|
Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi: 22 Ekim 2012 (00:15), Konuya Son Cevap : 04 Eylül 2014 (18:59). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
22 Ekim 2012, 00:15 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | Sevginin kantarı fedâkârlıktır (Abdullah Zü’l-Bicâdeyn)(Çifte çul sahibi Abdullah) Sevginin kantarı fedâkârlıktır (Abdullah Zü’l-Bicâdeyn)(Çifte çul sahibi Abdullah) SEVGİNİN KANTARI FEDÂKÂRLIKTIR Fedâkârlık, kâmil mü’minlerin şiârıdır. Kulu Rabbine yaklaştıran en müstesnâ insanlık cevheridir. Sevginin en hassas ölçüsüdür. Diğer bir ifâdeyle, sevginin kantarı fedâkârlıktır. Nitekim, hakkında Peygamber Efendimiz’in: “O, Allâh’a ve Allâh’ın Rasûlü’ne hicret ederek çıkıp gelmiştir! O, evvâh’lardandır, yani Allâh’a çokça yalvaran ve Allah aşkıyla yanıp tutuşan biri-dir!” buyurarak iltifatta bulunduğu ve Tebük’te şehîden Rabbine kavuşmuş olan Abdullah el-Müzenî’ın hayatı, bir mü’minde fedâkârlık ufkunun nasıl olması ge-rektiğine dâir, çok ibretli bir misaldir. Abdullah el-Müzenî’ın babası öldüğünde ona hiç mal bırakmamış, zengin bir müşrik olan amcası, onu yanına alarak büyütmüş ve varlık sahibi yapmıştı. Lâkin müslüman olduğunu ona bildirdiğinde amcasının yaptığı ilk iş, bütün mal varlığını, üzerindeki elbiselerine varıncaya kadar Abdullâh’ın elinden geri almak olmuştu. Abdullah ise, kendisine yapılan bütün eziyet ve hakâretleri görmezden ge-lerek, yüreğindeki engin Peygamber muhabbetiyle bir gece yarısı, birini belinden aşağısına, birini de belinden yukarısına sardığı iki eski çul parçasıyla Medîne yol-larına düşmüştü. Uzun bir yolculuğun ardından Medîne’ye ulaştığında ise eli-ayağı parça-lanmış, açlık ve susuzluktan tâkati kesilmiş, perişan bir hâlde idi. Rahmet Peygamberi, sabah namazı sonrası o mübârek sahâbîyi şefkat ve muhabbetle bağrına bastı. İsminin Abdüluzza olduğunu öğrenince de: “–Sen, Abdullah Zü’l-Bicâdeyn’sin! (Çifte çul/kilim sahibi Abdullah’sın.) Bana yakın yerde bulun! Sık sık yanıma gel!” buyurdu. Abdullah artık Suffe’de kalıyor ve Kur’ân-ı Kerîm öğreniyordu. Bir müd-det sonra Kur’ân-ı Kerîm’den birçok sûreyi okuyup ezberledi. Gönlündeki engin îman muhabbetiyle Allah Rasûlü Efendimiz’in etrâfında adetâ pervâne kesilen bu mübârek sahâbî, Tebük Seferi’ne çıkılırken kendisine şehâdet nasîb olması için Hazret-i Peygamber’den ısrarla duâ talep etti. Rasûlullah: “Ey Allâh’ım! Onun kanını kâfirlere haram kıl!” diyerek duâ buyurunca Abdullah: “–Yâ Rasûlâllah! Ben öyle istememiştim!” dedi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi: “–Sen Allah yolunda harbe çıkar da hummâya tutularak ölürsen, şehîdsin! Hayvanın seni düşürüp boynunu kırarsa, sen yine şehîdsin! Gam çekme! Bunlar-dan hangisi olsa, şehîdlik için sana yeter!” buyur¬du. Gerçekten onun şehâdeti, mûcizevî bir şekilde Allah Rasûlü’nün buyurdu-ğu sûrette tahakkuk etti; hummâya tutulup Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bu mübârek sahâbînin defin hizmetleriyle Allah Rasûlü bizzat alâkadar oldu ve onun hakkında: “Yâ Rab! Ben ondan râzıyım, hep râzı olageldim, Sen de râzı ol…” niyâzında bulundu. Bu manzaraya şâhid olan ve Efendimiz’in bu sahâbîsi için buyurduğu duâyı işiten Abdullah bin Mes’ûd da: “Ne olurdu bu kabrin sâhibi ben olaydım! Keşke oraya bu iltifât-ı Peygamberî ile gömülen ben olsaydım!” diyerek ona gıpta etti. (Bkz. İbn-i Hişâm, IV, 183; Vâkıdî, III, 1013-1014; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 227) İşte Allah yolunda gösterilen muhteşem bir fedâkârlık ve bu fedâkârlığa karşı sergilenen nebevî iltifat, muhabbet ve vefâ… Hiç şüphesiz her mü’min, Allah Rasûlü’in Abdullah Zü’l-Bicâdeyn’e gös-terdiği muhabbet ve alâkaya gıptayla bakar. Bu iltifâta lâyık olmanın yolu ise, Al-lah yolunda ihlâs ve samîmiyetle bâzı fedâkârlıklarda bulunabilmektir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, Allâh’ın rızâsına nâil olabilmemiz için ihlâs ve samîmiyetle fedâkârlıkta bulunmamız emredilmektedir. Gerçek bir sevginin büyüklüğü de, gerektiğinde sevilen uğrunda yapılan fedâkârlık ve girilen risk ile ölçülür. Çok seven biri, îcâbında canını verir de bir fedâkârlık yaptığı hissini bile taşımaz. Sanki borcunu ödüyormuş gibi tabiî bir hâlde bulunur. Şu hâlde, İslâm’ın bizlere telkîn ettiği fedâkârlık ufkuna sahip bir mü’min; Cömert, merhametli, mütevâzı, hizmet ehli ve ruhlara ebedî hayat aşısı ya-pan bir gönül doktorudur. Yine o, îsar sahibidir, yani kendisi de muhtaç olduğu hâlde, mü’min kar-deşlerini kendisine tercih ederek elindeki imkânları onlara devretme fazîletini gös-terebilen kimsedir. Yine fedâkâr bir mü’min, Allah yolundaki her hizmeti muhabbet ve şefkat-le îfâ eden bir ümit ve îman menbaıdır. O, ruhlara huzur bahşeden her gayretin en ön safında yer alır. Yine o, sözleri, davranışları ve örnek ahlâkı ile dâimâ Allâh’ın rızâsını talep hâlindedir. O, dertlinin, muzdaribin yanında, kimsesizlerin ve ümit-sizlerin başucundadır. Velhâsıl bütün güzel sıfatlar, fedâkâr bir mü’minde cem olmuş hâldedir. Bize örnek nesil olarak takdim edilen ashâb-ı kirâm da, yaşlısı ve genciyle Allah ve Rasûlü’nün muhabbetini kalplerine yerleştirmiş ve bu uğurda büyük fedâkârlık numûneleri sergilemiş fazîlet yıldızlarıdır. Bizler de onların fedâkârâne hayatlarından hisseler almalı ve ömrümüzü o fedâkârlık örnekleriyle tezyin etmeye çalışmalıyız. Çünkü onlar; yeri geldiğinde mallarını, yeri geldiğinde de canlarını hiçe saymakta bir an bile tereddüt göstermemişlerdir. Meselâ Bedir Harbi’nde Hazret-i Ebû Bekir, oğlu ile; Ebû Ubeyde bin Cerrah, babası ile; Hazret-i Hamza, kardeşi ile kılıç kılıca gelmiştir. Zira Allah muhabbeti, bütün fânî muhabbetleri bertaraf edecek derecede gönüllerine nakşolmuştur. Bu aşk ve heyecan iklîminde de, hiçbir dünyevî kayıp, onların îman muhabbetini sarsamamıştır. Yine Uhud günü, Ensâr’dan Sümeyrâ Hâtun’a iki oğlu, babası, kocası ve kardeşinin şehîd olduğu haberi verildiği zaman, o mübârek hanım, bunlara hiç al-dırış etmemiş, dâimâ Allah Rasûlü’in ne hâlde olduğunu merak etmiş ve ancak gönlü, Efendimiz’i gördüğünde huzûra ermiştir. İşte o fazîlet kervanından, fedâkârlığın hayatımıza nasıl aksettirilmesi ge-rektiğini gösteren zirve bir misal daha: Zorlu Tebük seferinin hazırlıklarının yapıldığı esnâda Medîne’de büyük bir kıtlık hüküm sürüyordu. Hâl böyleyken, Peygamberimiz’den bir an bile ayrı kalmaya dayanamayan ve Efendimiz’in; “Eğer Rabbimden başka, insanlardan bir dost edinmiş olsaydım, muhakkak ki Ebû Bekr’i dost edinirdim...” (Buhârî, Salât, 80; İbn-i Sa’d, II, 227) beyânının muhâtabı olan Hazret-i Sıddîk bütün malını getirip Efendi-miz’e hürmetle takdîm etti. Bu fedâkârlık karşısında Hazret-i Peygamber: “–Ebû Bekr’in malından istifâde ettiğim kadar başka hiç kimsenin malın-dan fayda¬lanmadım...” buyurdu. Bu nebevî iltifat karşısında Hazret-i Ebû Bekir gözyaşlarına hâkim olamadı. Âlemler Sultânı’na hitâben, O’na olan engin muhab-betinin gerektirdiği fedâkârlığı şu sözleriyle ifâde etti: “–Ben ve malım, yalnızca Sen’in için değil miyiz yâ Rasûlâllah?!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 11) Bunun üzerine Allah Rasûlü: “–Çoluk çocuğuna ne bıraktın yâ Ebâ Bekir?” diye suâl edince de büyük bir îman vecdiyle: “–Allah ve Rasûlü’nü (bıraktım yâ Rasûlâllah)!..” cevâbını verdi. (Tirmizî, Menâkıb, 16/3675) İşte fedâkârlık… İşte aşk ve muhabbet… Ashâb-ı kirâm, Hazret-i Peygamber’in etrâfında hizmet için âdeta pervâne kesilmiş, Allah yolunda bütün imkânlarıyla gösterdikleri fedâkârlıklarını; “Anam, babam, canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” sözleriyle perçinlemişlerdir. Bütün bu misaller ışığında bizler de, Allah ve Rasûlü uğrunda ne kadar fedâkârlık yapabildiğimizi derin derin muhâsebe etmek durumundayız. Çünkü İs-lâm nîmeti bizlere, bugüne kadar yapılan pek çok fedâkârlık sâyesinde gelmiştir. Bize düşen de, Cenâb-ı Hakk’ın bize ihsân ettiği istîdat ve imkânları son haddine kadar O’nun rızâsı yolunda aşk ve şevkle kullanabilmektir. Rabbimiz; rızâsına muvâfık, fedâkârâne bir hizmet ömrü yaşayıp huzûruna yüz akıyla çıkabilmeyi cümlemize nasîb eylesin... Âmîn… Bu yazı tüm metniyle Genç Dergiden Alıntıdır. |
Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
En Pratik Sağlık Bilgileri | Pratik / Faydalı Bilgiler | enderhafızım | 0 | 164 | 14 Ekim 2023 13:10 |
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... | Serbest Kürsü | su damlası | 3 | 2545 | 24 Kasım 2016 14:16 |
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2075 | 23 Kasım 2016 12:06 |
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... | İlahiler/Ezgiler | Esma_Nur | 1 | 2802 | 23 Kasım 2016 11:44 |
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2394 | 23 Kasım 2016 11:10 |
04 Eylül 2014, 18:59 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Sevginin kantarı fedâkârlıktır (Abdullah Zü’l-Bicâdeyn)(Çifte çul sahibi Abdul
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Abdullah Mursinin vefaatı :( | Esma_Nur | Taziye-İlan-Selamlaşma | 2 | 05 Eylül 2019 20:49 |
Abdullah Ali Basfar Hatim MP3 | enderhafızım | Sesli-Görüntülü-Dinle | 1 | 13 Ekim 2016 21:55 |
Hz. Abdullah bin Ümm-i Mektûm (r.anh) | Esadullah | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 09 Ekim 2012 13:18 |
ABDULLAH BİN HUZÂFE | Armagan | Ashab-Kiram(r.a) | 0 | 12 Mart 2010 02:24 |
Abdullah Faruki el Müceddidi Ks. | Farukim | Alimler(Rh) | 1 | 21 Eylül 2007 12:19 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|