|
Konu Kimliği: Konu Sahibi su damlası,Açılış Tarihi: 23 Şubat 2011 (21:40), Konuya Son Cevap : 27 Aralık 2011 (12:54). Konuya 13 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Ağustos 2011, 01:21 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 13855 Üyelik T.:
22 Mayıs 2011 | Cevap: Ağla Kendine Ağla kendine... Allah için akmayan göz yaşlarına Allah için atmayan adımlarına Ve Allah için Atmayan kalbime AĞLARIM BEN KENDİ HALİME.. |
14 Ağustos 2011, 22:11 | Mesaj No:12 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Ağla Kendine Agla kendine... Rabbine güzel bir dönüşle Tövbe ederek yeni bir sayfa açarak Sende bilirsinki tövbe kapısı açıktır Can bogaza gelmedikçe... emeğine sağlık ...
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
27 Aralık 2011, 12:50 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Günah bana yakışmıyor :(
Günah bana yakışmıyor:( Günah Bana Yakışmıyor; Ama Af Sana Öyle Yakışıyor ki! Dua, Rabb’imize karşı yapılan çok sırlı, gizli ve kudsi bir ubudiyettir. Evet o, en halis bir kulluk tavrıdır. Dua, insanın ihlas ve samimiyetle Rabb’isine yönelip O’ndan bir şeyler dilemesi halidir. Kur’an-ı Kerim, ‘Kullarım Beni Senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim.’ (Bakara Sûresi, 2/186) ‘Bana dua edin ki size icabet edeyim.’ (Mü’min Sûresi, 40/60), ‘Duanız olmazsa Allah indinde ne ifade edersiniz ki!’ (Furkan Sûresi, 25/77)… gibi ayet-i kerimelerle duanın ehemmiyetini dile getirmektedir. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) de ümmetine dua etmeleri mevzuunda sık sık tavsiyelerde bulunur ve kendisi de hayatı boyunca yaptığı mübarek dualarla, ondan hiç dûr olmaz. Hatta Peygamber Efendimiz’in yaptığı dualara bakıldığında O’na ‘O, bir dua adamıdır’ demek de mümkündür. Bu kadar tahşidatla anlatılan dua, müminin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Dua ile Rabb’ine ellerini kaldıran bir kul, adeta O’na şöyle demektedir: ‘Esbab bütün bütün sukut edebilir. Tabiattaki hadiselerin hiçbir tesiri olmayabilir.. ve kimse bana el uzatıp, dertlerime derman olmayabilir. Ben her zaman sesimi duyan, soluklarımı işiten ve bana şah damarından daha yakın olduğunu ihtarla bana yakınlığını hatırlatan, sonra da duama icabet edeceğini vaat eden ve vaat ettiği şeyleri yapmaya gücü yeten, söz verip de ne yapayım gücüm yetmedi demeyen, o Yüceler Yücesi Zat’a ellerimi kaldırdım ve O’na dua ediyorum.’ Kul, duasında, gözüyle görmese bile, âsârıyla gördüğü Allah’a O’na hitap edecek kadar bir kurbet hissiyle yönelir. Biz, güneşe uzak olduğumuz gibi O’ndan da uzak olabiliriz. Ancak O, tıpkı güneş gibi rahmetinin şualarıyla her zaman başımızı okşamakta, her halimize nigehbân bulunmakta ve kendisine açılan elleri boş çevirmemektedir. Evet O, kuluna kendi anne ve babasından daha şefkatlidir. Allah Resûlü bu hakikati etrafındaki sahabilerine şöyle bir tabloyu göstererek anlatmaktadır: Bir savaş sonrası esirler arasında çocuğunu arayan bir kadın, çocuğunu bulmak için sağa sola koşuşturup durmaktadır; koşturup durmakta ve kendi çocuğu diye bazı çocukları alıp bağrına basmaktadır. Kendi çocuğu olmadığını görünce de onu da bırakıp aramasını sürdürmektedir. Arayan bulur fehvasınca nihayet o da çocuğunu bulur, onu bağrına basar ve koklamaya durur. İşte o esnada Allah Resûlü, arkadaşlarına bu tabloyu gösterir ve ‘Şu anneyi görüyor musunuz? O, bağrına bastığı bu çocuğunu hiç cehenneme atar mı?’ diye sorunca ashabın cevabı bellidir: ‘ Hayır ya Resûlallah, atmaz!’ Bunun üzerine Allah Resûlü, ‘Allah kullarına karşı o anneden daha merhametlidir’ buyurur. ‘Rabb’imize nasıl dua etmeliyiz?’ meselesine gelince özetle şunları söyleyebiliriz: Dua ederken, evvela Cenab-ı Hakk’ın kabul edeceğine gönülden inanarak ve ciddi bir itminan içinde dua edilmelidir. ‘Olsa da olur, olmasa da olur’ veya ‘Falan şeyi bana verir misin ya Rabbî?’ şeklinde dua edilmemelidir. Çünkü Allah ‘ın hazinesi çok geniştir ve O’nun her şeye gücü yeter. İsterse bir an ve bir lahzada gedayı sultan eder. Onun için dua ederken himmetler âlî tutulmalı ve O’ndan yüce şeyler talep edilmelidir. Mesela, Allah ‘tan Cennet yerine Firdevs istenmelidir. İşte bu şekilde dua etmeyi bize Allah Resûlü öğretmektedir. İkincisi biz, istediğimiz şeyleri yerine getirir diye Allah ‘ın kudret ve kuvvetini kabul ediyoruz. Yine biz, ‘cennet gibi bir âlemi hazırlamasına O’nun gücü yeter’ diyor ve O’ndan cenneti istiyoruz. Bu, sadece dua etmek ve birine halimizi arz etmek değildir, bu derin bir arz-ı hal ve bu arz-ı hal içinde Cenab-ı Hakk’ın bütün evsaf-ı kemaliyesi ve esma-i hünsasıyla ifade edilmesi demektir. İşte böyle bir dua, hâlis bir ubudiyettir ve katiyen reddedilmez. Ayrıca dua ederken insan gevşek durmamalı, özenerek dua etmelidir. Hani camilerin önünde dilencilik yapan insanlar vardır; onlar, bazen öyle içli laflar ederler, öyle gönülden isterler ki, insan mutlaka onlara bir şey verme zaruretini hisseder. İşte bizler de kul olarak Rabb’imize öyle yalvarmalıyız ki, bu yalvarışlar Rabb’in rahmetini ihtizaza getirsin. Bazı insanlar, yapmış oldukları bu içli yalvarışlarla kurtulmuşlardır. Mesela birisi aşkla coşunca, ‘Ya Rabbî! Kendimi biliyorum. Ben bu amelimle cennete zor girerim ama Sen lütfedersen olur. Beni cehenneme de koysan, Sana öyle tutkunum ki, ben oradakilere de hep Seni anlatırım.’ Bana günahlar yakışmıyor; ama Sana af öyle yakışıyor Rabbim yakışmıyor:( |
27 Aralık 2011, 12:54 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Ümidini yitiren, her şeyini yitirmiş olur! Ümidini yitiren, her şeyini yitirmiş olur! Toplumda en mühim mesele, ümidini kaybetmeme meselesidir. Maddî konuda da manevî konuda da ümid, vazgeçilmezlerimizin en başında gelir. Bundan dolayı İslam büyükleri şurada burada ümitsizlik telkin edenleri hiç iyi karşılamamışlar, şeytanın sözcülüğünü yapıyor güzüyle bakmışlar ümitsizlik yayan insanlara. İrşad kitaplarındaki şu çarpıcı misal, ümidin insan hayatındaki önemini ifade eder. Hayatın tüm tecrübelerini yaşamış olan yaşlı zat, karşıdan ağlayarak gelen adama sorar: "Evladım neden ağlıyorsun, bir felakete mi uğradın?" — Sorma der, ağlayan genç, mahvoldum, dükkânım yandı, bu yetmiyormuş gibi kasadaki paralarım da yandı; bütün sermayem gitti, geriye sadece borç senetlerim kaldı! Yaşlı zat gencin başını okşayarak konuşur: — Evladım der, bunlar ağlanacak kayıplar değildir. Sil gözünün yaşını. Ben de ümidini kaybettin de onun için ağlıyorsun, sanmıştım! Sözlerine şunları da ekler: "Unutma der, ümidini kaybeden adam bir daha teşebbüse geçemez ki kaybettiklerini kazanma ihtimali söz konusu olsun. Ama ümidini kaybetmeyen adam yeniden teşebbüse geçer, şimdi kaybettiklerinin hepsini de zaman içinde kazanabilir. Sen ümidini kaybetme evladım ümidini! İşte yaşlı zatın bu sözleri gerçeğin ta kendisidir. Şu anda işleriniz iyi gitmeyebilir, sıkıntı ve zorluklarınız olabilir. Ama unutmayın bu hep böyle devam edecek değildir. Bir gün gelecek bu zorluklar sona erecek, yeni güzel günler devreye girecektir. Yeter ki bu günlerin geleceğine olan ümidinizi yitirmeyin. "Bu da geçer yahu!" diyerek sabretmesini bilin. Zor günlerde bile sabır sevabıyla yine kazanç içinde olmaya bakın. İhya'daki bir hadis ortalığın tümüyle bozulduğu yolunda ümitsizlik telkin eden adamı şöyle tarif eder: — Kim insanlar tümüyle bozuldu, hiç sağlam adam kalmadı, her şey mahvoldu diye ümitsizlik yayarsa bilsin ki bozulan, insanların tümü değil, ümidini kaybeden o insanın kendisidir! Çünkü kıyamete kadar bozulmayıp da hakkı yaşayanlar mutlaka bulunacaktır. Burada mühim olan bizlerin hangi tarafta yer aldığımızdır. Biz hakkı yaşayanların içinde isek batıla kayanlar bize zarar veremez. Maide Sûresi'nde: "Ey iman edenler! Siz hakta sebat etseniz batılda olanlar size zarar veremezler!" buyrulmaktadır. Yani siz vazifenizi yapın vazife-i İlahiye karışmayın. Nitekim üç ümmetli, iki ümmetli peygamberler gelmişlerdir. Ümmetlerinin azlığını, şartların zorluğunu hiç düşünmemişler, sadece görevlerini tam yapıp yapmadıklarına bakmışlar, ümitsizlik onların lügatinde hiç yer almamıştır. Şeytan ise bunun zıddını fısıldar, hep ümitsizlik telkin eder. Bostan'ü-l-Vaizin'de şeytanın telkin ettiği bir ümitsizlik örneği şu çarpıcı misalle anlatılır: "Bağdat'ta şevk içinde hizmetlerini sürdüren Cüneyd-i Bağdadi, bir gece rüyasında şeytanın sokakta şarkı söyleyerek gittiğini görünce: 'Neden böyle saygısızca bağırıyorsun insanların içinde?' der. Şeytan, 'Hani insan?' der. 'Sen bunları insan mı sanıyorsun? Bağdat'ta şu anda sadece üç insan var, onlar da Şiraz Mescidi'nde ibadetteler. İnanmazsan uyanınca git gör!' diye adres de verir. Uyanıp hemen abdestini alarak Şiraz Mescidi'ne koşan Cüneyd-i Bağdadi, gerçekten de üç kişiyi namazda bulur. İçinden bir ümitsizlik fırtınası kopar. Demek ki koskoca Bağdat'ta adam kalmamış bu üç kişiden başka diye hayıflanırken biri selam verip kulağına eğilerek fısıldar: — Şeytan sana ümitsizlik telkin etmek istiyor. Bağdat, Allah dostlarıyla doludur! Sakın şeytanın tuzağına düşüp de ümitsizliğe kapılma!" Ahmet Şahin |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Rabbim!/Abdulkadir Seven | Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 07 Temmuz 2018 01:22 |
Dua edenin “Allah” demesi…/medineweb | GÖKCEN_AZRA | Dua Bölümü | 1 | 31 Ekim 2014 23:00 |
Peygamberimiz s.a.v Hakaret edenin sonu........ | karlofca61 | Bilgi Dağarcığı | 3 | 27 Şubat 2014 03:01 |
Dua Edenin Hey`eti (Dış Görünüşü) | EcelBekcisi | Hadis-i Şerif | 0 | 22 Kasım 2008 01:16 |
Ey Rabbim! | CaferTayar | Dua Bölümü | 2 | 08 Kasım 2008 01:19 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|