|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Belgin,Açılış Tarihi: 19 Şubat 2008 (20:33), Konuya Son Cevap : 05 Aralık 2013 (15:19). Konuya 15 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
19 Şubat 2008, 20:33 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Yalan ne zaman caiz olur?/caiz olur mu ? Mümin Yalan Söylemez Yalan” kelimesini vetaşımış olduğu mânâyı duyup da rahatsız olmayan var mıdır? Evet, bazı çirkin sıfatlar, esasında ve hakikat-ı halde herkesi rahatsız eder. Doğruluğun, istikametin, ahde vefanın zıddı olan yalan, hemen hemen her insanın nefret ettiği kötü bir alışkanlıktır. Bununla birlikte, acaba bazı hallerde yalan söylemek, yalan beyanda bulunmak caiz midir? Önce, bazı sebeplerden dolayı yalana benzeyen beyanda bulunmaya cevaz veren hadis ve rivayetlere ve bu mevzuyla ilgili İslâm ulemâsının görüşlerine müracaat edelim: Buharî ve Müslim Sahih’lerinde şöyle bir hadis zikrederler: “Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kasdıyla yalan söyleyen, yalancı değildir.”1 Yine Müslim, bu hadisin devamında Ümm-ü Gülsüm’den (r.a.) şu meâlde bir rivayeti de kaydetmektedir: “İnsanların söylediklerinden hiçbir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu üç durum müstesna: 1) Harpte, 2) İnsanlarını arasını bulmada, 3) Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı —ailenin düzeni için söylediklerinde...”2 Kâmil Miras merhumun, hadis âlimlerinin izahları ışığında bu rivayetlerin şerh ve açıklamasını özetlersek şunlar söylenebilir: Hadiste, “insanların arasını bulmak için yalan söylemek yalancılık değildir” sözünün mânâsı, bu yalanda günâh yoktur mânâsındadır. Çünkü hadiste yalan, yalan olarak çıkarılmamakta, sadece bu çeşit yalana terettüp eden günahın olmadığı bildirilmektedir. Şüphe yok ki, yalan, gerek arayı düzeltmek için, gerekse başka bir maksatla söylensin yine mahiyeti itibariyle yalandır. Yalana üç yerde ruhsat verilmesi hususunda âlimler arasında farklı görüşte olanlar bulunmakta ise de, hadis ulemasının ekserisinin görüşü şu merkezdedir: Yalanı ve olmayan bir şeyi haber vermek mutlak sûrette yasaklanmıştır. Yalan hususundaki hadisteki müsaade ise “tevriye” ve “îhâm” yoluyla söylenmesi halindedir. Tevriye: Birkaç mânâsı olan bir kelimeyi kullanan kimsenin en uzak mânâyı kasdederek söylemesidir. Îhâm ise: İki mânâsı olan bir kelimenin en uzak kullanılan mânâsını kasdederek söylemesidir. Bu iki söz sanatını bu meseleye getirecek olursak şu şekilde misaller verilebilir: Meselâ savaş esnasında düşman askerine “Kralınız öldü” denilirken, bununla düşmanın daha önceki krallarından birisi kasdedilmesi gibi. Yine İslâmın ve Müslümanların zarara düşebileceği bir halde konuşmak ve fikir beyan etmek icap ettiğinde, doğrudan yalana varmadan dolaylı cümleler kullanmak da bu kabildendir. Aynı şekilde hanımın ve kızının gönlünü almak isteyen bir insan onlara bir şey vâdederken, “İnşaallah-Allah dilerse” gibi bir ifade kullanır da, söz verdiği şeyi hemencecik almazsa, bu durumda da yalan söylemiş olmaz. Çünkü bu vaâd istikbale mâtuftur. Ayrıca birbirine dargın olan iki kişinin arasını bulurken, “falan adam seniniçin duâ ediyor” dese de, bununla o adamın “Allah’ım, bütün Müsltümanları affet” demiş olduğunu kasdetse, yalan bir beyanda bulunmuş olmaz.3 Dolaysıyla yalansöylemenin mes’uliyetinden kurtularak rahatlar. İmam-ı Beyhakî’nin rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz (a.s.m.) “Tevriyeli, kinâî ifadelerle yalandan kurtulup rahatlama vardır” buyurarak bu meseleye açıklık getirmişlerdir.4 Ancak, bilhassa günümüzde her sahada yalana fazla yer verildiğinden, buna meydan açmamak için bu çeşit meselelerde hassas ve dikkatli davranılmasını isteyen Bediüzzaman şöyle der: “...Maslahat için kizb (yalan) ise zaman onu neshetmiştir (hükmünü kaldırmıştır). Maslahat ve zaruret için bazı âlim ‘muvakkat’ fetvası vermiş. Bu zamandao fetva verilmez. Çünkü o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onuniçin hüküm maslahata bina edilmez. “Meselâ: seferde namazı kasretmenin sebebi meşakkattır. Fakat illet olmaz. Çünkü muayyen bir haddi yok. Su-i istimale düşebilir. Belki illet yalnız sefer olabilir.” Yâni yolculuk esnasında dört rekâtlı farz namazları iki kılarak kasretmenin illeti, esas sebebi, “yolculuk”, yolculuğa çıkmaktır. Meşakkat olmasa danamaz kısaltılabilir. Eğer meşakkat gerçek sebep olarak görülürse bu hükmü herkes kendisine göre değiştirip uygulayabilir. “Ben hiçbir zorluk çekmedim, öyleyse namazları dört rekât kılarım” gibi bir su-i istimale düşebilir. Bunun önüne geçmek için, meşakkat olsa da, olmasa da namaz kasredilir. Bu misâlden sonra Üstad, son olarak şu meseleye temas eder: “Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok, su-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetva ona bina edilmez. Öyle ise ‘imme’s-sıdk ve imme’s-sükût (ya doğru söylemeli yahut susmalı) Yani yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.” “Evet, her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir. Bazan zarar verse sükût etmek. Yoksa yalana hiç fetva yok.”5 1. Buharî, Sulh: 2; Müslim, Birr: 101. 2. Müslim, A.g.e. 3. Tecrid-i Sarih Tercemesi, 8: 111-112. 4. et-Tâc, 5: 55. 5. Hutbe-i Şâmiye, s. 43-44. Mehmet Paksu
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
Konu Sahibi Belgin 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Ben Sana Gül Diyemem | Hz.Muhammed(s.a.v) | Belgin | 0 | 2477 | 29 Eylül 2009 10:25 |
Bir evliyayı vesile ederek dua edilirmi? | Soru Cevap Arşivi | Kara Kartal | 21 | 11165 | 24 Eylül 2009 10:38 |
Mahşerde âzâlarımızın konuşması | Soru Cevap Arşivi | KuM TaNeSi | 1 | 2694 | 17 Eylül 2009 16:06 |
Zekâtını vermeyenlere ibrettir Sâlebe'nin servet... | Zekat-İnfak | dua dilencisi | 1 | 2305 | 17 Eylül 2009 10:56 |
Yaşlı kadınların tesettürü... | Tesettür Konuları | Belgin | 0 | 2729 | 07 Eylül 2009 09:26 |
12 Temmuz 2008, 12:47 | Mesaj No:2 |
^^Yalan söyleyeni tespit etmenin 10 yolu^^
1.Tutarsızlık Yaptıkları ile anlattığı arasında tutarsızlık var mı yok mu bakabilirsin 2.En ummadığı soruyu sor Yalan söyleyen bir insanın mutlaka iyi ve sağlam bir hikâyesi vardır. Ve sizin ne sorabileceğinizi bilerek yanıt verirler İnternetteki web yalanlarını yakalamak için yalan söylediğiniz kişiyi iyice izleyin. En umulmadık bir anda hazır olmadıkları bir konuda bir soru yöneltin. 3- Davranışlarını değerlendir Yalanın en önemli göstergelerinden biri davranışlardaki değişiklidir. Genel olarak heyecanlı olan biri sakinse veya sakin biri heyecanlıysa dikkat edin farklı bir şeyler oluyor demektir.4- Duygulardaki samimiyetsizlik Çoğu insan sahte gülümseyemez Zamanlama hatası vardır ve normal gülümsemeden çok daha uzun sürer veya diğer davranışlarla karışır. Bazen kızgın yüzle, gülümseme iç içedir. Dudaklar doğal gülümsemeden daha küçük ve daha cansızdır.5- İçten gelen tepkilere dikkatİnsanlar genellikle yalanlarını geçiştirirken şöyle der; 'İçten gelen bir tepki veya kadına, erkeğe özgü bir sezgi' ama bu doğru duyguların sapmasından başka bir şey değildir. İçgüdüler yalanların açıklamasında inandırıcı değildir Çok küçük hareketler mimikler ifadelerin ön açıklamasıdır. Genellikle ikinci dakikanın 25. sn civarında bir gizli duyguyu anlatır. Yani bir kişi çok çok mutlu görünüyorsa gerçekte bazı şeyler için üzülüyor olabilir. Gerçek duygusunun anlaşılmasından duyduğu korku bir an için yüzünde belirir. Gizlenen korku, mutsuzluk, kızgınlık, kıskançlık her neyse bir göz kırpması anı kadar kısa sürede yüze yansır. Bunu yakalamak büyük bir hünerdir. Yapılan araştırmalarda hemen hemen katılanların %99'u bu mikro mimikleri işaretleri göremedi fakat bu bir saatten daha kısa zamanda öğrenilebilir Mikro hareketler sebebi söylemez. Sadece gizlenen bir duygu olduğunu gösterir.7- İnkâr etmeYalan söyleyen kişinin hareketleri, söyledikleri, ses tonu, mimikleri birbirini tutmaz. İnkârı gösteren bazı davranışlar vardır.8- Endişe veya tedirginlikKarşınızdaki konuşurken gözlerinize bakamıyorsa ve bu onun her zaman ki hali değilse yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Uzağa bakıyor terliyor ve tedirgin endişeli bakıyorlarsa hiçbir şey normal değildir.9- Çok çok fazla detaycılık Eğer birisine 'Nerede kaldın?' diye sorduğunuzda karşınızdaki 'Markete gittim ve yumurta süt şeker almam gerekiyordu ve bir köpeğe çarptığım için çok yavaş gitmek zorunda kaldım' gibi detaylı olarak bir şeyler anlatıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Çok fazla detay onları içinde bulundukları durumdan kurtulmak için düşünülen bütünlük içeren bir yalan olabilir. 10- Gerçeği görmemezlikten gelmeBirisine gerçeği anlatmak yalan söylemekten daha fazla kabul edilir. Herkesin bildiği bir şeyin arkasına sığınarak yalan söylenebilir. Böylece insanların kafası karışır ve söylenilenin doğru olabileceği düşünülür.
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
15 Temmuz 2009, 22:11 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | İFTİRA ve YALAN ATANLARIN VAY HALİNE?
Bu,onların Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.(ALİ İMRAN 24) Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır.(ALİ İMRAN 94) Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz, onlardan birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiç bir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız? (NİSA/20) Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. (NİSA 48) Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler. (EN'AM 21) Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken Bana da vahy geldi diyen ve Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz (dediklerinde) bir görsen(EN'AM 93) Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.(EN'AM 137) Ve kendi zanlarınca dediler ki: Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır.Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır. Öyle hayvanlar vardır ki,O'na iftira etmek suretiyle üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir.(EN'AM 138) Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır.Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. (EN'AM 140) Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: İki erkeği mi haram kıldı?Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı?Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?"Hiç bir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (EN'AM 144) Öyleyse, Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir?Kitap'tan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır.Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: Allah'tan başka taptıklarınız nerede?Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kâfirler olduklarına kendi aleyhlerinde şehadet ettiler (A'RAF 37) Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın.(A'RAF 89) Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu-günahkarları kurtuluşa erdirmez.(YUNUS 17) De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?(YUNUS 59) Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.(YUNUS 60) De ki: "Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler, kurtuluşa ermezler.(YUNUS 69) Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahidler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.(HUD 18) Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir."Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.(NAHL 101) Şunlar,bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi?Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?" (KEHF 15) Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azab vardır.(NUR 11) Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü'minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu, açıkca uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi? (NUR/12) O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah katında çok büyük (bir suç)tür.(NUR 15) Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?(NUR 16) İnkâr edenler dediler ki: "Bu (Kur'an) olsa olsa ancak onun uydurduğu bir yalandır, kendisi düzüp uydurmuş ve ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.(FURKAN 4) Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkâr edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?(ANKEBUT 68) Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.(AHZAB 58) Ey Peygamber,mü'min kadınlar,Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.(MÜMTEHİNE 12) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 15) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 19) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 24) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 28) Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. (MÜRSELAT 29) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 34) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 37) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 40) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 45) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 47) O gün, yalanlayanların vay haline. (MÜRSELAT 49) O gün, yalanlayanların vay haline. (MUTAFFİFİN 10) Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar. (MUTAFFİFİN 11) O yalancı, günahkar olan alnından. (ALAK 16) Dini yalanlayanı gördün mü? (MA'UN 1) O yalancı, günahkar olan alnından. (ALAK 16) Dini yalanlayanı gördün mü? (MA'UN 1) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 13) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 16) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 18) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 21) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 23) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 25) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 28) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 30) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 32) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 34) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN/36) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 38) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 40) Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (RAHMAN 42) |
25 Temmuz 2009, 02:10 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: İFTİRA ve YALAN ATANLARIN VAY HALİNE?
Onlara, apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda:Bu,sizi babalarınızın taptıkların (ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir dediler. Ve dediler ki:Bu,düzülüp uydurulmuş bir yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir.İnkar edenler de,kendilerine geldiği zaman hak için: Bu,apaçık bir büyüden başka bir şey değildir dediler. (Sebe 43) |
24 Aralık 2009, 13:00 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | RE: İFTİRA ve YALAN ATANLARIN VAY HALİNE?
vay ki ne vay bu yazıların çıktısını alıp gözlerine sokmak lazım çünki insanlar hiç ölmicekmiş gibi davranıyor emeğine sağlık kardeşim
|
24 Aralık 2009, 21:17 | Mesaj No:8 |
RE: İFTİRA ve YALAN ATANLARIN VAY HALİNE?
ALLAH cc düşünen insanları çok sever .. * Namaz kaç para? * Abdest kaç para? * Şehadet kaç para? * Namuslu yaşamak kaç para? * Kur'an okumak kaç para? * Terbiyeli olmak kaç para? * Şerefli yaşamak kaç para? * Günahtan korunmak kaç para? Bir de Cehennemin Fiyat Tarifesine Bakalım; * Namussuzluk parayla * Kumar parayla * İçki parayla * Zina parayla * Şerefsizlik parayla * Haramların hepsi parayla * Cehenneme giden bütün yollar parayla... Birileri parayla Cehennemi kucaklıyor da, bedava Cennet'e gelmiyor. Hem Cehennem'e girmek için sadece para da yetmiyor başka bi takım vasıflarınız da olsması lazım; * İnkârcı olacaksın. * Kur'ân-ı Kerîm'i beğenmeyeceksin. * Dinin emirlerine karşı geleceksin. * Allah'ın emirlerini yaşamaya değer görmeyeceksin. * Bu asırda Kur'ân-ı Kerîm bizi idare edemez, diyeceksin. * İçki, kumar, zina, hırsızlık, hortumculuk günah değil diyeceksin. * Fâiz alıp-vereceksin. * Rüşvet alıp-vereceksin. * Yalan, dedi-kodu, gıybet, iftira, dalga, dubara ile sarmaş dolaş olacaksın. * Haram-helâl tanımayacaksın. * İnsanları aldatacaksın. * Namaz, oruç, zekât gibi ibâdetlerin semtine bile uğramayacaksın. * Yetim malını zimmetine geçireceksin. * Eline geçen imkânları ve fırsatları har vurup harman savuracaksın; yani israf edeceksin. * Kul hakkını zimmetine geçireceksin. Bu hakla ahirete göçeceksin. * Konuştuğun zaman yalan söyliyeceksin. Vaad ettiğin zaman yerine getirmiyeceksin. Sana emanet edilene ihanet edeceksin. * Karının, kızının, oğlunun derbeder yaşantısına göz yumacaksın. * Menfaatin için mukaddesatını ve mukaddeslerini satacaksın. * Kendin ve aile efradın için Müslümanca yaşanacak bir ortam oluşturmayacaksın. * Neslin bozulmasına zemin hazırlayacaksın.(özellikle bu madde birçoğumuzu ilgilendiriyor galiba) Ya.. ! Öyle işte !... | |
08Haziran 2011, 13:42 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Ancak İmanı Zayıf Olanlar Yalan Söyler
Ancak İmanı Zayıf Olanlar Yalan Söyler Yalan söylemek, insanın savunma mekanizmasından kaynaklanan bir davranıştır Kişi iç veya dış dünyasını tehdit eden ya da tehdit etme potansiyelinde olan dış etkenlere karşı kendisini savunmaya geçer ve tepki gösterir İşte bu tepkilerden biri de yalan söylemektir Yalan söylemeyi adet edinen kişilerde zaman içinde başka davranış bozuklukları da ortaya çıkabilir Kendine güvensizlik, cesaretten yoksunluk (korkaklık), ikiyüzlülük, sinsilik, sahtekarlık, samimiyetsizlik, sözünde durmama ve güvenilmezlik gibi Hz Ömer (ra), "İnsanda on fıtrî ahlâk vardır, bunlardan dokuzu iyidir, birisi kötü Bu kötü serbest kalırsa diğerlerini de bozar" demiştir İnternette yalan konusunda bir araştırma yaptım ve bulduğum sonuçlara göre insanlar şu sebeplerden ötürü yalan söylüyormuş: 1- İman zayıflığından 2- Korkudan 3- Dikkat çekmek için 4- Hased, kin ve kıskançlıktan 5- Takdir edilmek için 6- Kendini temize çıkarmak için 7- Özgüven sorunları yaşadığından 8- Mal, makam, saygınlık gibi hırslar için 9- Mutsuzluktan 10- Şaka ve eğlenmek için Fakat bana göre ilk iki madde dışındakiler, bu ilk iki maddenin alt katagorisidir Dikkatlice inceleyecek olursanız, aslında her bir maddenin altında aslında iman zayıflığına bağlı korkuların yattığını anlarsınız Çünkü kişi maddi yada manevi açıdan sahip olduğunu zannettiği veya sahiplendiği şeylerin tehlike ve tehtit altında olduğunu hissederse, kaybetmekten korkarak savunma durumuna geçer ve yalana başvurur Yalan bu açıdan aynı zamanda bağımlılık ve esaretin de göstergesidir Bağımlılıklar ise, iman zayıflığına bağlı olarak gelişir Kişi sahiplenip bağlanmadığı hiç bir şeyin esiri olup, kaybetme korkusu yaşamaz ve bu sebeple yalana da başvurmaz Demekki konunun derinlemesine özünde iman zayıflığına bağlı korkular yatıyor Peki kişi yalan söyleme gibi bir davranış bozukluğundan nasıl kurtulabilir? Bunun için öncelikle imanı doğrultusunda bir farkındalık geliştirerek kendini esir eden bağımlıklarından ve sahiplendiklerinden zihnen vazgeçmeli, ki bunları kaybetme korkusuyla savunma dürtüleri harekete geçip yalana başvurmasın Yoksa bu gibi beşeri vehimleri tahrik edildikçe güdüsel tepkilerini kontrol edemeyip yalan söylemeye devam eder Demek ki iman dilden kalbe inmelidir Dil ile kelime-i tevhid'i söylediği hâlde, kalbi söylediğini tasdik etmeyen ve inanmayan kimseye münafık denir Bu açıdan yalancılık aynı zamanda bir münafıklıktır (riyakarlık/ikiyüzlülük) Münafık kimsenin imanı sözlerindedir, kalbinde değil * "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları hâlde 'Allah’a ve Âhiret Günü’ne inandık' derler" (Bakara, 2/8) Rasûlullah aleyhisselâm bununla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Dört özellik vardır; kimde bu özellikler bulunursa o kimse halis münafıktır Kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir özellik var demektir: Emanete hıyanet eder Konuşunca yalan söyler Söz verince sözünde durmaz Husumet edince, kıskanınca haddi aşar" (Buharî, “İman”, 24; Müslim, “İman”, 106) Tevhid gerçeği doğrultusunda öğrendik ki evrende varolan her şeyin mutlak sahibi Allah'tır, O malik-el Mülk'tür Maddi yada manevi açıdan sahip olduğumuzu zannettiğimiz her şey bize Allah'tan emanettir Dilerse emanet olarak verdiğini alacak olan da O'dur Mülkü üzerinde dilediği gibi tasarruf eder Bu açıdan hiç bir şeye kopamaksızın veya kaybetmekten korkup yalana başvuracak kadar bağlanmamak gerekir Ayrıca, ölümüne engel olamayan aciz bir yaratılmış, ne kendinden nede sahiplendiği bir başka şeyden takdir edilen bir kaderi uzaklaştırmaya güç yetiremez İşte tüm bu gerçekleri farkeden kişi de yalana başvurmaya gerek duymaz Çünkü hissettiği korkuların aslı olmayan bir vehimden kaynaklandığını bilir ve o vehmi kontrol eder Enbiya ve evliya ise, farkında vardıkları bu gerçekler ve kemale eren imanları sebebiyle yalan söylemezler Onlar daima doğru, dürüst ve cesurdur; bu sebeple insanlara güven veren emin kişiler olmuşlardır Onlar her işlerinde doğru olup Allah'a tevekkül ederler, hiç bir menfaat ve korku uğruna yalana ve gerçeği örtmeye tevessül etmezler! Yalanı adet haline getiren kişinin zihni, herşeyin mutlak sahibini ve takdiri (kaderi) göremeyip, sahiplenme vehmine ve sahiplendiklerini yitirme korkusuna kitlenir ve böylece kalbi tevhid'den uzaklaşarak ilelebet perdeli yaşamaya mahkum olur Yalanın günah kapsamında olmasının sebebi de budur Yalan öyle bir musibettir, ki bir çok büyük günahın içinde bulunur Diğer günahlar birbirleriyle ilişkili değilken, yalan hemen hemen pek çoğuyla ilişkilidir Rasûlullah'ın Hz Ali'ye ettiği vasiyetlerin başında da doğru söylemek gelir Yalan söylemek kişinin kendi açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı gibi, karşısındakiler üzerinde de olumsuz bir etki yaratır Yalan, insanlar arasındaki sevgi, dostluk ve güven duygusunu sarsar, hattâ zamanla tamamen yokeder Kur'ân'da enbiya doğruluk ve dürüstlükleriyle tanıtılmış ve methedilmiştir Enbiya'nın daima doğruyu söyleyen dürüst kişiler olması, getirdiklerine iman açısından çok önemlidir Kaldı ki onlar getirdiklerinden gafil olmadıkları için, yalan söyleme gibi bir ahlakları da yoktur Hazır doğruluk ve güvenden söz açılmışken, okuduğumda beni şaşırtan, duygulandıran ve hattâ biraz da utandıran bir hadisi aktarayım sizlere Abdullah b Ebi el - Hemse anlatıyor: "Rasûlullah (sav) ile Peygamberlikten önce bir alışveriş yapmıştım O'nun benden alacağı bir beşi kalmıştı O'na alacağını bulunduğumuz yere getireceğime söz vermiştim Her nasıl olduysa söz verdiğimi unuttum Üç gün aradan sonra tekrar hatırladım O, beni görünce şöyle dedi: "Ey genç beni usandırdın üç günden beri seni burada bekliyorum" (Ebu Dâvud, K Edep, 90) Hadi gelin bu hadis üzerinde biraz düşünelim Hz Muhammed (sav) orada üç gün o genci neden bekledi? Hangi düşünce ve ahlaki özelliği O'nu usanma pahasına orada üç gün bekletti? İçimizden herhangi birine daha birinci gün şeytan yaklaşıp, "gelmeyecek, boşuna bekleme" deyip ikna etmez miydi? Hattâ pek çoğumuz bir saat içinde "galiba gelmeyecek, boşuna beklemeyeyim" şüphesine kapılıp vazgeçmez miydik? Bir insana üç gün boyunca nasıl olur da bu vehim yaklaşamaz ve orada yılmadan bekler?!! Vehim O'nun üzerinde ne kadar hükümsüz ve O ne kadar sözüne sadık?! Hayret verici ve gıpta edilecek bir ahlak bu!! İslâmiyet'in esası doğruluktur (sıdktır) Çünkü imanın özü doğruluktur Kişiyi kemalata götüren de doğruluktur; kemale erenin üstün ahlakı da doğruluktur Yani işin başı doğruluk, sonu doğruluk Hz Muhammed aleyhisselâtu vessselâm, doğruluğu ile insanlara güven verdiği için Muhammed-ül Emin olarak anılırdı Bu kadar sözünün eri, güvenilir ve emin bir kişi, "şu dağa gökten bir yıldız indi" dese, inanılır Aksi ahlaka sahip olan ise, gözün gördüğünü söylese sözüne şüphe ile bakılır Bu sebeple nebi ve rasuller doğrulukları ile methedilmiş kişilerdir ve halk içinde de öyle bilinirler Lakin her biri aynı ahlaka sahip olmasına rağmen, yukarıdaki hadisten de anlaşılacağı üzere, doğruluk, dürüstlük, sözünde durma ve eminlikte Hz Muhammed'in bir benzeri yaratılmamıştır yeryüzünde Bu ahlak taklit etmekle erişilecek bir ahlak da değildir O gerçekten alternatifi olmayan, yeri dolmayacak düzeyde Kamil bir İNSAN! (Allah bizi O'nun şefaatine nail etsin!) O'nun bu ahlakı sadece müslümanları değil, kitab ehlinden pek çok kişiyi de pozitif yönde etkilemişti Allah Rasûlü Roma imparatoru Heraklius'u İslâm'a davet için kendisine bir mektup yolladığında, Heraklius mektubu okur ve çok etkilenir Sonra o sırada Şam'da bulunan Ebû Süfyan'ı çağırtır ve aralarında şöyle bir konuşma geçer: - O'na en çok uyanlar kimlerdir, zenginler mi, fakirler mi? - Fakirler - Hiç O'na inananlardan dönenler oldu mu? - Şimdiye kadar hayır - Artıyorlar mı, eksiliyorlar mı? - Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar - Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu? - Hayır, O'nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık Bu cevaplardan çok etkilenen Heraklius teba'sının tepkisini almak pahasına şöyle söyler: - Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah'a karşı yalan söylemesi düşünülemez (Buharî, “Bed’ül-vahy”, 6) Yalan söyleme ahlakının kötülüğünü, sebeplerini, sakıncalarını ve doğuracağı sonuçları bildiren ayet ve hadislerden bulabildiklerimi aşağıya yazdım Benim gibi sıradan bir beşerin sözüne kıymet verip şu satırlara dek okuduysanız, konuyla ilgili ayet ve hadisleri daha büyük bir dikkatle ve değer vererek okuyacağınızdan hiç şüphem yok Bu yazı, bir süredir üzerinde durduğum, doğruluk, samimiyet, dürüstlükle ilgili bir dizi yazının sonuncusuydu Allah cümlemize bu konunun önemini hakkıyla anlamayı nasip etsin Herkese selâm ve sevgilerimle |
10 Kasım 2013, 21:44 | Mesaj No:10 |
Mümin Yalan Söylemez Dünyaya imtihan edilmek üzere geldik. İnsan denilen varlığa nefis yüklendi. Neden bize “insan” denildi merak ettik mi hiç? İnsandık, çünkü insanın aslı nisyandan gelir. Hem unutkan hem isyankârdık. Nefis vardı insanda. Ama nefsi hep kötü bildik. Nefissiz insan olamazdık aslında. İnsanlık mertebelerini çıkabilmek için nefis olması lazımdı. Yoksa melek hükmünde olup hep melekler makamında yaşardık. Ne yükseliş ne de alçalış olurdu o zaman. Oysaki âlemlerin Rabbi bizi kendine muhatap etti. Bizi nefisle terbiye etmeyi istedi. Ve her şeyin içine nefis lezzetler yükledi. Nefis vardı insanda. Alay-ı iliyyine çıkaracak ve esfel-i sefiline düşürecek nefis. Ama her insanda nefis farklı şeyler yapıyordu ve herkesin nefse bakış açısı da farklıydı. Kimi insanlar için Allah’a yaklaşmak için bir vesileydi. Nefisten kaçarken Allah’ı bulacaktı. “Hüda-yı Kur'anî der ki: "Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün değil, belki sana emanettir. O emanetin Mâliki, her şeye kadîr, her şeyi bilir bir Rahîm-i Kerim'dir. O senin yanındaki mülkünü senden satın almak istiyor. Tâ senin için muhafaza etsin, zayi' olmasın. İleride mühim bir fiyat sana verecek. Sen muvazzaf ve memur bir askersin. Onun namıyla çalış ve hesabıyla amel et. Odur ki, muhtaç olduğun şeyleri sana rızık olarak gönderiyor ve senin tâkatın yetmediği şeylerden seni muhafaza eder. Senin şu hayatının gayesi, neticesi; o Mâlik'in esmasına ve şuunatına bir mazhariyettir.” Lem'alar Kimileri içinse Allah’tan uzaklaşıp onun nefsin bitmek bilmeyen istekleri arasında tutsak kalmaktı. Kimileriyse nefsi daha tam manasıyla tanıyamamıştı. Nefis tutkunu, insanlara boyun eğmek olmadığı gibi, zulme razı olmakta değildi. Nefisin diğer adı da egoizmdi. Egoistler dünyanın kendi etraflarında dönmesini isteyenler veya başka dünya görmediklerinden sadece kendi dünyası olduklarını zannedenlere deniliyordu. Bunu bilemediğimiz için zamanla; kimseye zarar vermeden yaşamak isteyenlerle, egoistleri karıştırır olmaya başladık. Ve her şey karmakarışık olurken insanlar imtihanın doruk noktasına çıkmaya başladılar. İşte burada nefis mücadelesi başladı. Kaybetme ve kazanma düşüncesi içinde kimi insanlar doğru olmayan sözler ortaya atarak hem nefsine zulmetmiş hem de nefsinin kötü arzularına uymuş oluyordu. Bilselerdi ki iftira ne kötü bir haslettir. Hadis-i Şerifte: “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allah-u teâla onu cehenneme sokar.” buyrulmuştur. Nefis vardır insanda. Allah nefse binerek kendisini bulmamızı ister. Nefsin yaratılış gayesi budur zaten. Gayeyi aşarak nefsin yönünü başka şeylere çevirdiğimizde kendi hayatımızın dışında başka hayatlara da müdahale etmeye başlamışız demektir. Bazen insanlar nefis ve kalbi şeyleri karıştırabilirler. Örneğin nefsin arzusuna uyarak insanlar hakkında yalan şeyler söyleyerek dedikodu yapmakla, bireylerin kendi haklarını savunmak için sadece kendi yaşadıklarını anlatmasını karıştırabilirler. İkisi aynı şey değildir. Eğer bir insan haksızlığa uğruyorsa ve bunu çözüm aramak için anlatıyorsa bu dedidoku değildir. Zulme razı olmakta zulümdür. Hem zulüm sadece birilerinin birilerini silahla öldürmesi değildir. Ama hiç unutmamak gerek ki bir insanın yapmadığı bir şeyi, yapmış gibi anlatılması hem dedikodu hem de iftiradır. Sakın korkmayın. Nefsiniz sizi bu durumlardan dolayı da asla üzmesin. Çünkü toplumun çoğunda bu ve buna benzer vakıalar yaşanıyor ve yaşanacaktır. Buraya imtihan edilmek üzere geldik. Önemli olan insanlara boyun eğmeden, Allah’a boyun eğerek ve tevazudan ödün vermeden bu imtihanı kazanabilmektir. Sakın korkmayın. Vicdanınız size hep doğruları gösterir. Ve bu doğrular şahısların kendi menfaatleri üzerine doğrular değil; Allah’ın ve peygamberinin öğrettiği doğrulardır. Siz doğrudan asla vazgeçmeyin. Çünkü Allah’ın hükmü bir gün tahakkuk edecektir. Ayrıca unutulmaması gerekir ki yalanın beyazı pembesi de olmaz. Allah renge değil; hakikate bakacaktır. Peygamberimiz bir mümini çok güzel tanımlıyor: Bir gün sahabe efendilerimiz Rasulullah s.a.v’e, – Mümin korkak olabilir mi, diye sordular. Efendimiz s.a.v., – Evet, olabilir, diye cevap verdi. – Mümin cimri olabilir mi, diye sordular. Efendimiz s.a.v., – Evet, olabilir, diye cevap verdi. – Mümin yalancı olabilir mi, diye sordular. Efendimiz s.a.v. bu sefer, – Hayır, mümin yalancı olamaz, buyurdu. (Muvatta) Ya Rabbi! Bizim her halimizi Senden başka gören yok. Her şey sana âşikar. Yusuf as. gibi çıkamadığımız kuyulardan bizi ancak Sen çıkarırsın. amin.amin.amin alıntıdır Nur KABADAYI DEMİR | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Matematik Yalan Söylemez | Emekdar Üye | Fıkralar-Hikayeler | 12 | 04 Şubat 2021 19:07 |
Hiçbir çocuk yalan söylemez | EyMeN&TaLhA | Çocuk ve Aile Sağlığı | 1 | 29 Ocak 2014 01:39 |
Mü’min, Sövmez, Lanet Etmez, Kötü Söz Söylemez | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 08Haziran 2011 01:00 |
Mümin ve Huşu | ELİF CAN | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 19 Mart 2010 11:24 |
Mümin Bir Ev Düşlüyorum !... | AŞK'ÜL İSLAM | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 04 Eylül 2009 11:33 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|