|
Konu Kimliği: Konu Sahibi İmamHüseyin,Açılış Tarihi: 13 Nisan 2009 (12:26), Konuya Son Cevap : 01 Aralık 2012 (22:09). Konuya 7 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
13 Nisan 2009, 12:26 | Mesaj No:1 |
Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü Çocuk psikolojisinde örnek alma önemli bir davranış biçimidir Ebeveynini taklit ederek büyüyen çocuklarda zamanla mukallidinin karakterine benzerlikler görülür Kötü koşullarda yetişmiş, ailesinin ilgisizliğine maruz kalmış bireyler toplumda ya silikleşen ya da ahlaki değerleri yozlaşmış dejenere bir yaşamın figüranları olarak karşımıza çıkarlar Eğitim ilk önce aileden başlar Hayata merhaba diyen bir bebeğin ilk öğretmeni de annesidir Anne, sadece bebeğin bedensel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü değil aynı zamanda manevi bakımdan yetiştirmekle de sorumludur Bu nedenledir ki Allah inancı çocuklara küçük yaşlarda öğretilmelidir Niyeti belli bazı çevreler 11-12 yaşlarına kadar çocuğa asla dini konularda bir eğitim verilmemesini öğütlemekte hatta zaman zaman ailelere bu hususta ciddi telkinlerde bulunmaktadırlar Oysaki insan fıtratı gereği bir dine inanma ihtiyacı hisseder Tarihe baktığımızda insanoğlunun hiçbir zaman dinsiz yaşamadığını görürüz Dini birikim özellikle de çocukluk döneminde şekillenir Çevresinde gördüğü her şeyi bir filozof edasıyla inceleyen çocuk, dünyadan, alemden, yaratılıştan, bir Tanrı inancından mahrum bırakılamaz İmam gazalinin ifade ettiği gibi çocuk kalbi bomboş, saf, her şeyi almaya ve yöneltildiği her şeyi yapmaya meyillidir Çok fazla para harcamadan aldığımız basit bir oyuncak bile onun düşünce dünyasında belli bir yer edinir Modern yaşamın parıltılı oyuncakları, süslü püslü, makyajlı barby bebekleri çocuğumuzun hayal evreninde çok şey ifade eder Onun ileriki yaşamında özenti duyduğu hayal kahramanlarını farkında olmadan kendimiz temin ederiz Minik yavruların, küçücük beyinlerin Allah’a sevgiyle bağlanması öncelikle aile fertlerinin davranışlarına endekslidir Bu bakımdan da örnek olma, çocuğun yanında kötü davranışlardan kaçınma, dini hayatın pratik uygulamalarını benimsetme açısından ibadetleri onun yanında ifa etme son derece önemlidir Ancak bu görev ailede yalnız annenin degil babaların hatta tüm aile fertlerinin görevleridir Sadece annesinin namaz kıldığına şahit olan bir çocuğun babalar namaz kılmaz sonucuna varması kaçınılmazdır değil mi? İşte bunun gibi özellikle büyüme evresinde aileyi model alan bir çocuk yetişkin bir birey olduğunda da bu özelliklerini kaybetmeden hatta tememlendirerek yaşam yolculuğuna devam eder Rabbim tüm müslümanlara nitelikli, ahlaklı, imanlı fertler yetiştirmeyi nasip etsin (amin | |
Konu Sahibi İmamHüseyin 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
MUHAMMED MUSTAFÂ'SIN | Şiirler ve Şairler | AŞK'ÜL İSLAM | 1 | 2400 | 09 Mayıs 2009 14:06 |
Rahmetli İmam Humeyni’den bir şiir | Şiirler ve Şairler | İmamHüseyin | 0 | 2728 | 09 Mayıs 2009 14:04 |
MÜSLÜMAN COĞRAFYASINA AĞIT | Şiirler ve Şairler | namzet davadar | 1 | 2123 | 09 Mayıs 2009 14:03 |
MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR | Şiirler ve Şairler | Yitiksevda | 3 | 2624 | 09 Mayıs 2009 14:01 |
MÜSLÜMANLIK NEREDE! | Şiirler ve Şairler | Mahru | 3 | 2353 | 28 Nisan 2009 23:39 |
08 Mayıs 2009, 17:25 | Mesaj No:2 |
RE: Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü
Doç. Dr. Halit Ertuğrul, Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi "Çocuğun en mutlu olduğu yer kendi ailesidir. Annenin şefkati, babanın sevgisi, kardeşlerin desteği çocuğa doyumsuz bir huzur verir. En olumsuz bir aile, ailesizlikten daha iyidir. Çocukların başarısı ve toplumun huzuru için aile desteklenmelidir."(Niyazi Birinci) Çocuğun sağlıklı yetişmesi, düzenli bir eğitim alması ve hayatında başarılı olması için, huzurlu bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Aileyi bir bütün olarak kabul edersek, aile fertleri de bu bütünün vazgeçilmez parçalarıdır. Parçalarla bütün arasında ahenkli bir ilişki olabilmesi için anne baba ve çocukların karşılıklı olarak sevgi ve saygı ortamı içinde buluşmaları gerekir. Bazen de bu huzurlu birlikteliğe; anneanne, babaanne ve dedeler de iştirak eder. Anlamlı bir aile bütünlüğünü sağlamak için özellikle anne baba ve çocuklar arasında sevgi duygusu yoğun bir şekilde yaşan- malıdır. Yalnızca anne babanın çocuğunu sevmesi yeterli olmamakta, birbirlerini sevip saymada çocuklarına örnek model oluşturmaları da gerekmektedir. Anne, baba ve bütün aile fertlerinin tavır ve davranışları çocuk için ideal örneklerdir. Çocuk bu hareketleri benimsemeye çalışır. Bu sebeple anne baba ve aile fertlerinin, çocuğun kişilik ve karakter gelişimine etkileri çok fazladır. Anne baba çocuğun nasıl olmasını istiyorlarsa, önce kendileri öyle olmak zorundadırlar. Çocukların düzenli eğitim almalarında ve onların istenilen biçimde yetiştirilmelerinde aile fertlerinin ayrı ayrı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluğun büyük bir kısmını anne ve baba üstlenir. Babaanne, anneanne ve dedeler ise zaman zaman bu sorumluluğa ortak olurlar. Ailedeki diğer büyük kardeşler de, çocuk eğitiminde bu sorumluluğu paylaşan diğer bireylerdir. Çocuk eğitiminde ayrı ayrı sorumluluk alan aile fertlerinin ne gibi görevleri vardır? Bunları ana hatlarıyla şöyle ifade etmek mümkündür: Annenin Görevleri Çocuğuna, anne rahmindeyken kanını, bedeninin sıcaklığını, doğumdan sonra sütünü veren, temizliğini, bakımını ve beslenmesini üstlenen anne, çocuk eğitiminin en ağır, en yorucu ve en zor bölümünü üstlenir. Allah'ın kendisine verdiği sevgi ve şefkat hissiyle bu inanılmaz fedakârlığı büyük bir hazla yerine getirir. Bütün bu olağanüstü fedakârlığa rağmen yine de yapması gereken önemli görevleri vardır. 1) Çocuk yetiştirmeyi, bilimsel yollarla yapması için, annenin bu konuda kendini yetiştirmiş olması gerekir. 2) Anne, çocuk gelişimini çok iyi bilmeli, yemek, uyku, temiz e sağlık kontrollerini iyi takip etmeli ve zamanında yapmalıdır. 3) Anne çalışan bir kadınsa, çocuğunun 0-3 yaşlan olduğu zamanda çalışmamayı tercih etmelidir. Çünkü çocuğuyla bu üç yıl içinde kuracağı fizyolojik temas ve duygusal ilişki, onunla bütünleşmesi ve çocuğun sağlıklı gelişimi yönünden çok önemlidir. 4) Eğer çalışmak zorundaysa, eve geldiğinde onunla yeteri kadar ilgilenmesi gerekir. Ayrıca, hafta içinde beraber olamadığı çocuğunun bu ayrılığını, hafta sonu telâfi etmesi lâzımdır. 5) Anne, her şeyden önce çocuğunun bağımsız bir varlık olduğunu kabul ederek, ona baskı yapmadan, sevgi ve şefkat duygularını aşılarsa, güzel duyguları çevresine dağıtan, hayatı seven, mutlu çocuklar yetiştirmiş olacaktır. 6) Başarılı bir anne-çocuk ilişkisinde, anne, çocuğuyla arkadaşlık eden, sabırlı, hoşgörülü, yerli yerinde uyarılar yapabilen, hataları güzel bir iletişimle ortadan kaldırmaya çalışan bir anlayış ve uygulama içinde olmalıdır. 7) Anne, çocuğunun yerine çalışmak, kendini siper etmek yerine ona destek olmayı bilmelidir. 8) Anne, çocuğunu kendini koruyacak biçimde yetiştirip, onun üzerindeki koruyucu ve kollayıcı olma özelliğini en aza indirmelidir. 9) Anne, çocuğunun yaşantısından haberdar olmakla birlikte onun özel bir yaşantısı olabileceğini kabul etmelidir. Çocuğunun hatıra defterini okumak, özel konuşmalarını dinlemek doğru değildir. 10) Ona yakın olmalı, saygı duymalı, davranışlarını desteklemeli ve cesaret vermelidir. 11) Anneler her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini zannet-memeli ve daha sağlıklı çocuklar yetiştirmek için kendilerini çok yönlü geliştirmelidirler. Kısaca anne, çocuk sevgisinde ve şefkatinde anne gibi olmalı, ama çocuk eğitiminde öğretmen gibi davranmalıdır. Babanın Görevleri Hiç kimse iyi bir baba olarak doğmaz. İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Babalık yaşantısı, eşinin hamile olmasıyla başlar. Bu dönemde baba adayı, doğum öncesindeki gelişimi adım adım eşiyle birlikte izler. Eşini gerginleştirecek ortamı oluşturmamaya özen gösterir. İşte babalık sorumluluğu da böylelikle başlamış olur. Babanın görevlerini ana hatlarıyla şöyle belirtmek mümkündür: 1) Baba, ailede otoriteyi temsil eder. Ailenin sevk ve idaresi baba tarafından yapılır. Ailede çocukların neleri yapıp, neler den sakınacakları baba tarafından öğretilir. Babanın bu rolü çocuk eğitimi açısından çok önemlidir. Bu otorite ne çok fazla ve ne de az olmalıdır. Fazla baskı gelişmeyi önler. 2) Babanın davranışları ile çocuk çok şeyler kavrar. Baba otoritesi ile çocuk hürriyetin anlamını anlar, değerini öğrenir. Baba otoritesi aynı zamanda toplumun kurallarını temsil eder. Bir takım yasaklar koyar, çocuk bu yasaklara karşı hareketlerini düzenler. Böylece hem hürriyeti, hem de yasakları tanımış olur. İkisi arasındaki farkı öğrenir. Karşılaştırma yapma imkânı bulur. Kısıtlandığı hallerde hürriyetin değerini kavrar. 3) Babanın otorite sahibi olması onun kırıcı ya da tahakküm edici olmasını gerektirmez. İyi bir baba çocuklara sevgi gösterirken, öte taraftan eğitim için lâzım olan sertliği de gösterir. Bu davranışların dozu çok önemlidir. Bir ilâç gibidir; dozu aşırıya kaçan ilâç hastaya şifa olmadığı gibi çocuğa karşı hareketlerimizde aşırıya varan sert tutumlar ileride daha büyük problemlerle bizi karşı karşıya getirir. 4) Baba otoritesi fazla olduğu zaman özellikle hassas yapılı çocuklar bundan zarar görebilir. Hassas ruhlu çocuklar genellikle her şeyi düşünebilen, üstün zekâlı ve duygulu çocuklardır. Baskılardan dolayı bunlar genelde içe dönük bir kişilik geliştirmişlerdir. Bu nedenle onlar daha çok yardıma muhtaçtırlar. Bu çocuklar sert otoriteye sahip babanın davranışlarını unutmazlar, onları yıllarca hatırlarlar. Babaların bu şekilde hareketleri kişiliğin oturduğu ergenlik çağında tehlikelidir. 5) Baba, çocuğun her yaştaki ilgi ve ihtiyaçlarını bilmeli ve hareket ve tutumlarını buna göre ayarlamalıdır. Bu sebeplerden dolayı baba bilimsel bir eğitime sahip olmalıdır. Böyle bir eğitimden yoksunsa çocuğun hareketlerini kendi çocukluk davranışları ile karşılaştırmaya çalışmalıdır. (1) 6) Baba, çocuğun eğitiminden ve yetiştirilmesinden birinci derecede sorumlu bir kişidir. Baba, her şeyden önce çocuğun büyüme, gelişme ve kişilik kazanmasında önemli görevleri olduğunu bilmelidir. 7) Baba, gerektiğinde çocuğuyla ilgilenmeli, onunla müzeye, tiyatroya, sinemaya, balık tutmaya giden bir arkadaş olmalıdır. Gerektiğinde çocuğuna yapabileceği basit görevler vererek, on da kendine güven ve sorumluluk duygularının gelişmesine katkıda bulunmalıdır. 8) Baba, çocuğunun sorularını bıkıp usanmadan cevaplandıran, onunla sohbet eden bir arkadaş olmalıdır. Babanın çocuğuyla ortak faaliyetlerde bulunması, boş zamanını birlikte değerlendirmesi sayesinde çocukla baba birbirlerini daha yakın dan tanıma ve daha fazla yakınlaşma fırsatını bulacaklardır. Baba ve çocukta karşılıklı olarak sevgi ve saygı ancak bu şekilde gelişebilir ve ancak bu şekilde çocuk, mutlu, başarılı, huzurlu, kendine güvenen, sorumluluğunu bilen, sağlıklı bir kişiliğe kavuşabilir. (2) Büyük Annelerin ve Dedelerin Görevleri Torun sahibi olan yaşlı kimselerin, torunlarıyla iyi bir iletişim kurarak, karşılıklı sevgi ve saygı ortamı kurmaları gerekir. Torunlarıyla karşılıklı olarak sevgi ve saygıya dayanan, sıcak ve dengeli ilişkiler kurabilen yaşlılar, bu şekilde daha sağlıklı ve mutlu bir yaşlılık dönemi geçirirler. Ülkemizde özellikle şehirlerimizde artık geniş aile, yerini anne baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aileye bıraktıysa da hâlâ aile büyüklerinin (dede, nine) otoritesine dayalı geniş aile geçerliliğini korumakta ve varlığını sürdürmektedir. Dede ve ninenin torunlarıyla yakın teması arttıkça, ana babanın çocuğun eğitimindeki ağırlığı ve etkinliği azalmaktadır. Anne veya baba, dede veya nineyi kırmamak için özen gösterirken, dede veya nine de çocuğa karşı "hayır'ların tümüne karşı "evet"diyerek, aşırı bir hoşgörü içerisindedir. Bu durumda anne babasından olumsuz cevap alan çocuk, soluğu aile büyüklerinin yanında alır ve isteklerine büyük bir ihtimalle kavuşurlar. (3) Aile büyükleri, torunları tarafından sürekli sevilmek ve ilgilerini canlı tutmak için bu koruyucu tutumlarını sürdürürler. Çocuğun her isteğinin şartsız yerine getirilmesi, onda şımarık ve sorumsuz bir kişilik geliştirmektedir. Bu şekildeki aşırı hoşgörü ve koruyuculuk çocuğun eğitiminde denge ve tutarlılığı ortadan kaldırmaktadır. Anne ve baba, çocuğun eğitimi ve yetiştirilmesinde birinci derecede yetkili ve sorumlu olmalıdırlar. Gerekirse nine ve dedeye çocuğun eğitimi ve terbiyesinde biraz mesafeli olmaları uyarısı, onları kırmadan yapılmalı ve gereken ortam hatırlanmalıdır. Çocuğun eğitimi, terbiyesi ve yetiştirilmesinde direksiyon kesinlikle anne babada olmalıdır. (4) Nineler ve dedeler, çocuk eğitiminde yalnızca destekleyici rol oynamalıdırlar, asla anne ve baba görevine soyunmamalıdırlar. Çocuk eğitiminin hızla değiştiğinin farkına varırlarsa kendi eğitim anlayışlarında ısrarlı olmazlar. [1] Ahmet Yakut, Hangi Yaşta Hangi Eğitim?, 44 [2] Tuncer Elmacıoğlu, Başarıda Aile Faktörü, 69 [3] Halûk Yavuzer, Çocuk Eğitimi El Kitabı, 43 [4] Tuncer Elmacıoğlu, Başarıda Aile Faktörü, 74
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
12Haziran 2012, 23:05 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 15138 Üyelik T.:
08 Aralık 2011 | Çocuğun din eğitimi ÇOCUĞUN DİN EĞİTİMİ Dr. Ayşe İzci
__________________ @@@EY NEFSİM SEN DE BİR GÜN ÖLECEKSİN@@@ |
20Haziran 2012, 12:28 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü Biz anne-babaların cevap vermekte sıkıntılandıkları sorulardan biri bu olsa gerek; “Allah nerede?” sorusu... Küçüktüm… Hayal meyal hatırlıyorum. Anneme sormuştum, “Anne, Allah nerede?” Annem bütün kalbi samimiyeti ile cevap vermişti, “Allah nerede anarsak orada oğlum.” Bu cevap kafamda yeni soruları da beraberinde getirmişti. Allah’ı nerede anarsak oraya geliyor. Tespih çekenlerin neden hızlı hızlı “Allah” diyerek tespih çektiğini şimdi anlamıştım. Hep Allah’ı yanlarında hissetmek istiyorlardı demek ki! “Peki ya Allah’ı anmazsak?” diye düşündüğümü hatırlıyorum gece vakti yatağımda uyumaya çalışırken. Bir süre sonra, mahallemizdeki caminin hocası aynı soruya farklı bir cevap vermişti. Yaramaz arkadaşımız Ramazan, “Allah nerede hocam” diye sorunca, sağ elini kalbine götürerek, “Allah kalbimizde oğlum” cevabını vermişti. Bu cevap annemin verdiği cevaptan daha çok düşündürmeye başlamıştı beni. “Allah kaç tane ki? Herkesin kalbinde Allah varsa o zaman neden, ‘Allah bir’ diyoruz? Allah insanların kalbine niye giriyor ki?” gibi birçok soru aklımdan geldi gitti durdu. Tüm bu sorularımı çocukluk yıllarımda ne kimseye sorabildim, ne de bu soruların sorulduğu bir ortamda verilen cevapları duyabildim. Zaman hızla ilerledi… Demek ki, bu sorular bilinç altıma yerleşmiş bir “öcü” gibi bir gün hortlayacağı anı bekliyormuş. Ta ki, Türkiye’den yayın yapan televizyon kanallarının birinde, çocuk terbiyesi konusunda bir programı izleyene kadar. Programda izleyicilerden gelen sorulara cevap vermeye çalışan bir psikologa, bir anne, çocuğu ile ilgili, bir soru sordu. Programa telefon ile katılan anne, “5 yaşında bir oğlum var. Israrla bana ‘anne, Allah nerede?’ diye soruyor, ben de ‘oğlum Allah kalbimizde’ diye cevap veriyorum. Böyle cevap vermekle doğru mu yapıyorum diye içimde hep şüphe duyuyorum, sizce nasıl cevap vermeliyim” diyor. Televizyonda soruları cevaplandıran uzman “5 yaşındaki bir çocuk, soyut düşünmektedir. Çocuğun kalbinde Allah var, diye cevap vermeniz, çocuğun aklına yeni birçok soru işaretlerini doğurabilir. O nedenle, oğlunuzun bu sorusuna ‘Allah çoooook uzaklarda onu biz göremeyiz’ diye cevap vermenizi tavsiye ederim” deyiverdi. Televizyon ekranlarındaki bu diyaloga, hem o dönemi küçükken bizzat yaşamış biri, hem de pedagoji branşından biri olarak çok üzüldüm. “Allah nerede?” sorusuna verilen bu cevaplar, çocuğun bilinçaltına yerleştirilmiş saatli bir bomba gibi “tik tak” ederek patlayacağı anı bekler. Eğer uygun bir zamanda uzman birileri tarafından saatli bombanın kabloları çekilmez ise, çocukluk yıllarını atlatan gencin içinde dev gibi bir patlama olmaması içten bile değildir. Neden? Sondan başlar ve başa doğru dönersek. Televizyonda soru soran annenin çocuğu 5 yaşında ve 5 yaş grubu çocuklar, dünyayı henüz soyut kavramlar ile tanımaktadırlar. Yani, çocuk gerçek ile hayali birbirinden ayırt edememektedir. Onun için her şey mümkündür. “Uçaklar uçmaktadır, arabalar da –belki- uçabilir. Gemiler yüzmektedir, evler de –belki- yüzebilir. “Pokemon” uçmaktadır, ben neden uçmayayım?... Çocuklar (aşağı yukarı) 7 yaşına kadar, dünyayı işte bu şekilde, hayal dünyası gibi, yani soyut olarak tanırlar ve onlar için her şey mümkündür. Anne çocuğuna “Allah kalbimizde” diye cevap vermişse. Çocuk için bu doğrudur ve Allah’ın yeri kalptir. Yani benim “Allahım, bedenimin içindedir.” Çocuklar, yedi yaş grubuna geçinceye kadar, anne-babalarından ne duydular ise onu “bilimsel bir gerçek” gibi kabul ederler. Ancak sorun, yedi yaşından sonra başlamaktadır. Çünkü yedi yaşından sonra çocuklar dünyayı artık soyut olarak değil, “somut” olarak tanımaya başlarlar. Yani, “evet uçak uçabilir, ama araba uçamaz. Çünkü arabaların kanatları yoktur. Gemi yüzebilir, ama ev yüzemez. "Pokemon" uçabilir ama ben uçamam...” gerçeğini kavramaya başlarlar. Bu sırada, daha önceki yıllarda, soyut bilgileri kayıt ettikleri bilinç bilgilerini kullanmaya, düzeltmeye ve sorgulamaya başlarlar… Yedi yaş öncesinde, “Allah kalbimizde” cevabını almış bir çocuk bu cevabı bir kez daha gözden geçirerek, bunun nasıl olabileceğini sorgulamaya başlayabilir. “Her kalpte bir Allah varsa, o halde kaç tane Allah var?” çıkmazına girebilir. (Tıpkı bir zamanlar benim kendi kendime sorduğum gibi). Yaş ilerledikçe çocuk kendi kendine bu sorunun cevabının aslında bir “kandırmaca” olduğunu, Allah’ın kalp ve damarlarda olamayacağını düşünmeye başlayabilir. Biyoloji dersinde kalbin nasıl işlediğini gören çocuk, bilim ile dininin birbiri ile çeliştiğini sorgulayabilir. Anne belki, çok iyi niyetle, tasavvufi anlamda ve manevi kalbi kast ederek, “Allah kalbimizde” cevabını vermiş olsa da, “soyut” kavramlar ile dünyayı tanımaya çalışan çocuk, annenin verdiği cevabı, annenin kastettiği anlamda anlamayacaktır. Daha da tehlikelisi, çocuk ergenlik döneminin çalkantıları ile, akılda bu kısa devre olmuş soru ve cevaplar ile, dinin bir “ütopya” olduğunu düşünmeye başlayabilir. Bu cevap televizyondaki annenin ve benim cami hocamın verdiği cevaptı. Ancak asıl üzücü olan ise, televizyondaki uzman kişinin verdiği cevap. “Allah çoooook uzaklarda onu biz göremeyiz” cevabı çocuğun, dünyayı somut tanımaya başladığı dönemde (yedi yaş sonrası) yeniden hortlayacak ve Allah ile kendi arasına bir mesafe koymaya neden olacaktır. “O benden çok uzaksa, ben de ondan o kadar uzağım” felsefesi ile olaya bakacak, belki de ergenlik döneminin çalkantılı dönemlerinde yeni yeni öğrenmeye başladığı, fizik ve astronomi bilgileri ile de “Allah çok uzakta, ama nerede? Orada ne yapıyor?” gibi kendi kendini yeyip bitiren, yeni sorular ile muhatap olmak zorunda kalacaktır. Benim annemin “Allah nerede anarsan oradadır” cevabı, yine soyut düşünme dönemine geçen çocuğun, “ya anmazsak o zaman Allah orada yok mu olur? O halde bir fenalık yaparken, Allah’ı anmazsak Allah da bizi göremez” gibi, düşünmeye ve bir sonraki dönem olan ön ergenlik döneminde, -örneğin- ışık hızının ne kadar olduğunu öğrenen bir gencin, bu sefer de “Allah ışık hızından da mı hızlı hareket ediyor bir yere varabilmek için” gibi yeni sorularla boğuşmasına neden olacaktır. Tüm bu fikri iç savaş sırasında, gencin elinden biri tutmaz/tutamaz ve aklındaki akrep ve yılanların yuva kurduğu örtüyü kaldırmaz ise, bir gün o akrep ve yılanlar çocuğu sokup zehirleyebilirler. Artık, çocuk “bana dinden bahsetmeyin” zihinsel yorgunluğuna girebilir. Peki “Allah nerede?” sorusuna nasıl cevap verilmelidir? Öncelikle şunu bilmek gerek ki, anne ve babalar, çocukların her sorusuna “ben bu sorunun cevabını biliyorum” demek zorunda değildir. Öte yandan, cevabını bilmediği bir sorunun sanki cevabını biliyormuş gibi, dolambaçlı ifadelerle çocuğun zihnini bulandırılmamalıdır. Tüm bunların da ötesinde, “Allah nerede?” sorusu, bir “mekan” tanımlaması gerektirdiği için ve Allah’a bir mekan tayin edilemeyeceğinden dolayı, kendi içinde çelişkili bir sorudur. Başka bir ifade ile bu soru, “mantıksız” bir sorudur. Ancak, çocuklar, anne babalarına soracakları soruları “mantık süzgecinden geçirerek değil, hayatı tanımak için” sorarlar. Anne, babanın hem cevabını bilmediği, hem de kendi içinde bir “paradoks” oluşturan böylesi bir soruya cevap vermek için çırpınmak yerine “bilmiyorum!” cevabını vermeleri daha uygundur. Çocuklara verilecek “bilmiyorum” cevabı, anne babayı, çocuğun gözünde küçültmez, bilgisiz kılmaz, aksine, anne babanın inanırlığını güçlendirecektir. İmam Ebu Yusuf, kendisine yöneltilen birçok soruya “bilmiyorum” diyerek cevap vermiş, ama hiçbir zaman insanların gözünde itibar kaybına uğramamıştır. Bilmiyorum cevabı, değer kaybettirmez, güven kazandırır.”, “Allah nerede anne” diye soru soran bir çocuğa, annesinin vereceği, “bilemiyorum oğlum...” cevabı, çocuğun annesine olan güvenini artıracaktır. Öte yandan, kendi içinde çelişkili bir soruya mantıksal bir cevap arayarak, “mantıksızlığın mantığını oluşturmaktansa” çocuğun güvenini kazanmak daha uygundur. Anne-baba, çocuğunu, çocuğun anlayamayacağı tasavvufi derinlikte bir cevapta boğmaktansa, “bilemiyorum” cevabını vererek, gizemli bir hazinenin kapısını da çocuğun meraklı bakışlarına teslim etmiş olur. Zaman Hollanda Uzman Pedagog Adem Güneş
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
20Haziran 2012, 18:50 | Mesaj No:5 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 | Cevap: Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü
allah arzı olsun hepinizden ,tamda ihtiyacım olan paylaşımlar.çocuklarla namaz ,kuran eğitimine daha sıkı önem verdiğimiz bir safhadayken ,bu paylaşımlar çok iyi geldi9 yaşındaki oğlum namaz kılacağını ama namazı hiç sevmediğini söyleyerek işe başladık,yılmadık, sevmesini ön planda tuttuğumuzu hep belirrttik,yine kıvrana kıvrana kılsada artık yoluna koyduk elhamdülillah.oyuna gideceği zaman ,ezanın okunup okunmadığını soruyor,ona göre namazını kılıp çıkıyor,zorla ,istemeye istemeye başlamıuş olsadas,sabırla ,yüzümüzden güleryüzü,muzipliği hiç bırakmadan dini vazifeleri yerine getirme noktasında kaçışın olmadığını artık anlamış durumda,namaz kıldığı için kardeşlerinden ayrı bir yere koyduğumuzun farkında,buda onun çok hoşuna gidiyor,çocuklarımız için gereksiz endişelenmek yerine ,emek harcayıp,nasıl yaptırabilirim diye ,biraz kafa yormak gerekiyor,rabbim çabalarımızı karşılıksız bırakmasın, |
25Haziran 2012, 23:49 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 15138 Üyelik T.:
08 Aralık 2011 | Cevap: Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü
arkadaşlar -çocuklarımıza 4 büyük meleği bilmece şeklinde sorabiliriz Allah’tan aldığı emri Ulaştırır peygambere İşte o vahiy meleği Selam onun üzerine (Cevap: Cebrâil) Ömrümüz sona erince Ruhu bedenden ayırır Mü’min olan korkmaz ondan Çünkü hep hazırlıklıdır (Cevap: Azrâil) Vakti saati gelince İki kere üfler Sûr’a İlkinde ölür her canlı Ardından gelir huzura (Cevap: İsrâfil) Kar ve yağmuru yağdırır O estirir rüzgarları Allah’ın izniyle yapar Elbette bütün bunları (Cevap: Mikâil) İki güzel melek vardır Yaptıklarımızı yazar Sağdaki iyilikleri Soldaki kötülükleri (Cevap: Kirâmen Kâtibîn) Onlar sorular sorar İnsan kabre girdiğinde “Rabbin kimdir, dinin nedir?” Bilemezsen vay haline! (Cevap: Münker ve Nekir) Sanki elimizden tutar Tam düşeceğimiz zaman Çoğunlukla korur bizi Ufak tefek kazalardan (Cevap: Hafaza melekleri) Ne de güzel bir yer cennet Orda meleklerin başı İnşallah bize olacak O da cennet arkadaşı (Cevap: Rıdvan) Rabbim korusun bizleri Azâbından, gazâbından Sığınırız o Rahîm’e Cehennemin başkanından (Cevap: Mâlik )
__________________ @@@EY NEFSİM SEN DE BİR GÜN ÖLECEKSİN@@@ |
01 Aralık 2012, 21:37 | Mesaj No:7 |
Cevap: Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü
selamın aleykum. Arkadaşlar cocukların gelişiminde dede ve ninenin rolu ile ilğili birseyler paylaşabilirmisiniz
| |
01 Aralık 2012, 22:09 | Mesaj No:8 | |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: RE: Çocuğun Dini Eğitiminde Ailenin Rolü Alıntı:
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Din Eğitiminde Kaçınılması Gereken Olumsuzluklar | NUR | Kur'ân Kursları | 1 | 13 Temmuz 2017 01:42 |
Hafızlık eğitiminde devrim | EyMeN&TaLhA | İslami Haberler | 1 | 18 Ağustos 2014 20:31 |
Müslüman Ailenin 24 Saati | Nesli_Nur | Evlilik-Nikah Konuları | 0 | 19 Mayıs 2013 01:05 |
Yaz Kur'an Kursu Eğitiminde Tavsiyeler | NUR | Kur'ân Kursları | 3 | 12 Nisan 2013 00:50 |
Hutbe:Evlilik Müessesesi ve Ailenin Korunması | Arasat | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 21 Mart 2009 12:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|