 (10:44). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
15 Temmuz 2009, 10:44 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | CEMALEDDİN EFGANİ / Mehmed Akif ERSOY CEMALEDDİN EFGANİ / Mehmed Akif ERSOY “Doğunun yetiştirdiği fıtratların en yükseği olmasa bile en yükseklerinden biri olduğu şüphe götürmeyen merhum Cemaleddin Efgani’ye dair birkaç söz söylemek istiyorum. İçimizde merhumu görmeyen çoksa da zannederim işitmeyen, bilmeyen yoktur. Muhtemeldir ki sevgili okuyucularımız şu satırlarda Cemaleddin’in özel hayatına, ilmi hayatına, siyasi hayatına ait malumat göreceklerini zannediyorlar. Hayır öyle etraflı bir tercümehali ileride yazarız. Benim bugün yapmak istediğim şey varsa o da hazretin pak hatırasına sürülmek istenen bir lekeyi, bir bühtan pisliğini göstermek, onun mahiyetini, nereden geldiğini tetkik etmektir. Cemaleddin’in basılmış ve basılmamış bir çok risaleleri, makaleleri, konuşmaları varsa da merhumun en büyük en kalıcı eseri bence Mısır müftüsü Muhammed Abduh’tur. Evet, Şinasi millete en muazzam hizmetini Namık Kemal’i yetiştirmek suretiyle yerine getirdiği gibi Cemaleddin’de İslam alemine en kıymetli bir yadigar olarak merhum müftüyü [Abduh] bırakmıştır. Şeyh Muhammed Abduh ölmüş yüreklere gayret ruhu, şehamet ruhu üfleyen sihirli beyanı, o çoşkun feyzi hangi kaynaktan alıyordu? Şüphesiz büyük üstadı Cemaleddin’in düşüncelerinden. Cemaleddin’in İstanbul’a birinci gelişi Ali Paşa’nın sadrazamlığına rastlamıştı. Merhum Afganlılara mahsus o sevimli kıyafet içinde olarak Paşa’nın meclisine girer, en yüksek şeref mevkiini ihraz eder, kimsenin nail olamayacağı hürmeti görürdü. Bununla beraber Cemaleddin’i takdir eden yalnız Ali Paşa değildi. İstanbul’un bütün emirleri, vezirleri, büyükleri adetce, kıyafetce, dilce kendilerine bigane gelmesi icap eden bu zatın ilmine, diyanetine, alicenaplığına hayran olmuşlardı. Aradan altı ay kadar bir zaman geçince Cemaleddin, Meclis-i Maarif azalığına getirildi. Bu memuriyetinde maarifin yaygınlaştırılması için düşündüğü vasıtaları pervasızca söyledi ki arkadaşları bunun görüşüne iştirak etmiyordu. Zamanın şeyhulislamı bulunan zat Cemaleddin’in fikirlerini özel menfaatlerine aykırı gördüğü için fena halde kızıyor, zavallıyı gözden düşürmek için vesile arıyordu. 1287 Ramazınında idi ki Darulfunun müdürü Tahsin efendi [Mösyö Tahsin] merhim Şeyh’den fenlerin ve sanatların teşviki yolunda bir konuşma yapmasını istemişti. Cemaleddin türkçesinin o kadar iyi olmadığını ileri sürererk mazur görülmesini istemişse de berikinin ısrarı üzerine muztar kalarak etraflı bir konuşma tertip etmiş, bununla beraber zemen ve zamana uygun olup olmadığın anlamak için önceden memleketin ileri gelenlerine göstermişti. Darulfunun açılacağı gün Cemaleddin’in konuşmasını dinlemek için İstanbul’un emirleri, alimleri, eşrafı kamilen toplanmıştı. Şeyhulislam da cemaatın içinde bulunuyordu. Cemaleddin konuşma kürsüsüne çıkınca olanca dikkatini konuşmanın içinde kötüye yorulmaya müsait bir iki cümle yakalamaya hasretmişti. Cemaleddin konuşmasında diyordu ki; “İnsani kazanımlar canlı bir bedene benzer. İnsanoğlunun ürettiği sanatların her biri o bedenin bir uzvu mesabesindedir; mesela iktidar bir yönetim için, bedende iradenin merkezi olan beyin gibidir. Demircilik kol, çiftcilik ciğer, gemicilik ayak gibidir...” Cemaleddin bu gibi basit benzetmelerle bütün uzuvları saydıktan sonra şu neticeyi veriyordu; “ İnsanoğlunun saadeti bu suretle teşekkül eder. Cismin hayatı ise ruh ile kaim olmasına nazaran bu cismin, yani insanoğlunun saadet ruhu ya nübüvvet ya da hikmet [felsefe/bilim/sanat] ile olur. Lakin bunlar başka başka şeylerdir. Nübüvvet [peygamberlik] bir ilahi lutüftur ki çalışmakla elde edilemez. Cenab-ı Hak mahlukları arasında her kimi isterse bu lutfa mazhar kılar; “Allah peygamberliği kime vereceğini daha iyi bilir.” [En’am, 6/124] Hikmete [felsefe/bilim/sanat] gelince bu fikir üretmekle, bilgi öğrenmekle olur. Sonra nebi hatadan masumdur, halbuki filozof hataya düşebibilir. Bir de peygamberin hükümleri batıl vesveselerin hucümundan ilahi ilimle korunmuştur. Bunları kabul etmek imanın temel şartlarındandır. Filozofların görüşlerine gelince, bunlara tabi olmak kesinkes şart olmayıp, ilahi şeriata ters olmamak şartıyla ve akla uygun olanları kabul edilebilir...” İşte Cemaleddin’in nübevvete ait olmak üzere söylediği sözler bundan ibarettir ki İslam alimleri icmaıyla sabit olan hakikata tamamıyla uygun olduğu halde şeyhulislam, merhumdan intikam almak için “Cemaleddin nübüvvet bir nevi sanattır diyor” şaiyasını çıkardı, bunu teyid için de “nübüvveti sanatlara dair verdiği bir nutukta zikretti” dedi. Daha sonra camilerde vaizlere Şehy’in aleyhinde yürümelerini emretti. Zavallı Cemaleddin aleyhindeki sözlerin sırf iftira olduğunu, hakikatın meydana çıkması için şeyhulislam ile muhakeme edilmesi lazım geleceğini söylediyse de kimseye dinletemedi. Mesele gazetelerin ağzına düştü, bunların bir kısmı şeyhulislamı, bir kısmı Şeyh’in lehinde idare-i kelam etti. Nihayet merhumun sevdiklerinden bır kısmı ona sabır ve sukunet tavsiye ettiler. Zaman bu gibi haksız şayiaları hükümden düşürür, hakikatı meydana çıkarır dedilerse de dini gayreti ilmi kadar yüksek olan Cemaleddin bir türlü duramadı. Herhalükarda şeyhulislamla muhakeme edilmesini ısrarla istedi. Sonuçta, ortalık durulunca kadar daha sonra isterse geri dönmek üzere İstanbul’u terk etti. Zavallı Cemaleddin her manasıyla mazlum bir halde İstanbul’u terk ederek Mısır’a gitmeye karar verdi. İşte merhumun ne zaman bahsedilse “ilmine, faziletine, siyasetine söz yoksa da ne yazik ki mulhid [dinsiz] idi, nübüvvete inanmazdı” derler ki anlamadan, dinlemeden söylenen bu sözlerin nereden çıktığı görülüyor...” Kaynak: Mehmed Akif; Sırat-ı müstakim, IV, sayı; 90, (17 Cemaziyelevvel 1328] |
Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Akılsız Bedenler | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 1 | 2305 | 20Haziran 2017 01:11 |
Kibir hastalığı / mevlüt hönül | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 2213 | 24 Mayıs 2016 17:24 |
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 2019 | 19 Mayıs 2016 23:06 |
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 2010 | 19 Mayıs 2016 23:02 |
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 1971 | 19 Mayıs 2016 22:59 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
MEHMED dizisi | Nebevi Sevda | Nebevi Sevda/Kişisel | 2 | 26 Kasım 2024 21:25 |
Mehmet Akif Ersoy Konular ve Şiirleri - Medineweb | inzar | Makale ve Köşe Yazıları | 23 | 12 Mart 2022 19:10 |
M.Akif Ersoy'dan / Medineweb | Seleme | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 51 | 12 Mart 2022 19:08 |
Mehmet Akif Ersoy | mehmet akif2 | Serbest Kürsü | 2 | 12 Mart 2014 19:01 |
Mehmet Akif Ersoy - Safahat | enderhafızım | Tarih | 0 | 08 Nisan 2013 18:18 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|