|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 28 Ekim 2013 (23:52), Konuya Son Cevap : 28 Ekim 2013 (23:53). Konuya 3 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
28 Ekim 2013, 23:52 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Din Bilimleri-Ünite1: Din Psikolojisi Bili Din Bilimleri-Ünite1: Din Psikolojisi Bili Din Bilimleri ÜNİTE: 1 DİN PSİKOLOJİSİ BİLİMİ Prof. Dr. Recep YAPAREL İnsanın bireysel ya da toplumsal düzeyde var olduğu her dönem ve ortamda din olgusu ile ilişkili bir takım inanç ve uygulamalara (ibadetler gibi) rastlanmaktadır. Tarih, Dinler Tarihi ve özellikle Antropoloji araştırmaları bunu göstermektedir. Din Bilimlerinin sunduğu bilgi birikimine dayanarak,din olgusunun insan ile adeta ayrılmaz bir ‘ikili’oluşturduğu rahatlıkla söylenebilir. Bireyselaçıdan bakıldığında, insanındindar bir varlıkolduğu kabul edilmektedir. Toplumsal düzeyde ise, hangi ölçekte ve gelişmişlik düzeyinde olursa olsun, bütün toplumlarda hayatın bütün alanları ile ilişkilendirilen, tabiatüstü nitelikli, yani ilahi olduğuna inanılan, varlık veya varlıklar ile bağlantılı, inanç ve uygulamaların çevresinde oluşanve gelişen bir yaşam biçiminin bulunduğu bilinmektedir. Bu yaşam biçimine kısacadini hayatdiyebiliriz. Dinin ne olduğu, ne tür işlevler gördüğü ve bireyi nasıl etkilediğitarzındaki sorular her çağda düşünürleri ve bilim adamlarını değişik açılardan ilgilendirmiş ve bu ilgininsonucunda çeşitli bilim dalları oluşmuştur: Din Psikolojisi, Din Sosyolojisi, Din Eğitimi, Din Fenomenolojisi ve Dinler Tarihi gibi. Bu ünitede, din olgusunu bireysel düzeyde ve bireyin toplumla ilişkisi içerisinde elealıp inceleyen ve anlamaya çalışan Din Psikolojisi birdin bilimiolarak ele alınmıştır. Din Araştırmaları İnsanın günlük yaşamı,dini manevi bir çerçeveile adeta çepeçevre kuşatılmış haldedir. Bu bağlamda doğumdan ölüme kadar karşılaşılan ve yaşanan birçok olay dini-manevi bir niteliğe bürünebilmektedir. Psikolojik ve sosyal gerçekliğin önemli boyutlarından biri olan din, özelliklegünümüzde, ilgi çekici gelişmelere ve olaylara konu olmaktadır. Bu durumun,“artık din,birey ve toplum açısından önemini yitirdi”denilen bir dönemde yaşanıyor olması ilgi çekmektedir. Kirletilen hava, su ve toprak gibi hayatî unsurların giderek insan yaşamını tehdit etmesi biçiminde yaşanan dış dünyaya aitçevresel krizeparalel olarak birey, içdünyasında da ciddi birpsikolojik krizyaşamaktadır.Söz konusu kriz ile baş etmenin bilinen evrensel yöntemlerinin başındadinsel inanç ve davranışlargelmektedir. Bu inanç ve davranışlar ise geniş bir yelpazede çeşitlilik göstermektedir. Bu çeşitliliğin en temelnedenlerinden biri, dinsel eylem ve davranışlarınkutsallık alanıile olan ilişkileri içerisinde tanımlanmakta olmalarıdır. Böyle olunca, her olay ve nesneye dini bir nitelik kazandırmak mümkündür. Din Psikolojisi,bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları olaylarla baş etmek üzere gösterdikleri çaba sırasında; dinin fonksiyonunu, psikolojik açıdan anlamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Din Nedir? Din tarihsel süreç içerisinde (savaştan sanat eserine kadar) birbirine zıt kavramları akla getiren nadir terimlerden biridir. Bu çeşitlilik dinin tanımını da zorlaştırmaktadır. Bu çeşitliliğin en temel nedenlerinden biri, dinsel eylemlerin ve davranışların, dinsel olarak tanımlanan ‘kutsallık’ alanı ile olan ilişkileri içerisinde tanımlanmasıdır. Bütün dinlerin bir şekilde günlük yaşamı yapılandırarak ve sıradan faaliyetleri değişik ölçülerde kutsallıkla ilişkilendirerek, kutsal zaman ve mekanlar oluşturdukları bilinmektedir. Kısaca ifade edilecek olursa din, “insanın doğal yapısındaki derinliğinden (içinden) gelen yüceltme ve bağlanma duygusunun zorunlu bir şekilde yaşama yansıyarak bağlanmanın imana, yüceltmenin eyleme dönüşmesidir” (Çalışkan, 2002, s.226). Dini nasıl açıklayabiliriz? Dinin nasıl açıklanabileceğine ilişkin soruya cevap niteliğinde olan görüşleri incelediğimizde, değişik bakış açılarından hareketle, çok sayıda açıklama önerildiğini görmekteyiz. Bir grup görüş, dinin kaynağına (orijin) yönelerek ‘Dinin Kaynağı Nedir?’ sorusunu ortaya atmaktadır. * Dinin kökenine ilişkin kuramlar, başlangıçta sinirsel (nöral) faktörleri esas alarakdini açıklamaya çalışmışlardır. Sinirsel faktörler, vecdgibi sıra dışı tecrübe ve davranışlardan sorumlu tutulmaktadırlar. Beynin temporal lob olarak bilinen kısmı, dini tecrübelere yol açan nörolojik mekanizmaların yer aldığı bölge olarak kabul edilmektedir. Özetle bu yaklaşıma göre; din bir bakıma,insanın yaratılışında mevcut bulunan nörolojik ve fizyolojik yapıların bir sonucu olmaktadır. * Dinin kökenine ilişkin bir diğer kuram, dini, bilişsel (kognitif) ihtiyaçlara dayandırarak açıklamaya çalışmaktadır. Bu görüşe göre insan, kendisini kuşatankarmaşık çevreye uyum sağlamak amacıyla, ona bir düzen vermek ihtiyacıduymaktadır. Bu sebeple basit bilişsel yapılar kullanarak çevresini düzenlemeye çalışmaktadır. Bu süreçte insan zor, çoğu zaman karşılığı tam olarak verilemeyecek sorulara cevap aramaktadır. İmkanlar ölçüsünde bulunan cevaplarla birey, ‘anlam arayış’ arzusunu tatmin etmektedir. Aksi takdirde, karşı karşıya kalınacak ‘anlamsızlık’ bireyin mutsuzluğuna neden olacaktır. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33472 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4075 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2730 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 8956 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3329 | 19 Nisan 2015 15:45 |
28 Ekim 2013, 23:52 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Din Bilimleri-Ünite1: Din Psikolojisi Bili * Dinin kökenine ilişkin bir diğer yaklaşıma göre insan, yaşamını sürdürebilmek için gerekli olan çevreye intibakını (adaptasyon) mümkün kılan bir takım inanç ve ritüelleri din sayesinde geliştirerek, hem cinslerine yönelik saldırganlık duygularını kontrol edebilmiş ve hayatta kalabilmeyi başarmıştır. ‘Din ve dinimsi inançlar, bazı araştırmacılar tarafından insani iyimserliğin kurumsallaşmış bir ifadesi olarak değerlendirilir.’ (Malinowski) İnsan hayatı açısından olmazsa olmaz bir nitelik arz eden umut, hemen bütün dinlerin sağladığı ve beslediği temel olgulardan biridir. Ayrıca din, kaygı, güvensizlik, ölüm korkusu ve benzeri duygularla başa çıkmada insana yardımcı olan yegâne kaynak olarak algılanmakta ve değerlendirilmektedir. * Dinin kökenini, bireyin iç dünyasından ziyade, içinde yaşadığı sosyo-kültürel ortamda arayan görüş ve yaklaşımlara göre, diğer bütün davranış ve eylemler gibi, din de sosyalleşme süreci içerisinde kazanılmaktadır. Çünkü dini davranış, inanç ve tecrübeler de birçok sosyal unsur gibi kültürün vekültürel tecrübenin bir parçasıdır. Dolayısıyla düzenli olarak nesilden nesile aktarılarak devamlılıklarını sağlamaktadırlar. Din Psikolojisi, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bireylerin yaşamlarında karşılaştıkları olayları, derinden kopup gelen yüceltme ve bağlanma duygularının da yönlendirmesiyle, kutsal olduğuna inandığı varlığa dayanarak ortaya koyduğu eylemleri, davranışları, derin duygu ve tecrübeleri açıklamayı amaç edinmiş bir disiplindir. Kişiliğin bir parçası haline gelen din, bireyin davranışlarında kendisini gösterir. Bireyin davranışları üzerindeki etkileri ve ortaya çıkış biçimleri açısından, ‘din psikolojisi konuları’nı oluşturur. Din Psikoloji’nin Konusu ve Metodu Dinin insanı aşan (aşkın=müteal) bir yönü vardır. Bu boyutun içeriği bireye içinde doğduğu toplum tarafından kazandırılır. Birey ise dinin bu objektif yönünü sosyalleşmesürecinde içselleştirerek kendine mal eder. Kişiliğin bir parçası haline gelen din, bireyin davranışlarında açığa çıkar. Günümüzde dini araştırma konusu edinen, özellikle din psikolojisi ve din sosyolojisi gibi, sosyal bilim alanlarında dinin beş farklı boyutta kendini gösterdiği kabul edilmektedir. Bunlar: 1. İnanç boyutu, bireyin mensup olduğu dinin ‘inanç esasları’nı içine almaktadır. 2. Uygulama boyutunda, bireyin inancın gereği olduğuna inandığı bir takım ‘ibadetler, dua ve tapınmalar’ yer almaktadır. Bu boyuta, dinin davranış boyutu da demek mümkündür. 3. Bilgi boyutu ise, bireyin dinine ilişkin sahip olduğu bilgiyi, yani ‘dininin tarihine, inanç esaslarının manasına dair bilgiler’in tümünü kapsamaktadır. 4. Dini tecrübe boyutu ile anlatılmak istenen, bireyin dini hayatının ‘içsel ve duygusal yönü’dür. Bir başka deyişle, bireyin inancı ile ilgili durumlar karşısında (örneğin bir mabedin içinde iken duygulanmakta mıdır? ya da Allah ismini duyduğunda tüyleri ürpermekte midir? vb.) gösterdiği heyecanları ve duyguları içermektedir. 5. Etki boyutu ise, bireyin sahip olduğu inançların, yaşamının diğer alanlarına ne ölçüde ‘yansıdığını’ ifade etmek üzere kullanılmaktadır. Din psikolojisinin cevap aradığı sorular şu şekilde özetlenebilir: 1. Din ve Allah inancının bireyde ortaya çıkışı, gelişmesi ve değişmesi nasıl olm? 2. Bireylerin genel anlamda dine yönelik düşünce, tutum ve davranışları nelerdir? 3. Bireylerin sahip oldukları dini tasavvurların nitelikleri nelerdir? 4. İnsanlar niçin bir başka dine ilgi duyarlar? Din değiştirmenin psiko-sosyal dinamikleri nelerdir? Din Psikolojisinin diğer bilim dalları ile olan ilişkisi nedir? Din psikolojisinin herhangi bir inanç sistemini bir diğerine üstün kılmak ya da göstermek gibi bir amacı yoktur. Bu nedenle, bir bilim olarak din psikolojisi ancak, dini hayatı bütün derinliği ile kavrayarak analiz etmek, incelemek ve elde ettiği sonuçları diğer psikolojik olaylarla olan ilişkileri çerçevesinde açıklığa kavuşturmak durumundadır. Din psikolojisi, teoloji ile psikoloji arasında yer alan sahada bulunmaktadır. Bu niteliği ile disiplinler arası bir nitelik taşımaktadır. Din Psikolojisi, psikolojinin diğer dalları ile yakın bir diyalog içerisindedir: Kişilik Psikolojisi, Çocuk ve Gençlik Psikolojisi, Sosyal Psikoloji, Yetişkinlik ve Yaşlılık Psikolojisi gibi. Ayrıca din psikolojisi; (tefsir, hadis ve fıkıh gibi) ilahiyat bilimleriyle ve (dinler tarihi, din sosyolojisi ve felsefe gibi) din bilimleriyle de karşılıklı veri ve bilgi alışverişi içerisindedir. Din Psikolojisi’nin Kısa Özgeçmişi Din psikolojisinin cevap aradığı sorular, kutsal metinlerin, ilahiyatçı ve filozofların ortaya koydukları bilgilerin arasında önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle Kuran-ı Kerim örneğinde, kutsal kitapların bu tür bilgiler açısından ne kadar zengin olduğu açıkça görülmektedir. Kuran-ı Kerim; bir öğüt kitabı olduğu kadar, aynı zamanda insana yaşamı konusunda ipuçları veren, bilgilendiren ve düşünmeye sevk eden bir kutsal kitaptır. Kuran, öncelikle insanı muhatap aldığından, insan psikolojisine ilişkin bilgiye önem vermektedir. Kuran’ın işaret ettiği, din psikolojisi açısından da önemli olan, insanın en temel özelliği, Allah’a (veya İlahi Varlık) inanma ve yönelme eğilimidir. (Rum 30) Kuran’ın insana dair hatırlattığı diğer bazı kişilik özellikleri arasında, zayıf vekırılgan bir yapıya sahip oluşu yer almaktadır. Bu nedenle, insan her an gerek psikolojik gerekse bedenen muhtaç duruma düşebilir. Beklenmedik bir anda hastalanabilir, duygusal açıdan problemler yaşayabilir, mutsuz olabilir, günümüz ifadesiyle depresyona girebilir. Strese bağlı psikolojik ve biyolojik sorunlar yaşayabilir. Sosyal ilişkilerinde tarafgir davranabilir. Kendini ve sevdiklerini öne çıkarırken, başkalarına karşı adaletsizlik yapabilir. Bencillik ve kıskançlık gösterebilir. Daha birçok kişilik özelliğine ve davranış biçimine ilişkin ifadeyi Kuran’da bulmak mümkündür. Diğer taraftan, Kuran, bireyin, psikolojik anlamdaki bu zaaf ve sorunlarla, sağlıklı, doğru inanç ve davranışlar sayesinde baş edebileceğine de işaret etmektedir. Müslüman filozofların bu konulardaki görüşleri günümüzde İslam felsefesi ya da Tasavvuf konuları içerisinde karşımıza çıkmaktadır. |
28 Ekim 2013, 23:53 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Din Bilimleri-Ünite1: Din Psikolojisi Bili Din Psikolojisi ne zaman bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır? 19. y.y.’ın sonları ile 20. y.y’ın başlarında ABD ve Almanya’daki psikoloji araştırmaları bugünkü psikolojinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Leipzig Üniversitesi’ndeki laboratuar ve Psikoloji Enstitüsü’nün kurucusu W. Wundt, sadece modern psikolojinin değil aynı zamanda Din Psikolojisi’nin dekurucusudur. Bu payeyi ona hak ettiren şey, yazmış olduğu on ciltlik “Milletler Psikolojisi” isimli kitabında incelediği diller, mitolojiler ve örflerdir. Bu çerçevede Wundt şunları söylemektedir: “Nasıl ki lisan, dini gelenekleri canlı olarak koruyor ve birey bunlar vasıtasıyla kendi kişiliğine has dindarlığı elde ediyorsa, örf ve adetlerden de her ferdin dini faaliyeti için esas teşkil eden, değer taşıyan, saygı gören özel bir çevre meydana geliyor. Bu çevre dini gelenek ve adetlerin çevresidir.” Din Psikolojisi alanında ampirik metodun kullanılmasıyla dikkat çekici gelişmeleri ABD’li psikologlar gerçekleştirmişlerdir. Bunların başında G. Stanley Hall gelir. G. Stanley Hall (1846–1924) 1881’de başlattığı çocuk ve gençlik psikolojisi araştırmaları kapsamında ergenlik dönemindeki gençlerin dini davranışlarını incelemiştir. Özellikle, ergenlik gelişimi ile dine yönelme (conversion) arasında ilişki olup olmadığını sorgulamıştır. Araştırmalarına dayanarak bu dönemdeki psikolojik sorunların dine ilgiyi artırdığını söyler. Bu dönemdeki sorunların başında gelen suçluluk duygusu ve yalnızlık gibi problemlerle başa çıkmada dini inançlar yardımcı olabiliyor. William James (1842-1910). “Dini Tecrübenin Çeşitliliği” adlı kitabında dinin, ruhi (psikolojik) bir yaşanış olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre, dinî tecrübede esas olan, her türlü kültürel tezahürlerinden ziyade (inanç, örf, adet gibi), dinin her birey için taşıdığı anlam, bir başka ifadeyle, her bireyin iç dünyasına yansıyan sübjektif yönüdür. Din psikolojisin temel konusu, bireyin dinsel tecrübesidir. W. James ve onun gibi düşünenler açısından önemli olan, böyle bir tecrübenin birey üzerinde uyandırdığı duygusal tepkilerdir. Bu tepkiler dinin özünü oluşturmaktadır. Bu alanda yapılan ve günümüzde en çok tanınan dini tecrübe araştırmasında kullanılan soru şu idi: “Her zamanki halinizden farklı olan Tanrı ya da bir başka isimle andığınız bir varlığın sizi etkilediğine tanık oldunuz mu? Ya da böyle bir varlığın farkına vardığınız vaki midir?” S.Freud Tarihten edebiyata kadar hemen her alandaki düşünceyi etkilemiştir. Geliştirdiğipsikanalitikdüşünce sistemi çerçevesinde ele alıp yorumladığı din olgusuna yönelik tutumları büyük ölçüde değişime uğratmıştır. Freud’un psikodinamik bakış açısı, kişilik yapısında yer alan bilinçdışı (unconscious) eğilimleri, dinin ‘anahtar belirleyicileri’ olarak vurgulamaktadır. Kişinin güvenlik ve huzur arayışı, “baba”, “cennet” ve “bağışlama” gibi dini sembollerin söz konusu ihtiyaçlar için uygunluğu, Freud’un görüşlerinin göze çarpan yönlerini teşkil etmektedir. Jung Düşünce sisteminde aynı şekildebilinçaltı dinamiklereyer veren Jung, insan türünün ortaklaşa sahip olduğuna inandığı kolektif şuuraltında bir ‘tanrı arketipi’ varsaymaktadır. Jung’a göre, Tanrı inancı, bireyin doğuştan getirdiği söz konusu psişik işlevi karşılamaktadır. Bir bakıma, tanrı inancı ile tanrı arketipinin içi doldurulmakta ve bireygerilimden kurtularak rahatlamaktadır. Aksi takdirde, birey çatışma yaşamakta ve anlamsız bir yaşam sürdürmek zorunda kalmaktadır. Şöyle der; ”Yine inanan kimse; yüce kudretli, yaşatıcı ve koruyucu olarak kabul ettiği tanrısına karşı itaat, güven, sevgi, korku gibi duygularla ve dua, ibadet ve başka faaliyetleriyle kulluğunu göstermeye çalışır.” Jung, dini davranışların (ibadet ve dua gibi) insanın günlük hayatındaki önemine atıfta bulunduktan sonra, dinin, ruh sağlığının korunmasında ve geliştirilmesinde olmazsa olmaz bir unsur olduğunu da ısrarla vurgulamaktadır. Freud ve Jung’un bu iki klasik kuramları bugün anılmaktadır. Her ikisi de din hakkında düşünmeyi ve tartışmayı özendirmiştir. Din Psikolojisinin ülkemizdeki durumu nedir? Din psikolojisinin ülkemizdeki gelişim seyrine baktığımızda, yetmiş küsur yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söyleyebiliriz. “Dini Ruhiyât”başlığı altında yazılan ilk çalışmalar Hilmi Ziya Ülken’e aittir. Ancak, ‘Din Psikolojisi’ başlığını taşıyan ilk kitap 1952’de Bedi Ziya Egementarafından yayımlanmıştır. Bu kitabında Egemen, din psikolojisinin kısa bir tarihini, alanınıve konularını, bir bilim dalı olarak kullanabileceği metot ve teknikleri ele almaktadır. Din Psikolojisi alanındaki yapılan çalışmalar ve yayınlar başlangıçta bir takım yorum ve spekülasyonlardan ibaretti ve doğal olarak alanı tanıtmakla ve bilgilendirmekle yetiniyordu. |
28 Ekim 2013, 23:53 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Din Bilimleri-Ünite1: Din Psikolojisi Bili Din Psikolojisinde kullanılan metod ve teknikler Herhangi bir bilim dalının bağımsız bir duruma gelebilmesinin şartlarından biri, o bilim dalının kendine ait bir metodunun olmasıdır. Metot, en kısa ifadesiyle, bir araştırmanın bilimsel bir nitelik taşıyabilmesi için, belli bir mantık düzeni içinde ele alınmasını, gerçekleştirilmesini ve bitirilmesini belli ilke ve kurallara bağlayan strateji ya da takip edilmesi gereken yoldur. Bu yolda iki temel çizgi vardır. Biri “teori”, diğeri ise “bilgi toplama teknikleri”dir. * Teori (Kuram): Olgular arasındaki ilişkileri açıklayan kavramsal bir sistemdir. Bir başka ifade ile teori, gözlemlenen olgu ve olaylardan hareketle elde edilmiş bilgilerden yararlanarak bilinmeyen ya da henüz ulaşılamamış bilinmeyenleri anlamaya veya açıklamaya yardımcı olan zihinsel, kavramsal bir genellemedir. Bu noktada teori ile ilgili bilinmesi gereken iki kavram daha vardır. - Varsayım:Doğruluğu ve geçerliliği peşinen kabul edildiği için test etmeye ihtiyaç duyulmayan, doğrudan düşünce sisteminin temelini oluşturan esasları ifade eden önermelerdir. Bilimsel araştırmaların konusunu teşkil eden hipotezlere de kaynaklık ederler. - Denence (hipotez): Denenmek, yani test edilmek üzere doğrulukları geçiciolarak kabul edilen genellemelerdir. Dolayısıyla araştırma öncesinde kesin bir şey ifade etmezler. Örnekler; - İnsan tabiatüstüne ve onun içinde var olan nesnelere inanma eğilimindedir. Bu varsayımda ifade ettiğimiz insanın inanma eğilim peşinen kabul ettiğimiz bir olgudur. - Hastalık ve doğal felaket gibi yaşamı etkileyen olaylar karşısında bireyler (Allah, cin, şeytan gibi) tabiatüstü kavramlara yönelirler. Bu denencedeki eğilimin önemli olaylara tepki olarak gerçekten çıkıp çıkmadığını test etmeyi amaçlayan bir beklenti dile getirilmektedir. * Veri Toplama Teknikleri Bilimsel araştırmalar, ortaya atılan görüşlerin, beklentilerin (kısaca hipotezlerin) analiz edildiği, ölçülüp değerlendirildiği etkinliklerdir. Temsil gücü olan bir grubun seçilmesi, emek, zaman ve para tasarrufu sağlanması bakımından son derece önemlidir. Temsil gücü olan bir örnek grubun belirlenmesi işlemi, “örnekleme teknikleri” olarak bilinmektedir. Bilimsel bilgiye ulaşmanın iki temel yöntemi vardır: Gözlem ve Deney * Gözlem,bilime konu olabilecek bir olayı, dışarıdan her hangi bir müdahalede bulunmaksızın olduğu gibi, meydana geldiği sırada beli bir plâna göre incelemek ve tespit etmektir. Bu bir anlamda cereyan eden olayın fotoğrafını çekmeyeçalışmak ya da resmini çizmektir. Eğer bu işlem bireyin bizzat kendi iç dünyasında olup biten duygu ve düşünceleri tasvire yönelik ise buna ‘iç gözlem’ denir. Eğer araştırmacı bir başka kişi üzerinde onun davranışına ilişkin bir gözlem yapıyorsa buna ‘dış gözlem’ denir. Bu gözlem biçiminde mümkün olduğunca gözlemlenen kişi ya da kişileri etkilememek, gözlem yapıldığını belli etmemek gerekir. * Deney de aslında bir tür gözlemdir. Ancak, deney sırasında laboratuar ortamında gerçekleştirilen gözlem, olaya müdahale imkânı verdiğinden, deney metoduna, ‘kontrollügözlem’ de denir. Veri Toplama Araçları * Anket: İnsan davranışlarını konu alan ve betimlemeye ve açıklamaya çalışan sosyal bilimlerde, en yaygın kullanıma sahip veri toplama araçlarının başında anket türü olanlar gelmektedir. Anketler, bireylerin farklı konulara ilişkin duygu, düşünce, bilgi ve tecrübelerini tespit ederek anlamak amacıyla belli kurallar çerçevesinde hazırlanarak soru biçimindedüzenlenen yazılı formlardır. Kısaca kağıt ve kalemle ilgili konuda veri toplama tekniğidir.Aynı anda birçok kişiye uygulanabildiği için en uygun yoldur. * Mülâkat (Röportaj): Konunun derinlemesine bilgi almayı gerektiren bir nitelik taşıması, cevaplayıcıların küçük ya da ileri yaşlarda olmaları ya da okuma yazma bilmemeleri durumunda soruların kişilere sözlü ve çoğunlukla yüz yüze yöneltilerek cevap alınan bir veri toplama tekniğidir. * Kişisel Dökümanların Tahlili: Din Psikolojisinde özellikle dini tecrübelerin araştırılmasında sıklıkla başvurulan veri toplama araçlarının başında gelmektedir. Bu dökümanlar hatıra kayıtlarını, mektupları, itiraf ve sanat yazılarını kapsar. SÖZLÜK: Kutsal: Dinî saygıya lâyık olup yücelik taşıyan şeyler Vecd: Allah sevgisi ile ulaşılan coşku hali Bilişsel (kognitif): Bilgi üretme sürecine ilişkin zihinsel işlemler. Ritüel: Dînî amaçlarla belli kurallar çerçevesinde yapılan davranış ve uygulamalar. Kaygı: Nedeni açıkça bilinmeyen korku ve endişe hali. Psikanalitik: Bilinçaltı unsurları açığa çıkarma yöntemine ait yaklaşımlar. Arketip: Kolektif şuuraltını meydana getiren kalıtımsal tasarımlar. Strateji: Bir işi yürütmek üzere önceden tespit edilen plân ve program. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Felsefe Ünite1: Felsefenin Mahiyeti | Medineweb | Felsefe | 1 | 02 Kasım 2013 21:02 |
Din bilimleri ünite 3 | Medineweb | Din Bilimleri I | 0 | 28 Ekim 2013 23:54 |
felsefe ünite1 | Medineweb | Felsefe | 0 | 28 Ekim 2013 23:51 |
Din Bilimleri-Ünite5: Eğitim ve Din | Medineweb | Din Bilimleri I | 5 | 28 Ekim 2013 23:44 |
Kelam Ünite1: Doğuşu, Gelişimi, İslam Bil. | Medineweb | Sistematik Kelam | 3 | 07 Ekim 2013 21:47 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|