Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.PEYGAMBERLER-ASHAB-I KİRAM-ALİMLER.::. > Peygamberler-Ashab-ı Kiram-Alimler > Alimler(Rh)

Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi:  28 Ağustos 2009 (20:37), Konuya Son Cevap : 06 Kasım 2012 (19:39). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 28 Ağustos 2009, 20:37   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:48
Mesaj: 5.077
Konular: 295
Beğenildi:128
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cehalet, Çıkar ve Korku/Ali ŞERİATİ

Cehalet, Çıkar ve Korku/Ali ŞERİATİ

Tevhid ise evrensel bir düşünce birliği...

Benim inancımda bütün beşerî sapmaların -ahlâkî bakımdan ya da psikolojik ve insanî teşhisler bakımından- kökleri bu üç etkende bulunmaktadır. Eğer dördün*cü bir etken daha bulursanız bana bildirin. Bu etkenler hem insan bireyini bozmakta, hem de toplumu pislikle*re, düşünsel sapmalara ve ahlâkî bozukluğa düşürmek*tedir.



Bireyin ve toplumun bozulması, ikisi de birdir. Çün*kü hıyanet eden kimse sadece toplumu mutsuz etmekle kalmaz, kendisini de hain durumuna getirir. Albert Memmi’nin dilinden şöyle demiştim; “Sömürgeci, sadece Doğu ülkelerini ileri ve uygar insan haline getirmekle kalmamış, kendisini de insan şeklinden sömürgeci şekli*ne sokmuştur.” Bir malı çalan bir hırsız, kendisinin çok daha değerli bir servetini yitirmiştir ki bu insanî sada*kattir.



Toplumsal etken bakımından, sınıf çatışmasını, te*kelci düzeni ve sömürü düzenini sapmaların etkeni ola*rak aldım ve söyledim. Ama burada konuyu ahlâki ve bi*reysel etken olarak ele alıyorum. Aynı sınıfsal düzende sömürülen sınıfında yer alan ve adaletsizliğe karşı sava*şım yerine boyun eğip dua ettiğini gördüğümüz bireyin davranışı korkudandır, korku ise tehlikeden. Onun bo*yun eğmesi ve hoşnutluğu, onun durumunun açıklaması değildir. Öyle ki yoksul, ırgat, köylü ve işçi sınıfının, ör*neğin derebeylik ya da sermayedarlık düzeninde sömü*rüldüğü yolundaki eleştiriye ve işçiye “Bu ay işimiz var ama günlük olarak beş tümene razı mısın değil misin?” denilmesine, başka bir yol bilemediği için işçinin de kabul etmesine karşı dinî düşünürlerden biri şöyle cevap vermektedir; O, sermayedarın teklifini kabul ettiğinde, sömürü söz konusu olamaz; zorlama yoktur, seçim var*dır. Her iki taraf da hoşnutsa şerî bakımdan da bir sorun yoktur, çünkü bu sömürü değildir. Bir baskı olmadığı için burada kimseye zulmedilmemiştir! Kimse çıkıp da, hoş*nutluk adaletse, öyleyse bütün fesat mekânları, güven mekânlarıdır, çünkü tarafların hoşnutluğu söz konusu*dur. Eğer bu ırgat, bu öneri karşısında boyun eğerse, onun boyun eğip hoşnut olmasına neden olan şey korku*dur. O, öneriyi kabul etmezse elindekileri de yitirmekten korkmaktadır. Bu ‘baş eğme ve zoraki hoşnutluk düze*ni’ni değiştirmek isterse her şeyini yitirecektir.



Sömürücü sınıftaysa, sömürücüyü başkasından ya*rarlanmaya iten etken çıkardır; bir duygu, kişisel ve ahlâkî bir eğilim ve insanî bir sürükleniş olarak söylüyorum bunu. Bireysel ve toplumsal etken ayrılmaz olmakla birlikte, burada amaçladığım bireysel etkendir. Çünkü burada insanbilimsel bir konudan söz edilmektedir, ta*rihten değil; ruhbilimden söz edilmektedir, zihinsellik*ten [Subjectivite] söz edilmektedir, özdeşlikten [objektivite] değil. Söylediğim gibi, insan ve çevre arasın*da [bilinç, insan iradesi, tarihsel ve toplumsal etken] kar*şılıklı neden-sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Yani her ha*reketteki tam etken, çevre baskısıyla insanın seçme öz*gürlüğü arasındaki ilişkide ortaya çıkan edim ve etkilen*meden ibarettir.



Burada öğretim yöntemi açısından, insandan -bir et*ken olarak- söz ediyorum ve insan etkenini bağımsız ola*rak algılıyorum; her ne kadar bilimsel açıdan insan, ne*den olmakla birlikte aynı zamanda sonuç ve tam tersi olsa da. Koruma ve kazanmaya da sahip olma ve isteme biçiminde görünüm kazanan korku ve çıkar etkeni [ki bir insan gerçekliğinin olumlu ve olumsuz iki yönü*dür], insanları sınıfsal, ruhsal ve ahlâkî bakımdan dört tipe [temel] ayırmaktadır [İslam-Şinasi’de üç tip demiş*tim]; Kurt, tilki, fare ve koyun. Fare kimdir? Halkın azık ambarına doluşup yemeye koyulan, doyunca çalmaya, gizlemeye, depolamaya [hazine oluşturmaya] girişen ve para yığmaya başlayan -oysa yığıp gizledikleri ne ye*meye yarar, ne da başka bir işlerine- ve gereksinimlerin*den ve kapasitelerinden fazla şeyi toplayıp depolayan kimselerdir fareler. Sermayedar ve sömürücü dünyalıkçı faredir; paranın kuludur, dişlerinin fazla gelişmemesi için sürekli olarak kemirmelidir, eğer kemirmezse, dişle*ri olağan üstü uzayıp onu incitir. Bu yüzden herşeyi, halıyı, tahtayı, kitabı kemirip un ufak eder. Hem de gereksi*nimini karşılamak ve açlığını gidermek için değil, hasta*lığını yatıştırmak için; çünkü dişleri anormal ve hastalık şeklinde gelişmektedir. Fare, parayla aline olanların ve eşekizmin şerrine tutulanların sembolüdür.



Faiz yiyici tip hakkında Kur’an’ın şeytanın çarptığı şeklindeki tabiri, insanın para yoluyla alinasyonunun tam anlamını vermekte olup sözel bakımdan ve söyleyiş olarak da ahlâkçı sosyalistlerin burjuvalar ve para tut*sakları hakkında söylediklerini anlatmaktadır. Oysa uzun uzun anlattıklarını Kur’an iki kelimeyle dakik ola*rak ortaya koymaktadır.



Bu yüzden, bilinç ve sorumluluk konusunun günde*me geldiği insanî bakımdan -ahlâk, ruhbilim ve insan*bilim konusunda- mülkiyet düzeninin, sınıflarda ve so*nuçta da bireyi yöneten ya da yönetilen, sömüren ya da sömürülen sınıfa yerleştiren toplumsal çevre zorlama*sında etken olduğu doğrudur. Toplum, bireyi ırgat ya da faizci, işçi ya da sermayedar kılmıştır. Yoksulluğu, yok*sulun seçiminin değil, sınıfsal düzenin yarattığı doğru*dur, ama ben yoksulluk üzerine değil, yoksul üzerine, zulüm üzerine değil, mazlum üzerine konuşuyorum bu*rada. Yoksulluğa niçin katlanmaktadır? Niçin zulmü ka*bullenmektedir? Niçin reddetmemektedir?



Ya bilmemektedir; Cehalet.



Ya da korkmaktadır; Korku.



Ya da bireysel bir ayrıcalık -sınıfının yazgısından ayrı olarak- kazanma umuduyla uyum göstermektedir; Çı*kar. Bu yüzden söz konusudur sorumluluk. Ben’in insanî asaletine inanılmadan sorumluluğun bir anlamı olamaz.



Cehalet ise -ki kimi zaman sapma etkenidir ve kitlede çoğu zaman bu etken işbaşındadır- bilimlerin, fi*zik, hukuk ya da fıkıh gibi maddi ya da insanî veya dinî bilimlerin olumsuzlanması anlamına gelmez. Tersine in*sanın onunla tanımlandığı özel bir bilinçtir bilimlerin olumsuzlanması. Bir aydında gözlemlediğimiz özel bi*linç, gerçeklikleri bilmekten ya da zihinde bir şeyin şeklinin belirmesinden ibaret olmayıp hidayet ilmidir; olma bilgisidir; aydın görüşlülük, aydın düşüncelilik, hakkı bulmak ve yönü teşhis etmektir bu bilinç. Bu, insanî ve toplumsal sorumluluğun yarattığı bilinçtir. Bu bilinç, tahsille, öğrenimle, kitapla ve incelemeyle ka*zanılmaz; her ne kadar onu güçlendirmede etkiliyse de... Bu bilinç, dünya görüşünden kaynaklanır.



Bütün düşünürlerin ve ayrıca peygamberlerin sözü*nü ettikleri şey, bu bilincin varlığıdır. Yunan’da sop*hia, Zerdüşt dininde men ve Veda mezheplerinde vid*ya, Kur’an’da [İslamî kitaplarda değil] ise hikmet bu*dur.



Bu, günümüzde Avrupalı düşünürlerin Promethe*usçu bilgi dedikleri şeyin aynısıdır. Bu, Prometheus’un gökten getirip insana bağışladığı tanrısal bir ateş; ateş gibi ısı [hareket] ve ışık [görüş] doğuran bir bilgidir.



Peygamberler insana hikmet vermek için gelmiş*lerdir. İlk İslam’ın dilinde [Kur’an ve hadis] ilimden söz edildiği her yerde bu bilgi amaçlanmaktadır. Işığa ben*zetilen bu bilgidir; yoksa fizik, toplumbilim, fıkıh ve usul bilimdir, görüş ve aydınlık değil. İlim, çok öğretmek ve öğrenmekle elde edilen bir şey değil, Allah’ın dilediğinin kalbine düşürdüğü ışıktır.



Bu, bir bilginde bulunmayabilen insanî özbilinçdir; okuma yazması olmayan biri de ona mazhar olabilir. Be*devi Ebuzer’de varken akademisyen olan İbn Sina’da olmayan, bu bilinçtir.



İşte bu bilinç, bir ateş gibi, cehalet gecesinde uykuya dalmış uyuşuk kitleye düşüp hepsine yön bağışlar, hepsini harekete geçirir, herkese toplumsal sorumlu*luk duygusu kazandırır ve bireye -bilgili ya da bilgisiz bireye- kendi çağında, kendi halkı içinde peygamberce bir yükümlülük verir.



Peygamberler, tarihte aynı şeyi yüklenmişlerdi ve bugün de, peygamberlerin varisleri olan aydınlar yük*lenmektedirler. Bu ilmin -ışık, ısı, ateş ilminin*- olumsuzlanması cehalettir, mutsuzluklardan ve boyun eğmelerden büyük bir bölümünün nedenidir.



Tevhid ise evrensel bir düşünce birliği ve bir dünya görüşü anlamında bu ilmin alevleniş merkezi olabilir;



“Ki mübarek bir zeytin ağacından yakılır ki o ağaç ne güneşin doğusundadır, ne de batısındadır. O ağacın yağı, ateş dokunmaksızın neredeyse aydınlık verecektir. Nur üstüne nurdur. Allah, dilediğini nuruna hidayet eder. Allah, insanlar için misaller getirir. Allah, her şeyi çok iyi bilendir.” [Nur Suresi, 35
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Akılsız Bedenler Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 1 2268 20Haziran 2017 01:11
Kibir hastalığı / mevlüt hönül Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 0 2195 24 Mayıs 2016 17:24
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 1 1978 19 Mayıs 2016 23:06
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 1 1992 19 Mayıs 2016 23:02
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 0 1938 19 Mayıs 2016 22:59

Alt 30 Ağustos 2009, 17:48   Mesaj No:2
Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:namzet davadar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7323
Üyelik T.: 23 Şubat 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 223
Konular: 22
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Cehalet, Çıkar ve Korku/Ali ŞERİATİ

Peygamberler insana hikmet vermek için gelmiş*lerdir. İlk İslam’ın dilinde [Kur’an ve hadis] ilimden söz edildiği her yerde bu bilgi amaçlanmaktadır. Işığa ben*zetilen bu bilgidir; yoksa fizik, toplumbilim, fıkıh ve usul bilimdir, görüş ve aydınlık değil. İlim, çok öğretmek ve öğrenmekle elde edilen bir şey değil, Allah’ın dilediğinin kalbine düşürdüğü ışıktır.



Bu, bir bilginde bulunmayabilen insanî özbilinçdir; okuma yazması olmayan biri de ona mazhar olabilir. Be*devi Ebuzer’de varken akademisyen olan İbn Sina’da olmayan, bu bilinçtir.

Anlayanlara çok güzel bir mesaj.
Alıntı ile Cevapla
Alt 06 Kasım 2012, 19:39   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.597
Konular: 582
Beğenildi:4826
Beğendi:6503
Takdirleri:25958
Takdir Et:
Standart Cevap: Cehalet, Çıkar ve Korku/Ali ŞERİATİ

İnsanlar arasında cahiller, mutlak, sınırlı ve donuk kafalıdırlar. Cahil için herşey daima, "budur, bundan başka bir şey değildir" olmuştur
Donmuş beyin, sabit kalıp ve sabit kapsamlarla doludur.

Dr. Ali Şeriati
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Çıkar boynundan at o ipi çocuk… enderhafızım Şiir Dinletileri 1 29 Nisan 2022 00:58
Aşk ve Sevgi... / Dr. Ali ŞERİATİ Esma_Nur Alimler(Rh) 1 15 Eylül 2021 12:12
ALİ ŞERİATİ HAKKINDA YUTKUNDUKLARIM Akyürek Alimler(Rh) 5 14 Kasım 2013 21:26
İnsan Olmadan İslam Adına ''ŞERİATİ'' Uygulamak? MERVE DEMİR Makale ve Köşe Yazıları 1 09 Kasım 2012 13:55
ŞAHADETTEN SONRA _ ALİ ŞERİATİ Arın Alimler(Rh) 1 31 Ekim 2012 12:44

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.