Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İLİTAM Bölümleri Ders/ Dökümanlar > Erzurum Atatürk İlitam

Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi:  19 Şubat 2015 (13:23), Konuya Son Cevap : 19 Şubat 2015 (13:23). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 19 Şubat 2015, 13:23   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.297
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 4.ünite (özet)

ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 4.ünite (özet)

AHLÂK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Olgu - Değer

Olgu: aktüel olarak ortaya çıkan, gerçekleşen olay, nitelik, bağıntı ya da durum, tartışılmaz, yadsınmaz olarak, tartışılmazcasına, inkar edilemezcesine kabul edilen şeyle ifade edilebilirler.

Bir diğer ifadeyle olgu, dilden, düşünceden bağımsız olarak ortaya çıkan oluşum; doğru bir tümce ya da önermeye dış dünyada karşılık gelen şey olarak tanımlanabilir.

Yine olgu, tespit edilmiş, bilimsel incelemeye elverişli ve bir deney konusu yapılabilecek doğal olayları da tanımlamak için kullanılır.
Yukarıdaki ifadelerden hareketle yalın olarak olguyu şu şekilde belirlememiz mümkündür: Nesnel gerçeklik dünyasında meydana gelen ve değişik ölçeklerle ölçülebilen tabiat etkinliklerindenher birine veya bir birimine olgu denir. olgularıfiziki, tarihi ve siyasi olgular şeklinde tasnif edebiliriz.
Örnek: Fiziki: “Beklenen kar yağışı nihayet başladı”. Siyasi: “Türkiye Cumhuriyeti demokrasiyi benimsemiş, laik, sosyal bir hukuk devletidir.” Tarihi:“Büyük İslam ahlâkçılarından Gazali 1111 yılında vefat etmiştir.”

Olgular, bizim dışımızda bize bağlı olmadan meydana gelen, doğal, toplumsal, tarihsel, dinsel vb. gerçeklerdir.
Olguyu ahlâk felsefesinin bir terimi olarak kavrayabilmemiz için onunla ayrılmaz bir bütünü oluşturan değer kavramını da öğrenmemiz ve aralarındaki ilişkiyi anlayabilmemiz gerekmektedir.

Değer:

Ahlâk ya da değer felsefesinde olgu bilincinden sonra ortaya çıkan ve olguya, belli duyguları, arzuları, ilgileri, amaçları, ihtiyaç ve eylemleri olan özneyle ilişkisi içinde, belli nitelikler yüklemeyle belirlenen tavır, değer olarak ifadelendirilir. Kısacası değer, ahlâkî öznenin, olana, olguya yüklediği nitelik olarak belirlenebilir.
Değer söz konusu olunca işe mutlaka öznenin, kişiliğin karışması gerekmektedir. Değer- özne ilişkisinde şunu ifade etmemizde yarar vardır. Değer, öznenin teorik bir tavır ya da yöneliminden çok pratik bir eylem ya da yöneliminin ifadesidir. Bu bakımdan değer, öznenin yöneldiği nesnenin kendi kişisel amacı ve eylemleriyle olan ilişkisini ifade etmek üzere, ona, diğer niteliklerine ek olarak, sonradan eklediği bir niteliktir.
Değer, bir ölçüt olarak, olanla- olması gereken ayırımını içerir ve her zaman olumlu ya da olumsuz bir şey olarak görülür.

Değerler öznenin nesneyle ilişkisini içerdiğinden, tüm değerler, değer biçme tarzı ve biçilen değerler doğru olamayabilir. Değerlerin bu yönüyle tartışmalı olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

Değerleri kendi aralarında sınıflandırmamız mümkündür. Örneğin. Hazcı değerler, estetik değerler, ahlâkî değerler, yararcı değerler, dini değerler ve mantıksal değerler.Değerlerinolumlu ya da olumsuz olması gerektiği kabulünden hareketle bu taksimimizi şu şekilde açabiliriz. Hazcı değerlerde, haz olumlu, acı olumsuz yönü oluşturur. Estetik değerlerde güzel olumlu, çirkin olumsuz, ahlâkî değerlerde iyi olumlu, kötü olumsuz, yararcı değerlerde yararlı olumlu, yararsız olumsuz, dini değerlerde sevap olumlu, günah olumsuz ve mantıksal değerlerde de doğru olumlu, yanlış olumsuz yönü ifade eder.

Olgu - Değer İlişkisi ve Değer Yargıları

İçinde yaşadığımız dünyayı ve onu oluşturan eşyayı, bizi ilgilendirdiği kadarıyla varoluşları açısından irdeleyebiliriz. Yani etrafımızda varolanları varlıklarının mahiyeti, kaynağı, nasıllıkları açısından sorgulayabiliriz. Bu eşya ile ontolojik (varoluş yönünden) bir ilişkimizi ifade eder.
Yine etrafımızı kuşatan nesnelerin sayısı, rengi, şekli, görünümü ile ilgilenip, eşya ile nitelik ve niceliksel bir ilişkiye girebiliriz. Bu da epistemolojik (bilgi içerikli) bir ilişki olur.

Ancak biz zaman zaman eşya ile ondan faydalanmaya dayalı, onun ne işimizi yaradığı ile ilgili, sahip olduğu kıymeti ile ilgili, bize nasıl göründüğü ile ilgili bir ilişki içerisinde oluruz ve eşyayı hoş, çirkin, pahalı, ucuz olması vb. yönünden niteleriz. İşte bu gibi ilişkiler bizim eşya ile olan değer ilişkimizi ortaya koyar.

Görüldüğü gibi değerler olgular üzerinde anlam kazanmaktadırlar. Ancak olgular, bizim dışımızda, bize bağlı olmadan var olan nesnel tarihsel, toplumsal gerçeklikler vb. iken, değer yargıları bize bağlı olarak ortaya çıkan olgular üzerine verdiğimiz hükümlerdir. Örneğin, kış mevsiminin uzun ve bol kar yağışlı olması fakir ve evsiz insanlar için “kötü” bir şey iken, kış turizmine yatırım yapanlar için “iyi”” bir şeydir. Dolayısıyla olgu kendi başına bir değer yargısı taşımaz. Örneğin “kar yağdı” gibi.

“İyi” ya da “kötü” kendi başına değerdirler. Fakat “yardım etmek iyidir”, ya da “hırsızlık kötüdür” bir değer yargısıdır. değerler evrensel ve genel olurken, değer yargıları yerel ve tikel olmaktadırlar. Örneğin bütün insanlar evrensel olarak kabul ederler ki, yaşlılara yardım etmek ve onlara bakmak iyidir. Bu herkes için bir değerdir. Buna karşılık, Batılılar için, yaşlıların kendi yaşıtlarıyla birlikte huzur evinde bakılması iyidir. İslam aleminde ise, yaşlıların kendi aileleriyle birlikte kalmaları iyidir.

Bu örnekte değerli olan evrensel şey, “yaşlılara bakmak iyidir” önermesidir. Değer yargısı ise, yaşlılara nasıl bakılacağı konusudur.
Değer kavramlarına yüklenen içerikler onların sübjektif yönlerini ortaya çıkarmaktadır. Yani biz bir şeye “iyi” derken ondaki “yararı” göz önünde bulundurarak “iyi” hükmüne ulaşabiliriz. Oysa aynı nesne için “iyi” hükmünü veren başka bir kimse de o “iyi”deki “akla uygunluğu”, bir başkası, “haz vermeyi” ön planda tutmuş olabilir.

İyi ve Kötü

Bir şey iyi ise kötü, kötü ise iyi olarak nitelendirilemez. Bu ifade evrensel iyi ve kötü tanımlamaları göz önünde bulundurulduğunda doğrudur. Yoksa bireysel iyi, bir başkası için kötü olabilir. O halde bir değer olarak iyi, kötü değildir.

Genel bir kanaate göre, “iyi”,insanın insan olmadeğerlerine ve yaşadığı topluma yararlı ve değerli olmasıdır. Buna göre, iyi, insanın aklına ve iradesine uygun olarak yaptığı seçiminin sonucunda oluşan yararlı ve değerli bir şeydir. Bunların tersi ise “kötü”dür.

ahlâkî değerler, kendilerini iyi ya da kötü diye tanımlamamızın mümkün olduğu şeyler veya davranışlarla ilgili değerlerdir. “iyi ve kötü” terimleri bu davranışlara konu olduklarında anlamlarını bulmaktadırlar. Örneğin. “Sözünde durmak nasıl bir davranıştır.” “Güvenilir olmak nasıl bir şeydir?” sorularını sorduğumuz zaman bazıları buna “güzel”, bazıları “doğru”, bazıları “sevap” bazıları da “iyi” cevabını verecektir. Bu yanıtların hepsinde kast edilen bu davranışların ahlâken “iyi” olduğudur.

iyinin haz olduğunu kabul edenler olduğu gibi, yarar olduğunu söyleyenler, en yüksek iyiyi mutluluk olarak algılayanlar, bilgi olduğunu ifade edenler ya da ödev denen şeye uygunluk olduğunu vurgulayanlar olmuştur.
Ahlâk felsefesi alanında en çok tartışılan problemlerden biri iyi ve kötünün ne olduğu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Bu problem İslam ahlâkçıları tarafından “husun-iyi”- “kubuh-kötü” problemi bağlamında ele alınmıştır. Onlar konuya üç farklı açıdan yaklaşmışlardır.

1- Husun (iyi), kendi başına özü gereği iyi, adalet gibi olgunluk özelliğine sahip olma, kubuh (kötü) de yine özü gereği kötü, zulüm gibi bir eksikliğe işaret eder.

2- Husun amaca uygun olmak kubuh da amaca aykırı olmaktır. Burada iyi olan şey, oluşan sonuç, sağlanan fayda yönünden bir iyiliktir. Bu nedenle bu tür iyi bizzat kendisi için değil sonucu açısından istenir. Acı bir ilacın içilmesi gibi.

3- Husun, iyiye yaptığı katkı nedeniyle dünyada övülmeye, ahrette sevaba sebep olan şey, kubuh ise, kötüye verdiği katkı sebebiyle dünyada yerilmeye ahrette de azaba sebep olan şeydir. Yani bir davranış ne iyi ne de kötüdür. Ancak başka bir iyinin ya da kötünün ortaya çıkmasına sebep olduğu için övülür ya da yerilir. Örneğin mahkemede şahitlik yapmak gibi.

Ayrıca İslam ahlâkçıları iyi ve kötüyü “ahlâkî hayır” ve “ahlâkî şer” olarak da ele almışlar bu bağlamda “ahlâkî hayrı”; ahlâk kanununa uygun ve failine bir değer kazandıran hayır olarak tanımlamışlardır. Buna göre insanın en ulvi gayesi ahlâkî hayır olup bu da Allah rızası ve Allah sevgisidir. Buna aynı zamanda “hayr ’ı alâ” (en yüce hayır) adını vermişlerdir. Yine “ahlâkî şer”ri de aslında kötü olduğu halde, aynı zamanda, failini de lanetlendiren şey olarak tanımlamışlardır. Yalancılık, zina vs.

Sonuç olarak iyi ve kötü değerleri, ahlâkta bir davranışın onaylanıp onaylanmamasının ölçüsüdür.

Özgürlük

Özgürlük terimi genel anlamda kişinin kendi kendisini belirlemesi, denetlemesi, yönlendirmesi ve düzenlemesi durumu ifade eder.
Ahlâk felsefesi açısından bu terimi ele aldığımızda, özgürlüğü ahlâkî öznenin (kişinin), kendi tercihlerine, akla dayalı kararlarına, iradesinin buyruklarına göre hareket etme durumunu ifade eden bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda özgürlük, kişinin var olan alternatif eylem tarzları arasında bir seçim yapabilme ve yapılan seçimin gereğini yerine getirebilme gücünü de kapsar. Yine bu kavram ahlâk felsefesi açısından ele alındığında kişinin, dış koşulları, psikolojik ve biyolojik yapısının belirlediği şartları aşmayı, aşabilmeyi başararak, kendi ideallerine, isteklerine ve hedeflerine uygun davranabilmesini de ifade eder.

davranışların şekillenmesinde özgürlük duygusu da önemlidir. ahlâkî özne için, ya ahlâkî karar anında, ya da geriye bakıp düşündüğünde, kararının özgürce verilmiş bir karar olduğunu, aynı koşullar söz konusu olduğunda, pekâlâ başka türlü davranabilmesinin mümkün olduğunu görmesine, hissetmesine bağlı olan öznel duyguya da “özgürlük duygusu” adı verilir.
kişi özgür ise, yani özgür iradeye sahip ise seçim yapabilir. Seçim yapması, seçim yapılan nesnelere bir değer yargısı yüklemesidir. Bu durumda seçilen nesne “iyi” ya da “kötü” değer yargılarını alır.

Erdem

Ahlâk felsefesinin bir terimi olarak erdem (fazilet), insanın ahlâkî bakımdan her zaman ve sürekli olarak iyi olma eğilimi, iyi ve doğru eylemlerde bulunmaya yatkın olma durumunu ifade eder. bu terimi, insan varlığına en zengin, en gerekli ve dolgun anlamını veren ahlâkî niteliklerin toplamı olarak da tanımlayabiliriz. gerektiği takdirde büyük özverilerde bulunmak ve ciddi engelleri aşmak pahasına, ahlâkî iyiliği amaçlama, iyilik uğruna hareket etme gücünü de erdem olarak adlandırabiliriz.

Bu anlamda doğruluk, dürüstlük, iyilik, adalet, hoşgörü, vefakarlık, tevazu vb. değerler birer erdemdir.
Sokrates’e göre erdem, insanın kendisine özge ve uygun olanı gerçekleştirerek, kendisini gerçekleştirme imkanına kavuşmasıdır. Platon’a göre ise dört ana erdem vardır. Bunlar, bilge ve ahlâklı insanda olması gereken temel faziletler olup, ölçülülük, cesaret, bilgelik ve adalet olarak belirlenmiştir. Aristoteles ise, Platon’un erdemlerini kabul etmekle birlikte, en çok değer verdiği erdem ölçülülük olmuştur. Ona göre her şeyin orta yolu insan için en iyi ve en erdemli olanıdır.

Sorumluluk

kişinin özgür iradesiyle düşünerek, karar vererek eylemde bulunması, yaptığı bu eylemlerin sonuçlarını kabul etmesidir. İnsan davranışlarından sorumlu olduğu ölçüde ahlâklı olur. insanla ilgili emir ve yasaklara değer kazandıran insanın sorumlu tutulmasıdır.İslâm ahlâkçılarının hepsinin de ortak olduğu bir nokta vardır ki, o da ahlâki sorumluluğun, bilerek ve isteyerek yapılan eylemlerin hesabını vermekten, bunların mahiyetine göre mükafat veya ceza görmekten ibaret olduğudur.
İnsanda bulunan bazı unsurlar bu sorumluğu sınırlar veya tamamen ortadan kaldırır. Bunlar; bilgisizlik, delilik, çocukluk, ihtiyarlık, zorlama ve çeşitli tutkulardır.

İslâm ahlâk felsefesinde sorumluluk şu şartlara bağlanmıştır:

1. Akli Yeterlilik: iyiyi kötüden ayırt edecek kadar ruhsal, zihinsel ve bedensel gelişimini sağlamış olması gerekir. “Şu üç kimseden kalem kaldırılmıştır (yani sorumlulukları yoktur). Uyanıncaya kadar uykuda olandan, şifa buluncaya kadar mecnundan ve büyüyünceye kadar çocuktan.”

2. Mükellefiyetin Bilinmesi: bir kimseye bir vazifenin yüklenmesi ve bundan sorumlu tutulması, ancak şunu yap, bunu yapma gibi müspet veya menfi bir hitabın o kimseye ulaşması, o kimsenin kanun hakkında bilgi sahibi olması ile gerçekleşir.

3. Kasıt ve Niyet: bir maksada ulaşmak niyetiyle teşebbüs ettiğimiz fiiller düşündüğümüzden farklı bir şekilde sonuçlanabilir. Biz, kasıt ve niyetimize göre mi sorumluyuz, yoksa fiillerimizin sonuçlarına göre mi?Ayet ve hadisleri bir bütünlük içinde değerlendirdiğimizde İslâm ahlâkına göre sorumluluğun, fiilin sonucuna göre değil, fiilin arkasındaki niyete göre olduğu anlaşılır.

4. İrade Hürriyeti:Ahlâki hürriyet iki kademelidir:

a. İsteme veya seçme hürriyeti,
b. Fiil veya yapma hürriyeti.

Bir işi yapma hürriyetine sahip olmayan kimseden işi yapmasını istemek, yani “teklif-i ma la yutak” caiz değildir.

5. Mükellefiyetin Şahsi Olması: kişinin sadece kendi yetki alanına girenlerden sorumlu tutulması, İslâm ahlâkı için de geçerlidir. İslâm dini bu noktada, ‘asli günah’ ile Hz. Adem’in hatasından dolayı bütün insanlığın günahkar olduğunu kabul eden Hıristiyanlıktan ayrılır. “Baba çocuğundan dolayı bir şey ödemez. Çocuk da babasından dolayı bir şey ödeyecek değildir.”İslâm düşüncesinde dini, hukuki ve ahlâki sorumluluklar şahsidir.
sorumluluğun şahsiliği prensibi sadece ferdi iyilikler ve kötülükler için geçerlidir. İçtimai vazifelerde sorumluluklar da içtimaileşir. “Her kim İslâm’da güzel bir çığır açarsa….”.

Vicdan

En basit tarifiyle vicdan, ahlâkî öznede var olan doğru ve yanlış duygusu olarak belirlenebilir. Bir başka ifadeyle vicdan yüreğin olaylara yönelmiş algısı olarak da ele alınmıştır.
vicdan, kişinin eylemleri gerçekleştirme sırasında başvurduğu bir yargılama ve karar verme yeridir. Vicdan hem bir yargıç hem de bir mahkeme olarak ne yapmamız gerektiğini bize doğrudan bir çağrı veya seslenişle bildirir.

J. J. Rousseau’ya göre vicdan, ilahi bir içgüdü, iyilikle kötülüğü ayıran bir yargı gücüdür. I. Kant’ta ise vicdan, aslında salt aklın pratik olarak kendini belirttiği olaydır.

vicdanın karar verebilmesi için de gereken uygun koşullar olmalıdır. Bunlar bireyin akıl sahibi olması, eylemlerini kendi iradesi doğrultusunda oluşturması ve kişinin özgür olmasıdır. Tüm bunlara ilaveten kişinin sorumluluk duygusuna sahip olması vicdanı tamamlayan önemli bir koşuldur.
vicdanlı bir birey aynı zamanda ahlâklı bir bireydir. dinler ve Tanrı fikri insan vicdanın şekillenmesine önemli rol sahibidir.
akıl, irade, inançlar, gelenekler, din, kültür, yasalar, sorumluluk ve ahlâkî ilkeler vicdanımızın şekillenmesini ve karar vermesini çeşitli derecelerde etkileyerek, kişinin vicdanının oluşmasını sağlarlar.

Ahlâkî Karar ve Davranış

Ahlâkî karar ve davranış, özgürlüğün, sorumluluğun, vicdanın, aklın ve ahlâk yasalarının birlikte uyumlu çalışması sonucu oluşur. Ahlâkî davranışın oluşması için şu şartların birlikteliği gereklidir:

a. Ahlâkî davranış iradeli ve arzu edilir olmalıdır.
b. Ahlâkî davranış bilinçli olmalıdır.
c. Ahlâkî özne bu davranışı özgür olarak gerçekleştirmelidir.

ALINTIDIR
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 6365 14 Temmuz 2015 13:14
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 4222 14 Temmuz 2015 13:06
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 5106 14 Temmuz 2015 13:00
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları Çocuk ve Aile Sağlığı Mihrinaz 2 2850 14 Temmuz 2015 12:23
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? Çocuk ve Aile Sağlığı EyMeN&TaLhA 0 2548 14 Temmuz 2015 12:03

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 7.ünite (özet) EyMeN&TaLhA Erzurum Atatürk İlitam 0 19 Şubat 2015 13:36
ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 6.ünite (özet) EyMeN&TaLhA Erzurum Atatürk İlitam 0 19 Şubat 2015 13:32
ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 5.ünite (özet) EyMeN&TaLhA Erzurum Atatürk İlitam 0 19 Şubat 2015 13:28
ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 3.ünite (özet) EyMeN&TaLhA Erzurum Atatürk İlitam 0 19 Şubat 2015 13:17
ATAUZEM =islam ahlak felsefesi= 2.ünite (özet) EyMeN&TaLhA Erzurum Atatürk İlitam 0 19 Şubat 2015 13:12

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.