|
Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi: 14 Temmuz 2015 (12:03), Konuya Son Cevap : 14 Temmuz 2015 (12:03). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Temmuz 2015, 12:03 | Mesaj No:1 |
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? – “Çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı?” – “Olmazsa disiplin nasıl sağlanabilir?” – “Çocuk hayata atıldığında, bir yanlış yaptığında toplumun belli yaptırımları, yani cezaları yok mu?” Bir dinleyicimizden gelen soru şöyle idi; Anasınıfı öğretmeniyim. Bize üniversitede eğitici ödül ve cezanın gerekli bir eğitim aracı olduğu öğretilmişti. Ancak siz ödül ve cezaya karşısınız. Bu yüzden büyük bir çelişki içerisine düştüm. Evet, çocuğu çıkar için iyi davranışa yönlendirmek veya cezadan kaçış için olumsuz davranıştan kaçındırmak doğru olmayabilir. Ama okul, çocuğu hayata hazırlayan, bir bakıma hayatın kendisi olması gereken bir yer değil mi? Eğer çocuk bir yanlış yaptıysa, bunun karşılığında bir yaptırım uygulanmamalı mı? Yaptırımdan kasıt dayak değil, fakat eğitim içinde ceza hiç mi olmayacak? Olmazsa disiplin nasıl sağlanabilir? Çocuk hayata atıldığında, bir yanlış yaptığı zaman toplumun belli yaptırımları, yani cezaları yok mu? Çocuk mesela arkadaşına vurduğunda, sadece konuşarak mı yaptığının yanlış olduğunu hissettirmeye çalışacağız? Peki bir daha ki sefere sadece nasihat dinleyeceğini düşünerek tekrar aynı hataları yapmaz mı? Anadolu pedagojisinde ceza diye bir şey yoktur. Örnek vermek gerekirse; Peygamber Efendimizin çocukları terbiye etmek için kullandığı bir tane bile ceza örneği yoktur sahih hadis kitaplarında. Şimdiye kadar, kıymetli hocaların öğrettiklerinde, karıştırdığım kitapların bir tanesinde, bir satırında, bir harfinde, peygamber efendimizin çocuklarla baş başa kaldığı bir anda bile, hatta savaş sırasında, savaşın en şiddetli anlarında yanında bulunan ve o yaşlarda çocuk olan Hz. Enes’e kaşlarını dahi çattığı vaki değildir. Etrafındaki hiçbir çocuğa bırakın kaş çatmayı, azıcık dudaklarını aşağı indirdiği vaki değildir. Eğer çocuk terbiyesinde ceza olsaydı, bunu en iyi öğretecek makamlardan biri Peygamberimizdi. O’nun elinden yetişmiş olan kişilere bakıldığında, kız çocuklarını diri diri gömen insanlar, karınca ezemez hale geliyorlar. Demek ki burada doğru bir pedagojik yöntem, doğru bir usul takip edilmiş. Bunlar bir dine duyulan muhabbetten dolayı, oradan gelen hissiyatla belirtilen düsturlar değil. Oradaki temel değerler ele alındığında ve bilimin temel değerleriyle karşılaştırıp ölçü olarak değerlendirildiğinde mükemmel sonuçlar çıkıyor ortaya. Peygamberimiz, cezasız bir çocuk terbiyesini bizzat gösterip uygularken, öğretmenlere ne oluyor ki ceza uygulanıyor. Ceza prensibi batıdan gelmiş bir usuldür. Batıda, Hristiyan dünyada, çocuk doğduğunda günahkardır, o yüzden vaftiz edilir veya şeytan çıkarmak için kırbaçlanır. Çocuğun iradesinin kırılması, içindeki şeytanın çıktığı anlamını taşır orta çağın bir döneminde. Ancak dine isyanla ve insanın içerisinde hümaniter değerlerin yükselmesiyle birlikte bu ahlak terk edilmiştir Avrupa’da, izleri sürüyor olsa da. Hatta bu konuda çocuk hakları sözleşmesi yapılmış ve kitaplar yazılmıştır. Bir dönemin bu hastalığı maalesef bizim kültürümüze de bulaştı. Böylece çocuğunu kolundan tutup atabilen ruha sahip ebeveynler var artık. Öğretmenlere bakılınca kimisinde dayak yok belki ama tehdit var. Ancak şiddetin her türlüsü aynıdır, dayak da şiddettir tehdit de. Öğretmen tarafından ‘’çık dışarı’’ deniliyor, sınıfın önünde tek ayak üstünde bekletiliyor. Öğretmen, ‘’öğrettim’’ diye seviniyor, ama bozulan kişiliğin tamiri olmuyor. Sadece dayak ceza değildir. Çocuğu sınıfın karşısında tek ayak üstünde bekletmek veya arkadaşlarının dalga geçeceği duruma düşürmek de cezadır. Ödevini yapmayan çocuğun sınıfın önünde, diğer çocuklar tarafından tokat yer vaziyete getirilmesi, öğretmen olma vasfı açısından değil, önce insan olma vasfı açısından sorgulanmalıdır. Halbuki bizde asıl olarak cezasız çocuk terbiyesi vardı. Tarihte mükemmel insan yetiştirmiş insanlar içinde, böylesi komik, zor durumda kalan, böylesi aciz bir şekilde öğretmenlik yapan var mıdır? Öğretmenlikten önce, insanın içerisinde insan olma değeri yükselmeli. Ayrıca öğretmenlik sadece 4 yılda diploma alınarak hak edilmemelidir. Öğretmenlik, kendi zaaf yönleri duran bir kişinin yapabileceği bir iş değildir. Öğretmen olacak kişi önce duyarlılık eğitiminden geçmiş olmalıdır. Öğrencisini karşısında gördüğü zaman, birden bire asansörün aşağı inmesi gibi, anaç bir tavuğun kanatlarını tevazuyla aşağı indirmesi gibi, çocukla göz göze gelince tebessüm eder gibi, ‘’kuzum’’ der gibi o çocuğu sahiplenecek ruhu olan kişidir öğretmen. Onun dışındaki hiç kimseyi, aziz öğretmen olarak tasvir etmek mümkün değildir. Bir gazete haberi örneği vereyim; Bir okulda, anne babalar çocuklarının anormal davranışlar içerisine girdiğini fark ediyorlar, biri kardeşini dövüyor, biri mahalledeki çocuklarla kavgaya başlıyor, birinde anneye isyan başlıyor, birinde kardeş kıskançlığı başlıyor. Aynı sınıfın öğrencileri olunca veliler bir araya gelip, ne oluyor diye araştırınca, karşıya öğretmen kılıklı garip bir şey çıkıyor, ”iyi öğrensinler diye çocukları döven bir öğretmen”. Bu öğretmene o zaman bir başkası döve döve bir şeyler öğretebilir. Bu hastalıklı bir haldir. Anadolu insanın ruhuna sığmayan, İslam ruhuna sığmayan bir hal. Bırakın İslamı, hümaniter normlara sığmayan bir hal. İslam deyince din olduğu için bazı insanlar antipati duyuyor. Ancak Hristiyan dünyasına bakınca, hangi öğretmen öğrencisine ”çık dışarı” diyebiliyor acaba? Burada anne baba; ”benim yetiştirmeye çalıştığım çocuğa, siz nasıl çık diyebilirsiniz, sizin öğretmenlik yeteneğinizin yeniden sorgulanması için ilgili yerlerle konuşacağım…” diye çocuğunu sahipleniyor. Bizim toplumda durum nasıl: ”Hocam eti senin kemiği benim”… Bu mal mı, kasaplık bir şey mi böyle teslim ediliyor birine. Asla olmaz. Eğer çocuğunuzun aziz bir varlık olduğunu düşünüyor ve ondan karakterli, kişilikli bir çocuk olarak yetişmesini istiyorsanız, onu emanet ettiğiniz kişilerin çocuğunuz üzerindeki tasarruflarını da, incitici taraflarını da iyi görmeniz gereklidir. -Peki cezadan kaçınmak nasıl olacak? Eğitimin içerisinde hiç mi ceza olmayacak? Burada karıştırılan nokta şu: ”Cezaya ehliyet meselesi” Bir kişinin ceza alabilmesi için iki şart vardır; Cezaya ehil olması Yani o cezayı alabilmek için, ehil olma kısmı tamamlanmadıkça ceza verilmez. Örneğin; zihinsel engelli biri, eline taş alıp camı kırdı ve diyelim ki hapse atıldı, şimdi bir daha camı kırmayacak mı? Yani cezaya ehliyet şartı kişinin akıl sağlığının yerinde olması demektir. Yetişkin olması Yani kişi çocukluk döneminden çıkmış olmalı. Çünkü bir suç cezalandırılacaksa, orada kasıt aranır, eğer kasıt yoksa ceza da soru işaretleri içinde kalır. Örneğin, çocuk bardağı düşürdü, bardak kırıldı, çocuk şöyle düşünür; ”bardak elimdeyken düzgün duruyordu, yere düşünce garip bir vaziyete geldi”. Düşmesinin sonucunu anlayamaz ki, bilgisizlikten yaptı. Veya ”elini yemeğe soktu kirletti, elinde mikroplar olduğunu, bunu yapmaması gerektiğini bilmediği” için ceza verilmez. Ceza alabilmesi izin sonuç kısmını kavramış olması lazım. ”İçinde bulunduğu durumun farkındalığını” kazanmamış, o ”zihni yeterlilik kabiliyetine” sahip değilse ceza verilmez. Öğrenme ceza ile olmaz. Çocuk, yırttığı paranın mahiyetini bilmeden parayı teslim ederseniz, nasıl kazanılır, ne değerdedir bilmediği için ceza verilemez. -”Hiç mi ceza olmayacak?” ‘Evet, pedagojide hiç ceza olmayacak. Ancak psikolojide ceza vardır. Psikolojide ceza var, pedagojide ceza yok Bu ne demektir? Çocuğa gelişim sürecinde, gelişim dönemlerini tam tamamlamadan ceza ile yaklaşmak, çocuğun gelişimine engel olacağı için ceza verilmez. Çocuğun zihni, duygusal, fiziksel, ahlaki gelişimi devam ederken, henüz süreç tamamlanmamışken ceza verilirse, çocuğun gelişimi sekteye uğrar. Futbol oyunu devam ederken hakemi değiştirmek gibidir bu. Bu yüzden pedagojide ceza yoktur. Ancak psikolojide ceza vardır. Yani kişinin akli melekeleri yerinde, sorumluluk sahibi olabilmiş, eşyayı tamamen kavrayabilen bir yeteneğe sahipse, ondan sonra belki ceza başlayabilir. 18 -20 yaşındaki bir kişi suç işlediğinde, toplumun geri kalan kısmını korumak adına cezalandırılmazsa, topluma zarar verilmiş olur. Mesela birisi birini bıçaklarsa bu nasihatle düzelmez. Bıçaklanan kişi ezilmiş, zalim de nasihatle terbiye olmuş olur. Yetişkinler kısmında toplumun refahı için ceza olmalıdır. -”Peki ceza vermeden çocuğun yanlış davranışları nasıl çözülmeli? Nasihat vererek mi?” Hemen ceza vermek doğru olmayabilir. Çocuk bazen yanlış yaparak doğruyu bulur. Mesela iki arkadaş kavga edince, canları yansa nasihat verilmesinden daha etkili olur. Bu sosyal gelişimin bir parçasıdır. Acıyı tadarak, bir birlerinin güçlerini test ederek yaşamlarına başlasalar, o süreci tatmış olsalar, verilecek en etkili cezadan daha etkin bir gelişim süreci tamamlanmış olur. Birine ceza verilse pişman olur mu?… Aksine, arkadaşına senin yüzünden oldu deyip kızabilir veya öğretmenine ceza verdiği için kin besleyebilir. ”Ceza ile adam olmuş kimse görmedim. Ceza verilerek yetiştirilmiş çocukların içinde, duygu dünyası tam oturmuş, ruhu sekine içerisinde, ahlak değerleri tam yerine oturmuş ve olgunlukla hayatının geri kalan kısmını geçiren kimse görmedim.” Ceza alarak yetişmiş bir çocuk, bir uzman karşına çıkarılsa mutlaka bazı kırıklıklar görülüyor. İleride, ”eşiyle anlaşamıyor, çocuğuna sevgi veremiyor,mükemmeliyetçi olacağım diye çabalıyor, etrafıyla çatışma içinde, eğitimde başarısız veya devamlı başarılı ama mutsuz, öfkeli, kıskanç, iç enerjisi kalmamış, bir sürü sevgili edinmiş…” gibi hayatının her döneminde, kırıklıklar manzumesi peşinde bir köle gibi dolaşıyor. Kendisini problemsiz gibi düşünse de, aslında temel insani değerlerinin hep eksiklikler barındırdığı görülüyor. adem güneş alıntı | |
Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 6327 | 14 Temmuz 2015 13:14 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 4203 | 14 Temmuz 2015 13:06 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 5079 | 14 Temmuz 2015 13:00 |
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları | Çocuk ve Aile Sağlığı | Mihrinaz | 2 | 2827 | 14 Temmuz 2015 12:23 |
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? | Çocuk ve Aile Sağlığı | EyMeN&TaLhA | 0 | 2516 | 14 Temmuz 2015 12:03 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Çocuk Eğitiminde Dikkat Edilecek Özellikler | umut628 | Çocuk Ve Gençlik Eğitimi | 1 | 10 Ekim 2016 15:44 |
çocuk eğitiminde anne-babaya öneriler | AlimOğlu | Çocuk Ve Gençlik Eğitimi | 2 | 29 Mart 2016 02:17 |
Çocuk eğitiminde en güzel rol modeli Peygamberimiz | EyMeN&TaLhA | Çocuk ve Aile Sağlığı | 1 | 17 Mart 2013 10:40 |
Devletin dini/ideolojisi olmamalı! | Hakan Tuncer | Serbest Kürsü | 9 | 07 Eylül 2010 20:23 |
Çocuk Eğitiminde Uygun Mesajlar | NUR | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 23Haziran 2009 21:13 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|