|
Konu Kimliği: Konu Sahibi sessiz23,Açılış Tarihi: 27 Nisan 2009 (01:17), Konuya Son Cevap : 29 Mart 2011 (17:04). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
27 Nisan 2009, 01:17 | Mesaj No:1 |
Çocuk eğitimi-Zihinsel Gelişim Çocuk eğitimi-Zihinsel Gelişim ZİHİNSEL GELİŞİM Çocuktaki zihnî gelişimi incelemeye başlarken, zihnin ne olduğuna değinmek yerinde olacaktır. 1. Zihin nedir? Eski terbiye kitaplarından birinde, "Zihin bir meleke-i umûmiyyedir ki, nefs anınla kesb-i ma'rifet eder. Ma'rifet veya ma'lûmât (ise) ruhun bir fiilidir, bir vakıadır."71 denilmektedir. Günümüz eğitim sözlüklerinde ise çeşitli tariflere rastlanmak-tadır. Birkaçını sıralayacak olursak; "Zihin, bilincin irade ve heyecan karışmadan algılama ve düşünme kısmı, anlayış ve kavrayıştır."72 "Zihin, her türlü bilinçlilik ve zekâ biçimlerini anlatan ge-nel bir terimdir."73 "Zihin, anlama, bilme ve unutmama kuvvetidir."74 Zihnî gelişimin hangi yaşta başladığı kesin sınırlarla belirlenemez; ancak, bazen birinci yaşın sonunda, fakat çoğu kere ikinci yaşın başlarında beliren yürüme hareketleri, eşyayı bir-birinden ayırt etme ve dildeki gelişmeye, çocuğun zihnî güçlerinin faaliyet ve inkişafı gözüyle bakılabilir75 Bu inkişaf başladığı andan itibaren gelişme ve olgunlaşma gösterecektir. Bu süreç içinde ise, zekâ, taklit, hayâl ve dil gibi diğer zihnî güçle ortaya çıkacaktır. Biyolojik gelişme gibi zihnî gelişme de önceden bilinebilen bir sıra takip etmekte, doğuştan mevcut olan bazı kabiliyetlerin ortaya çıkması ve bunlara yenilerinin eklenmesiyle ken-dini göstermektedir. Sözgelimi, doğuştan konuşma kabiliyeti-ne sahip olan bebek, başlangıçta birtakım manasız seslerden sonra, heceler ve kelimelerle cümleler kurabilmektedir.76 Zihnî gelişim içinde sırasıyla, zekâ ve gelişiminden, dil gelişimi ve çocuk zihniyetinin temel yapılan olarak bilinen Egosantrizm ile Artifisializm'den bahsedeceğiz. 2. Zekâ ve Gelişimi a. Zekâ Nedir? Zaman zaman zihinle aynı manada kullanılan zekâ için ke-sin bir tarif vermenin zor olduğu hemen her psikoloji kitabında ifade edilmektedir.77 Çünkü zekânın ne olduğu henüz yeterince bilinemediği gibi, nasıl ölçüleceği konusunda da ulaşılan kesin sonuç yoktur. Tarifi zor olmasına rağmen, bugüne kadar zekâ için çeşitli şeyler söylenmiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse, "Zekâ, zihnin öğrenebilme, öğrenilenden yararlanabilme yeteneğidir."78 Ayrıca zekâyı, canlıyı bilinçli davranışa yönelten bir güç olarak kabul etmekte mümkündür.79 b. Zekâ Gelişimi Zekâ gelişimi çocuklarda bazı farklılıklarla birlikte genel-likle, 1,5 ilâ 2 yaşlarından itibaren başlamaktadır. Bu yaştan önce görülen zekâ, zihnin bir fonksiyonu olup, zihnî gelişim ise ancak 1,5-2 yaşlarından sonra inkişaf edebilmektedir.80 Zekânın inkişaf ile başlayan gelişme seyri, 4-6 yaşlarında hızlanmakta ve bu durum 15-16 yaşlarına kadar devam etmektedir. Zekâdaki bu hızlı gelişmeyi 4-6 yaşlarında belirgin bir şekilde hissetmek mümkündür.81 Denilebilir ki, insan zekâsının yansı dört yaşına geldiğinde, üçte ikisi de altı yaşına geldiğinde teşekkül etmiş durumdadır.82 Kelime dağarcığındaki artış ile başlayan zekâ gelişimi,83 en basit öğrenme olayları ve alışkanlıklar ile bu gelişim seyrine devam eder.84 Yapılan araştırmalarda, zekânın her çocukta aynı hızla gelişmediği görülmüştür. Bu farklılık, yaş ilerledikçe daha da artmaktadır. Bunda gerek fizikî gelişimin85, kalıtım ve beslenme-nin, gerekse çevre şartlarının rolü olmaktadır. Ailenin sosyo-ekonomik durumunun yanında, eğitim düzeyinin etkisi de unutulmamalıdır. Bütün bu faktörler yanında zekânın üstünlüğü ya da geriliğinde en büyük rolü kalıtımın oynadığını da eklemeliyiz.86 İki yaşlarından başlayarak çeşitli aşamalarla gelişen zekâ, bu gelişimini yirmi yaşından sonra da devam ettirmektedir. Ne var ki, ergenlik çağından sonra görülen zekâ gelişimi, pratik akıl yürütmekten çok, mücerret akıl yürütme ve kelime öğrenme şeklinde olmaktadır.87 3. Dil Gelişimi Çocuktaki zihnî gelişimin bölümlerinden biri olan dil gelişimi, çocuk tarafından ilk kelimelerin telaffuz edilmesiyle başlar. Bazı araştırmacıların tespitine göre ilk kelimeler 8-10. aylarda duyulmaktadır.88 Fakat anlaşılabilecek ilk kelime belki de ancak 10. aydan sonradır.89 Genellikle çocuklar birinci yaşın sonunda konuşmaya başlamaktadırlar.90 Hem erken, hem de düzgün konuşma yönüyle kızlar erkeklerden başarılıdır.91 Eski terbiye kitaplarından birinde, çocuğun dil gelişimi üç safhaya ayrılmıştır: 1- Teşebbüs ve temrin (alıştırma, exercise) devresi 2- Kelime ve cümle devresi 3- Cümle devresi.92 Bu eserde, yukarıdaki safhaların hangi yaşlarda olduğuna dair bilgiye rastlayamadık, ancak Piaget'nin bu konudaki görüşleriyle konuyu bütünleştirebiliriz. Üç yaşından önce çocuk, bizzat kendi kendine konuşmayı sever. Piaget buna "Monolog dönemi" (kendi kendine konuşma) adını vermektedir. Bu ilk aşamadan sonra çocukta, bildiğimiz "Kollektif monolog" gözlenebilir. Çocuk belirli bir kişiye bakmadan, "Bak! veya Dik-kat!" diyerek konuşur. 5-6 yaşlarından itibaren ise, yavaş yavaş sosyalleşmiş dile geçiş vardır."93 Bir başka psikolog ise, çocuktaki dil gelişimini iki döneme ayırarak incelemektedir.94 - Pasif dönem (1-2. yaş arasındaki dönem) - Aktif dönem (2-3. yaş arasındaki dönem) Buna göre; pasif dönem denilen devrede, çocuk konuşulanları sadece dinler, anlamaya çalışır ve ancak anladıktan sonra konuşma çabalan gösterir. Bu devrede dikkat edilmesi gereken şey, çocuğa sevgiyle yaklaşarak, doğru ve yeterli bir şekilde konuşmaktır. Aktif dönemin başlamasıyla, çocuk eşyaya ad verme iktidarını kazanarak tek kelimelik cümlelerden, çok kelimeli cümlelere geçmeye muvaffak olacaktır. Konuşması giderek önem kazanacak ve çocuk bu dönemde uydurma kelimelerden de vazgeçecektir.95 Dilin iyi konuşulduğu bir çevrede, üç yaşındaki bir çocuğun ortalama olarak 1000 kadar kelimeyi anlamlı olarak kullandığı tesbit edilmiştir.96 "Dil gelişimi açısından 3. ve 4. yaşlar özellikle önemli yıl-lardır, çünkü sözcükleri doğru olarak seslendirememe, kekemelik gibi konuşma bozuklukları bu yaşlarda başlar. Bu dö-nemde çocuğa yaşının düzeyinde iyi modeller vermek çok önemlidir."97 Aile çevresinde çocuğun konuşmasının desteklenmesi, ailenin sosyo-ekonomik durumunun iyi, kültür seviyesinin yüksek olması çocuğun dil gelişimini hızlandırmakta; bunun aksi durumlar ise gelişimi yavaşlatmaktadır. Ayrıca anne sevgisi ve bakımının da dil gelişimine önemli katkısı olmaktadır. Yetiştirme yurtlarındaki çocukların dil gelişiminin, anne babası tarafından büyütülmüş çocukların dil gelişiminden daha aşağı olduğu tesbit edilmiştir.98 Dilin konumuz açısından önemine gelince; Bilindiği üze-re dil, zihnî bir iletişimdir. Bir kişiden diğerine aktarılacak ko-nulan ihtiva etmektedir. Ailenin dili çocuk için konuşulan dil olmakta ve buradaki manevî hayat dile yansımaktadır. Yine ai-lede kullanılan dil, o ailenin dünya görüşünü de yansıtmakta-dır. Manevî hayatın ağırlık noktası dil üzerinde toplanmakta ve çocuk bu manevî atmosfer içinde gelişip olgunlaşmaktadır.99 Konuyla ilgili bir âyette, "Allah sizi annelerinizin kamın-dan hiçbir şey bilmeyen kimseler olarak çıkarmıştır."100 buyrularak, her çeşit kültürel kazancın konuşma devresinden itiba-ren kazanıldığına işaret edilmiştir. Eğitim açısından da, çocuk için en önemli devre onun konuşmaya başladığı devredir. Çün-kü çocuk artık söylenenleri anlıyor, düşüncelerini anlatabili-yor, kısacası muhatap olabiliyor demektir. Bu durum ise-kül-tür ve eğitim konusu kılması yönüyle-çocuğu, diğer canlılar-dan ayıran bir özelliktir.101 Hz. Peygamberin (s.a.v.) fıtrat ile ilgili hadisinin,102 Müsned'deki varyantında da konuyla ilgili ifadelere rastlanmaktadır. "Doğan her çocuk fıtrat üzere yaratılmıştır. Konuşmaya başlayıncaya kadar bu hal üzere devam eder. Bundan sonra ebeveyni onu Yahudi veya Hristiyanlaştınr"103 denilmekte ve doğuştan getirilen fıtrat hâlinin konuşma devresine kadar de-vam ettiğine dikkat çekilmektedir. Çevrenin çocuk üzerindeki etkisi ve çocuğun taklide gayet elverişli olduğu104, bugün artık bilinen bir gerçektir. Hz. Pey-gamber'in de çocuktaki bu özellikleri göz önünde tuttuğu görülmektedir. O, konuşma çağına gelmiş çocuklara özel bir ilgi gösterirdi, îbn Şuayb (r.a.) şöyle rivayet etmektedir: "Abdulmutalib oğullarından bir çocuk konuşmaya başlayınca, Hz. Peygamber ona, 'De ki, hiçbir evlat edinmeyen ve mülkünde hiçbir ortağı olmayan Allah'a hamdolsun.'105 mealindeki ayeti, yedi defa okutarak öğretirdi."106 Yine Hz. Peygamber'in, "Çocuklarınıza ilk öğreteceğiniz kelime 'Lâilâhe illallah' olsun."107 buyurarak, çocuk konuşmaya başladığı andan itibaren ona İslâm’ın özü olan Kelime-i Tevhîd'in öğretilmesini tavsiye ettiği görülmektedir. 4. Çocuk Zihniyetinin Temel Yapıları a. Egosantrizm Egosantrizm, "çocuğun çevresini keşfettiği, bu çevrenin kendisi için yaratıldığı inancını taşıdığı ve başka kimselere aldırış etmediği bir dönemdir."108 Çocuğun kendisi ile kendi dışında olardan ayıramadığı bu dönem109, genellikle 2-6 yaşlarını kapsamaktadır.110 Egosantrizm dönemindeki çocuk, dünyayı yalnız kendi bakımından görmektedir. Ona göre, çevresindeki kişiler ve etrafındaki eşyalar kendisi gibi düşünürler ve hissederler. Bundan dolayı inançları da günlük tasavvur ve idraklerinden ayrı değildir.111 Çocuktaki egosantrik düşünceler zaman zaman çeşitli şekillerde tezahür eder, çocuk konuşmalarında hep kendisinden bahseder, oyuncaklarıyla başkalarının oynamasına izin vermez. Anne babasının yalnız kendisiyle ilgilenmesini ister ve bu yüzden, yeni doğan kardeşini kıskanır, onu istemez. Çocuk egosantrizminin çeşitli tezahür şekillerinden biri de, "Finalizm (Gayecilik)"dir. Çocuktaki finalizme göre her-şey insanın işine yaramak için yaratılmıştır ve her şeyin hayatta bir görevi vardır.112 Çocuğun bu tür bir düşünceye sahip olmasında yetişkinlerin rolü küçümsenemez. Çünkü, gözünü açtığı andan itibaren bütün ihtiyaçları büyükleri tarafından karşılanan çocuk, dünyadaki her şeyin kendisine hizmet için yaratılmış olduğuna inanmakla pek hatalı sayılmaz. Son çocukluk yıllarına kadar devam eden bu düşüncenin tesiriyle, çocuk her şey hakkında pratik bir şekilde akıl yürütmektedir. Meselâ, "Güneş bizi aydınlatmak için yaratılmıştır."; "Nehir, üzerinde kayıkla gezmek için akmaktadır."113 İnsana yaratılıştan bu tür duyguların verilmiş olması dikkat çekicidir. Acaba insanın, kendisine çeşitli nimetler sunan yaratıcısını araması mı istenmiştir? Yoksa, her şeyin olduğu gibi, bu dünyaya gönderilişin de bir gayesi olduğu düşüncesine, bir yönlendirme mi vardır? Kur'ân-ı Kerîm'de, insanoğlunun egosantrik duygularına hitab eden pek çok âyetin varlığı da dik-kat çekicidir. Allah Teâlâ, "Ademoğlunu şerefli kılarak, onların karada ve denizde gezmelerini sağladığını, temiz nimetlerle onları nzıklandırdığım"114 bildirirken; başka birçok âyette ise, "insan için yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeyi ; Güneş'i, Ay'ı, yıldızlan, denizi, geceyi, gündüzü, nehirleri... müsahhar (faydalanılabilir) kıldığından115 bahsetmektedir. b. Animizm: Animizm için eğitim ve psikoloji sözlükleri, "çocuğun çevresindeki eşyaları canlı saydığı dönemdir."116 diye söz ederler. Zihnî inkişafın başlamasıyla, animizm dönemi de başlamış demektir. Animizm dönemindeki çocuk, etrafındaki varlıklara; güneşe, suya evlere hatta çakıl taşlarına bile hiç fark gözetmeden canlı ve şuurlu varlıklar gözüyle bakar.117 Çevresindeki varlıkları canlı veya cansız olarak ayıramadığı için oyuncaklarıyla konuşur, bebeklerine isimler takar, odadaki veya bahçedeki her şeyi kendi isteğine göre birer şahıs olarak tahayyül eder, ba-zen de başını çarptığı masayı, "pis masa!" diyerek tekmeler.118 "Beş yaşındaki kız çocuğu çemberini çevirirken birden durur ve annesine şöyle der: 'Sanıyorum bu çember canlı; çünkü nereye istersem oraya gidiyor!' İki yaşındaki bir çocuk ise, parmaklarını güneşe doğru tuttuktan sonra, kırmızı renkte gördüğü parmakları için, 'Güneş parmaklarımı kanatıyor!' demiştir. Bir başka oğlan çocuğu da yağmurlu bir günde, garajdaki otomobili, 'Yağmur yağdığı için garajda uyuyor' diye düşünür. "119 Yukarıdaki ifadeler çocuk animizminin bilinen örnekleridir, Üç yaşındaki bir kız çocuğu, "Evler niçin yürümüyor"120 diye rahatlıkla sorabilir, çünkü ona göre ev, kendisini barındıran canlı bir varlıktır. Araştırmalara göre çocuklar bir suçun kötü bir tesadüften doğan bir olayla cezalandırılmış olduğuna inanmaktadır. Meselâ köprü, altından kaçmakta olan bir hırsızın üstüne çöker. Çocuklara göre bu inanç, orada kendiliğinden var olan adaletin tezahürüdür. Piaget buna çocuğun animizmi gözüyle bakmaktadır.121 Jacquin'e göre, egosantrizmin, animizmle aşağı yukarı aynı zamanda görünen bir başka sonucu da Artifisializm'dir. Buna göre çocuk, her varlığa bir sanat eseri olarak yapılmış gö-züyle bakmaktadır. Ona göre, ırmakların yatağını kazan, güneşi ileri doğru iten, rüzgârı estiren çok büyük bir insandır.122 Piaget ise artifisializmi, 'Tabiatın bir insan tarafından yapıldığını veya insan tekniğine benzer yolla kendi kendini mey-dana getirdiğini düşünmek" şeklinde anlamaktadır. Piaget'nin anlatımıyla, Bovet'nin bir eserinden konuyla ilgili ifadeleri aynen aktarıyoruz. "Çocuğun kendine vergi bir çok fikirler i vardı. Yeryüzünün düz, güneşin de ateşten bir top olduğunu zannediyordu, ilk olarak birçok güneşin var olduğunu, her gün bunlardan bir tanesinin doğduğunu düşünüyor, nasıl doğup battıklarını anlayamıyordu. Bir akşam tesadüfen çocukların iple bağlı yağlanmış ve ateşlenmiş yumakları havaya atıp çektiklerini gördü. Yine aklına güneş geldi; güneşin de aynı şekilde havaya atılıp çekildiğini düşündü. Fakat hangi kuvvet yapıyordu bu isi? Büyük, kuvvetli bir adamın San-Fransisko'yu çevreleyen tepelerin arkasında gizlendiğini farz etti. Güneş bu adamın oyuncağı idi; adam her sabah onu göklere fırlatıp akşamları çekmekten hoşlanıyordu."123 Piaget, bundan sonraki ifadelerinde, çocuğun gökte büyük ve kuvvetli bir adam olarak tasavvur ettiği varlığı, sonradan Tanrı olarak kabul ettiğini belirtmektedir. Aynı şekilde Jacquin, çocuğun içinde yaşadığı çevre, onun zihnine çok güçlü bir Allah fikrini yerleştirmese bile çocuk, bu artifisialist düşüncesiyle her şeyin bir yaratıcısı ve yöneticisi olduğunun farkına varacağını ifade etmektedir.124 "Yeryüzünde bildiğim en üstün kişiyi, Allah 'in huzurunda, ifade edilemez bir huşu içinde, saygıyla başını eğmiş olarak gördüm. Maneviyatımız, benliğimizin en içten mertebesine özellikle çocuklukta erişir." "Cariyle" ------------------------------------------------------------------------------------------------ 71. Necmeddin Sâdık, fim-i Terbiye-i Etfâl, ist. 1333, s. 37. 72. Pars Tuğlacı, Okyanus, ist. 1972, VI, 3093. 73. R. Alayiıoğlu-A. Oğuzkan, Ansiklopedik Eğitim Sözlüğü, ist. 1976, s. 348. 74. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lügat, Ank. 1970, s. 1428. 75. Egemen, age, s. 103. 76. Samuk, agt, s. 2. 77. Bk. Cavit Binbaşoğlu, Gelişim Psikolojisi, Ank. 1975, s, 98. Ethem, Başa-ran, Eğitim Psikolojisi, Ank. 1982, s. 82. 78. G. Fişek-Z. Sükan, Çocuğunuz ve Siz, ist. 1983, s. 14. Bu tarif Eğitim Söz-lüklerinde de yer almaktadır, bk. Alayhoğlu-Oğuzkan, age, s. 192.; Tuğlacı, age, VI, 3086.; Zekânın psikolojik manaları için bk. Şetmin Evrim. Psikolo-ji Açısından Zekâ Sorunu, ist. 1978, s. 219. 79. Bk. Binbaşoğlu, age, s. 98.; Başaran, age, s. 82. 80. Egemen, age, t. 103,104. 81. Herbert Sorenson, Eğitim Psikolojisi (çev. G. Yazgan)îst. 1975,8.52. 82. İbrahim Canan, Hz, Peygamber'in Sünnetinde Terbiye, ist 1982, s. 78. 83. A. Osman özcan, Gelişim Psikolojisi ders notlan, in ÜEF, Malatya, ts. s. 84. Sorenson, age, s. 52. 85. Binbaşoğlu, age, s. 103 vd. 86. Jacquin, age, s. 101; Ayhan, age, s. 203; Yavuz, age, s. 3, 197. 87. Jersıld, age, s. 568. 88. N. ibrahim özgür. Çocuk Psikolojisi, ist 1979, s. 113. 89. Cole-Morgan, age, s. 322. 90. Dalat, age, s. 51; Sorenson, age, s. 39. 91. Özgür, age, s. 122; Gövsa, age, s. 155. Jersıld, age, s, 497. 92. Gövsa, age, ay. 93. Özcan, Gelişim Psikolojisi ders notlan, s. 20-22. 94. Dodson, age, s. 72. 95. Gövsa, age, s. 154; Dalat, age, s. 52 vd. 96. Özcan, Gelişim Psikolojisi ders notlan, s. 12. 97. Yavuzer, age, s. 136. 98. Başaran, age, s. 97. 99. Özcan, Eğitim Psikolojisi ders notlan, UUEF, Bursa, ts., s. 21. 100. Nahl, 16/78. 101. Canan, age, s. 100. 102. Müslim, Kader, 23. 103. Müsned,rV,24. 104. Jacouin, age, s. 23. 105. Isrâ, 17/111. 106. Abdurrczzâk San'anî, Musannef, Beynıt, 1970, IV, 334. 107. San'ânf, age, IV, 334,6. no'lu dipnot. 108. Alayhoğlu-Oğuzkan, age, s. 27. 109. Mithat Enç, Ruhbüim Terimleri Sözlüğü, Ânk. 1974, s. 30. 110. Refia Semin, Karakter Formasyonu, ist. 1968, s. 17; A. Oğuzkan Eğitim Terimleri Sözlüğü, Ank. 1974, s. 25. 111. Pazarlı, Din Psikolojisi, s. 24; A. Vergote, Çocukta Din. {çev. E. Fırat) AÜ-ÎFD. XXH, 323. 112. Jacquin, age, s. 79. 113. Jacquin, age, s. 45. 114. Isrâ, 17/70. 115. Ra'd, 13/2; ibrahim, 14/32,33; Nahl, 16/12,13,14; Hacc. 22/65. 116. Tuğlacı, age, 1,103; Türkçe Sözlük, T.D.K. Ank. 1983,1,57; Alaylıoğlu-Oğuzkan, age, s. 42; Enç, age, s. 43. 117. Jacquin, age, s. 78. 118. Gövsa, age, s. 98; Yöriikoğlu, age, s. 10. 119. Alünköprü, age, s. 16, 18. 120. Dalat, age, s. 92. 121. Vergote,agm,XXn,324. 122. Jacquin, age, s. 78. 123. Bovet, age, s. 72. 124. Jacquin, age, s. 78. | |
Konu Sahibi sessiz23 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
11 Ayın Sultanı ramazan | Oruç-Ramazan | sessiz23 | 0 | 2019 | 22 Ağustos 2009 23:40 |
Etkili Öğretmenlik Eğitimi | Çocuk ve Aile Sağlığı | sessiz23 | 1 | 2492 | 27 Nisan 2009 01:29 |
Çocuğun Gelişim Çağları | Çocuk ve Aile Sağlığı | sessiz23 | 0 | 2261 | 27 Nisan 2009 01:25 |
Çocuk eğitimi-Duygusal Gelişim | Çocuk ve Aile Sağlığı | sessiz23 | 0 | 2069 | 27 Nisan 2009 01:21 |
Çocuğu Tanımanın Eğitimdeki Yeri ve Önemi | Çocuk ve Aile Sağlığı | sessiz23 | 0 | 1942 | 27 Nisan 2009 01:18 |
29 Mart 2011, 17:04 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Çocuk eğitimi-Zihinsel Gelişim
Sahte kişilikli çocuklar yetişiyor: Pedagog Adem Güneş, çocuğun ruhundaki yaratılış sırrına müdahale edilmemesi gerektiğini söylüyor. Güneş'e göre çocuklar, kendi fıtratı ile anne-babanın beklentisi arasında kalıyor. Bu da çocuklarda zoraki sahte kişiliklerin doğmasına sebep oluyor. Çocukta oluşan zoraki kişilik de yetişkinlikte farklı suçlar olarak karşımıza çıkabiliyor. "Babama karşı içimde sonsuz bir burukluk var. Babamın beni öptüğünü, bana sarıldığını hiç hatırlamıyorum. Bana hep; 'sen beceremezsin', 'sen yapamazsın', 'senin aklın yetmez' diye söylenirdi. Arkadaşlarımla irtibat kuramıyordum. Hep tedirginlik yaşıyordum; ya komik duruma düşersem diye içimde kaygılar vardı. Okul yıllarında en derin hissettiğim duygu ezilmişlikti. Ama bütün bunları etrafımdakilere göstermemeye çalışıyordum. Yaşamım boyunca dik durmak, güçlü görünmek için sahte benliğin içine girdim. Başarılı bir öğrencilik süreci geçirmiş olsam da, şu an iyi bir kariyer sahibi olsam da, kendimi ruhen ezik, çaresiz, güçsüz ve kaygılı hissediyorum. İçimdeki yoksunluklarla yaşamaya devam ediyorum." diyor 28 yaşındaki Zeynep T. Zeynep T. ve daha niceleri anne-babalarının istekleri için yeni bir karakter ve kişiliğe büründü. Oysaki her çocuğun özünde, o çocuğun nasıl bir yetişkin olacağının şifrelerini barındıran 'çocukluk sırrı' vardır. Bu sır, çocuğun içinde 'buyurucu bir iç kılavuz' olarak, mütevazı bir sabırla, adım adım o çocuğun kişilik ve karakterini oluşturma mücadelesi verir. Günümüzde anne-babalar çocuğun özünde gerçekleşen bu ince yapılanmayı hesaba katmadan kendilerince bir zoraki kişilik oluşturma gayreti içinde. Pedagog Adem Güneş'e göre çocuğun ruhundaki yaratılış sırrına müdahale edilmesi, çocuğun başka bir kişiliğe bürünmesine zemin hazırlıyor. Çocuk, çevresinin kendisini nasıl kabul ettiğini sezinleyerek duruma göre sahte kişilikler geliştiriyor. Adem Güneş'in Nesil Yayınları'ndan çıkan 'Çocukluk Sırrı' adlı kitabı, çocuğun benliğini zarara uğratmadan kişilik ve karakterini bozmadan, onlara nasıl bir rehberlik yapılacağı konusunda ebeveynlere yol gösteriyor. Ebeveyn sevgisinin 'başarılı ve akıllı uslu olmak olarak' algılandığı günümüzde, çocuk, anne-baba sevgisini alabilmek için kendi dünyasını yaşamak yerine onların istediği gibi olmak zorunda kalıyor. Adem Güneş, çocuğun anne-baba sevgisini kaybedeceği endişesiyle farklı bir kişiliğe dönüştüğünü söylüyor. Güneş, "Çocuk dışa vurduğu dünyanın olduğu gibi kabul edilmeyeceği endişesini taşırsa, anne-babasının kendisini ciddiye almadığını anlarsa ve incitileceğini onların gözlerinden veya sözlerinden bir defa sezerse kendi ruhundaki yaradılış sırrını dışa vurmaz. Duruma göre sahte bir kişilik geliştirir. Bu çocuklar koza içinden çıkmadan canı çıkmış olan çocuklardır. Yaşamlarını bir beden olarak sürdürseler de bedenlerinin içinde henüz kendi sırrını açığa vurma cesaretini toplayamadıkları için ruhu başka, bedeni başka, davranışları bambaşka bir haldedirler. Çocuk ne kendisi gibi olabiliyor ne de anne-babasının zoraki kişiliğini ruhuna sindirebiliyor. Ne deve ne de kuş olabiliyor. Kendi fıtratı ile anne-babasının beklentileri arasında kalıyor." diyor. Pedagog Adem Güneş, çocuğun anne-babasına gösterdiği dünya ile iç dünyasının birbirinden farklılaşmaya başlaması halinde bu durumun bir felaket sinyali göstereceğini belirtiyor. Güneş'e göre bu çocuk, sadece sahte benliği ile etrafı mutlu etmeyi öğrenmekle kalmaz, bir süre sonra kendi içindeki ezikliğin intikamını çok acı bir şekilde almayı normal gibi görür. Vicdanen de rahatsız olmaz. Onun için birine ihanet etmek, birine darbe vurmak zor bir şey değildir. Zira bütün bunlar, çocukluk döneminde kendisine yaşatılmıştır. Bunlar yabancı olduğu duygular değildir ki, birine karşı aynı şeyleri yaptığında içinde bir acı duysun. Güneş, anne-babaların insanın içindeki mükemmel yaratılıştan habersiz, çocuğunu adam etmeye çalışma içerisine girmesinin yanlış bir yol olduğunu belirtiyor. Çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren 'mükemmel bir adam' olduğunu dile getiren Güneş, şöyle konuşuyor: "Önemli olan, o 'aziz misafirin' eksiksiz yaratılışını zarara uğratmamak. Zira çocuk tamamen ebeveynin insafına terk edilmemiş. Çocuklar bir program dâhilinde içlerinden gelen buyruğa boyun eğerek insan olmaya hazırlanıyor. Bu sessiz ve derin yolculuk da çocukluk sırrı içinde yer alan buyurucu iç kılavuzdan başkası değil. Kişilikli ve karakterli bir çocuk yetiştirmek için neler yapmalı? Ödüllendirerek veya cezalandırarak çocuktan birtakım davranışlar sergilemesini istemeyin. Çocuk, yapacağı davranışları vicdanında duymalı, duygu dünyası ile kendisinden arzu edileni anlayıp kabul etmeli. Çocuk ne ise o olmasına izin verilmeli. Onları dar kalıplar içine sokmamalı, kişilik ve karakterlerinde tahribat oluşturulmamalı. Çocuk, her hali ile kabul görmeli. Çocuksu acemilikleriyle sergiledikleri yanlışlıklar sırasında alaya alınmamalı, küçük düşürülmemeli, bakışlarla dahi ceza ve şiddete maruz bırakılmamalı. Çocuğun benlik inşası için ebeveyn müdahale etmek yerine rehber olmalı. Müdahale edilmesi durumunda çocuk, öğrenmeyi iç kılavuzunun yol göstermesiyle değil dış müdahalelerin tesiriyle gerçekleştirir. Bu da merak duygusunu köreltir. Günümüzdeki yaşanan öğrenme güçlüğünün en büyük sebebi, gereksiz müdahalelerdir. Diğer çocuklarla kıyaslanmamalı, hiçbir çocukla yarış içerisine sokulmamalı.
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Çocuk Eğitimi mi Anne-Baba Eğitimi mi? | Hazan Mevsimi | Çocuk ve Aile Sağlığı | 3 | 13 Mayıs 2016 22:22 |
üstat'dan çocuk eğitimi üzerine | EyMeN&TaLhA | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 01 Mart 2013 00:31 |
Çocuk eğitimi-Duygusal Gelişim | sessiz23 | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 27 Nisan 2009 01:21 |
Çocuk terbiyesi ve din eğitimi | İmamHüseyin | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 13 Nisan 2009 17:35 |
Çocuk Ve Kur'an Eğitimi | NUR | Kur'ân Kursları | 2 | 20 Ekim 2008 22:12 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|