|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Muallim,Açılış Tarihi: 24 Eylül 2008 (20:58), Konuya Son Cevap : 25 Mart 2013 (19:24). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
24 Eylül 2008, 20:58 | Mesaj No:1 |
Yaşayarak Öğrenme Yaşayarak Öğrenme Bir çocuk kınanırsa her zaman O da yapamaz başkalarını ayıplamadan Ve düşmanlık görürse durmadan Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan Onunla edilirse alay Utancı öğrenir en kolay, Ve utançla yaşarsa eğer Suçlamayı kendisine iş eder Hoşgörü esirgenmezse ondan Sabrı da öğrenir bir yandan Ve verilirse ona cesaret Nedir, Öğrenir kendine güvenmek. Övgüyle ödüle layık görülürse çocuk Hep almayı değil vermeyi de öğrenir çabuk. Ve güven duyulmuşsa kendisine O da kulak verecektir dostluğun sesine Bir çocuk başkalarından görürse beğeni Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini. Ve ilgi,dostluk görürse eğer Sevgiyi sevgiyle yürekten sezer. Sevgiyi bulunca kucak dolusu Dünya ile arkadaşlık kurmakta Kalmaz korkusu… Dorothy Law Nolte SINAVA HAZIRLIK Sınava hazırlanan bir öğrencinin ailesine önemli görevler düşmektedir. Bu görev çocuğun eğitimi için gerekli maddi koşulları sağlamak,çocuğa her türlü olanakları vermek değildir. Sınava hazırlanan bir öğrencide genelde iki nedenden dolayı kaygı görülür. Bunlardan birincisi gayet doğal olarak öğrenciyi kaygıya götürür. Çünkü girdiği sınav bundan sonraki yaşam biçimini belirleyecektir. Dolayısıyla öğrenci bir yarışın sonunda kendi hayat biçimini belirleme çabası içindedir ve bunun kaygısını taşır. Sizde eğitim sürecinizde, meslek seçimi esnasında, evlenmeye karar verme aşamasında , çocuk yapmaya karar verdiğinizde ve buna benzer bir çok olayda bu kaygıyı yaşadınız. Ancak öğrencide kaygı yaratan ikinci sebep bu kadar doğal değildir. “ Anneme, Babama ne diyeceğim?” , “Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım?” “ Akrabalarıma mahcup olacak mıyım?” , “Annem ve babam benim yüzümden üzülüp mahcup olacaklar mı?” gibi düşünceler öğrencinin kaygı düzeyini yükseltir. Belirli düzeydeki kaygı gereklidir. Zaten sınava hazırlanan bir kişide öğrenme ve başarı için gerekli düzeyde kaygı vardır. Ancak bizim olumsuz kaygı dediğimiz, temelinde öğrencinin kendine güvensizliği yatan yüksek düzeydeki kaygıdır. Kendine güvensizliği oluşturan etmenlerin ilki ve en önemlisi ailenin yanlış tutum ve davranışlarıdır. Daha küçüklükten başlayarak . “ Sen anlamazsın!” “ Sen beceremezsin yapamazsın!” “ Hep böyle tembel ve beceriksizsin!” “ Bak Ayşe hanımın kızı senin gibi mi: O hem uslu hem çalışkan!” “ Eğer bunu yapamazsan seni çok kötü cezalandırırım!” “ Eğer sınavı kazanamazsan seni bir berberin yanına veririm orada çalışırsın!” “ Çok sorumsuz ve dağınık birisin” “ Sen bir baltaya sap olamazsın” gibi ifadeler çocuğun kendisine olan güvenini kaybettirip kaygı düzeyini yükseltecektir. Bu nedenle oluşan kaygıyla baş etmek zordur. Anne ve babaların yapması gereken öğrenciyi çalışmaya teşvik etmek ve öğrencinin kaygı düzeyini artırırcı etmenlerden kaçınmaktır. Gibi ifadeler çocuğun kendine olan güvenini kaybettirip kaygı düzeyine yükseltecektir. Bu nedenle oluşan kaygıyla baş etmek çok zordur. Anne ve babaların yapması gereken öğrenciye çalışmaya teşvik etmek ve kaygı düzeyini artırıcı etmenlerden kaçınmaktır. Kaygı düzeyini arttırıcı etmenler çalışma isteğini azaltacağından öncelikle bunlardan bahsedip daha sonra çalışmaya nasıl teşvik edebiliriz konusundan söz edeceğiz. Az önce bahsettiğim çocuğun kendine güvenini azaltacak türde ifadeler, cezalandırma , hırpalama, baskı kurma, dayak, kıyaslama, çocuğu olduğunda daha başarılı yada başarısız görme , çocuğu ısrarlı bir biçimde yönlendirme gibi davranışlar çocukta kaygı düzeyini artırır. Çocuğun çalışma isteği ortadan kalkar, çalışıyormuş gibi görünür, öğrenme düzeyi düşer , başka alanlara kayabilir, içe kapanık bir durum sergileyebilir vs. Sonuçta her iki tarafında istemediği bir durum olan başarısızlık ortaya çıkar. “ Bu gidişle biraz zor kazanırsın” “ Benim oğlum herkesten daha zeki o çok çok yüksek bir yer kazanacak” “ Senin gibi birinin bu sınavı kazanacağını hiç sanmıyorum” “ Sen kim üniversiteye gitmek kim, aptal “ Çocuğunuzu değerlendirirken gerçekçi olun. Onu ne olduğundan daha büyük ne de küçük görün. Çocuğunuzu değerlendirirken esas almanız gerek ölçüt çocuğun bu zamana kadar gösterdiği başarı ve başarısızlıklar, öğretmenlerinin çocuğunuz hakkındaki görüşleri ve ilgili uzmanların değerlendirmeleri olmalıdır. Tüm bunlar çocuğunuzun neleri başarıp neleri başaramayacağını ortaya koyacaktır. Çocuğunuza ilişkin elbette beklentileriniz olacaktır. Ama bu beklentileriniz çocuğunuzla uyuşmadığı müddetçe hayal kırıklığına uğramanız gayet doğal bir sonuçtur. Çocuğunuz ile ilgili beklentilerinizi oluştururken dikkat edeceğiniz en önemli husus az önce sözünü ettiğim çocuğun gerçekçi değerlendirmesini yapmak olmalıdır. Burada önemli olan tek faktör çocuğun geçmiş başarıları değildir. Çocuğunuzun ilgileri, istekleri, yetenekleri, değerleri ve onun kendi hayatından beklentileri de önemlidir. Birey ancak amaçları gerçekten kendine aitse uğrunda ciddi gayretler gösterir. Başkalarının belirlediği amaçlar doğrultusunda hareket eden bir bireyden uzun vadeli ve üstün başarılar bekleyemezsiniz. Birey yaşamının kendisine ait olduğunu hissedebilmeli ve kendi hayatı için kendisi karar alma sorumluluğuna erişebilmelidir. Çünkü aldığı kararların sonucunda ortaya çıkan durumlardan kendi sorumlu olmalıdır. Eğer alınan kararlar başkalarınınsa çıkan sonuçtan onlar sorumludur. Böylece karşınıza başarısızlığın yanı sıra suçu hep başkalarına yükleyen bir kişilik sonuç olarak ortaya çıkacaktır. “öğretmen soruları çok ağır sordu.” “Gittiğim dershane hiç iyi değildi. “ “Arkadaşımdan aldığım notlar yanlış ve eksikti.” “Bu öğretmen hiç iyi ders anlatamıyor.” “Her şey bir şansızlıktı.” “Eğer misafir gelmeseydi daha iyi çalışabilirdim.”gibi ifadeler henüz kendi sorumluluğunu alamamış bireylerden duyduğumuz ifadelerdir. Siz de kabul edersiniz ki, üstüne basarak söylemekte fayda var, ancak kendi amaçlarımızın doğrultusunda çalışırsak verimli ve üretken olabiliriz. Hayatın amacı kendine yeten bir insan olmak, yaşadığından memnun olmak ve bu memnuniyeti yakın çevredeki insanlarla da paylaşabilmektir. Sınavda başarılı olmak, diploma sahibi olmak bu temel amaca yönelik araçlardır. Okumak, yükseköğrenim görmek hayatın seçeneklerinden biridir. Neyse ki hayatın seçenekleri bu kadar sınırlı değildir. Eğer amaç para kazanmaksa mutlaka falan okula gitmeden veya filan üniversiteyi bitirmeden de bunu sağlamak mümkündür. Eğer amaç hayattan alınan zevki artırmaksa, müzik ve sanat bu zevki ve çoşkuyu insanlara dolu dolu yaşatabilir. Bütün bu sebeplerden ötürü hayatı bir tek seçeneğe “falan okulun giriş sınavını kazanmaya” indirgemek konuyu bir “ölüm-kalım” olayı durumuna getirir. Bu da hem ailenin hem de çocuğun kaygısını yükseldir,başarısını tehdit eder. Anne-baba olarak görevinizin çocuğunuza iyi bir eğitim vermek olduğu kadar, ona hayatı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamak olduğunu gözardı etmeyin | |
Konu Sahibi Muallim 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Bir Tevekkül İliştir Kalbime Eyy Rabbim!! | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | TÜRKcan | 1 | 1688 | 30 Eylül 2008 14:10 |
Dünyanın En kısa Masalı:)) | Fıkralar-Hikayeler | Medine-web | 11 | 6027 | 27 Eylül 2008 18:34 |
Yaşayarak Öğrenme | Çocuk ve Aile Sağlığı | Esma_Nur | 1 | 2126 | 24 Eylül 2008 20:58 |
Bana Derdini söyle,sana kim olduğunu söyliyim | Serbest Kürsü | Muallim | 0 | 1806 | 21 Eylül 2008 14:15 |
Hz.Ali'den Ramazan Duası | Dua Bölümü | havra | 2 | 2166 | 21 Eylül 2008 00:58 |
25 Mart 2013, 19:24 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Yaşayarak Öğrenme
Öyle insan yetiştirsin ki, o insan, yüz kızartıcı işler yapmamaya aday olsun. İnsan yetiştiren mesleklerin başında; * Anne-Babalık *Öğretmenlik * Dadılık * Hocalık-İmamlık gelir. Sonrasında *Psikolog ve psikiyatr. Ama vahiyden insanlık payına düşen huzuru bilen psikolog ve psikiyatrdan bahsediyoruz. *Öyle öğrenci yetiştirin ki kendisine kendisi psikolog olsun. Eğer insan eğitmeni olmazsanız, tabiatı kurtarmak üzerine bir meslek edinin. Her meslek bir kariyerdir, ama en büyük kariyer dürüstlük ve kararlılıktan elde edilen karizmadır. Unutmayın, dürüst, sözüne sadık, adil, namuslu, çalışkan ve ibadetlerini yerine getiren ve okuyan her insanda karizma kendiliğinden oluşur.
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Öğrenme güçlüğünde neler olur? | Allahın kulu_ | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 30 Ocak 2015 00:37 |
Satranç Öğrenme | enderhafızım | Tarih | 1 | 31 Ekim 2012 13:13 |
EFENDİMİZ (sav) kullandığı 40 öğrenme metodu. | karlofca61 | Hz.Muhammed(s.a.v) | 5 | 24 Temmuz 2012 12:22 |
Hızlı Arapça Öğrenme Teknikleri | KuM TaNeSi | Genel Arapça | 1 | 01 Ağustos 2011 21:31 |
Yaşayarak Öğrenmek | nergiz | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 1 | 01 Ağustos 2009 02:07 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|