Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Genel Konular > Bilgi Dağarcığı

Konu Kimliği: Konu Sahibi hattaboğlu,Açılış Tarihi:  12 Şubat 2009 (17:54), Konuya Son Cevap : 20 Kasım 2010 (16:27). Konuya 48 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Şubat 2009, 22:36   Mesaj No:31
Medineweb Sadık Üyesi
KARAKÖSE - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KARAKÖSE isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5710
Üyelik T.: 18 Aralık 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:44
Mesaj: 326
Konular: 48
Beğenildi:14
Beğendi:0
Takdirleri:53
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

Mesele osmanlı padişahlarının içki ile olan durumları değildir. mesele osmanlı padişahlarını insanüstü yapıp mübarekleştirme çabasıdır.
padişahlar açısındanda mesele saray hayatını hoş görme ve sarayda yaşayarak yönetmedir.
Fatihten sonra padişahlar divana bile katılmamışlar. bunun iki sebebi olabilir, ya divan üyeleri padişahın şerinden korktukları için konuşmuyorlardı yada padişahın sarayda yapacak daha önemli işleri vardı.

ben olayı tarihsel anlamda değerlendirmiyorum, sosyolojık olarak değerlendiriyorum. tarihe bakarsanız osmanlı padişahlarını yerin dibine sokanlarıda görürsünüz, gökteki yıldızların ötesine geçirenleride görürsünüz. oysa osmanlı padişahları ne gökteki yıldızlardırlar nede yerin dibindedirler. onlar saltanat sahibi bir kral nasıl ise öyleydiler. emmevilerde öyleydi abbasilerde, selçuklularda vs vs,

Siz halifelik ile saltanatı neden yanyana getirmeye çalışıyorsunuz anlamadım. Yavuz ile halifelik osmanlıya geçti diyorsunuz, bu peygamberin onaylayacağı bir halifelikmi acaba? ikincisi Yavuz müslüman olan bir topluma saldırdı, hemde yayılmacı bir politika gütmeyen, yönetimi babadan oğula değilde en başarılı komutanlar üzerinden devam eden müslüman bir toplum. böyle bir savaşla halifelik aldı öylemi?

yavuz memlüklere saldırırken yolda atından inmiş ve demişki peygamberimiz önümüzde yürüyor biz nasıl at üstünde gideriz. Bir peygamber düşününki bir islam toplumunu alıp başka bir islam toplumu ile savaşmaya götürüyor. ilginç değilmi?

Arkadaşlar ben osmanlı düşmanı değilim yanlış anlaşılmasın, ancak ben Hz.Ömer in halifeliği ile Yavuzun halifeliğini aynı görmem. Hz.Ömerin karşısına geçip Ömer Allahtan kork diye bağırabilirsin, hatta bu şekilde bağıranlar olmuşda ve Hz.Ömer sinirlenmek yerine kendi sorumluluğunun derdine düşmüş. Oysa Yavuza Allahtan kork dersen kefanı keserler.

Mesela Ömer bin abdulaziz mübarek bir adamdır, çünkü saray hayatını terk etti. çünkü karısının kolundaki bilezikleri bile beytülmala verdi. çünkü sofrasında iki çeşit yemek bulundurmamaya çalışırdı. ama emmevilerin diğer badişahları saray ağalarıdırlar.

Osmanlının ilk padişahlarını severim. osman bey temiz bir adamdır. ancak sonrası o kadar temiz değildir. Çünkü saray eğlencesiz olmaz. sarayda abdestle dolaşılmaz, o kadar cariyenin içinde abdestle dolaşan biri varsa bence o evliyaüstü biridir. sarayda içki olmak zorundadır, çünkü saray demek her türlü eğlence demektir. Ömer bin abdulaziz neden sarayı terk etti, çünkü sarayda sınır olamayacağını gördü. sarayda yaşıyorsan sofrana sadece çorba gelmez.
Osmanlı padişahları neden yabancı kadınlarla evlendiler, neden islam kızlarını tercih etmediler. neden saray dışından evlenmediler. kısacası bir aristokrat sınıfı, kaşeterya sınıfı gibi bir sınıf oluşmuştu sarayın duvarları içinde, halktan kopuk ve halktan ileri.

Ben 40 batman ekmek yiyip sabaha kadar namaz kılan adama iyidir demem. Ama yarım ekmek yiyip uyuyan adama iyidir derim. Osmanlı padişahları birinci madde ile parelel bir hayat yaşadılar kanısındayım.
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Şubat 2009, 23:18   Mesaj No:32
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:hattaboğlu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 210
Üyelik T.: 20 Eylül 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 131
Konular: 6
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

mutevaggil eline sağlık kardeşim..ama anlamayan yine anlamıyor maalesef..
--
algı dostum ithamların tamamen ezber ..sarayda eğlence yapılır (bu mantık) eğlence olursa içki de vardır.içki olursa zina da vardır..
ama dinimiz maalesef bu tür zan ve vehimlere onay vermiyor ..kesin bilmediğin şeyin ardına düşme diyor kur an.yanlışta olsa uydurma da olsa şu kaynak ta gördüm okudum ve buna inanıyorum demeniz daha güzel olur kanısındayım.
--
mete ninde dediği gibi itham edilen padişahlar hem dinde hemde dünyada otorite sahibi olanlar.bunların dini hassasiyetleri meşhur iken tam aksi gösterilmeye çalışılması manidardır..
--
bunun altında yavuz sultan selim han ın şiileştirme politikalarına koyduğu taş var gibime geliyor.karalamak için her yol mubah mantığı ile hareketle masabaşı yazılan tarihlere kardeşleri,mizin uyanıklıkla bakması lazımdır.
--
lakin başlıgı açan arkadaşın rüzgarlarının ne taraflardan estiği belli !...

rüzgara göre hareket etmek bize yakışmaz..o nu rüzgargülleri düşünsün..
dün ibni arabi ye üstad deyip bugun lodosun etkisi ile kafir diyene alkış tutan
dün tasavvuf=islam diyen bugun bodoslama nın etkisi ile 180 derece dönüş yapan düşünsün !!
konuyu kişiselleştirmeyin lütfen banlanırsınız yoksa.
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 11:54   Mesaj No:33
Medineweb Usta Üyesi
Armagan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Armagan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5753
Üyelik T.: 20 Aralık 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:97
Mesaj: 281
Konular: 65
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

BU YORUM BABAMA AİT:

neden bu kadar padişahları peygamber gıbı savunuyorsunuz anlamıyorum
lakın padısahlık zamanında olan tek içti şarap ve romdu
tarihi severım ve okudugum bazı eserlere göre ise osmanlı dönemınde padısahlar şarap kullanıyordu
sadece 4.muratın içki içmedıgını biliyorum
rakı vs ıckılerın o zamana bulundugu söylesende ben kenımce buna ınanmıyorum
ayrıca o padısahlar bızı nerelere kadar getırmıs oldugu ortada içki kullandı yada kullanmadı bunun sadece Allah ve kul arasında oldugunu düsününce bızım ıcın cokda sorun olmuyor sanırım

arkadaslar bu sadece babamın yazıları okuduktan sonrakı fıkrı sadece onun yorumudur bu sözlerin büyütülmesını ıstemem
sadece paylasmak ıstedim
__________________
..............................................
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:29   Mesaj No:34
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TıLSıM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6118
Üyelik T.: 09 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 53
Konular: 21
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

[B]
Osmanlı Padişahları içki içer miydi?

Kendimizi bildik bileli işittiğimiz bir terâne bu. Son günlerde yine gündeme getirildi. Her şey yaşlı ve afili bir gazete köşe yazarının Osmanlı hanedanının en yaşlı âzâsından naklettiği bir sözle başladı. Buna göre Sultan Hamid rom içermiş. Gazete yazarı, “Dedesini defalarca görmüş olan torunundan daha mı iyi bileceğiz?” diye de soruyor. Gel gör ki bunu söylediği iddia edilen Şehzâde Ertuğrul Efendi 1912 doğumludur. Sultan Hamid 1918 yılında vefat etti. Ertuğrul Efendi’yle biz de görüştük. Kendisinden bizzat işittiğimize göre, dedesi Sultan Abdülhamid’i ömründe bir defa, mahbus bulunduğu Beylerbeyi Sarayı’nda görmüş. O zamanlar beş yaşında imiş. Babası Şehzâde Burhaneddin Efendi ile beraber ziyaret etmişler. Dedeleri kendilerini kucağına alıp sevmiş. Ömründe bir defa o da beş yaşında iken gördüğü dedesinin rom içtiğini Ertuğrul Efendi bilir mi? Bunu nezaketen kendisine sormak istemedim. Belki başkasından işitmiştir. Ama Sultan Abdülhamid’i çok daha yakından tanıyan ve onu defalarca görmüş olan yakın çevresinden böyle bir şey işitilmiş değil.

İş burada bitecek iken, popüler bir gazetenin nevzuhur tarihçisi, Osmanlı padişahlarından hangisinin içki içtiğine dair bir yazı yazdı. Buradaki bilgiler onsekizinci asırda yaşamış bir şair-tarihçiden naklediliyordu. Osmanzâde Tâib, karışık hayatı sebebiyle müderrislikten atılmış; kulağı delik ve muhiti geniş bir müellifti. Sağdan soldan işittiklerini kitaplarına dercetmesiyle tanınır. Hele bu meselede Osmanzâde Tâib’in başlıca kaynağı olan Gelibolulu Âli’nin abartılı ifadeleri, ilmî çevrelerde çok ihtiyatla karşılanmıştır. Meselâ Şemsi Paşa’ya olan antipatisi, onu Sultan Murad’a rüşvet vermiş göstermeye kadar varmıştı. Osmanzâde’nin ikinci kaynağı ise dokuzuncu asırda yaşamış ve Mutezile mezhebine mensubiyetiyle tanınan Şiî Arap şairi Câhız. Bu da başka bir âlem. O zaman mahkemeye gitse, şâhidliği kabul edilmeyecek birisinin sözünü, şimdi biz mi kabul edelim?

Gelelim Osmanlı padişahlarının içki içip içmediği meselesine…

Bunu bilmek neredeyse imkânsız. Çünki Osmanlı padişahları, aileleri dâhil, hiç kimseyle beraber yemek yemezlerdi. Hatta buna dair Fatih kanunnamesinde hüküm bile vardır. Sultan Abdülhamid’in son senesine kadar da bu gelenek devam etti. Öyleyse padişahları içki içerken kimsenin görmesi mümkün değildir. Maamafih içmiş olabilirler. Peygamberler dışında hiç kimse masum sayılmaz. Herkes hatâ yapabilir, günah işleyebilir. Ama görmeden ve iyice bilmeden bir kimse hakkında hüküm de verilemez. Hele tarihçilerin sözüyle aslâ. Tarihçilerden bazıları belli kimselere yaranmak için tarihî hâdiseleri bile tahrif etmekten çekinmemişlerdir. Böylesine mahrem bir mevzuda, üstelik asırlar geçtikten sonra ne söyleyebilirler? Hele modern yazarların padişahların ağızlarına sayaç takmış edâsıyla konuşmalarına ne demeli! Maamafih ciddî Osmanlı tarihçileri, zaten böyle bir şey söylemiyorlar.

O halde bazı padişahların içki içtiğine dair rivayetler nereden çıkıyor? Bunlara itibar etmek mümkün mü? Asırlar öncesine ait hadiseleri bugün olmuş ve bizzat görmüşcesine hikaye etmek olacak iş mi? Halbuki İslâmiyet, kim olduğu bilinmeyen, hatta fâsık birisi bir haber getirirse, buna hemen inanmamayı emrediyor. Bir müslümanın gizli işlediği günahı bile gelip başkasına anlatan kimse fâsıktır. Sözüne inanılmaz, güvenilmez.

Benzeri iddialar önceki müslüman hükümdarlar için de ortaya atılmıştır. Meselâ bazı Emevî ve Abbasî halifeleri için söylenmedik söz bırakılmamıştır. Halbuki bunların hepsi iman ve ahlâk sahibi âdil insanlardı. Evet, içlerinde tek tük nefislerine mağlup olup sefih bir hayat yaşayanlar çıkmıştır. Fakat, bunların da İslâmiyete zararları olmamış, nihayet nefislerine zulmetmişlerdir. Buna da etraflarındaki devlet ricâli sebebiyet vermişti. Sonra gelen bazı tarihçiler, zamanlarındaki idarecilere yaranmak için bunların hatâlarını şişirmiş: hatta bu uğurda hadîs bile uydurmuşlardır. Bazı Osmanlı tarihleri de, zaman yakınlığı ve sınır komşuluğu bakımından bu tarihlerden tercüme edilmiş ve onların tesiri altında kalmış olduğundan, aynı yanlışlıkları tekrarlamıştır. Nevzuhur tarihçimizin kaynağı, Ömer bin Hattab’ın içki içtiği için cezâ alanlardan birisi olduğunu yazıyor. Şarap haram edilmeden önce Hazret-i Ömer içki içmiş olabilir. Ama haram kılındıktan sonra içki içtiği, hele cezâ aldığı hiçbir yerde geçmez. İslâmiyetin peygamberlerden sonra en üstün tuttuğu ikinci zât için böyle bir iddiaya lâ havleden başka ne denir! Ancak Mutezile itikatı ve Şiî görüşlü Câhız’dan böyle bir şey beklenir.

Bugün çok sıradan insanlar, içkiyi haram bilip içmezken, hayatlarını İslâmiyeti yaymak uğrunda sarfetmiş, ülkeyi hayır eserleriyle donatmış, dindarlıklarıyla menkibe kitaplarına geçmiş ve aynı zamanda müslümanların halîfesi olan Osmanlı padişahlarının içki içecek kadar zayıf iradeli olduğuna inanalım mı? Zaten bunu yazanlar da bazı padişahların sonradan tövbe edip içkiyi bıraktığını söylüyor. Hatâsını anlayıp dönmek de bir fazilettir.

İçki içen ilk padişah yaftası yapıştırılan Yıldırım Sultan Bayezid, Bursa’da Ulu Cami’yi ve kendi adıyla anılan câmiyi binâ etmiştir. Bizans İmparatoruna, İstanbul’da bir müslüman mahallesi kurulup, câmi yapılarak kâdı tayinini kabul ettirmişti. Meşhur mutasavvıf Emir Sultan ile sohbet etmiş, hatta O’na kızını vermişti. Sırp kralının kızıyla evlendi diye Yıldırım Sultan Bayezid’e kızıp, kendisini bu kızın içkiye alıştırdığını söyleyenlere ne diyelim? Padişahı içki içerken kim görmüş, belli değildir. Yaptığı siyasî bir evlilikti. Belki bir araya bile gelmediler. Padişah, onun sözüyle içki içecek birisi miydi? Doğrusu çok söz götürür. Diyebilirsiniz ki câmi de yaptırır, içki de içer. Evet bu mümkün. Ama bugün bana gösterebilir misiniz çevrenizde hem câmi yaptıran, hem de içki içen kaç kişi var?

Üstelik bu âdeti anne tarafından Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin torunu olup soyu Hazret-i Peygamber, Hazret-i Ebûbekr ve Hazret-i Ömer’e dek ulaşan Çelebi Sultan Mehmed, Sultan II. Murad, hatta İstanbul’u fethetmekle Hazret-i Peygamber’in övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmed ve velî lakabıyla tanınan Sultan II. Bayezid de devam ettirmiştir. Sekiz senelik saltanatını Ehl-i sünneti korumak için Safevîlerle savaşmak ve müslümanların mukaddes beldesi Hicaz’ın fethiyle geçiren Yavuz Sultan Selim ara sıra içer, ama hemen sarhoş olurmuş. Osmanlı ülkesini hayır eserleriyle donatan ve adaletiyle tanınan Kanuni Sultan Süleyman önceleri içermiş, sonra bırakmış. Eh, bu sözlere de pes demekten öte geçilemez.

İslâm hukukunda gayrımüslimlerin içki içmesi yasak olmadığı gibi, bunların içki alıp satması ve meyhane açması da serbest idi. Kanunî Sultan Süleyman zamanında Müslümanların ekseriyette bulundukları mahallelerde gayrımüslimlerin meyhane açması yasaklanmış; Sultan II. Selim zamanında buna tekrar izin verilmişti. Nitekim gayrımüslimlerin meyhanelerinden ve içki satışlarından vergi alındığı da gizli bir bilgi değildir. İşin aslından habersiz bazıları, bunu padişahlardan ilkinin dindarlığına, diğerinin de şaraba düşkünlüğüne bağlamışlar; hatta kendisine Sarhoş Selim demişlerdir. Yangında yanıp tekrar yaptırdığı saray hamamını gezerken tansiyonu düşüp kaymış ve beyin kanamasından vefat etmişti. Buna rağmen, “Sarhoş halde hamamda kız kovalarken öldüğü” bile söylenip yazılmıştır. Halvetî tarikatına bağlılığı ile bilinen Sultan II. Selim’in dindarlığı Selimiye Camiini yaptırmasından bellidir. Ayasofya camiini de esaslı tamir ettirmişti. Zaten nevzuhur tarihçimiz de padişahın içki içtiği halde beş vakit namazını kıldığını; sonradan şeyhinin telkiniyle içkiye tövbe ettiğini; hatta ölürken kendisine verilen ilacı; içinde içki vardır diye reddettiğini de yazıyor.

Amansız içki ve tütün yasağıyla meşhur Sultan IV. Murad da içki içmediği halde, mübtelâ olduğu gut hastalığının ağrılarını hafifletebilmek için hekimbaşı tarafından verilen afyon hülâsalarını (morfin) alırdı. Bu da kendisinde halsizlik ve uyuşukluk yapardı. Sendeleyerek yürüdüğünü birkaç defa görenler padişahın içki içtiğine hükmetmekten çekinmemiştir. Babası gibi Üskürdarlı Aziz Mahmud Hüdâî’ye bağlıydı. Selden yıkılmış olan Kâbe-i Muazzama’nın bugünki binâsını yaptırmış; Karaköy Arab Câmiini harab bir binâ iken şimdiki hâle getirmiştir.

Nevzuhur tarihçiler, yaptıkları istatistiklerle, Sultan II. Mahmud’un içkiye en düşkün padişah olduğuna karar vermişler. Halbuki Osmanlı Devleti’ni mutlak felâketten kurtararak âdetâ yeniden kuran bu padişahın da dindarlığına çok deliller vardır. İstanbul’daki bütün Sahâbe-i kiram kabirlerini bulup yaptıran, öte yandan Tophâne’de zarif Nusretiye Câmiini, Eminönü’nde Hidâyet Câmiini, Üsküdarda Adliye Câmiini, Arnavudköy’de Tevfikiye Câmiini inşâ ettiren O’dur. Vehhâbîleri işgal ettikleri Hicaz’dan çıkararak Hazret-i Peygamber’in kabri üzerine yeşil kubbeyi yaptıran O’dur. Hele Medine’deki Hücre-i Seadete hediye gönderdiği altın şamdan münasebetiyle yazdığı ve “Şemdan eyledim ihdâya cür’et yâ resûlallah..” diye başlayan na’tta Hazret-i Peygamber’e olan sevgisini çok içli ve edebî biçimde terennüm etmiştir. Ağır verem hastası iken, Çamlıca’da kızkardeşinin köşkünde fenalaşmış, “Beni bir câmiye kaldırın da, bari orada vefat edeyim” demiştir. Yeniçeri Ocağı’nı ve bununla organik bağı sebebiyle Bektaşî tekkelerini kapattığı için malum dedeler tarafından “Gavur Padişah” diye anılmış; yeni düzende yemleri kesilenler de bu hakaret sözüne dört elle yapışmıştı. İçki içtiğini de muhtemelen yine bunlar uydurmuştur.

Sultan Mahmud’un içki içtiği söylenen oğlu Sultan Mecid ise Medine’de Mescid-i Nebevî’nin bugünki hâlini yaptırmış; Kâbe-i Muazzamaya kâşî tuğla döşetmiş; Hırka-ı Şerif, Dolmabahçe, Ortaköy, Teşvikiyye gibi zarif câmiler binâ ettirmişti. Hasta yatağında iken Medine halkından gelen mektubu hürmeten ayağa kalkıp dinlediği meşhurdur. Üstelik Nakşî meşâyihinden Yanyalı İsmet Efendi’ye bağlıydı. Türbesinin Sultan Selim câmii avlusunda, ama Sultan Selim’inkinden daha alçak yapılmasını istemiş; Yanyalı İsmet Efendi tekkesi müridlerinin her Cuma gecesi türbesinde hatm-i hâcegân yapmasını vasıyet etmişti. Bu nâzik ve içli padişah, yine de iftiralardan kendisini kurtaramamıştır. Hele zamane bir tarihçisinin gözüyle görmüş gibi padişahın sarhoş olup hammallar tarafından küfeye konup saraya getirildiği sözüne ne denir! Sultan Mecid, içki içseydi, bunu müptezel şekilde yapmayacak kadar nâzik bir insan idi.

Yakışıklılığı, nazik ve demokrat tavırları ile modern Avrupa monarşilerindeki hükümdarları andıran Sultan V. Murad ise, amcası Sultan Abdülaziz’in feci ölümü üzerine ağır bir depresyon geçirmiş; şuuruna halel geldiği için tahttan indirilmişti. Bu halde bulunan bir insanın fiillerinden mesul tutulamayacağı âşikârdır. Kaldı ki kendisinin içki içtiği rivayeti, sağlam kaynaklarda geçmez. Nevzuhur tarihçinin de yazdığı gibi merhum Sultan Reşad içki içmezdi. Fakat keşke içki içseydi de, iktidarı İttihatçılara bırakmasaydı. Koca imparatorluk sayelerinde yıkıldı.

Hele, Üsküdar Yeni Câmiini ve şehrin iki yanında çok zarif iki çeşme inşâ ettiren, hattatlığıyla meşhur Sultan III. Ahmed ile Nuruosmaniye câmii inşaatını başlatan, Rumelihisarı, Kandilli, Yeraltı, Beşiktaş Arab İskelesi, Üsküdar Mahmudiye, Defterdarkapısı, Tulumbacılar Odası, Yalıköşkü câmi ve mescidlerini yaptıran Sultan I. Mahmud’un içki içtiğine dair hiç delil yoktur. Gelin görün ki yazar, Sultan Ahmed’in hangi balkonda hangi yastığa dayanarak kiminle rakı içtiğini, gözüyle görmüşcesine anlatıyor.

Günlük hayatı neredeyse saniyesi saniyesine malum bulunan Sultan Hamid’in içki, hatta rom içtiği bilinmiyor. Ama dinî hassasiyetinde hemen herkes müttefik. Zevcesi Behice Kadınefendi, padişahın helâdan çıkıp banyoya gidene kadar abdestsiz yere basmamak için teyemmüm edecek derecede dindar olduğunu söylemiştir. İttihatçılar, II. Meşrutiyet’i müteakip, Sultan Hamid’i halkın gözünden düşürmek için neler söylemediler.. Abdullah Cevdet, “Sultan Hamid hakkında yüz yalan uydurdum. Bazısına kendim de inandım” demekten kendisini alamamıştır.

Nevzuhur tarihçinin kaynağına göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada ıyş ü nûş ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa’yı ışret sırasında katletmişti". Yazar ıyş ü nûş kelimesini içki âlemi; ışret kelimesini de içki diye tercüme etmiş. Sultan IV. Murad’ın şeyhülislâmı Zekeriyazâde Yahya Efendi’nin "Mescidde riyâmişler etsin ko riyayı/Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai" beytini yazarak “Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğiz?” diyor. Divan edebiyatından ve tasavvuftan biraz anlayan, bunu değerlendirmekte zorluk çekmez. Şair ve tarihçilerin kullandığı ıyş ve ışret, sâki ve bâde gibi kelimeleri şahid gösterip de bu hükmü vermek tamamen hatâlıdır. Divan şiirinde meyhane tekkeyi; sâki sevgiliyi ve şeyhi; bâde ve şarap ise ilahî aşkı sembolize eder.

Iyş, yaşamak; ışret, eğlence ve cümbüş demektir. İkisi de arapçadır. Eğlenmek illâ içki içmekle mi olur? Eşi dostuyla dinin izin verdiği şekilde eğlenmek yasak değil ki. Buna da ıyş ü ışret deniyor. Nûş, farsça içmek demek. Su için de kullanılır, şerbet için de. Dôlu eski türkçede içine su karıştırılan su dışındaki içecekleri anlatır. Ayrana da dôlu denirdi. Hatta Bursa’da askere ayran yapıp verdiği için Dôlu baba diye bilinen bir evliyânın kabri vardır. Sâki yalnızca içki dolduran değil, su veren kimse için de kullanılır. Zaten sâki, arapça sulayan demektir. Arapçada da “şarap” şürb edilen, yani içilen şey demektir. Şerbet, çorba, meşrubat, şurup gibi kelimeler hep aynı köktendir. Kur’an-ı kerimde içilmesi yasak olan hamr’dır. Fermantasyona uğramış içki demektir. Biz bugün buna şarap diyoruz. Ama eski metinlerde “şarap” içilecek her şey için kullanılır. Lisanını ve kelimelerini bilmeden bir devir hakkında rastgele hüküm vermek ne kadar hatâlı!

Üstelik İslamiyette üzüm ve hurmadan yapılan şarap ve bundan elde edilen alkol kesinlikle haram olan bir içkidir. Bunun dışında bazı alkollü içkiler vardır ki kimi âlimler bunların ilaç ve ihtiyaç için sarhoş etmeyecek mikdarını içmeye cevaz vermiştir. Rom da bu kabildendir. O halde neyin ne için içildiğini bilmeden ahkâm kesmemek lâzım.

Peki bu iddiaların maksadı ne olabilir? Muhtemelen muhafazakâr çevrelere mesaj verilmek isteniyor. Nasıl bir mesaj? İki ihtimal var: Birincisi, “Sizin çok övdüğünüz Osmanlı padişahlarının hâline bakın! İçki içerlermiş. Demek ki iyi insanlar değilmiş. Dolayısıyla temsil ettikleri değerler de böyleymiş. Gerçeği öğrenin!”. İkinci ihtimal, “Bakın, dindarlıkları herkesçe malum olan Osmanlı padişahları bile içki içmiş. O halde siz de inad etmeyin, yolunda olduğunuzu söylediğiniz padişahlar gibi yapın!” Görülüyor ki bunlar abesle iştigalden başka bir şey değil. Her şey biraz da Osmanlı padişahlarını her istediğini yapabilen Avrupa krallarına benzetmekten kaynaklanıyor. El-insaf!

Son devir ulemâsının büyüklerinden Seyyid Abdülhakim Efendi hazretleri dermiş ki: “Osmanlı padişahları, kendilerinden önceki hükümdarlar gibi değildir. Hepsi dindar insanlar idi. Dini muhafaza ettiler. Dinin direği idiler. İçlerinde bir tane kötü yoktur. Ama aralarında derece farkı vardır.” Sevdiği ve büyük bildiği atalarına hakaret edilmesi, insanları incitmez mi? O halde müslümana düşen hüsnü zan etmektir. Kendilerini savunacak durumda olmayan tarihî şahsiyetler hakkında ileri geri konuşmak insana yakışmaz. Hele dedikodu ve iftirâdan kaçınmak, sadece dinî değil, herkesin uyması gereken ahlâkî bir vecibe olduğu unutulmamalıdır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:31   Mesaj No:35
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TıLSıM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6118
Üyelik T.: 09 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 53
Konular: 21
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

Osmanlıya yapılan iftiraların sebebi

Yıllardır belli aralıklarla, Osmanlı Devleti’ni kötülemek, padişahlarını; hainlikle, zevk safa içinde olmakla, içki içmekle daha nice akıl almaz ithamlarla aşağılamak gelenek halini aldı. Osmanlı Devleti’nin kendi milletine ve diğer milletlere hizmeti, dünya barışını, huzuru, güveni sağlamaktaki katkıları ortadayken; Padişahların, yukarıda iddia edilen hususlarla uzaktan yakından ilgileri olmadığı tarihî bir gerçek iken bu rutin saldırıların sebebi neydi?

Öğrencilik yıllarımdan beri hep bu sorunun cevabını aradım. Sonunda buldum. Sorunun cevabını zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, Osmanlı’nın 700. Yıl Kutlamaları münasebetiyle 4-8 Ekim 1999 tarihleri arasında yapılan XIII. Türk Tarih Kongresinde veriyordu. Sayın Demirel yıllardır merak ettiğim sorunun cevabını özetle şöyle veriyordu:


“Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Osmanlı kötülendi. Bunun bir sebebi vardı. Din kuralları ile idare edilen bir devletin yerine, Batı hukukunun esas alındığı Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Yeni devleti oturtmak, sağlamlaştırmak için böyle yapılmak mecburiyeti vardı. Artık Cumhuriyet oturdu. Tehlike kalmadı. Hâlâ Osmanlıyı kötülemeye devam etmenin bir manası kalmadı. Bunun kimseye faydası yok...”

“Hâşâ, sümme hâşâ!..”
Bu cevaba paralel bir hadiseyi de hanedan mensubu rahmetli Fethi Sami Bey’den birkaç yıl önce bizzat dinlemiştim.

Fethi Sami Bey ve ailesi, 1922 yılında kendi istekleri ile yurt dışına çıkarlar. Babası Sami Bey, bir Osmanlı zabiti. Avrupa’da iken, Türkiye’de hanedan mensuplarına çok ağır suçlamaların yapıldığını üzüntüyle takip ederler.

Kırklı yıllarda, zamanın Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bir toplantı için Almanya’ya gider. Sami Bey aynı zamanda sınıf arkadaşı olan ve kendisini çok yakından tanıyan Tevfik Rüştü Bey’i bir toplantıda yakalayıp herkesin duyabileceği tonda bir sesle şöyle der: “Tevfik Rüştü Bey, sen benim çocukluk arkadaşımsın. Beni ve mensubu olduğum hanedanı çok yakından tanırsın. Herkesin huzurunda sana soruyorum: Ben ve babam hain miydi, dayım Sultan Vahidettin hain miydi?”

Dışişleri Bakanı T. Rüştü Aras şöyle cevap verir:
“Hâşâ, hâşâ, sümme hâşâ! Ne siz hainsiniz, ne de diğer hanedan mensupları. Asırlarca Türk milletine hizmet etmiş çok değerli bir hanedansınız. Ancak şunu unutuyorsun Sami Bey. Biz bunları söylemeyip de sizi methetseydik, bize demeyecekler miydi, ‘Bunlar madem bu kadar iyi insanlardı, niçin yurt dışına gönderdiniz? Niçin yeni bir devlet kurdunuz?’ Özür dilerim, yeni devleti kabul ettirebilmek için bunları söylemek zorundayız...”

Hanedan mensupları bunun farkındaydılar. Asırlarca, halkına, hatta bütün milletlere hoşgörü ile yaklaştıklarından, başlarına gelen bu hadiseye de hoşgörü gösterdiler; tevekkülle karşıladılar. Ömürleri boyunca, Türkiye Cumhuriyetinin aleyhinde en ufak bir faaliyette bulunmadılar.


Sabah Gazetesi yazarlarından Murat Bardakçı’nın “Şahbaba”da verdiği şu vesika, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün de farklı düşünmediğini göstermekte: “Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Suat Bey’in ‘Vahideddin’in füc’eten vefat ettiği şimdi haber alınmıştır’ yazan telgrafı Ankara’ya geldiği sırada, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, Adana’daydı...Telgraf hemen Adana’ya ulaştırıldı. Reisicumhur dostlarıyla yemeğe oturmuştu... Haberi işitince, ‘Çok namuslu bir adam öldü... İsteseydi Topkapı’nın bütün cevâhirini götürür ve öyle bir ordu kurup geri dönerdi ki...’ dedi.”

Sayın Ecevit bile vicdanının sesine kulak verip ahir ömründe, Osmanlıyı methedip, Vahideddin Han’ın vatan haini olmadığını söylemişti.

Bu samimi itirafta bulunanlar kimler: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı...
Yeryüzünün salih kulları...
Artık toplum olarak geçmişimiz ile barışma zamanı geldi. Çünkü hepimizin Osmanlıya şükran borcumuz var. Bugün, üzerinde oturduğumuz bu topraklar ve mensubu olduğumuz İslamiyet onların hediyesidir. Bunun için, onları her zaman hayır ile yâd etmemiz her şeyden önce bir insanlık vazifesidir.

Osmanlı sultanları sıradan insanlar değildi. Vatanseverlikleri, dindarlıkları, dürüstlükleri, idarecilikleri, ileri görüşlülükleri tarihî bir gerçektir. Sıradan insanlar olsalardı, devletin ömrü 632 yıl sürmezdi. “Yeryüzünü salih kullarıma miras bırakırım” ayet-i kerimesinin Osmanlı sultanlarını övdüğünü, büyük âlim Abdülgani Nablüsi bildirmektedir.

Böyle bir ecdad ancak hayır ile, dua ile anılır. Aksini yapmak, insafsızlık olur. Aklıselim insana yakışmaz!
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:34   Mesaj No:36
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TıLSıM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6118
Üyelik T.: 09 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 53
Konular: 21
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

Osmanlı padişahlarının üstünlükleri

Osmanlı İmparatorluğu, on dördüncü asrın başından yirminci asrın ilk çeyreğine kadar hüküm süren dünyâ târihinde şerefli ve en uzun ömürlü bir hanedân devletidir. Hem de, Asr-ı saâdet ve Hulefâ-i Râşidîn devirlerinden sonra Hak ve adâlete riâyette en üstün seviyeye yükselen bir devlet.

Böyle bir üstünlük, fazilet her devlete nasip olmamıştır. Bunda, devletin ilk kurucusunun ve sonra sultanların iyi niyetlerinin, samimiyetlerinin ve ihlaslarının büyük payı vardır. Bir şeyin temeli iyi niyetlerle ve sağlam olarak atılırsa ömrü de o kadar uzun olur.


Osman Gâzi daha işin başında, niyetini ve temel prensiplerini ortaya koymuş, kendisinden sonra gelenlere de devletin anayasası olarak kabul edilmesi için şu vasiyeti yapmıştır:

Kuru kavga değil!

“Allahü teâlânın emirlerine muhalif bir iş eylemeyesin! Bilmediğini İslam ulemâsından sorup anlayasın. İyice bilmeyince bir işe başlamayasın! Sana, itâat edenleri hoş tutasın! Askerine inâmı, ihsânı eksik etmeyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır. Zâlim olma! Âlemi adâletle şenlendir ve Allah için cihâdı terk etmeyerek beni şâd et! Ulemâya riâyet eyle ki, din işleri nizâm bulsun! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm göster! Askerine ve malına gurûr getirip, din ehlinden uzaklaşma. Bizim mesleğimiz Allah yoludur. Ve maksâdımız Allah’ın dînini yaymaktır. Yoksa, kuru kavga ve cihângirlik dâvâsı değildir. Sana da bunlar yaraşır. Dâimâ herkese ihsânda bulun! Memleket işlerini noksansız gör! Hepinizi Allahü teâlâya emânet ediyorum!”

Bütün Osmanlı padişahları bu vasiyete aynen uymuşlardır. Bütün dünyayı bu prensiplerle idare etmeyi hedeflemişlerdir. Fatih Sultan Mehmed Han’ın, “Dünyâda tek bir din, tek bir devlet, tek bir pâdişâh ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır” sözü bunu göstermektedir.

Ömrünü bu davada tüketmiş, hiçbir engel onu bu yoldan alıkoyamamıştır. Örneğin, bir seferinde Zigana Dağlarını yaya geçmek zorunda kalmış ve bu sırada büyük güçlük ve sıkıntılarla karşılaşmıştı. Sefer sırasında yanında bulunan Uzun Hasan’ın annesi onun çektiği bu eziyetleri gördükten sonra kendisini seferden alıkoymak kasdıyla; “Ey Oğul! Bunca zahmete değer mi?” deyince yüce Hakan; “Hey ana, bu zahmet din yolunadır. Zahmeti ihtiyar etmezsek bize gâzi demek yalan olur” diye cevap vermiştir.

“Velî” tabiatlı olan Pâdişâh, Bâyezîd Han da, yaptırdığı câminin inşâsı bitince; “Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemişse ilk cumâ namazında o imâm olsun” demiş, bu hususta kendisinden başka kimse çıkmamış, hazerde ve seferde hiçbir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi kıldırmıştı.

“Biz Allah tarafından memur olmadıkça bir sefere gitmeyiz” diyen Yavuz Sultan Selim Han ise, cihan hâkimiyeti dâvâsında çok kudretli bir sîmâdır. İki büyük meydan muhârebesiyle Memlûk Devletini ortadan kaldıran, mübârek makamlara hizmetle şereflenen ve Müslümanların Halîfesi unvânını alan Yavuz Sultan Selim, 25 Temmuz 1518 günü İstanbul’a ulaşmıştı. Ancak İstanbul’da halkın büyük bir karşılama hazırlığı yaptığını işitince gece vakti yanında birkaç kişiyle kayığa binerek gizlice Topkapı Sarayı’na çıktı. Ertesi gün pâdişâhın sarayda olduğu öğrenilince hiçbir merâsim yapılamadı. “Biz ne yaptık ki bu kadar rağbet edilir!” diyen cihan pâdişâhı gâyet sâde giyinir, devlet işleri dışında gösterişe rağbet etmezdi. (Osmanlı padişahlarının, her birinin buna benzer pek çok faziletleri, menkıbeleri vardır. Yerimiz sınırlı olduğu için sadece bir iki örnek verebildik. Bu konuda daha geniş bilgi için, Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in, “Kayı-1”, “Kayı-2” kitaplarını -Şems Yayınları- önemle tavsiye ederim)

Dinin direği idiler

Osmanlı padişahları işte böyle, gayretli, cefakâr, dindar yaptıkları her işi Allah rızası için yapan şahsiyetlerdi. Son devir ulemâsının büyüklerinden Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri derdi ki: “Osmanlı padişahlarının hepsi dindar insanlar idi. Dini muhafaza ettiler. Dinin direği idiler. İçlerinde bir tane kötü yoktur. Ama aralarında derece farkı vardır.”

Kendilerini savunacak durumda olmayan tarihî şahsiyetler hakkında ileri geri konuşmak insana yakışmaz. Hele dedikodu ve iftirâdan kaçınmak, sadece dinî değil, herkesin uyması gereken ahlâkî bir vecibe olduğu unutulmamalıdır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:37   Mesaj No:37
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TıLSıM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6118
Üyelik T.: 09 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 53
Konular: 21
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

"neden bu kadar padişahları peygamber gıbı savunuyorsunuz anlamıyorum"

bende insanlara neden bu kadar kolay iftira atılır onu anlamam...ki; konu osmanlı...
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:37   Mesaj No:38
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?


'Bunu bilmek neredeyse imkânsız. Çünki Osmanlı padişahları, aileleri dâhil, hiç kimseyle beraber yemek yemezlerdi. Hatta buna dair Fatih kanunnamesinde hüküm bile vardır. Sultan Abdülhamid’in son senesine kadar da bu gelenek devam etti. Öyleyse padişahları içki içerken kimsenin görmesi mümkün değildir. Maamafih içmiş olabilirler. Peygamberler dışında hiç kimse masum sayılmaz. Herkes hatâ yapabilir, günah işleyebilir. Ama görmeden ve iyice bilmeden bir kimse hakkında hüküm de verilemez. Hele tarihçilerin sözüyle aslâ. Tarihçilerden bazıları belli kimselere yaranmak için tarihî hâdiseleri bile tahrif etmekten çekinmemişlerdir. Böylesine mahrem bir mevzuda, üstelik asırlar geçtikten sonra ne söyleyebilirler? Hele modern yazarların padişahların ağızlarına sayaç takmış edâsıyla konuşmalarına ne demeli! Maamafih ciddî Osmanlı tarihçileri, zaten böyle bir şey söylemiyorlar. '

Tılsım eklemeler için çok sağol faydalı oldu inşAllah...
kalbi gözü mühürlü olanlar kendileri bilirler..
görmeden duymadan iftira etmek kimin nesine..
şahitlik bir kişiden mi olur...ki görmemiş kişiden..
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:43   Mesaj No:39
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TÜRKcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2609
Üyelik T.: 12 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:36
Mesaj: 550
Konular: 114
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

onlar peygamber vekilleridir..
içinde istisnalar varsa o ayrı..

görmeden kimse şahitlik yapamaz içki içtiklerine dair...
ben desem ki şimdi
mevlüt hönül içki içiyor...
bazı kişileri inandırmak hiç zor olmasa gerek..
fakat onun ne içki içtiğini gördüm ne kendini gördüm..
bana düşen hüsn-ü zandır
bana ne kazandırdıysa bana düşen onu almak..
ki yanlış yönünü gördü isem,gördü isem,gördü isem...
bana düşen uyarmak yargılamak değil...
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2009, 14:46   Mesaj No:40
Medineweb Sadık Üyesi
Huzurİslam - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Huzurİslam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 761
Konular: 392
Beğenildi:20
Beğendi:0
Takdirleri:87
Takdir Et:
Standart Cvp: osmanlı padişahları içki içermiydi ?

Alıntı:
Zuhruf Üyemizden Alıntı

'Bunu bilmek neredeyse imkânsız. Çünki Osmanlı padişahları, aileleri dâhil, hiç kimseyle beraber yemek yemezlerdi. Hatta buna dair Fatih kanunnamesinde hüküm bile vardır. Sultan Abdülhamid’in son senesine kadar da bu gelenek devam etti. Öyleyse padişahları içki içerken kimsenin görmesi mümkün değildir. Maamafih içmiş olabilirler. Peygamberler dışında hiç kimse masum sayılmaz. Herkes hatâ yapabilir, günah işleyebilir. Ama görmeden ve iyice bilmeden bir kimse hakkında hüküm de verilemez. Hele tarihçilerin sözüyle aslâ. Tarihçilerden bazıları belli kimselere yaranmak için tarihî hâdiseleri bile tahrif etmekten çekinmemişlerdir. Böylesine mahrem bir mevzuda, üstelik asırlar geçtikten sonra ne söyleyebilirler? Hele modern yazarların padişahların ağızlarına sayaç takmış edâsıyla konuşmalarına ne demeli! Maamafih ciddî Osmanlı tarihçileri, zaten böyle bir şey söylemiyorlar. '

Tılsım eklemeler için çok sağol faydalı oldu inşAllah...
kalbi gözü mühürlü olanlar kendileri bilirler..
görmeden duymadan iftira etmek kimin nesine..
şahitlik bir kişiden mi olur...ki görmemiş kişiden..

sağolasın kardeşim...
Kendilerini savunacak durumda olmayan tarihî şahsiyetler hakkında ileri geri konuşmak insana yakışmaz. Hele dedikodu ve iftirâdan kaçınmak, sadece dinî değil, herkesin uyması gereken ahlâkî bir vecibe olduğu unutulmamalıdır.Ellerinde kanıt olmadan ileri-geri salla.. ya tutarsa hesabı yapmaktan başka birşey değildir.Sadece kendinizi kandırırsınız..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Osmanlı'da Edeb NUR Serbest Kürsü 4 18 Mart 2014 01:21
israil camide içki festivali yapacakmış!! aslıı Bilgi Dağarcığı 5 31 Ağustos 2012 14:57
Osmanlı ve tasavvuf muallime Tasavvuf-Tarikat 13 19 Mart 2012 17:05
içki içilen yerler de piknik yapınca halimiz böyle oldu talibetün Makale ve Köşe Yazıları 0 09 Ocak 2012 20:39
Ey Osmanlı! KuM TaNeSi İslam/Dinler/Mezhepler 4 22 Nisan 2009 14:14

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.