|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NUR,Açılış Tarihi: 27 Temmuz 2008 (15:40), Konuya Son Cevap : 27 Şubat 2022 (12:21). Konuya 50 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Temmuz 2009, 21:22 | Mesaj No:41 |
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | Yarın miraç kandili...işte mirac'ın önemi
Yarın Mirac kandili...Miraç ne demektir? Miraç Kandili ne manaya gelmektedir? Miraç ve önemi? İşte Miraç Kandili ile ilgili tüm bilmediklerimiz: Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir bütün süfli duygulardan beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur. Bu ulvi seyahat mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır: “Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi 1) Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır: “O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi 7-18.) Miraç nasıl oldu? Miraç Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya oradan semaya yüce âlemlere İlâhî huzura yükselmesidir. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den) Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı orada iki rekât namaz kıldı daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı bir hutbe okudu. Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi. Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem Hz. Yahya ve Hz. Îsa Hz. Yusuf Hz. İdris Hz. Harun Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler tebrik ettiler. Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli ikisi açıktan akan (Nil Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti. Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu. Süleyman Çelebi'nin dediği gibi “Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah... Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı. “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu. Hz. Musa'nın “Rabbine dön azaltması için Rabbinden niyazda bulun ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu her seferinde 10 vakit indi sonunda beş vakitte karar kıldı. Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti Cehennemi âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi gördü Mekke'ye döndü. Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler ama iman nasip olmadı. Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı: “Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.” Bunun üzerine müşrikler: “Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler ama yine de iman etmediler. O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk tereddütsüz inanan” ünvanını aldı. Peygamberimiz neden mirac’a çıktı? Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması sohbet etmesi onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır. Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri özel ve cüz'i diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir. Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte kâinatın Rabbi bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür. Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet kulluk tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan insanlardan varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi... Peygamberimiz Allah ile nasıl görüşebilir? Soru: “Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?” Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır fakat herşey O’ na sonsuz şekilde uzaktır. Meselâ güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir. Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir. Bu misalde olduğu gibi gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır. Bir insan nasıl göklere çıkabilir? Soru: “Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?” Yerküremiz yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arşına çıkaramaz mı? Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı? Soru: "Öyleyse ise neden Miraça çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?" Cenab-ı Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek insanlığın amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamı oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile değil bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi gerekir. Görünen âlemin anahtarı olan gözünü işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arşa kadar birlikte alması gerektiği gibi ruhunun sayısız görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arşa kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir. Zaten Cenab-ı Hak Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir. Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir. Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çıkmış olsaydı zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor. Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi? Soru: "Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?" Cenab-ı Hakkın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı elektriğin hızı hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ ışığın hızı 300.000 km/sn iken sesin hızı 360 km/sn'dır. Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir? Yine bir insan on dakika uyusa bazı olur ki bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü rüyayı rüyada işittiği sözleri konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir gün belki daha fazla bir zaman gerekir. Demek ki bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor birisine bir gün diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir. İşte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlâhi huzura çıkıp Rabbiyle sohbet şerefine ermiş Onun cemalini görmüş emirlerini alıp dönüp gelmiştir. Miraçın benzeri bir olay var mıdır? Soru: "Peygamberimizin Miraça çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?" Miraçın çok örnekleri vardır: Bir insan gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir. Bir bilim adamı astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir. İman sahibi her insan namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinata arkasına alarak İlâhî huzura girebilir. Kalb gözü açık bir veli İlâhî sırlara kırk günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi bazı evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor. Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arşa Arştan yeryüzüne gidip geliyorlar. Cennette Cennet ehli mü'minler Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar. Bu kadar örnekler gösteriyor ki bütün evliyanın sultanı bütün mü'minlerin imamı bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çıkması dönmesi bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir. Miraçla gelen hediyeler Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri Cenneti âhireti hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız melekleri âhireti Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular. İkincisi: İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor. Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak bizden ne istiyor anlasaydık” derken İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir. Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir. Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir. Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi. Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir. Öyle de âciz fani devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında ruh genişliğinde akıl akıcılığında kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. Kaynaklar: 1. Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur Külliyatı Sözler 31. Söz 2. Mübarek Aylar Günler ve Geceler 3. Üç Aylar İbadet Rehberi |
19 Temmuz 2009, 18:01 | Mesaj No:42 |
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | Miraç Gecesini Nasıl Değerlendirelim?
Bu Mübarek Geceyi Nasıl İhya Edeceğiz? 1- Mîrac gecesindemutlaka bir camide olun! Çünkü camide olmak ile evde olmak arasında çok büyük farklar var... Camide kılınan namaz evde kılınan namazdan yirmiyedi kat daha sevaplı eğer mescid ise... Cuma namazı kılınan büyük cami ise elli kat sevaplı... Bir de camiye giderken gelirken attığın her adımdan insanın bir günahı affoluyor bir hasene kazanıyor bir derece de terfi ediyor rütbesi yükseliyor. O’nun için Mîrac gecesinde dikkat etmeniz gereken şeylerden birisi yatsı namazında mutlaka camide olacaksınız. Sabah namazında da mutlaka camide olacaksınız. Çünkü Hz. Osman (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ihya etmiş gibidir. Kim de sabahı da cemaatle kılmışsa gecenin tamamını ihya etmiş gibidir.” Bu mükâfatı kaçırmamak lâzım! 2- Geceyi oruçlu olarak karşılayalım ve ertesi günü de yani Receb ayının 26 ve 27. günlerini oruç tutalım. Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz buyuruyor: “Recep ayında bir gün ve gece vardır ki Receb’in 27. gecesidir. Kim o gün oruç tutar ve geceyi ibadetle geçirirse yüz sene oruç tutmuş ve yüz sene ibadet yapmış gibi olur” 3- Salat ü selâm okuyalım.. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize hiç olmazsa bir tesbih salat ü selâm okumalıyız. Can ü gönülden “Es-salatü ve’s-selamü aleyke ya Resûlellah” demeliyiz. 4- Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih “Estağfirullah” demeliyiz. 5- Namaz kılalım..Bu geceyi namaz kılarak ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Mîrac gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Kaza namazı bulunan kimseler bu namazlarını kaza etmeye çalışmalıdırlar. Üzerinde namaz borcu olan kimsenin bu gecede hiç olmazsa bir günlük namaz kaza etmesi uygun olur. Böylece hem borcunu öder hem de geceyi ihya etmiş olur. Yatsı namazından sonra 12 rek'at "Hacet namazı" kılınır. Beher rek'atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. Namaza niyet: "Yâ Rabbî rızâ-i şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili habîbin Resûl-i Zîşan Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu afv-ı ilâhîne feyz-i ilâhîne ve rızâ-i ilâhîne mazhar eyle Allâhü Ekber." Namazdan sonra: 4 Fâtiha-i şerîfe 100 defa: "Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym" 100 İstiğfâr-ı şerîf 100 Salevât- şerîfe okunup duâ yapılır. Bu namazda İhlâs-ı şerîfeler 100'er adet okunursa veya bu namaz 100 rek'at olarak kılınırsa; bunu yerine getiren mü'min huzûr-i ilâhîye namaz borçlusu olarak çıkmaz. Namaz borcu olanların hiç olmazsa 1 günlük namazlarını kaza etmeleri makbul olsa gerekir. 6- Mirac gecesinden sonraki gün mutlaka oruçlu olmalıdır. o gün öğle ile ikindi arasında 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta Fatiha'dan sonra: 5 Ayetül Kürsi 5 Kul ya Eyyühel Kafirün 5 İhlası şerif 5 Kul euzu birabbil felak 5 Kul euzu birabbinas okunur alıntıdır |
25 Ağustos 2009, 16:39 | Mesaj No:43 |
RE: Peygamberimizn Miraç Mucizesi ne diyeblirim ki... benim merak ettiğim israyı değil ama isradan sonraki kısmı kabul etmeyenin imanı gider mi?... | |
04Haziran 2013, 09:47 | Mesaj No:45 |
Cevap: Miraç kandili**hakkında her şey İnsanın yolculuğu, namaz ve Mirac RÂH-I GURBET Bu ne yaman sefer, ne gurbettir böyle!.. Allâh için ne olur dile gel söyle. Cemâl-i Mutlak’ı seyrederken şöyle… Dünyaya geliş, nasıl iniştir öyle!.. Bu destânı kim yazdı, kimler okusun? Kuldaki bu örgüyü kimler dokusun? Adem babamızla başlayan bu destân, Efendimizle son buldu büyük hicrân. İnişten çıkışa insanın tek yolu, Efendimize uymak başka yok yolu. Yolun rehberi Efendimiz ve Kur’ân, Uymayan çûn hep alçalış, daim hüsrân. Miracı Nebi gurbetin bitişiydi… Urucun ve kurtuluşun zirvesiydi… Yalnız değil insan râh-ı gurbetinde, Namaz miracıdır O’na kurbetinde… (Necip Kaçar) Başlığa uygun olarak önce insanın yolculuğuyla ilgili bir şiir ile yazıma başlamak istedim Çünkü kendimce ifade etmeye çalışacağım hususları sanki başka söze hacet bırakmadan özellikle insanın bu dünyaya gönderiliş hikâyesini güzel özetlediği kanaatindeyim. Evet insanın hayat yolculuğu rahmı maderden başlamıyor. O âlemi ervâhta tayarân ederken gurbete atılacağını biliyor muydu bilmiyoruz ama Elest Bezminde Rabbimiz onu muhatap alıp şereflendirdiğinde muhtemelen öğrenmiş olmalı en erken. İnsan yolculuğa çıkarken mutlaka ihtiyaçlarını gözden geçirip tedarikini gidererek çıkar. Yoksa sonu hüsran ile biter veya bitmeye namzettir bu seyahatin. Aynen onun gibi dünyaya gelip gurbete ilk adımını attığında azık olarak yanında Namazı bulacak ve ondan gıdalanacaktır. Gözlerimizin nuru dünyamızın aydınlığı Namazdır. Ahirette ise nasıl olacağı hepimizin bildiği gibi izahtan varestedir. Namazın hikmetlerini aslen Üstadımızın (R.A.) yazdıklarına havale ediyorum. Fakat bir seher vakti kalemimden dökülen kırıntıları sizlerle paylaşmak istedim. Ola ki bir duaya mazhar olabilirim. Namazda malum olduğu gibi gündüz ve gece olarak eda edilenlerde hafî yani içinden okuma ve cehrî dışından okuma hususiyetleri bulunmaktadır. Sabah, Akşam ve Yatsı Namazlarında Kıraatın sesli olup Öğle ve İkindi Namazlarında sessiz olması çok hikmetli ve tefekküre sevkedicidir. Gündüz vakti insanlar işleriyle meşgul olup bütün hayvanât ve mahlukât ise Cenab-ı Hakkı tesbih ve takdis etme zamanlarıdır. Gece ise hayvanat ve mahlukat umum itibariyle istirahate çekilip meydanın Hak erlerine bırakıldığı bir zaman dilimidir. Bu nedenledir ki en büyük kul ve peygamber olan Efendimiz ASM a hem İnsanlığı hem umum kâinatı temsilen Teheccüd Namazı farz kılınmıştır. Eğer biz de O’na bu umumi temsilde yoldaş olmak istiyorsak teheccüde devam etmeliyiz. Teheccüdde neden çok büyük sevap olduğu bu sırda gizlidir zannediyorum. İnsan gündüze başlarken Sabah Namazı ile geceye başlarken akşam namazı ile bütün hayvanat ve mahlukatla beraber tesbih ve takdisini Rabbimize arz ederken Öğle ve İkindi’de onları dinler. Yatsı ile artık insana yol verilmiştir istediği gibi Rabbine sehere kadar tesbihini arz edebilecektir. Bu nedenle geceler bizim olup gündüzler hayvanâta aittir ve her iki nev birbirinin tesbih ve takdisine ancak sessizce iştirak etme hakkına sahiptir. Allahu a’lem bu veya bilemediğimiz pek çok hikmetlere mebni olarak gündüz hafî, gece cehrî’dir. VE MİRAC’A GİDEN YOLCULUK İnsan neden gariptir bu dünyada? Neden kendini gurbette hissetmekte verilen nimetlerle tatmin olmamakta neden hep değişiklik arzulamaktadır? İnsanlığın atası ve Hz. İnsanı bilkuvve hem maddesinde hem manâsında mündemiç olan Hz. Adem ASM cennetlerde süzülürken yalnız kalmasın diye kendisine eş olarak verilen Annemiz Hz. Havva yı aramıştır ve aradığını zannettiği şey kendine verilmiştir. Bununla beraber arayış devam etmiş ve bunu fırsat bilen İblis her ikisine de gurbetin ve arayışın en acısını tatmalarına sebep olacak fiili işlemelerine sebep olmuştur. Artık insanlığın dünya sürgünü başlamıştır. Cennet ve Rabbe komşu olmak gibi bir yücelikten karanlıklar içinde bir alçaklığa nüzul etmiştir. Bu hikmete mebni indikleri yere Dünya yani alçak denmiştir belki de. Fakat bu ne yaman gurbettir ki burada da yolculuk akılları aşan ve zorlayan bir zaman dilimi içerisinde hâlen devam etmekte ve sadece Rabbimizin bildiği bir zamanda bu gurbet hem cüzi hem külli son bulacak. Barındırmış olduklarıyla Hz. İnsan yani en mükemmel bir şekilde Rabbe muhatap olan insanın ki bu Efendimiz ASM dan başkası değildir Miracı ile aslen külli olarak son bulmasına rağmen tek tek bütün insanların da bu miraca çıkması ve bir bakıma kulluğunu Rabbine takdim etmesi gerektiğinden insanlara Miracın yolu olarak ve bizzat Mirac olarak Mirac mucizesinde hediye olarak gözlerimizin nuru gönlümüzün süruru Namaz verilmiştir. Namazda da likanın yani kavuşmanın zirve noktasını secde temsil etmektedir. İnsanlığın zirvesine nasıl ki bizzat Miracın kendisi verilmekle Efendimizin ASM şahsında insanlık O’nun alnından öpüldüyse Rabbimiz tarafından tek tek bütün insanlar da Namazdaki secdeleriyle bir mânada Allah tarafından yolculuklarını tamamlamalarının sertifikası olarak alınlarından öpülmüş gibi tebrik edilmektedirler. Yani secde kulun eğilip alçalması değil doğrulup yücelmesidir. Bunu da en kamil ve mükemmel mânâda Efendimiz ASM gerçekleştirdiği için Mirac O’na verilmiştir. Burada ince bir nükte şudur ki : İnsan yolculuğuna Hz Adem ile başladığı için Namazdaki hareketlerin cemi elif, dal ve mim olarak okunmakta fakat hem Namazın hem yolculuğun sonu mim olarak görülmektedir. İnsanın secdede iken aldığı hâl Muhammed (Mim) den başka bir hâl değildir. Yani insanlık yolculuğuna Efendimiz Hz. MUHAMMED ASM ile Mirac vasıtasıyla son noktayı koyarken Muhammedileşmiş her bir Mümin secdesiyle yolculuğunu taçlandırmaktadır. Bu hikmettendir ki Namaz için mü’minin Miracı denmiş ve kulluğun zirvesi sayılmıştır. Ve bu hikmete binaendir ki secde kulun Rabbine en yakın olduğu andır. Rabbim miracımızı bol eylesin. alıntıdır Ahmet SELAMİ | |
04Haziran 2013, 09:53 | Mesaj No:46 |
Cevap: Miraç kandili**hakkında her şey Miraç Kandili ile ümmete gelen hediyeler Allah’ın emriyle Peygamber Efendimiz (sas)’in rûhen ve bedenen, Burak (1) isimli semavî bir binite binerek Cebrail ile birlikte Mekke’deki Mescid–i Haram’dan Kudüs’teki Mescid–i Aksa’ya [Beytü’l–Makdis> kadar yapmış olduğu gece yolculuğuna –ki buna İsra denilir–, oradan da bir mi’râcla (manevî asansör) yedi kat göklere yükselip tâ Sidretü’l–Müntehâ’ya ulaşması, burada Cebrail’i arkada bırakıp Refref denilen ledünnî binitle Allah’ın huzuruna varıp O’nun Zât–ı Akdes’ini yakînen müşahede etmesi ve zaman–mekân üstü konuşması olaylarına Mi’râc denilir. İki aşamalı bu gökler ötesi yolculuk, peygamberliğin 12. yılında, hicretten 18 ay önce, mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının 27. gecesinde (Regâib gecesinden yirmi küsur gün sonra) gerçekleşmiştir. Kadir gecesinin de Ramazan’ın 27. gecesi olması ile aralarında çok gizemli bir tevafuk vardır. Bediüzzaman Hazretleri: “Mi’rac gecesi ikinci bir Kadir gecesi hükmündedir.” (2) sözleriyle, bu gecenin Kadir gecesinden sonra en kutsal bir gece olduğunu belirtmişlerdir. Ebu Talip’in ve Hatice validemizin vefatı ile çok hüzünlenen, müşriklerin üç yıl süren ablukası ve Tâiflilerin saldırıları karşısında daralan Allah Rasûlü (ve mü’minler), bu mi’rac olayı ile çok muhteşem bir teselliye ve ihsan–ı İlâhîye ve nail olmuştur. Üç ayların ilk kandili, Regaip gecesi, ikinci Mi’rac gecesidir. Regaib gecesi, Zât–ı Ahmediye’nin terakki hayatının başlangıcının ünvanıdır. Mi’rac gecesi de Zât–ı Ahmediyenin terakki hayatının zirve noktasının ünvanıdır. (3) Kur'ân–ı Kerim’de İsrâ suresi (17/1) bu İsrâ olayını anlatır. Necm suresi de İsrâ’nın devamı olan Mi’râc hadisesini anlatır. (4) Âyetlerde biraz da kapalı olarak anlatılan bu esrarengiz yolculuğu, Peygamberimiz (sas) bir çok hadîslerinde detaylarıyla anlatmışlardır. (5) Bir gece Kâbe–i Muazzama’nın Hatîm mevkiinde yatarken, Cebrail (as) gelip mübarek göğüslerini yardı, kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içini iman ve hikmetle doldurup eski hâline koydu. Sonra beyaz bir binek Burak ile (normalde bir aylık mesafedeki) Mescid–i Aksa’ya uçtular. Orada bütün peygamberlerin ruhlarına imam olup namaz kıldırdı. Bu, onların şeriatlerinin asıllarına mutlak varis olduğunu ifade ediyordu. (6) Bir de kendisine su, şarap ve süt takdim edildi. O, fıtrî ve tabiî olan sütü içti. Bu ise ümmetinin doğru yola iletildiğini ifade ediyordu. Ardından yüceliklere yükseltici bir mi’rac (manevî asansör) ile göklere çıkartılıp yedi kat semaları bir bir dolaştırılmıştır. 1. kat semada: Hz. Adem’le, 2. kat’ta Hz. İsa ve Hz. Yahya, 3. kat’ta Hz. Yusuf, 4. kat’ta Hz. İdris, 5. kat’ta Hz. Harun, 6. kat’ta Hz. Musa ve 7. kat’ta Hz. İbrahim ile görüştü. Melekleri, Cennet ve Cehennem’e kadar bütünüyle ahiret hayatını müşahede etti. Bütün mülk ve melekût âlemlerini dolaştı. (7) Cebrail daha sonra Peygamberimiz’i daha da yükseklere çıkardı, öyle bir fezaya vardılar ki kaderleri yazan kalemlerin cızırtıları duyuluyordu. Nihayet varlıklar âleminin son sınırı olan Sidretü’l–Müntehâ’ya ulaştılar. Cebrail: “İşte burası Sidretü’l–Müntehâ’dır. Ben buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam, yanarım.” dedi. Peygamberimiz’e Sidre’de dört kutsal nehir ve her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beyt–i Ma’mûr gösterildi. Sonra kendisine şarap, süt ve bal dolu üç bardak sunuldu. O, yine sütü tercih etti. İçtiği süt, onun ve ümmetinin fıtratı, yani hilkat–i İslâmiyesiydi. Ayrıca şehitlerin ve muttakilerin cenneti olan Cennetü’l–Me’vâ’yı temaşa etti. Cebrail’i geride bırakan Zât–ı Ahmediye Aleyhisselam, burada Refref’e binerek Arş–ı A’lâ’ya urûç etti ve tâ Kâb–ı Kavseyn olarak belirtilen “imkân dairesinin bitiş, vücûb dairesinin başlama sınırına” ulaştı. Huzûr–u Kibriya’da Zât–ı Akdes’e ok yayının iki ucu kadar, hattâ daha fazla yaklaştı. (8) Cemâlullah’ı perdesiz ve vasıtasız olarak müşahede etti, Onunla zaman ve mekândan münezzeh olarak bîkem u keyf konuştu. Daha sonra tekrar Refref’le Sidre’ye geri döndü. Orada Cebrail’i asıl hüviyetiyle –tıpkı ilk defa Hira’da gördüğü şekliyle– gördü. (9) Müteakiben de yine Cebrail ile birlikte göz kırpması kadar kısa bir zaman parçasında dünyaya nüzûl eylediler. (10) “Ben mi’racdan daha güzel bir şey görmüş değilim” (11) diyen Peygamberler Sultanı, mi’rac yüceliklerinden –âdeta bir vefa duygusuyla– geri dönerken yanında ümmetine çok büyük hediyeler getirmiştir. Birincisi: Beş vakit farz namazı getirmiştir. İhsan şuuruyla kılınan namazlar, ümmetin mi’rac asansörleri olacaktır. İkincisi: “Âmenerrasûlü” diye bilinen âyetleri getirmiştir. [Bakara, 2/285–286>. Üçüncüsü: İsra Suresi’nin 22–39. âyetlerinde (12) bahsedilen 12 adet İslâm prensibini getirmiştir. (13) Dördüncüsü: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimselerin günahlarının affedileceği ve Cennet’e girecekleri müjdesini getirmiştir. Beşincisi: İyi amele niyetlenen kişiye –onu yapamasa bile– bir sevap; eğer yaparsa on sevap yazılacağı; fakat kötü amele niyetlenen kişiye –onu yapmadığı müddetçe– hiçbir günahın yazılmayacağı; ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesini getirdi. Bir diğer hediye de, Mi’rac gecesi Allah ile karşılıklı selâmlaşma ve sohbetlerinden bazı sözleri getirmiştir ki et–Tahiyyâtü diye meşhur olan bu sözler, bütün namazlarda teşehhütte otururken okunmakla Mi’racda Allah ile Habibi (sas) arasındaki o kutsî sohbeti hatırlatmakta ve benzerî bir mükâlemeye namaz kılanı mazhar etmektedir. (14) Evet Zât–ı Ahmediye, bütün velayetlerin üstünde bir külliyet ve ulviyetle tezahür eden velayetinin bir neticesi olarak İlâhî kemal mertebelerinde seyr ü sülûk olan Mi’rac (15) ile huzur–u kibriyaya uzanan yolu açmıştır. Kapıyı da açık bırakmıştır ki, arkasındaki evliyayı ümmet, ruh ve kalp ile o nuranî caddede, Mi’râc–ı Nebevî’nin gölgesinde seyr ü sülûk edip istidatlarına göre yüce makamlara çıkıyorlar. (16) Mi’rac'ta farz kılınan beş vakit namaz, mü’minin mi’racıdır; (17) ve Mi’rac–ı Ekber'in (Efendimiz’in Mi’racı) cilvesine mazhar (18) olan bir mi’rac–ı asgar (küçük mi’rac'tır. (19) Bu mi’racın zirvesi ise secde hâlinde yaşanır, (20) kulun Allah’a en yakın olduğu anda. Her mü’min, namazın fiil ve rükünlerine fikrini bindirip, bir nevi mi’rac ile kâinatı arkasına atıp huzura kadar gider. (21) Bediüzzaman Hazretleri: “Leyle–i Mi’rac, ikinci bir Leyle–i Kadir hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar. Şirket–i maneviye sırrıyla, inşâallah her biriniz kırkbin dil ile tesbih eden bazı melekler gibi, kırk bin lisan ile bu kıymetdar gecede ve sevabı çok bu çilehanede ibadet ve dualar edeceksiniz ve hakkımızda gelen fırtınada binden bir zarar olmamasına mukabil, bu gecedeki ibadet ile şükredersiniz.” (22) sözleriyle bu gecenin manevî bir fırsat bilinip değenlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmişlerdir. (23) 1) Merkepten büyük, attan küçük bu göksel binit beyaz renklidir ve Cennet’ten getirilmiştir. (Nursi, Mektubat, s.303, Envar Neşriyat, İstanbul, 1992). 2) Nursi, Şualar, s.499; Tarihçe–i Hayat, s.598. 3) Nursi, Sikke–i Tasdik–i Gaybî, s.207. 4) Necm, 53/1–18. 5) Buhari, Bed’ü’l–Halk, 6; Enbiya, 22, 43; Müslim, İman, 263, 264; Tirmizi, Tefsîr'u–İnşirâh, 33–34; Ahmed b. Hanbel, 1/309; Musannef, 14/306; İbn Hişâm, Sîretü’n–Nebî, 2/44, İhyâü’t–Türâsi’l–Arabî, Beyrut, Beyrut. 6) Nursi, Sözler, s.525. 7) Nursi, Sözler, s.560. 8) Necm, 53/9. 9) Necm, 53/1314. 10) Nursi, Sözler, s. 136, 562. Mi’rac olayının “bast–ı zaman gibi” çok kısa bir sürede olduğuna dair bkz. Nursi, Mesnevi–yi Nuriye, s.197; Nursi, Lem’alar, s.17; Gülen, Kur'ân’dan İdrâke Yansıyanlar, 2/276, Feza Gazetecilik, İstanbul, 2000. 11) Buhari, Salât, 1; Hacc, 76, Enbiya, 5, Tevhid, 37, Menâkıb, 24; Müslim, İman, 259; Ahmed b. Hanbel, 3/148, 149, 5/143. Mi’rac: Semavî asansördür ki, ölülerin ruhları gökyüzüne onunla yükseltilir. Bu yüzdendir ki ölülerin gözleri yukarılara gökyüzüne doğru bakar. 12) “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ana–babanıza da iyi davranın. Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını verin. Gereksiz yere de saçıp savurarak israfçı ve cimri olmayın. Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Zinaya yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Ahdinizi yerine getirerek verdiğiniz sözü tutun. Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.” (İsra, 17/22–39). 13) Müslim, İman, 264. 14) Nursi, Şualar, s.77–79. 15) Nursi, Sözler, s.561, 563. 16) Nursi, Sözler, s. 580; Nursi, Mektubat, s.306. 17) Kaynaklarda bu mânâyı gösterir şekilde bazı hadîsler bulunmaktadır: “Sizden biriniz namaza durduğunda Rabbiyle münacat edip konuşur.” “Cenab–ı Hakk’ın namaz kılan kula teveccühü ve ikbali devam eder, tâ ki kul namazdan çıkıncaya kadar (ya da kul sağına–soluna dönünceye kadar).” Buhari, Salât, 39; Müslim, Mesâcid, 54; Salât, 108, 121; Müsned–i Ahmed, 2/26, 34, 36, 129. 18) Nursi, Şualar, s. 92, 643. 19) Nursi, Şualar, s.645. 20) Nursi, Mesnevi–yi Nuriye, s.63; Nursi, Sözler, s.47. 21) Nursi, Sözler, s.572. Ümmet de insilâh–ı küllî denilen bir haletle bir nevi mi’rac yapmaktadır. İnsilâh–ı küllî: Kulun (mutasavvıfın) unsurlardan mürekkep olan kesif madde bedeninden çıkarak, bütün unsurları bırakıp âlem–i gaybdan olan latif cesediyle semalara urûc etmesi olayına denir. Bkz. Yazır, Muhammed Hamdi, 5/315152, Eser Neş.İstanbul. 22) Nursi, Şualar, s.499; Tarihçe–i Hayat, s.598, Envar Neşriyat, İstanbul, 1989. 23) Bediüzzaman Hazretleri bazen kandil gecelerini iki gece olarak değerlendirirdi. Örneğin bir defasında Mi’rac gecesini iki gece olarak kutladığını kendisi belirtmektedir. [Nursi, Emirdağ Lahikası, 2/65>. alıntıdır | |
05Haziran 2013, 09:40 | Mesaj No:47 |
Cevap: Miraç kandili**hakkında her şey Miraç Kandilinde hangi ibadetler yapılır? Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur. Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır: “Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1) KANDİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Bütün kandil gecelerinde yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir takım afv ü mağfirete nail olma, ecr ü sevap kazanma, manevî terakki kaydetme, bela ve musibetlerden kurtulma ve rıza–i İlâhiye ulaşma vesileleri vardır ki, bunlardan bazılarını maddeler hâlinde kısaca ve toplu olarak yeniden hatırlamakta yarar var: 1. Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli. 2. Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli. 3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli. 4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli. 5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli. 6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı. 7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı. 8. Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı. 9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli. 10. Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli. 11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli. 12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli. 13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı. 14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli; şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı. 15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı. 16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı. 17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli. 18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli. 19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı. alıntıdır | |
05Haziran 2013, 18:10 | Mesaj No:48 |
Durumu: Medine No : 27122 Üyelik T.:
07 Nisan 2013 | Cevap: Miraç kandili**hakkında her şey Miraç Kandilinizi gönülden tebrik ediyor; başta şirin ülkemizin güzel insanları olmak üzere bütün ümmet-i Muhammed'in (aleyhissalâtü vesselam) her türlü musibetten kurtulup selamete çıkması, maddî manevî sıkıntılardan sıyrılıp inşiraha kavuşması, şerirlerin oyunlarının bozulması, özellikle de inananlar arasında vifak, ittifak ve uhuvvet ruhunun canlanması ve kalblerimizin, akıllarımızın, fikirlerimizin, fiillerimizin fitneye, fesada bütün bütün kapalı olacak şekilde ıslahını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Bu kutlu gecede bütün gönül dostlarımız iki ya da dört rekat hâcet namazı kıldıktan sonra aşağıdaki duayı yapabilir: Hacet Duasının Meâli Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a sonsuz hamd ve şükür, Kâinatın Medar-ı Fahri Efendimiz (aleyhisselam)’a, âline ve ashabına da nihayetsiz salât ü selam olsun. Hüznümü ve kederimi başkasına değil, yalnızca sana şikâyet ediyorum. Rabbim! Yegâne ilah Sensin, Senden başka hakiki ma’bud yoktur. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Allah’ım! Ya Rab! Bana ciddî bir zarar dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Bir kere daha ikrar ediyorum ki, Halîm ü Kerîm Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azîm'in Rabbi Allah'ı tesbih ederim. Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Rabbim, Senden, rahmetinin gereklerini, merhametini celbedecek vesileleri, gerçekleşmesi muhakkak olan mağfiretini, günahtan korunmayı, her türlü iyiliği kazanmayı, her türlü günahtan da selâmette olmayı istiyorum. Bende bağışlamadığın hiçbir günah, gidermediğin hiçbir keder, Senin rızana muvafık olup da karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma ya Erhamerrâhimîn. Allah’ım, Sen kullarının ihtilaf ettikleri şeylerde hüküm verirsin. “Yüce ve Azim Allah'tan başka ilah yoktur. Halîm ve Kerîm Allah yegâne ilahtır.” hakikatini tasdik ederek sana yöneliyorum. Yedi semanın ve Arş-ı Azîm'in Rabbi Allah’ım, Seni tesbih ve eksik sıfatlardan tenzih ederim. “Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” imanıyla Sana hamd ü senada bulunuyorum. Ey kederleri gideren, tasaları kaldıran, dua ettiklerinde çaresizlerin duasına icabet eden Allah’ım.. ey dünya ve ahiretin Rahman ve Rahîm’i! Şu ihtiyacımın giderilmesi ve tamamlanması hususunda -başkalarının merhametinden müstağni kılacak bir şekilde- bana merhamet et. Allah’ım Sen'den diliyor ve dileniyorum, Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed'i vesile edinerek Sana teveccüh ediyorum. Ya Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm), ey efendim, şu hacetimin yerine getirilmesi için seni vesile yaparak Rabbime yöneliyorum. Allahım, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'i hakkımda şefaatçi eyle. Allah’ım, zatında yüce olan dinini bugün de dünyanın her bir köşesinde bir kere daha yücelt; hakkı-hakikati bütün gönüllere duyur.. bizim ve bütün kullarının sinelerini imana, İslam’a, ihsan duygusuna, Kur’an’a ve Hakk’a hizmete aç ve bizi ihlasın özüne ermiş, hep takva hatta onun da ötesinde vera’ duygusuyla hareket eden, zühdü bir hayat tarzı olarak benimsemiş, yüce nezdinde kurbete mazhar olmuş, Sen’i sevmiş, icraat-ı sübhaniyenin hepsinden razı ve hoşnut olmuş ve Sen’in sevdiğin, hoşnut olduğun kullarından eyle!. Allahım! Her türlü halimizi ve bütün mü’minlerin hallerini, özellikle Türkiye Müslümanlarının, kadınıyla erkeğiyle kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın ve dostlarımızın hallerini ıslah eyle. Allah’ım, akıllarımızı ve onların akıllarını, fikirlerimizi ve onların fikirlerini, niyetlerimizi ve onların niyetlerini, duygularımızı/latifelerimizi ve onların hislerini/latifelerini, fiillerimizi ve onların yapıp ettiklerini ıslah buyur. Senden bizim, inanan kardeşlerimizin ve topyekün insanların kalblerini, imana, İslam’a, Kur’an’a, ihsan duygusuna ve Peygamberimiz vasıtasıyla bize gönderdiğin bütün hakîkatlere tastamam açmanı diliyoruz. Rabbimiz! Nezd-i ulûhiyetinden göndereceğin nurlarla gönüllerimizi aydınlat.. sadırlarımıza, sînelerimize inşirah sal.. Sen Settâru’l-uyûbsun; hata, kusur, günah ve isyan olarak bizden ne sâdır olmuşsa Sen onları da setreyle. Rabbimiz! Aczimizi, fakrımızı şefaatçi yapıp yüce dergâhına iltica ediyoruz; ne olur, merhamet et ve işlerimizi kolay hale getir.. dostlarına karşı olan muameleni bizden de esirgeme ve bizim sîmalarımızı da ağart.. kalblerimizi topyekün islerden, paslardan, küçük-büyük bütün virüs ve mikroplardan arındır.. kabirlerimizi Cennet bahçeleri gibi pür-nur eyle.. bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz hatalarımızı, günahlarımızı mağfiret buyur ve tekrar onlara bulaşmak sûretiyle içimizin kirlenmesine müsaade etme!. Senden hayr u hasenât istikametindeki bütün dilek ve maksatlarımızı gerçekleştirmeni niyaz ediyoruz. Ey sürpriz lütufların sahibi, Ulu Sultanımız! Bizi endişe edip korktuğumuz hususlardan emîn eyle! Rabbimiz! Katından bir rahmet ver, şu dert ve dâvamızda bize doğruluk ve muvaffakiyet ihsan eyle; biz aciz kullarına nezdinden bir ferec ve mahrec (çıkış yolu ve ferahlık) nasip et!.. Ey her şeyin biricik mâliki, yegâne sahibi ve tek efendisi Mâlikü’l-Mülk Rabbimiz! Ne olur, biz Ümmet-i Muhammed’e dirlik ver! Fikrimizin, ruhumuzun, havl ve kuvvetimizin dağınıklığını Sana şikâyet ediyor ve bizi bu durumdan kurtaracak yegane tasarruf sahibinin Sen olduğuna inanıyoruz. Bizi bu durumdan kurtar Allah’ım! Özellikle de gerek cihanın dört bir yanında, gerekse hayatın her ünitesinde, insanlarla Senin arandaki engelleri kaldırmaya kendini adayan, sa’ylerine terettüb edecek semere itibariyle, Rıza ve rıdvânından başka hiç bir şey hedeflemeyen kardeşlerimin, bacılarımın, erkeğiyle kadınıyla dostlarımın ve gönüldaşlarımın dağınıklığını gidermeni, yaralarını sarmanı, enis ve celîsleri olmanı, onları her türlü kem göz ve kötü niyetlilerin şerlerinden muhafaza buyurmanı diliyor ve dileniyoruz. Ey her şeye gücü yeten Kâdir Rabbimiz! Bizi kesret dağdağasında boğulmaktan kurtaracak ve vahdet tecellileriyle dirliğimizi sağlayacak yegâne güç sahibi Sensin. Dilediğin gibi kalbleri evirip çevirme kudretine sahipsin.. N’olur, kalblerimizi te’lif buyur! Biliyoruz ki, yeryüzünde ne var ne yok, hepsini bu uğurda sarfetsek de, iki gönlü telif etmeye muvaffak olamayız. İnsanı yaratan Sen.. onda her türlü tasarrufa kâdir olan da Sensin.. gönül aynamızı duru eyle ve gönüllerimizi te’lif buyur.. ta birbirimize karşı tevahhuş hissetmeyelim.. birbirimizin enîs u celîsi olalım.. birbirimizin ayıbını araştırmayalım. İyilik ve ikramda bulunan Kerîm Rabbimiz, bizleri katından bir güçle te’yid buyur!.. Ey kullarının dualarına icabet eden Mucîb Allah’ım! Bizleri, sevdiğin ve râzı olduğun işlere muttali kıl, onları bize sevdir, onları hayata taşımaya ve başkalarına duyurmaya bizleri muvaffak kıl! Niyazımızın sonunda, dualarımızın kabul edilmesine en büyük vesile bilerek Gönüllerin Sultanı aleyhissalâtu vesselâm Efendimize, âl ve ashabına salat-ü selam eylemeni dergâh-ı uluhiyetinden diliyoruz ya Rab! NOT: talep olursa duanın Arapçasını da paylaşabilirim.
__________________ "Ya hayır söyle ya da sus!"kimseye-söyleme000 "İnsanın süsü yüz Yüzün süsü göz Aklın süsü dil Dilin süsü sözdür." |
05Haziran 2013, 18:15 | Mesaj No:49 |
Durumu: Medine No : 26991 Üyelik T.:
01 Nisan 2013 | Cevap: Miraç kandili**hakkında her şey
Allah'ın rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz aydın olsun, kalbiniz nur dolsun, makamınız Firdevs, dualarınız kabul olsun. Kandiliniz kutlu olsun..
__________________ ZÜMER/9- “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler." |
23 Nisan 2017, 00:05 | Mesaj No:50 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | MİRAÇ KANDİLİ ÖNEMİ NEDİR? İki aşamalı bu gökler ötesi yolculuk, peygamberliğin 12. yılında, hicretten on sekiz ay önce, mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının 27. gecesinde gerçekleşmiştir. Kadir gecesinin de Ramazan’ın 27. gecesi olması ile aralarında çok gizemli bir tevafuk vardır. Bediüzzaman Hazretleri: “Mi’rac gecesi ikinci bir Kadir gecesi hükmündedir.” sözleriyle, bu gecenin Kadir gecesinden sonra en kutsal gece olduğunu belirtmişlerdir. MİRAÇ KANDİLİ İLE İLGİLİ HADİSLER Kur'ân–ı Kerim’de İsrâ suresi bu İsrâ olayını anlatır. Necm suresi de İsrâ’nın devamı olan Miraç Kandilini anlatır. Âyetlerde biraz da kapalı olarak anlatılan bu esrarengiz Miraç yolculuğu, Hazreti Muhammed'in bir çok hadîslerinde detaylarıyla aktarılmıştır. KURAN'DA MİRAÇ GECESİNİ ANLATAN SURELER Kuran-ı Kerim'deki Miraç gecesini anlatan sureler şöyledir; Isrâ Sûresi 1 "Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, herseyi işiten, her şeyi gören O'dur." miraç kandili mesajları resimli yeni 2016Necm Suresi : 1-İnmekte olan yıldıza andolsun ki, 2-Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı. 3-O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. 4-O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir. 5-Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti 6-(Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu. 7-O, en yüksek ufukta idi. 8-Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı. 9-Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı. 10-(Allah), kuluna verdiği vahyi verdi. 11-Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı. 12-Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız. 13-Andolsun onu bir kez daha görmüştü. 14-Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında. 15-Ki Cennetü'l- Me'vâ onun yanındadır. 16-Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. 17-(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı. 18-Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü. MİRAÇ KANDİLİNDE NELER YAPILMALI? Miraç Gecesi ve gündüzünü şöylece ihya etmeye çalışmalıyız: 1-Miraç Kandili'nin gündüzünde oruçlu olmak ve kandili böyle karşılamak gerekir. Peygamber Efendimiz “Recep ayında bir gün ve gece vardır ki Receb’in 27. gecesidir. Kim o gün oruç tutar ve geceyi ibadetle geçirirse yüz sene oruç tutmuş ve yüz sene ibadet yapmış gibi olur” buyurdu. 2-Salat ü selâm okumak. 3-Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih “Estağfirullah” demeliyiz. 4-Namaz kılmak. Bu geceyi namaz kılarak ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Miraç gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Kaza namazı bulunan kimseler, bu namazlarını kaza etmeye çalışmalıdırlar. Ayrıca tesbih namazı da kılınabilir. Ancak üzerinde kaza namazı bulunan kimselerin bu gibi mübarek gecelerde nafile namaz yerine kaza namazı kılmaları daha yerinde olur. Bu sebeple kaza namazı olan kimseler bol bol kaza namazı kılmalı ve bu gece kılınacak bütün nafile namazları, kaza namazı olarak niyetlenmeli ve öylece kılmalıdırlar. MİRAÇ GECESİ NAMAZI KAÇ REKAT VE KILINIŞI NASIL? Mübarek Miraç Gecesinde on iki rekat nafile namaz kılınması güzel görülmüştür. Her rekâtında Fatiha ile başka bir sûre okuyarak iki rekâtta bir selâm vermeli, sonra yüz defa: “Sübhanellahi velhamdü lillâhi ve la ilahe illALLAHu vALLAHu ekber” demeli. Bundan sonra yüz defa istiğfar ederek yüz defa da Salat selam okumalıdır. Üzerinde kaza namazı olan kimseler, bu oniki rekat namazı kaza niyeti ile kılmaları daha güzel olur. Mesela kılamadıkları altı sabah namazını kaza edebilirler. Hem geceyi ihya etmiş olurlar, hem de altı sabah namazı borcunu ödemiş olurlar. 5- Kur’an-ı Kerîm okumalı, dinlenilmeli. 6- İçtenlikle bol bol dua edilmeli. Miraç gecesi edilebilecek dua: “Ya Rabbi! Kulluk borcu olarak ve sırf ilâhî rızanı kazanmak niyeti ile bugüne kadar yapabildiğimiz ibadet ve taatlerimizi dergah-ı izzetinde kabul eyle. Ya Rabbi! Cümlemizi rahmetine gark eyle. Afv ü mağfiretine nail eyle. Cemalinle ve Firdevs Cennetinle müşerref eyle. Cehennemden uzak eyle. Dünya ve Ahiretimizi mamur eyle. İslâm’ı ve Müslümanları aziz ve mansur eyle. Amin! Ya Rabbe’l-alemin ve ya erhame’r-rahimin.” Miraç gecesi gündüzünde bizden dua bekleyen yakınlarımızın kabirleri ziyaret edilmeli, ruhlarına Kur’an-ı Kerim okumalı. Miraç gecesi ve gündüzünde fakir fukarayı, yetim ve kimsesizleri görüp gözetmek ihtiyacı olanlara yardım etmek gerekir. MİRAÇ GECESİ NE OLDU 7 KAT SEMAYI NASIL DOLAŞTI? 2016 yeni mirac kandili mesajlariBir gece Kâbe–i Muazzama’nın Hatîm mevkiinde yatarken, Cebrail gelip mübarek göğüslerini yardı, kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içini iman ve hikmetle doldurup eski hâline koydu. Sonra beyaz bir binek Burak ile (normalde bir aylık mesafedeki) Mescid–i Aksa’ya uçtular. Orada bütün peygamberlerin ruhlarına imam olup namaz kıldırdı. Bu, onların şeriatlerinin asıllarına mutlak varis olduğunu ifade ediyordu. Bir de kendisine su, şarap ve süt takdim edildi. Hazreti Muhammed sütü içti. Bu ümmetinin doğru yola iletildiğini ifade ediyordu. Ardından yüceliklere yükseltici bir mirac (manevî asansör) ile göklere çıkartılıp yedi kat semaları bir bir dolaştırılmıştır. 1.kat semada: Hz. Adem’le, 2.kat’ta Hz. İsa ve Hz. Yahya, 3.kat’ta Hz. Yusuf, 4.kat’ta Hz. İdris, 5.kat’ta Hz. Harun, 6.kat’ta Hz. Musa 7.kat’ta Hz. İbrahim ile görüştü. Melekleri, Cennet ve Cehennem’e kadar bütünüyle ahiret hayatını müşahede etti. Miraç gecesi bütün mülk ve melekût âlemlerini dolaştı. Cebrail Hazreti Muhammed'i daha da yükseklere çıkardı, öyle bir fezaya vardılar ki kaderleri yazan kalemlerin cızırtıları duyuluyordu. Nihayet varlıklar âleminin son sınırı olan Sidretü’l–Müntehâ’ya ulaştılar. Cebrail: -"İşte burası Sidretü’l–Müntehâ’dır. Ben buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam, yanarım" dedi. Hz. Muhammed 'e Sidre’de dört kutsal nehir ve her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beyt–i Ma’mûr gösterildi. Sonra kendisine şarap, süt ve bal dolu üç bardak sunuldu. O, yine sütü tercih etti. Hazreti Muhammed o gece şehitlerin ve muttakilerin cenneti olan Cennetü’l–Me’vâ’yı temaşa etti. Cebrail’i geride bırakan Hz. Muhammed, burada Refref’e binerek Arş–ı A’lâ’ya geçti ve Kâb–ı Kavseyn olarak belirtilen “imkân dairesinin bitiş, vücûb dairesinin başlama sınırına” ulaştı. Huzûr–u Kibriya’da Allah'a ok yayının iki ucu kadar, hattâ daha fazla yaklaştı. Cemâlullah’ı perdesiz ve vasıtasız olarak onunla zaman ve mekandan menüzzeh konuştu. Daha sonra tekrar Refref’le Sidre’ye geri döndü. Orada Cebrail’i asıl hüviyetiyle –tıpkı ilk defa Hira’da gördüğü şekliyle– gördü. Müteakiben de yine Cebrail ile birlikte göz kırpması kadar kısa bir zaman parçasında dünyaya döndü. Alıntı...
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konuyu Toplam 3 Kişi okuyor. (0 Üye ve 3 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Miraç Kandili Tebriği... | Esma_Nur | Cuma-Bayram-Kandiller | 20 | 06 Şubat 2024 21:22 |
Hutbe:Miraç Kandili | Arasat | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 1 | 26 Mayıs 2014 01:48 |
Miraç Kandili Mesajı… | mehmet akif2 | Diyanetten Duyurular/Haberler | 0 | 26 Mayıs 2014 01:46 |
Miraç kandili ile nefes alacağız | EyMeN&TaLhA | Cuma-Bayram-Kandiller | 0 | 03Haziran 2013 18:26 |
Miraç Kandili Duası | SONSUZNUR | Dua Bölümü | 0 | 20 Temmuz 2009 01:25 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|